top of page
  • Yazarın fotoğrafı: Seda Küçük
    Seda Küçük
  • 1 gün önce
  • 2 dakikada okunur
Bahar Bodrum’a erken gelir... Toprak hafifçe uyanır, begonviller yavaştan göz kırpar, deniz ise hâlâ uykuludur… Ama güneş, her sabah biraz daha cesur doğar. Bu yıl da öyle oldu. Güneş, umutla yüreğimizi ısıtırken İstanbul’un derinlerinde sessizce biriken bir gerilimle karşı karşıyayız. Beklenen o büyük deprem… Her yeni gün, ona biraz daha yaklaştığımızı bilmek, içimizi burksa da göz ardı edemeyeceğimiz bir gerçek.


Deprem; yalnızca yerin altındaki fayların değil, zihnimizdeki “bize bir şey olmaz” duvarlarının da kırılması demek. İstanbul gibi kadim bir şehrin sokaklarında yürürken geçmişin mirasıyla bugünün ihmalleri iç içe geçiyor. Her taşın altında bir hikâye, her binada bir hayat saklı… Ama ne yazık ki pek çoğumuz, depremin sadece birkaç saniyede bu hikâyeleri paramparça edebileceğini unutuyoruz. Oysa afetler unutmuyor. Hatırlamak, hazırlanmak ve önlem almak zorundayız.


Binalarımız ne kadar sağlam? Mahallelerimiz ne kadar bilinçli? Ailemizle bir afet anında nasıl buluşacağımızı konuştuk mu hiç? Belki de artık sadece “duvarların dışını” değil, içini de sağlamlaştırmamız gerekiyor. Çünkü gerçek hazırlık, bilgiyle, dayanışmayla, hatırlamakla başlar. Ve belki de en önemlisi, korkularla yüzleşerek…


Bu topraklar güzel olduğu kadar kırılgan da. Ve biz, ne kadar teknolojik çağda yaşasak da hâlâ doğaya karşı hazırlıklı olmayı tam anlamıyla başaramadık. Olası İstanbul depremi sadece bir jeoloji meselesi değil; şehir planlamasından toplumsal farkındalığa, eğitimden kent estetiğine kadar uzanan çok katmanlı bir konu. Bu sayımızda bu kırılganlığı hatırlatmak, unutmamak ve unutturmamak istedik. Çünkü bilmek, değişimin ilk adımıdır.


Ama elbette bu bahar sayısında sadece kaygılar değil, hayatın neşesi de var. Çünkü yaşam, her zaman dengede. Bir yanda Moskova sokaklarında esen bahar rüzgârı, diğer yanda dijital dünyanın aile bağlarını nasıl şekillendirdiğine dair düşündüren bir yazı… Braveheart’ın puslu İskoçya’sında kalbimize dokunan notalar, altın zincirlerde sofistike detayların zarif ihtişamı ve tatlı severleri mest edecek yeni trend: Bihter tatlısı…


Gelecek dediğimiz şey bazen bir tabakta, bazen bir ritimde, bazen de bir otomobilin sessizliğinde gizlidir. Elektrikli araçlarla birlikte fosil tüketiminin yüzde 40 azalması umut verici değil mi? Belki de bu dönüşüm sadece çevre için değil, hayatlarımızı sadeleştirmek için de bir fırsattır.


Bu sayımızda doğaya, geleceğe ve hayatın kendisine dair çok sesli bir senfoni bulacaksınız. Baharın yeni başlangıçlarını selamlarken İstanbul’a ve tüm sevdiklerimize içten bir duayla…

Türkiye nüfusunun yüzde 20’sinin yaşadığı megakent İstanbul’un demografik yapısı değişiyor. Kiraların gittikçe yükselmesi, şehirde yaşamayı her geçen gün zorlaştırırken, 6 Şubat’ta deprem korkusuyla yeniden yüzleşen İstanbullular çareyi başka illere göç etmekte buldu. İstanbulluların en çok taşınmak istediği şehirlerin başında Eskişehir yer alırken sıralamayı Samsun ve Sakarya takip etti.



Şubat ayında gerçekleşen Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından İstanbul’da tersine göç hareketi başladı. 1980’lerden bu yana yoğun göç alan ve Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 20’sine ev sahipliği yapan İstanbul, artık göç veren il olarak konumlanıyor. Yeni nesil anahtar teslim taşıma hizmeti sunan eTaşın’ın hazırladığı rapor ise depremlerin sonrasında İstanbul’daki göç hareketlerinin karnesini çıkarttı. Raporda deprem sonrası ilk 30 gün 2022’nin aynı dönemi ile karşılaştırıldı. Buna göre İç Anadolu, Trakya, Orta ve Doğu Karadeniz şehirlerine göç eden İstanbulluların en çok taşınmak istediği şehir Eskişehir olurken bunu Samsun ve Sakarya illeri takip ediyor.


eTaşın, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından bine yakın müşterisinin taşınma taleplerini inceleyerek bir rapor hazırladı. Rapor kapsamında İstanbul çıkışlı taleplerin dört bölgede toplandığı gözlendi. Bu bölgelerin sırasıyla İç Anadolu, Karadeniz, Trakya ve Akdeniz olduğunu belirten eTaşın Kurucu Ortağı Kadir Nezih Elgün,  “6 Şubat itibarıyla yaşanan depremlerin ardından taşınma taleplerinde büyük değişiklikler gözlendi. Depremi takip eden hafta taşınma talepleri sert düşüşle 4’te 1 oranına inerken, sonrasında ise hızla artış yaşandı. Depremlerin ardından İstanbul çıkışlı taşınma taleplerini incelediğimiz rapora göre İstanbul’un artık göç alan değil, göç veren kent konumuna geçtiğini söyleyebiliriz. Bunun başlıca sebeplerinin arasında ise olası İstanbul depreminin yol açtığı korku ve kiraların yüksek fiyatlara ulaşması yer alıyor” dedi.



İstanbul’u Terk Ediyorlar

11 ili etkisi altına alan Kahramanmaraş merkezli depremlerde büyük kayıplar verdiğimizi belirten Kadir Nezih Elgün şunları söyledi: “Ne yazık ki telafisi olmayan derin üzüntüler yaşadık, yaşıyoruz. Meydana gelen depremler sonrası birçok kişi, afet bölgesinden uzakta da olsa depremin tedirginliğini derinden hissetti ve depreme karşı alınabilecek çözümler tekrar gündeme geldi. Şehirleri deprem kuşağında yer alan İstanbullar çareyi göç etmekte buldu. Yaptığımız araştırmaya göre bugüne kadar ağırlıklı Karadeniz ve İç Anadolu Bölgelerinden göç alan İstanbul’da artık bu bölgelere tersine göç hareketinin başladığını söyleyebiliriz.



Sakarya’ya Talep 8 Kat Arttı

Son dönemde İstanbul’daki konut fiyatlarının hızla artmasıyla Trakya’ya doğru yoğun bir göç hareketliliği başlamıştı. Depremle birlikte bu göç hızlandı ve sınırlarını genişletti. Edirne, Tekirdağ, Çanakkale, Sakarya, Eskişehir, Kayseri ve Samsun gibi şehirlere geçen yıla göre yoğun bir şekilde göç edildiğini görüyoruz. Bu şehirleri ön plana çıkaran etmenler ise deprem riskinin az, konut ve arsa fiyatlarının ise daha uygun düzeyde olması. Bu illere olan taşınma talebi, geçen yılın aynı dönemine göre ortalama 3 kat yükseldi. Hatta Sakarya, 8 kat fazla talep alarak Marmara Bölgesi’nin tümünde açık ara en çok taşınılmak istenen şehir oldu. Çanakkale 5, Edirne, Tekirdağ ve Bursa ise 2 kat daha fazla talep aldı.


İç Anadolu’da Kayseri ve Eskişehir

İç Anadolu Bölgesi’ne baktığımızda özellikle büyük şehirlerin geçen senenin aynı aylarına kıyasla ortalama 8 kat daha fazla taşınma talebi aldığını görüyoruz. Sanayileşmenin yüksek olduğu şehirlerden Kayseri, Eskişehir ve Ankara taşınmak istenilen şehirler arasında üst sıralara yerleşti. Bölgenin bir diğer büyük şehri Konya’ya olan talep ise kayda değer değişiklik sergilemedi. Eskişehir, geçen seneye oranla 18 kat fazla talep görürken, Kayseri’de 7, Ankara’da ise 4 kat artış söz konusu.


Karadeniz’e Yoğun İlgi Var

Bu dönemde özellikle Karadeniz Bölgesi’ne ilgi yoğunlaştı. En çok taşınılmak istenen şehir olan Samsun 16 kat taşınma talebi alırken, bu oran Ordu’da 6, Giresun’da 4, Trabzon’da ise 3 kat olarak kayıtlara geçti. İstanbul’dan yoğun bir şekilde taşınma talebi alan 4 bölge içinde ortalama 3 katlık büyüme ile en düşük bölge olan Akdeniz’e taşınma talepleri Antalya’ya 4, Mersin ise 2 kat arttı. Bunun yanı sıra İzmir, Kocaeli gibi şehirlere taleplerde de sert bir düşüş yaşanıyor.



Deprem Riski Az İller Tercih Ediliyor

Trakya, İç Anadolu, Orta-Doğu Karadeniz ve Akdeniz olmak üzere, öne çıkan dört bölgeyi incelediğimizde, göç edilen şehirlerdeki ortak özelliklerin başında deprem riskinin az olması, konut ve arsa fiyatlarının İstanbul’a oranla düşük bir seyir izlemesi yer alıyor. Ortaya çıkan tabloda geçmişte Samsun-Trabzon hattından yoğun göç alan İstanbul için şu anki tersine göç akını sürpriz değil. Öte yandan İç Anadolu Bölgesi’nde sanayileşmenin yoğun olduğu Eskişehir ve Marmara Bölgesi’nde Sakarya da bu nitelikleriyle oldukça cazip.”

  • Yazarın fotoğrafı: Seda Küçük
    Seda Küçük
  • 2 May 2023
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 22 Ağu 2023


Seda Küçük | Ajans Başkanı
Seda Küçük | Ajans Başkanı

Merhaba,


Türkiye’nin bulunduğu coğrafya, 1500’lü yıllardan itibaren çeşitli zamanlarda 7 ve üstü büyüklüğünde 25 depremle sarsıldı. En son; 10 ili etkileyen ve yaklaşık 50 bin insanımızın hayatını kaybettiği, onbinlerce insanın yaralandığı 7,7 ve 7,6’lık Kahramanmaraş merkezli iki depremle yıkıldık. Âdeta şehirler yerle bir oldu. Milyonlarca insan; evlerini, işini, ailesini, geçmişini ve geleceğini kaybetti. Onlarla birlikte tüm Türkiye derin bir yasa boğuldu. Ölenlere rahmet, yaralılara acil şifa ve yakınlarını kaybedenlere de sabır diliyorum. İstanbul’da depremi yaşamış, günlerce sokakta kalmış birisi olarak onların neler hissettiğini biraz da olsa anlayabiliyorum...


Sismik açıdan oldukça aktif bir ülkede yaşıyoruz. Ülkemiz; Kuzey Anadolu Fay Hattı, Doğu Anadolu Fay Hattı ve Batı Anadolu Fay Hattıyla deprem kuşağında bulunuyor. Uzmanlar, Türkiye nüfusunun yüzde 60’a yakınının, faal olan ve zarar verebilen deprem alanları üzerinde yerleştiğini ve bundan dolayı da Türkiye’deki binaların depreme dayanıklı yapılması gerektiğini yıllardır söylüyor. Depremde yıkılan binalardaki incelemelerin sonucu; mühendislikten uzak, kural tanımaz bu kontrolsüz yapılaşmayı tekrar gün yüzüne çıkardı. Umarım bu yaşadığımız acı tecrübe ülkemiz için bir milat olur da bundan sonra kafasına esen; istediği yerde istediği gibi binalar yapamaz, yapmalarına izin verilmez.


Bodrum Dergi | Mayıs 2023
Bodrum Dergi | Mayıs 2023

Bodrum, özellikle pandemiden sonra başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerden yoğun bir göç aldı. Deprem sonrası ise bu durum tavan yaptı. Bodrum’un 2022 yılında 192 bin 964 olan nüfusu, yazlıkçıların büyük bir bölümünün de yaz-kış burada yaşamaya başlamasıyla 500 binlere ulaştı. Turizm sezonunda ise bu rakam 2 milyonu aşıyor. Alt yapı ve üst yapısıyla en fazla 200 bin kişinin yaşayabileceği kapasiteye sahip olan bu kasaba ne yazık ki bu kadar nüfusu kaldıramıyor. Özellikle yaz aylarında elektrik trafoları patlıyor, internet donuyor, logarlar taşıyor, sular akmıyor, yollar tamamen duruyor ve hastanelerde yer bulunmuyor.


Gelir düzeyi yüksek kesimin akın ettiği Bodrum’da ne yazık ki tersine bir göç durumu da söz konusu. Türkiye’ye göre yaşamın ekstra pahalı olması, emlak ve kira fiyatlarının da uçmasıyla hizmet veren; memur, işçi ve çalışanlar tek tek Bodrum’u terk ediyor. Yakında ne bizi muayene edecek sağlıkçı, ne çocuklarımızı geleceğe hazırlayacak eğitimci ne de güvenliğimizi sağlayacak bir polis bulabileceğiz. Hizmet sektörleri için de durum pek farklı değil.


Son yıllarda Bodrum’un her yanı sanki inşaat alanına döndü. Türkiye’nin Turizm Başkenti olan bu güzelim kentteki hunharca yapılaşma; bir yandan doğayı katlediyor diğer yandan da yaşanmaz hâle getiriyor. Bodrum; bu hızla yapılaşmaya devam ederse ortada ne Bodrum kalacak ne de turizm... Bundan önce pek çok örnekte olduğu gibi altın yumurtlayan tavuğu kesip sonra da herkes birbirini suçlayacak. Sonuç mu? Herkes kaybedecek.


Eğer şu anda radikal bir karar alınıp Bodrum’da yapılaşmaya dur denilmezse çok değil 5 yıla kadar, iş işten geçmiş olacak. Kaybedecek zaman yok! Unutmayalım ki Bodrum’u Bodrum yapan değerleri yok edersek ortada Bodrum diye bir şey kalmaz.


Sevgiler,






Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page