top of page
  • Yazarın fotoğrafı: Mustafa Küçük
    Mustafa Küçük
  • 15 saat önce
  • 5 dakikada okunur
Anadolu Sigorta, güçlü finansal performansı, dijital dönüşüm yatırımları, girişimcilik ekosistemiyle geliştirdiği inovasyon projeleri ve toplumsal etki yaratan sürdürülebilirlik çalışmalarıyla sigortacılığın geleceğini bugünden şekillendirerek ikinci yüzyılına emin adımlarla giriyor. Anadolu Sigorta Genel Müdürü Z. Mehmet Tuğtan, “Teknolojik yetkinliğimiz, kurumsal değerlerimiz ve insan odaklı yaklaşımımızla ikinci yüzyıla daha güçlü, daha çevik ve daha dayanıklı bir şekilde adım atıyoruz” dedi.


ree

Z. Mehmet Tuğtan (Genel Müdür) - Berna Semiz Ergüntan (Kurumsal İletişim, Sürdürülebilirlik ve Afet Yönetimi Koordinatörü)


Anadolu Sigorta, Feriye’de düzenlediği basın toplantısında 100. yılındaki finansal sonuçlarını, yenilikçi teknoloji yatırımlarını, sürdürülebilirlik yaklaşımını ve toplumsal fayda yaratan projelerini paylaştı.

Şirketin, bir asırlık yolculuğunda sigortacılığın dönüşümüne öncülük ettiğinin aktarıldığı toplantıda, Anadolu Sigorta Genel Müdürü Z. Mehmet Tuğtan, 2025 yılı boyunca yürütülen projeler ile gelecek dönem hedefleri hakkında bilgi verdi. Tuğtan teknoloji ve Ar-Ge’nin Anadolu Sigorta’nın yeni yüzyılındaki en güçlü yatırım alanlarından biri olarak öne çıktığını vurguladı.


Anadolu Sigorta 3 branşta sektör liderliğini sürdürüyor

Anadolu Sigorta, 2025 yılının ilk 10 ayında prim üretimini bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 44,5 artırarak 74,76 milyar TL seviyesine ulaştırdı. Şirket, en yüksek prim üretimini 16.4 milyar TL ile Kara Araçları Sorumluluk branşında gerçekleştirdi; bu branşı 15.31 milyar TL ile Hastalık-Sağlık, 14.42 milyar TL ile Yangın ve Doğal Afetler ve 13.95 milyar TL ile Kara Araçları branşları izledi. Anadolu Sigorta, hayat dışı 15 ana branşın 11’inde ilk üç sırada yer almayı başarırken, Kara Araçları (Kasko), Su Araçları ve Nakliyat branşlarında sektör liderliğini sürdürdü.


Şirketin finansal sonuçlarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Anadolu Sigorta Genel Müdürü Z. Mehmet Tuğtan şunları söyledi: “Şirketimizin güçlü operasyonel performansı karlılık büyümemize ve özkaynak karlılığımıza olumlu yansıdı. 2025’in ilk 9 ayında kümülatif solo net karımız yıllık %10 büyürken, son 12 aylık ortalama özkaynak karlılığımız ise %36,4 olarak gerçekleşti. Güçlü sermaye yeterliliği, reel prim üretimi ve hissedarları için reel özkaynak karlılığı sunan şirketimiz 1 Milyar Doların üzerinde piyasa değeriyle işlem görüyor. Zorlu ve değişen makro görünüme rağmen 2025 ve 2026 yıllarında reel değer yaratımına devam ederek şirketimizi daha büyük piyasa değerlerine ulaştırmayı hedefliyoruz."


"Yenilenen vizyonumuz, misyonumuz ve kurumsal değerlerimiz güven duygusunun da dönüşümüne öncülük edecek"


Anadolu Sigorta 2025 yılında vizyonunu, misyonunu ve kurumsal değerlerini yeniden belirledi. Şirket, yeni vizyonunu “Finansal liderliğimiz ve insan odaklı yaklaşımımızdan aldığımız güç, yenilikçi teknolojiler ve eşsiz müşteri deneyimi ile sigortacılığın dönüşümüne öncülük ediyoruz” ifadesiyle tanımlıyor. Bu vizyon, Anadolu Sigorta’nın yalnızca finansal başarıya değil, topluma değer katmaya ve geleceğin sigortacılığına odaklandığını gösteriyor. Anadolu Sigorta, yeni misyonunu ise “Topluma verdiğimiz sözle bugünü ve yarını güvenle koruyoruz” olarak belirlerken, sunduğu ürün ve hizmetlerle gelecekte de müşterilerinin her koşulda yanında olma hedefinin altını çiziyor.  


Anadolu Sigorta Genel Müdürü Z. Mehmet TuğtanKurulduğumuz günden bu yana insan merkezli ve sürdürülebilir bir sigortacılık anlayışını esas alıyoruz. İkinci Yüzyılımıza doğru giderken kurumsal değerlerimizi de yeniden şekillendirdik. ‘Köklülük’, ‘saygı’, ‘dürüstlük’, ‘müşteri odaklılık’, ‘birlikte başarma ve takım ruhu’ ile ‘yenilikçilik’ değerlerimiz, şirketimizin kültürünü ve çalışma anlayışını tanımlıyor. Yenilenen vizyonumuz, misyonumuz ve kurumsal değerlerimiz şirketimizin dijital dönüşüm, yapay zekâ, sürdürülebilirlik ve müşteri deneyimi alanlarındaki stratejik projeleriyle doğrudan örtüşürken sadece sigortacılığın değil, güven duygusunun da dönüşümüne öncülük edecek” dedi.

 

“Teknolojiye yalnızca bir araç olarak değil; sigortacılığın geleceğini yeniden tanımlayan stratejik bir kaldıraç olarak bakıyoruz”

Anadolu Sigorta’nın, dijital dönüşüm süreci ve yapay zekâ destekli inovatif projeleri ile sigortacılığın yarınını bugünden inşa eden öncü bir vizyon ortaya koyduğunu ifade eden Tuğtan “Teknolojiye yalnızca bir araç olarak değil; sigortacılığın geleceğini yeniden tanımlayan stratejik bir kaldıraç olarak bakıyoruz. Veriyle güçlenen, otomasyonla hızlanan ve yapay zekâ ile öğrenen bir model yaratıyoruz. 1859 çalışanımızın 350’si IT uzmanlarından oluşuyor. Türkiye’nin ilk yerinde Ar-Ge Merkezi sahibi sigorta şirketi olarak bugüne kadar 21 projeyi başarıyla tamamladık. Devam eden 9 projemiz bulunuyor. Bunlardan 2 tanesi önleyici sağlık hizmetleri ile ilgili inovatif çözümler sunan Avrupa Birliği projeleri. Projelerimizden biri kronik hastalık takibinde giyilebilir teknolojiler ile yenilikçi çözümler sunarken diğeri ise 5G üzerinden uzaktan fizyoterapi hizmetlerinin en doğru şekilde alınmasına olanak sağlıyor” dedi.


Şirketin dijital stratejisini “Geleceğin Şirketi” vizyonu doğrultusunda sürdürdüğünü belirten Tuğtan 2025 yılı boyunca teknoloji alanında elde ettikleri kazanımları şöyle ifade etti: “Hasar süreçlerine yönelik yapay zekâ destekli Hasar Sanal Asistan, müşterilerin hasar dosyalarına ilişkin tüm bilgileri 7/24 sunuyor ve eksper raporu, değer kaybı belgeleri, eksik evrak yönlendirmesi gibi işlemleri tek platformdan yönetebiliyor. Şirketimizin robotik süreç otomasyonu çalışmaları kapsamında 127 süreç dijitalleştirilerek 97,6 FTE verimlilik sağlandı. 2025 üçüncü çeyreği itibarıyla dijital kanallardan elde edilen üretim 601,5 milyon TL olurken, Sigortam Cepte ve Sağlığım Cepte uygulamalarıyla 1 milyona yakın kullanıcı yıl içinde yaklaşık 7,5 milyon işlem gerçekleştirdi. Yeni üretim platformumuz ASTRA ile 70 ürün modern bir arayüze taşınarak operasyonel süreçlerde önemli hız ve kalite artışı sağlandı.”


“İnovasyonu girişimcilik ekosisteminin dinamizmiyle büyütüyoruz”

Anadolu Sigorta’nın, ikinci yüzyılına hazırlanırken inovasyonu sadece iç kaynaklarla değil, girişimcilik ekosisteminin dinamizmiyle birlikte büyütmeyi tercih ettiğini belirten Tuğtan mevcut yaklaşımlarının somut çıktılarını şöyle özetledi: “Bu yaklaşımın somut iki örneği Workup AStart Girişimcilik Programı ve AStart Girişim Sermayesi Yatırım Fonu (AStart GSYF).


Türkiye İş Bankası Workup Girişimcilik Programı iş birliğiyle ve Yapay Zekâ Fabrikası yürütücülüğünde hayata geçirdiğimiz Workup AStart Girişimcilik Programı’nın ilk döneminde bu yıl 8 girişim mezun oldu. Programın ilk döneminde seçilen girişimler, Anadolu Sigorta ekipleriyle birlikte gerçek iş problemleri üzerinde çalışarak çözümler geliştirdi. Bu süreci sadece bir hızlandırma programı olarak değil, ortak değer üretim platformu olarak değerlendirdik. AStart GSYF ise, sigorta teknolojileri, sağlık, yapay zekâ, mobilite, enerji, afet yönetimi ve sürdürülebilirlik başta olmak üzere farklı dikeylerde girişimcilik ekosistemine uzun vadeli ve sürdürülebilir katkı sağlamayı hedefliyor.”


“Sadece geçmişe bakmıyor, yeni yüzyılın kapılarını cesurca aralıyoruz”

Anadolu Sigorta’nın Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik kalkınma vizyonunun bir yansıması olarak kurulduğunu, 100. yılın sadece kurumsal bir dönüm noktası değil, aynı zamanda ülkenin modernleşme yolculuğuyla iç içe geçmiş tarihsel bir anlam taşıdığını vurgulayan Tuğtan sözlerini şöyle sürdürdü: “1925’te Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde temelleri atılan şirketimiz, geçen yüzyıl boyunca yalnızca bir sigorta kurumu olmanın ötesine geçti; sigortacılığın Türkiye’deki gelişimine yön veren, sektörün standartlarını belirleyen bir öncü haline geldi. Bugün, bir yüzyılı geride bırakmanın heyecanıyla sadece geçmişimize dönüp bakmıyoruz; aynı zamanda bizi bekleyen yeni yüzyılın kapılarını cesur adımlarla aralıyoruz. Bu anlamlı yılı, çok sayıda etkinlikle dolu dolu geçirdik. Kuruluş günümüz olan 8 Mart’ta Anıtkabir’i ziyaret ederek Atamızın huzurunda, kurucumuza olan bağlılığımızı ve minnetimizi bir kez daha ifade ettik. Ardından, 11 Nisan’da büyük ses getiren Yüzyıllık İmza Gala Gecemizi gerçekleştirdik. Anadolu Sigorta'nın Cumhuriyet tarihiyle iç içe geçmiş yolculuğunu etkileyici bir görsel şovla anlattığımız bu gece, sigortacılığın çok ötesine geçen bir toplumsal hafıza ve değer hikâyesi olarak izleyicilerin büyük beğenisini kazandı. Şirketimizin tarihini ve sigortacılığın Türkiye’deki gelişimini akademik bir perspektifle ele alan, son derece kıymetli bir çalışmayı daha hayata geçirdik. İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mehmet Ö. Alkan’ın proje koordinatörlüğünde; yazarlarımız, İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Murat Birdal ve Doç. Dr. Barış Kablamacı’nın titiz çalışmalarıyla hazırlanan “Yüzyıllık İmza” prestij kitabımız yayınlandı.”


"Katkı sunmaya devam edeceğiz"

Toplantının kapanışında Tuğtan, ikinci yüzyıla yönelik mesajını “Bir yüzyılı geride bırakırken geleceğe daha büyük bir sorumlulukla bakıyoruz. Teknoloji, sürdürülebilirlik, toplumsal fayda ve müşteri memnuniyeti odağında ilerleyerek ülkemizin ekonomik ve sosyal dönüşümüne katkı sunmaya devam edeceğiz” sözleriyle ifade etti.


“Yüzyıllık birikimimizle sosyal sorumluluk faaliyetlerimizi sürdürüyoruz”

Toplantıda Anadolu Sigorta’nın “Kaybetmek Yok” sloganıyla sürdürülebilir bir gelecek inşa etme hedefiyle çalışırken yürüttüğü toplumsal etkisi yüksek kurumsal sosyal sorumluluk projelerine değinen Anadolu Sigorta Kurumsal İletişim, Sürdürülebilirlik ve Afet Yönetimi Koordinatörü Berna Semiz Ergüntan ise “2022’den bu yana yürüttüğümüz Ormanın Gözleri projesi kapsamında 16 akıllı yangın gözetleme kulesi tamamlandı ve 812.700 hektarlık alanın 7/24 izlenmesi sayesinde bugüne kadar 241 yangın erken tespit edildi. Anadolu Sigorta Kütüphaneleri projesiyle 28 okulda kütüphane ve özel eğitim sınıfları kurduk; öğrencilere toplam 41.669 kitap ulaştırdık. Kurtaran Araç projemiz kapsamında ise afet bölgeleri de dahil olmak üzere 3.450 sokak hayvanına tedavi ve rehabilitasyon desteği sağladık. Yüzyıllık birikimimiz ve kurucu liderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün vizyonuyla, ormanları korumak, çocuklara nitelikli eğitim sağlamak ve canlılara yaşam hakkı sunmak amacıyla sosyal sorumluluk faaliyetlerimizi sürdürüyoruz” dedi.


Anadolu Sigorta'nın Sponsorluk Başarıları

Anadolu Sigorta’nın spor, sanat ve eğitim alanındaki geniş sponsorluk ağı da basın toplantısında paylaşıldı. Anadolu Sigorta Marmaris Ultra Trail, Maximiles Black The Bodrum Cup, Fenerbahçe–Trabzonspor–Eczacıbaşı spor kulüpleri iş birlikleri, Beşiktaş Kültür Merkezi sponsorluğu, KidZania sigortacılık deneyim alanı ve Winter Run, Uludağ Ultra Trail, Belgrad Trail gibi koşu organizasyonlarına verilen destek, şirketin toplumsal fayda yaklaşımını pekiştiren çalışmalar arasında yer aldı.



  • Yazarın fotoğrafı: Mustafa Küçük
    Mustafa Küçük
  • 20 Kas
  • 2 dakikada okunur
İnsanoğlunun doğayla kurduğu en tatlı ilişki belki de bal ile başlamıştır. Tarihi M.Ö. 7000’li yıllara kadar uzanan bal, o dönemlerden bu yana hem lezzet hem de şifa kaynağı olarak sofralarda yerini almıştır. Bugün de kahvaltıların vazgeçilmezi olan bu doğal mucize, yalnızca tadıyla değil; besin değeri, sağlık üzerindeki etkileri ve üretim süreciyle de büyüleyici bir biyolojik hikâyeye sahiptir.

ree

Balın Ardındaki Büyük Emek

Bal; arıların çiçeklerden, ağaçlardan veya meyve tomurcuklarından topladıkları nektarı, özel “bal midelerinde” bulunan invertaz enzimi sayesinde kimyasal olarak dönüştürmeleriyle oluşur. Ardından bu değerli sıvı, petek gözlerine özenle yerleştirilir ve olgunlaşmaya bırakılır. Sonuçta ortaya çıkan şey, doğanın en saf ve en güçlü gıdalarından biridir; bal.


Balın kalitesi; bitkisel kaynak, coğrafi bölge ve kimyasal bileşimi gibi faktörlere bağlı olarak değişir. Ortalama olarak bal, yüzde 82 karbonhidrat, yüzde 17 su ve kalan kısmında mineraller, vitaminler, fenolik bileşikler, aminoasitler ve enzimler barındırır. Bu zengin içerik, balı hem enerji deposu hem de doğal bir ilaç hâline getirir.


ree

Çiçekten Çama: Balın Türleri

Arıların topladığı kaynağa göre ballar iki ana grupta incelenir:

  • Çiçek Balları: Bitki çiçeklerinin nektarlarından üretilir. Ihlamur, akasya, kekik, yonca, pamuk ve turunçgil balları en bilinen örnekleridir.

  • Salgı Balları: Bitkilerin ya da bitkiler üzerinde yaşayan bazı böceklerin salgılarından üretilir. Çam, kestane, köknar, meşe ve yaprak balları bu gruptadır.


Ayrıca bal, tüketim şekline göre de ikiye ayrılır:

  • Petekli bal, arıların peteğe doğrudan depoladığı doğal hâlidir.

  • Süzme bal ise peteklerin sır tabakası kaldırılarak santrifüj yöntemiyle elde edilir.


Balın Şifalı Gücü

Bal yalnızca doğal bir tatlandırıcı değil, aynı zamanda binlerce yıldır kullanılan bir tedavi aracıdır.

  • Bağışıklık sistemini güçlendirir: İçerdiği fenolik bileşikler ve antioksidanlar, vücudu serbest radikallere karşı korur.

  • Yaraları iyileştirir: Scientific World Journal dergisinde yayımlanan 2011 tarihli bir çalışmaya göre, yanık üzerine uygulanan bal yaranın daha hızlı iyileşmesini, steril kalmasını ve iz kalma riskinin azalmasını sağlar.

  • Boğazı rahatlatır: Bal, öksürük ve boğaz ağrısına karşı en etkili doğal çözümlerden biridir.

  • Mide sağlığını destekler: Helicobacter pylori bakterisinin neden olduğu peptik ülserleri hafifletmeye yardımcı olur.

  • Enerji verir: Yüksek karbonhidrat içeriği sayesinde hem fiziksel hem zihinsel yorgunluğu giderir, doğal bir enerji takviyesi sağlar.


ree

Her Şifa Kaynağının Bir Dengesi Vardır

Her ne kadar faydaları saymakla bitmese de balı da ölçülü tüketmek gerekir.

  • Bal, alerjik bireylerde reaksiyonlara neden olabilir.

  • Yüksek kalori ve şeker içeriği, aşırı tüketimde obezite riskini artırır.

  • Diyabet hastaları için dikkatle tüketilmesi gerekir; kan şekerini yükseltebilir.

  • Bir yaşın altındaki bebeklere verilmemelidir, çünkü botulizm riski taşır.

  • Aşırı miktarlarda tüketim; mide bulantısı, ishal, baş dönmesi gibi rahatsızlıklara yol açabilir.


Arılardan Gelen Diğer Mucizeler

Bal, arıların bize sunduğu tek değerli ürün değildir. Propolis, arı sütü, polen, balmumu ve arı zehri gibi diğer arı ürünleri de insan sağlığı açısından son derece kıymetlidir. Bu ürünler; bağışıklığı güçlendirmede, cilt sağlığını korumada ve hücre yenilenmesini desteklemede önemli rol oynar.


Sahte Bala Dikkat!

Gerçek bal, arıların doğadan topladığı nektarın sindirilip enzimlerle dönüştürülmesiyle elde edilir. Ancak bazı üreticiler, arılara şeker şurubu vererek veya doğrudan bala bu şurupları karıştırarak sahte bal üretimi yapmaktadır.


Sahte bal; prolin miktarı, potasyum/sodyum oranı (K/Na) ve polen içeriği gibi kimyasal analizlerle tespit edilebilir. Tüketiciler için en güvenilir yol, güvenilir üretici ve markalardan bal almaktır.


Doğanın Altın Dengesine Saygı

Bir kaşık bal, yalnızca tatlı bir lezzet değil; doğanın, emeğin ve biyolojik dengenin bir yansımasıdır. Her damlasında binlerce çiçeğin özü, yüzlerce arının emeği ve doğanın mucizesi saklıdır. Balı bilinçli tüketmek, doğaya duyulan saygının ve sağlıklı yaşamın da bir göstergesidir.

  • Yazarın fotoğrafı: Özge Zeki
    Özge Zeki
  • 18 Kas
  • 4 dakikada okunur
Tuğba Şengül ,“Yeni Denge: Lüks” temasıyla hazırladığı içeriklerle ve Youtube kanalında yaptığı sohbetlerle hız çağında kaybolan denge duygusunu ve içsel zenginliği yeniden hatırlatıyor.

Tuğba Şengül
Tuğba Şengül

Hem kitapları hem de sosyal medyada ürettiği içeriklerle dijital dengeye dikkat çeken Tuğba Şengül, günümüzde lüks kavramının yaşamı değerli kılan bir dengede saklı olduğunu vurguluyor. Hayatın kıymetini gösterişte değil, derinlikte bulan bir bakış açısıyla; gösterişli olanın değil, anlamlı olanın peşinde bir yolculuk onunki. Şengül’ün kelimelerinde, lüks; dışarıdan görünen değil, içeriden besleyen bir denge hâline dönüşüyor. Kendisiyle bu özel yolculuğunu konuştuk.


“Yeni Denge: Lüks” temanızı nasıl özetlersiniz? Sizce günümüzde lüks kavramı nasıl bir dönüşüm yaşıyor?

Benim için lüks artık parıltılı vitrinlerde değil; görünmeyen ama yaşamı gerçekten değerli kılan bir dengede saklı. Çünkü çağımızda asıl kıt kaynak para değil, zaman ve dikkat. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, modern insanın stres seviyeleri son 20 yılda yüzde 30 arttı; buna karşılık kaliteli uyku oranı her yıl düşüyor. Yani aslında “lüks” dediğimiz şey, en temel ihtiyaçlarımızın yeniden keşfi: huzurlu bir uyku, sakin bir sabah, ekransız bir sohbet. Sabah kahvemi acele etmeden içebilmek, çocuklarımla sofrada göz göze gelebilmek ya da günün ortasında kendime sadece on dakika sessizlik armağan etmek…


Benim için lüks bunlar. Çünkü lüks artık gösterişli objeler değil, bizi hayata bağlayan küçük ama derin anlar. Araştırmalar da bunu söylüyor: düzenli olarak “mindfulness” pratikleri yapan insanların mutluluk düzeyi yüzde 20 artıyor. Yani yeni lüks, daha çok şeye sahip olmak değil; daha çok hissetmek. Dışarıdan görünen değil, içeriden güç veren bir ayrıcalık. Bence asıl lüks, başkalarının bakışıyla değil, kendi ruhunun derinliğiyle ölçülüyor.


Geleneksel lüks anlayışı ile bugünün lüks anlayışını nasıl karşılaştırıyorsunuz?

Tuğba Şengül
Tuğba Şengül

Eskiden lüks, daha çok “gösteriş” ile tanımlanıyordu. Marka logoları, ihtişamlı sofralar, kalabalık davetler… Yani lüks, başkalarının gördüğünde anlam kazanan bir kavramdı. Fakat bugün, dünyada yaşanan dönüşümle birlikte lüks, gözle görünenden çok hissedilene kaydı. Artık lüks; kendine ayırabildiğin zaman, kesintisiz uyku, zihinsel dinginlik ve doğayla bağ kurabilmek. Bunu bilim de destekliyor.


Harvard Üniversitesi’nin 75 yıl süren ünlü “mutluluk araştırması”nın sonucu çok net: insanı hayatta en çok mutlu eden şey ne para ne de şöhret; güçlü sosyal bağlar ve anlamlı ilişkiler. Yani modern çağda lüks, ilişkilerini besleyebilmek. Aynı şekilde uyku araştırmaları da gösteriyor ki düzenli uyuyan insanlar daha üretken, daha sağlıklı ve daha uzun ömürlü oluyor. Demek ki artık lüks, satın alınan nesnelerden çok, içsel dengeyi kurabilmek.


Bugün bana sorarsanız lüks, başkalarına “neye sahip olduğunuzu” göstermek değil; kendi içinizde “nasıl hissettiğinizi” derinleştirmek. Gösterişli sofralar yerini samimi masalara, marka logoları yerini kaliteli uykuya, kalabalık davetler yerini dost sohbetlerine bıraktı. İşte bu yüzden ben diyorum ki dünün lüksü vitrinlerdeydi, bugünün lüksü ruhumuzda.


Sizin için kişisel olarak lüks nedir: Zaman mı, mekân mı, deneyim mi, yoksa sadeleşmek mi?

Benim için lüks, çok basit ama çok derin bir şey: zamana ve dikkate sahip olmak. Çünkü çağımızda asıl kıt kaynak para değil, dikkat. Bilim insanları, beynimizin günde ortalama 35 bin karar verdiğini söylüyor. Bu kadar çok uyaranın arasında zihnini koruyabilmek, bence en ayrıcalıklı yaşam biçimi. Benim lüksüm; gün doğarken yaptığım yürüyüşlerde denizin kokusu, martıların sesi. Ya da annemin bana öğrettiği bir çorbayı pişirirken mutfağı saran o  koku… Bunlar parayla ölçülmeyen ama hayatımı doyuran ayrıcalıklar.


Lüksü günlük yaşamınıza nasıl dahil ediyorsunuz?

Ben lüksü günlük hayatıma, aslında sıradan gibi görünen ama ruhumu zenginleştiren küçük dokunuşlarla katıyorum. Örneğin, şehirde yoğun bir günün ortasında kulaklığımı takıp sadece doğa sesleri dinlemek… Bazen de gün içinde aldığım notları düzenlemek ve zihnimi boşaltmak bana gerçek bir ferahlık veriyor. Lüks, iş arasında beş dakikalığına pencereyi açıp temiz havayı içime çekmek bile olabiliyor. Bir diğer lüksüm, kendime “öğrenme alanı” açmak. Yeni bir dilde üç kelime öğrenmek, hiç bilmediğim bir konuda kısa bir yazı okumak… Bunlar bana tüketmekten çok beslenmenin verdiği ayrıcalığı yaşatıyor.


Araştırmalar da gösteriyor ki beynimiz yeni bir şey öğrendiğinde dopamin salgılıyor; yani küçük öğrenme anları aslında doğal bir mutluluk kaynağı. Gün içinde yürürken telefonuma bakmadan çevremdeki insanları, ağaçları, gökyüzünü fark etmek de benim için bir lüks. Çünkü çoğu zaman hayatın güzellikleri gözümüzün önünden akıp gidiyor. Lüks, o akışı yakalayabilmek. Ve tabii bazen sadece “hiçbir şey yapmamak.” Modern psikoloji buna “boş zaman lüksü” diyor. Hiçbir şey üretmemek, planlamamak, sadece var olmak. O kısa anlar bana günün en kıymetli hediyesi oluyor.


Sizce Türkiye’de “yeni lüks” algısı nasıl şekilleniyor? Dünyadaki eğilimlerle paralellik görüyor musunuz?

Türkiye’de lüks artık gösterişten çok huzurla ölçülüyor. İnsanlar beş yıldızlı oteller yerine doğayla bütünleşen butik tatilleri, kalabalık sofralar yerine samimi buluşmaları, pahalı markalar yerine sürdürülebilir seçimleri tercih ediyor.


Gençler ise bu dönüşümün öncüsü: onlar için lüks, deneyim yaşamak, kendini ifade edebilmek, dünyaya değer katan markaları seçmek. Dünyadaki “slow living” ve “mindful living” trendleriyle paralel bir dönüşüm var ama bizde bu, kültürümüzden gelen samimiyet ve paylaşma ruhuyla birleşiyor. Kısacası, Türkiye’de yeni lüks; doğallık, sadelik ve paylaşılan anlarda saklı.


Okuyucularımıza kendi hayatlarında “yeni denge – yeni lüks” yaratmaları için hangi küçük adımları önerirsiniz?

Yeni lüks, hayatın akışına küçük dokunuşlar katmakla başlıyor. Mesela güne başlarken ilk gördüğünüz şeyin telefon değil, gökyüzü olmasına izin verin. Bu, zihninizi daha dingin bir güne hazırlıyor. Bir diğer küçük adım, “boş zaman hakkınızı” geri almak. Günün içinde kendinize üretmek ya da öğrenmek zorunda olmadığınız, sadece “var olduğunuz” bir 10 dakika ayırın. Modern psikoloji bu alanları, zihnin en çok iyileştiği anlar olarak tanımlıyor. Ve belki de en önemlisi, hayatın içindeki minik anları kutsal görmek. Bir bardak su içerken gerçekten tadını hissetmek, müzik dinlerken sadece müziğe odaklanmak, yürürken adımlarınızı fark etmek… Bunlar basit ama lüksün en sahici hâlleri. Çünkü yeni denge – yeni lüks, sahip olduklarımızı büyütmekte değil; olanı fark etmekte gizli.

Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page