top of page
  • Yazarın fotoğrafı: Seda Küçük
    Seda Küçük
  • 15 Şub 2023
  • 4 dakikada okunur
Aynı isme sahip olan ülkenin ve zenginliğin başkenti Lüksemburg, Avrupa’nın en romantik, en masalsı yerleşim yerlerinden biri. Lüksemburg güneyinde Petrusse, kuzeyinde Alzette Nehri ve Orta Çağ’da Franklar tarafından işgal edilen Lüksemburg Kalesi’yle turistler için tam bir masal diyarı.

ree

Doğal bir vadinin içine kurulan şehir, zamanla vadinin içine ve dışına doğru genişlemiştir. Lüksemburg dünyanın en güzel ve bakımlı şehirlerinden birini yansıtır. Şehir yüksek ve alçak olarak iki bölüme ayrılmıştır. Ville Haute denilen bölüm eski kenti, Ville Bass ise nehir kıyısını kapsar. İki şehir arasında ulaşımı sağlayan merdivenler ve asansörler vardır. Şehir aynı zamanda 1995 – 2007 yılları arasında iki kez Avrupa Kültür Başkenti olma özelliğini taşıyan tek şehirdir. Lüksemburg’da Lüksemburgca, Fransızca ve Almanca olmak üzere üç resmi dil vardır. Lüksemburgca günlük hayatta kullanılan bir dil olmasına rağmen yazı dilinde pek kullanılmaz.


Okyanus iklimine sahip olan şehirde her mevsim yağışlı geçmektedir. Nem oranı yüksek, yıllık sıcaklık farkı azdır. Yağışın daha az görüldüğü yaz mevsiminde Lüksemburg’u ziyaret edebilirsiniz fakat her mevsimi ayrı güzel olan Lüksemburg’un ağaçları sonbaharda görülmeye değer. Şehir, ulusal bir mottoya sahip. “Olduğumuz gibi kalmak istiyoruz.” İlk duyduğum zaman ben de siyasi bir şeyler uyandırmıştı. Şimdi ise bu mottoyu çok anlamlı buluyorum. Ne güzel olduğun gibi kalabilmek ya da olduğun gibi görünebilmek.


ree

Tarihçesi

Roma döneminden beri stratejik bir konuma sahip olan şehrin ilk surları 10. yüzyılda inşa edildi. Günümüzde Notre Dame Kilisesi olarak adlandırılan Aziz Nikolas Kilisesi’ne doğru genişleyen şehirde, 12. yüzyılda 5 hektarlık alanı kapsayan duvarların inşasına başlandı. Surların inşası 1340 yılında tamamlandı ve surlar, 1867 yılına dek ayakta kaldı.


ree

Roma yollarının kesiştiği noktada yer alan Lüksemburg’u kuşatmalara karşı güçlü kılmak için Lüksemburg Kalesi inşa edildi. Kale, 16. yüzyıla gelindiğinde, Avrupa’daki en kuvvetli savunma alanlarından biri hâline geldi. 18. yüzyılda savunmalar daha da gelişti ve Lüksemburg’un fethedilemeyeceği düşünülerek “Kuzey’in Cebeli Tarık’ı” olarak anılmaya başlandı. Şehirdeki eski karargâhlar ve surlar hâlâ görülebilir ve bunlar UNESCO Dünya Kültür Mirası Alanıdır.

1443 yılında şehir Burgonya Ordusu tarafından işgal edildi ve 4. Burgonya Krallığı’nın bir parçası hâline geldi. Ardından İspanyol İmparatorluğu ve Avusturya İmparatorluğu da Lüksemburg Şehri’ne ev sahipliği yaptı. Daha sonraki yıllarda şehir birkaç kez daha el değiştirdi. Günümüzde Dükalık ile yönetilen şehir, bu özelliği ile dünyada tektir. Lüksemburg Dükalığı, Benelüks Devletleri’nin çalkantılı geçmişleri boyunca, komşusu olan Belçika, Fransa ve Almanya tarafından işgal edilmekten kurtulabilmiştir.


ree

Aktiviteler

Yüksek kayalıkların ve dik yamaçların üzerine kurulan Lüksemburg’da Notre-Dame Katedrali, Grand Ducal Sarayı, Adolphe Köprüsü ve Bock Casemates mutlaka görülmesi gereken yerler arasında. Şehri daha detaylı keşfetmek isteyenler için güzelliği ile hayranlık uyandıran Büyük Düşes Charlotte Anıtı, büyüleyici bir manzaraya sahip yürüyüş yolu Chemin de la Corniche, diğer güzel alternatifler arasında.


Notre-Dame Cathedral

1613-1621 yılları arasında Belçika’dan gelen din adamları tarafından inşa ettirilen Notre-Dame Cathedral, 20. yüzyılın ilk yarısında genişletilerek günümüzdeki görünümüne kavuşan gotik tarzı, 3 kulesi ve tasarımına eklenen Rönesans mimari ayrıntılarıyla görünümü zenginleştirilen dini yapı alanında ülkenin en büyüğü konumunda. Katedralin en dikkat çekici noktası, tarihi şahsiyetlerin mezarlarının bulunduğu heykeltıraş Lucien Wercollier tarafından yapılan “Politik Mahkûmlar” anıtıdır.


Büyük Dük Sarayı

1572-1795 yılları arasında belediye binası olarak inşa edilen Büyük Dük Sarayı (Grand Ducal Palace), 1817’den sonra Lüksemburg Hükümeti tarafından kullanılmaya başlanmış. 2. Dünya Savaşı’nda Naziler tarafından işgal edilerek, tavernaya dönüştürülmüştür. İkametgâh olması ve devlet işlerinin yürütülmesi dışında, resmi davetlerin de gerçekleştirildiği saray yılın belirli dönemlerinde rehberli turlar ile gezilebiliyor.


ree

ree

Adolphe Köprüsü

Petrus Nehri üzerinden güvenli geçiş sağlamak için 1900-1903 yılları arasında inşa edilen Köprü, tren garı ile kent merkezini birbirine bağlıyor. 153 metre uzunluğundaki tarihi yapı, ülkenin bağımsızlığını simgeliyor.


Bock Casemates

Yarattığı savunma avantajını fark eden Kont Siegfried tarafından üzerine kale inşa edilen kayalık, içine oyulan tünellerle birlikte yıllarca şehri düşman akınlarından korumuş. Tepenin altında bulunan galerileri ve tünelleri gezdikten sonra üst kısmına çıkıp, Petrus Vadisi’nin eşsiz manzarasını seyredebilirsiniz.


Lüksemburg’taki ana meydanda düzenlenen yılbaşı panayırı hem yerel halkın hem de turistlerin oldukça ilgisini çekiyor.


ree

Kaçırılmaması Gerekenler

  • 2. Dünya Savaşı komutanı Amerikalı George S. Patton’un Amerikan Askeri Şehitliği’ndeki mezarı,

  • Eğer yeterince zamanınız varsa modern Avrupa Adalet Sarayı,

  • Haftada iki kez William Meydanı’nda kurulan yiyecek pazarı ve ayın ikinci ve dördüncü cumartesi gününde Place d’Armes’da kurulan bit pazarı,

  • Büyük Glacis Meydanı’nda ağustos ayının sonundan Eylül’ün ortalarına kadar kökeni 4. yüzyıla dayanan geleneksel gezici halk panayırı,

  • Paskalya zamanı,

  • Petrusse Vadisi boyunca uzanan tarihi şehir merkezinin eski yapıları ve tarihi atmosferi,

  • 2200 şarabıyla Guiness rekorlar kitabına giren Chiggeri Restoranı.


ree

Mutfak

Lüksemburg çok uluslu bir kent olduğundan dünyanın bütün mutfaklarına ait restoranları burada bulabilirsiniz. Mutfağında alabalık, turna ve kerevit gibi tatlı su canlıları oldukça fazla kullanılır. Yemeklerin ana malzemesi patates, jambon, fasulye, lahana, soğan ve diğer kök bitkilerdir. Zengin füme et ve sosis çeşitleriyle ünlü olan şehir çikolatalarıyla da çok meşhurdur.


Bouneschlupp | Lüksemburg’un en popüler çorbasıdır. Lüksemburg’da çorbaların içinde bol bol minik sebze parçaları ve etler görebilirsiniz. Bizim alıştığımız tarzda çorbaları Avrupa’da bulmak biraz zor. Ama bu güzel çorbayı gitmişken deneyimleyebilirsiniz.

Paschtéitor bouchée à la reine | Milföy hamurundan yapılıyor. Milföy hamurunun arasına, tavuk eti, mantar ve beşamel sos eklenerek pişiriliyor ve fırına verilerek hamurun kabarması bekleniyor.

Écrevisses à la luxembourgeoise | Lüksemburg mutfağında bolca kerevit görebilirsiniz. Écrevisses à la luxembourgeoise, tatlı su ıstakozundan oluşuyor. Üzerinde domatesli bir sosun gezdirildiği bu yemek özellikle şık restoranlarda tercih edilen yöresel yemeklerden biri.


ree

Ulaşım

Türkiye’den Lüksemburg- Findel Uluslararası Havalimanı’na direkt uçuşlar bulunmakta. Şehir merkezinden yalnızca 6 km. uzakta olan havalimanından şehre otobüs ya da trenle kolayca ulaşabilirsiniz.


  • Yazarın fotoğrafı: Seda Küçük
    Seda Küçük
  • 15 Kas 2022
  • 3 dakikada okunur
Dünyanın en romantik şehri olarak kabul edilen Paris, muhteşem mimarisi, inanılmaz müzeleri, göz alıcı parkları, şık bulvarları ve dükkanları, gurme restoranları, hareketli kafeleri ve tabii ki Eiffel Kulesi’yle en iyilerin sınırlarını zorlamakta. Kıyıları Unesco Dünya Kültür Mirası Alanı olan Seine Nehri’nin iki yanına kurulu bu şehrin ruhunu yaşamak size ayrı bir zevk verecek. Moda ve lüksün dünya başkenti olan Paris, “Işık Şehir” (Ville Lumière) diye de anılmaktadır.

ree

Tarihçesi

Kente ilk yerleşim M.Ö. 3. yüzyılda Kelt balıkçı Avim tarafından yapılmış ve Keltler bölgeye Lutetia adını vermişler. M.Ö.52’de Julius Caesar bölgeyi Roma topraklarına bağlamış. 4. ile 9. yüzyıllar arası başlayan Frank ve Normand istilalarıyla bölgenin adı Lutetia Paris olmuş. Şehir, veba salgını nedeniyle büyük kayıplar vermiş. Paris için 15. yüzyıl önemli bir zaman dilimidir. Bu dönemde Rönesans’ın etkisi altına giren kent, bugünkü görünümünü birçok önemli yapının inşa edildiği o yıllara borçludur.


ree

Fransız Devrimi’nin Bastille Hapishanesi’nde başlangıcı olan 1789 yılı Paris için önemli bir tarihtir. Bu dönem içinde cumhuriyet kurulmuş ve 16. Louis ile meşhur Marie Antoinette giyotinde idam edilmiştir. Marie Antoinette, hepimizin çok iyi bildiği “ekmek yoksa pasta yesinler” sözünün sahibi. Daha sonra 1799’da Napoleon Bonaparte kendini imparator ilan etmiştir. 19. yüzyılın ortalarında ise Baron Georges-Eugene Haussmann, Paris valisi olduğu 1853-1870 yılları arasında yaptığı çalışmalarla Paris’e modern bir görünüm kazandırmıştır. Napoleon’dan aldığı destekle bazı yerleri yıkıp yerlerine geniş bulvarlar ve caddeler açtırmış, kenti neredeyse baştan yaratmıştır.


II. Dünya Savaşı sırasında Paris, Naziler tarafından işgal edilmiştir. 1944 yılında kurtulan kent dört karanlık sene geçirmiştir. Kimileri bir sanat hastası olan Hitler’in kente zarar verilmemesini emrettiğini söylüyorken kimileri de kentin yok edilmesini emrettiği fakat komutanlarının bu emre uymadığını savunuyor. Hangi söylem doğrudur bilinmez ama sonuç olarak kente zarar vermiyorlar.


Aktiviteler

Paris gezilecek yerler konusunda oldukça zengin ve popüler şehirlerden biri. Notre Dame Katedrali, Louvre Müzesi, Şanzelize, Eglise de la Madelein ve Eyfel Kulesi sizin için seçtiklerimiz arasında.


ree

Notre Dame Katedrali

Meryem Ana’ya adanarak yapılan bu gotik katedral, Paris’in sembollerinden biri hâline gelmiştir. 19. yüzyılın başlarında yıkılma kararı alınan katedralin kurtarılması için ünlü Fransız yazar Victor Hugo, “Notre Dame’ın Kamburu” adlı romanı yazmıştır. Halkın da desteğiyle yıkılmaktan kurtulmuştur. Her yıl yaklaşık 13 milyon turistin ziyaret ettiği 8 asırlık tarih mirası Notre Dame Katedrali 2019 yılında yandı. Yangın ülke ve dünya çapında büyük üzüntüye neden oldu.


ree

Louvre Müzesi

Dan Brown’nun yazdığı ‘Da Vinci Şifresi’ kitabıyla beyazperdeye uyarlanan filme konuk olan yapıyı bir çoğumuz biliyoruz. Fransa’nın ilk devlet müzesi olan Louvre, koleksiyonunda La Liberte Guidant Le Peuple, Mona Lisa, Winged Victory of Samothrace ve Venus de Milo gibi birçok şaheser bulunduruyor. Avrupa’nın ve Dünyanın en büyük müzesi olarak bilinen Louvre, aynı zamanda Avrupa’da en çok ziyaret edilen müzelerden biri.


ree

ree

Şanzelize

Adını Yunan mitolojisinde cennet olarak gösterilen Elysion ovalarından alan Champs-Elysees Paris’in en güzel caddesi olarak bilinir. Cadde, yukarı doğru çıkarsanız sizi Zafer Takı’na, aşağı doğru inerseniz Concorde Meydanı’na çıkarır. Bu cadde adeta Paris’in kalbidir.


Eglise de la Madelein

Napoleon’un emriyle yapılan kilise, Fransız Ordusu’nun ululuğuna ve görkemliliğine yaraşır bir zafer tapınağı olması için yapılmıştır. Korint tarzı sütunlarla çevrelenmiş tapınak 1806’da Pierre-Alexandre Vignon tarafından tasarlanmıştır.


Eyfel Kulesi

İsmini, inşa ettiren firma olan Gustave Eiffel’den almıştır. Muhteşem bir mühendislik eseri ve estetik bir yapıya sahip olan kule, tüm dünyaya kendini Fransa’nın sembolü olarak tanıtmıştır. Fransız Devrimi kutlamaları için düzenlenen Paris fuarına kapı olarak yapılmıştır ve sadece 20 yıl kalması için inşa edilmiştir. 1909’da yıkılması gereken kule Atlantik ötesi haberleşmeye imkân tanıdığı için kalmasına izin verilmiştir.


  • Tasarımcıların giysilerini görmek için Avenue Montaigne’de yürüyüş.

  • 1789’da Fransız Devrimi’nin başlangıcını belirleyen hapishanenin bulunduğu Modern Fransa’nın yapıtaşı Place de le Bastille’ye ziyaret.

  • Tuileries Bahçesi ve sol yakadaki Luxembourg Bahçesi‘ne küçük bir gezi.


ree

Mutfak

Fransız Mutfağı zengin tatlara ve uzun bir tarihi geçmişe sahiptir. Manzaranın yanına eşlik edecek yemeklerden ya da atıştırmalıklardan birkaçı…


Falafel | Baharat ve çeşitli sebzelerle oluşturulan lezzet topları, Orta Doğu’nun iştah açıcı Falafel’i olarak bilinse de bazıları en iyi Falafel’in Paris restoranlarından çıktığını söyler. Bu leziz topları hemen her restoranda bulmanız mümkün.

Kruvasan | Çikolatalı, reçelli seçenekleri bulunan kruvasan Fransızların en ünlü atıştırmalığıdır. Öğle saatinde ya da sabahları kahvenizin yanına eşlik etmesi için tercih edebilirsiniz.

Soğan Çorbası | Piyazlık doğranan soğanlar tereyağında karamelize edilip sarımsak, defne yaprağı ve et suyuyla harmanlandıktan sonra tuz ve karabiberle tatlandırıp üzerine rendelenmiş kaşar peyniri ve bayat ekmek dilimlerini ilave ediliyor. Tadın zirveye çıktığı bu çorbayı mutlaka denemelisiniz.

Steak Frites | Steak Frites, patates ve mevsim sebzeleriyle servis edilen bir biftek çeşididir. Baharatlarla marine edilmiş et grupları tercihinizse Steak Frites’i beğeneceksiniz.


ree

Ulaşım

Paris, Türkiye’den hava yoluyla rahatlıkla ulaşabileceğiniz bir şehir. Charles de Gaulle Havalimanı’na İstanbul Havalimanı ve İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan Türk Hava Yolları’nın direkt seferleri bulunuyor. Uçuş yaklaşık 3 saat 45 dakika sürüyor. Kuzey Atlantik Akıntısı’nın hâkim olduğu okyanus iklimi, Paris’te yaz ve kış aylarının ılıman geçmesine neden olur. En çok bahar aylarında güzel oluyor Paris. Kalabalıktan hoşlanmayanlar için küçük bir tüyo, şehir temmuzun ortasından sonra bir ay boyunca daha sakin oluyor.

  • Yazarın fotoğrafı: Seda Küçük
    Seda Küçük
  • 15 Ağu 2022
  • 4 dakikada okunur
'Özgürlükler şehri' olarak bilinen Amsterdam, kanalları ve onları süsleyen harika mimarisi, meşhur müzeleri, eğlence hayatı, küçük tatlı kafeleri ile şüphesiz Avrupa'nın en göz alıcı şehirlerinden biridir. 24 saat uyumayan Amsterdam özellikle ulaşımda bisiklet kullanımıyla da öne çıkıyor.

ree


Amsterdam kanallarıyla ünlüdür. Herengracht (Lordlar Kanalı) en iç tarafta olan kanaldır. Onun ilerisinde Keizersgracht (İmparator Kanalı) ve Prinsengracht (Prens Kanalı) yer alır. Tekne turu yaparak veya çevresindeki sokaklarda bisikletle dolaşarak kanalın tadını çıkarabilirsiniz. Ana kanallarla kesişen küçük kanallar, şehri birçok adacığa böler. Amsterdam’ın su yolunu yaklaşık 1.300 köprü süslemektedir. Şehir; kalabalık kafeler, restoranlar, kulüpler, geleneksel “kahverengi” barlar, sinemalar ve tiyatrolarla dolu hareketli gece hayatıyla da oldukça meşhurdur. Bunlar genel olarak Leidseplein, Jordaan Rembrandtplein çevresinde toplanmıştır. Birçok ziyaretçi hayat kadınlarının, striptiz kulüplerinin ve erotik ürün mağazalarının yasallaştırıldığı Red Light District’i (Kırmızı Işık Bölgesi) ziyaret eder.


Ünlü Amsterdam sakinleri arasında Anne Frank, ressam Rembrandt Van Rijn, Vincent Van Gogh adlı sanatçılar ve filozof Baruch Spinoza yer almaktadır.


ree

Tarihçesi

Amsterdam, küçük bir balıkçı kasabası olarak 13. yüzyılda kurulmuştur. Efsaneye göre, küçük bir tekne içinde köpekleriyle birlikte Amstel Nehri’nin kıyısında karaya çıkan iki Friz’li balıkçı tarafından kuruldu. Adını nehir ağzına yapılan bir barajdan alan Amsterdam, Hollanda’nın başkentidir. Kentte önemli sanat koleksiyonları, çarpıcı bir mimari ve çok etkileyici müzeler vardır.


Amsterdam 14. yüzyıldan itibaren ticaret sayesinde gelişmeye ve büyümeye başladı. Hollanda’da 16. Yüzyıldan itibaren İspanyol İmparatorluğu’na karşı başlayan isyanlar Seksen Yıl Savaşları olarak da bilinen Hollanda İsyanı’na (1568-1648) dönüştü. 1578’de Amsterdam’ın da ayaklanmalara dahil olmasıyla birlikte, buradaki tüm Katolik kiliseler Protestan hâle getirildi. Hollanda Cumhuriyeti gizlice ibadet etmek zorunda kalan Katolikler hariç, farklı dinlere olan toleranslı tavırlarıyla tanındı. Altın Çağ olarak kabul edilen 17. yüzyıl başlarında Amsterdam, dünyanın en varlıklı şehirlerinden biri hâline dönüştü ve Baltık Denizi’ne, Kuzey Amerika’ya ve Afrika’ya düzenlenen gemi seferleri ile dünya çapında bir ticaret ağının temelleri oluşturuldu. 18. ve 19. Yüzyıllarda Fransa ve İngiltere ile girilen savaşlar sonrası şehrin refah düzeyinde gerilemeler yaşandı. Buna rağmen 1815’te Hollanda Krallığı’nın kurulmasıyla şehir yeniden toparlandı.


ree

Amsterdam için 19. yüzyılın sonları ikinci bir Altın Çağ hâline geldi. Şehre bir tren istasyonu, yeni müzeler ve bir konser salonu inşa edildi. Endüstriyel devrimin Amsterdam’a ulaşması, şehri Ren Nehri’ne ve Kuzey Denizi’ne bağlayan su kanallarının yapılmasıyla, tüm Avrupa’yla ve dünyayla olan bağını da artırdı. Kurulduğu ilk zamanlardan itibaren hoşgörünün merkezi olarak anılan kent, çok kültürlü yapısı sayesinde 1900’lü yılların sonlarına doğru Kuzey Avrupa’nın en fazla turist çeken kentlerinden birisi hâline gelmiştir.


Aktiviteler

En çok yaz aylarında güzel olan Amsterdam’a ilkbahar, yaz ve sonbahar aylarında gitmenizi öneririm. Kışın çok soğuk olabiliyor. Şaşırtıcı ve kültürel bir çeşitliliğe sahip bu şehir, Avrupa’nın bir numaralı eğlence merkezlerinden biridir ve her zevke uygun bir şeyler sunar.


ree

Dam Meydanı’nı gezin

Amsterdam’daki birçok etkinliğin yapıldığı ve önemli aktivitelerin gerçekleştirildiği popüler bir meydan. Çevresinde önemli yapılar barındıran bu meydan, adını 13. yüzyılda inşa edilen bir barajdan almış.



ree

Bisiklet sürün

Bisiklet dostu olan bu şehirde şehri keşfetmenin en güzel yolu hiç şüphesiz bisiklet kiralamak.


ree

Tekne turu yapın

Size şehrin manzarasını en iyi şekilde izleme imkânını kanallarda yapacağınız tekne turu verecektir.

Oude Kerk Kilisesi’ne gidin

Her taşına sanat işlenmiş bu kiliseyi mutlaka görmelisiniz. Vitrayları ve yerdeki taş oyma anıtlarıyla gerçekten etkileyici bir kilise. Ayrıca Avrupa’daki en geniş ahşap orta çağ kubbesine sahip en eski kilise.


Anne Frank’ın evini ziyaret edin

Televizyon ve filmlere defalarca konu olan Anne Frank ve günlüğünü yerinde görmeye ne dersiniz? Anne Frank’ın, bu evde saklanan sekiz kişinin öyküsünü anlattığı meşhur günlüğünü yazdığı eski saklanma yeri olan Prinsengracht’taki evi. Anne Frank’ın orijinal hatıra defteri sergilenen diğer objeler arasındadır.


Van Gogh Müzesi’ni görün

Sanatçının dünyadaki en geniş koleksiyonunu sergileyen Van Gogh Müzesi gerçekten eşsiz parçalara sahip.


ree

Madame Tussauds Müzesi’de eğlenin

Dam Meydanı üzerindeki Peek & Cloppeburg Alışveriş Merkezi’nde bulunan Madame Tussauds Müzesi ziyaretçilerini ağırlıyor. Eğlenceli zaman geçirmek istiyorsanız uğrayın.


Lale bahçelerinde ruhunuzu dinleyin

Hollanda her yıl lale mevsiminde Keukenhof lale bahçelerinde 1 milyondan fazla ziyaretçiyi ağırlıyor. Rengârenk laleleri görmek istiyorsanız lale mevsiminde yani nisan ve mayıs aylarında orada olmalısınız.


ree

Mutfak

Etnik çeşitliliğin etkisiyle Amsterdam yüzyıllar içerisinde zengin bir mutfak kültürüne kavuşmuş. Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da bulabileceğiniz yöresel lezzetlerden bazıları:


Bitterballen | İçi yumuşacık, dışı çıtır çıtır olan Bitterballen, kafe ve restoranlarda içeceğin yanında meze olarak sunuluyor. Kıyılmış dana veya sığır eti, et suyu, tereyağı, koyulaştırılmış un, maydanoz, tuz ve biber kullanılarak hazırlanıyor. Kızgın yağda pişirilen yuvarlak köftelere bazen havuç da eklenebiliyor. Servisi ramekin denilen küçük kaplarda, yanında hardalla yapılıyor.

Kaas | Kaas, yani peynir, sadece Amsterdam’da değil tüm Hollanda’da en fazla tüketilen gıda maddeleri arasında başı çekiyor. Peynir çeşitlerinin en bilinenleri Edam, Gouda ve Parrano.

Patat | Amsterdam’daki dükkânlarda patates kızartması için çoğunlukla taze ürünler kullanılıyor. Kalın parçalar hâlinde kesilen patateslerin sunumu kâğıt külahlarda yapılıyor. Mayonez, ketçap gibi standart sosların yanı sıra Hollanda peyniri, yer fıstığı, zeytinyağı ve sarımsak içeren farklı lezzetlerde eklenebiliyor.

Pannekoeken | Un, süt, tuz ve yumurta kullanılarak hazırlanan Pannekoeken, Amsterdam’da hem yerel halkın hem de gezginlerin en fazla tercih ettikleri sokak lezzetlerinin başında geliyor.

Hutspot | Hollanda mutfağının vazgeçilmez lezzetlerinden biri olan Hutspot, haşlanmış patatese havuç ve soğan eklenerek hazırlanan bir tür püre. Ağır ateşte pişmiş sığır etiyle birlikte servis edilen püre, daha çok kış aylarında tüketiliyor.


ree

Ulaşım

Amsterdam’a İstanbul, İzmir ve Konya’dan direkt uçak seferleri ile ulaşım sağlanabiliyor. 3.5 saatlik bir yolculukla ulaşılan Amsterdam dışında Hollanda’nın Eindhoven ve Rotterdam kentlerine de İstanbul’dan direkt uçak seferleri var. Daha uygun uçuş seçenekleri için Belçika ve Almanya üzerinden de uçuşları kontrol ederek bu ülkelere gidebilir ve sonra tren ya da otobüsle Amsterdam’a geçebilirsiniz.

Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page