top of page
  • Yazarın fotoğrafı: Özge Zeki
    Özge Zeki
  • 18 Ağu 2022
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 20 Eyl 2022

İstanbul’dan aldığı ilhamla zamansız çantalar tasarlayan Nilüfer Demirci’ye tasarım yolculuğunu ve yaz sezonunun favori modellerini sorduk. Ege Üniversitesi Sanat Tarihi bölümü mezunu Nilüfer Demirci, İstanbul Moda Akademisi’nde de moda tasarımı eğitimi almış. ‘Çanta stilin en önemli tamamlayıcısıdır’ fikrinden yola çıkmış ve zamansız tasarımlar yaratmaya yönelmiş. İstanbul gibi tarihi bir şehirden ilham alan tasarımlarını #madeinİstanbul mottosuyla daha da çeşitlendirmeyi ve yurtdışına ulaşmayı hedefliyor. Markaya web sitesine ek olarak Design Market, Collection Point, Antalya NKBrandstore, GU Designer Store Alaçatı, Mahza Göcek, Gaziantep E26 mağazası ve Shopwondrous’dan ulaşılabiliyor.


“Aslen Yunanistan doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimimi orada tamamladıktan sonra üniversite eğitimi için Türkiye’ye geldim. Ege Üniversitesi Sanat Tarihi bölümünden mezun oldum. Daha sonra İstanbul Moda Akademisi’nde moda tasarımı alanında eğitim aldım. Bir süre kişiye özel tasarımlar yaptıktan sonra 2016’dan itibaren çanta tasarımına yöneldim. Ustalarla birebir çalışarak kendimi geliştirdim. İşe en basitinden kadife clutch yaparak başladım, ardından özel bir teknikle üretilen kordon çantalar geldi. Anadolu motiflerini günümüze uyarladığım çantalar yoğun ilgi gördü. 2017 yılından beri internetten satışa başladım. Ardından yavaş yavaş hem İstanbul’da hem Güney’de farklı mağazalar geldi.”

Khilios markasının yaratıcısı Nilüfer Demirci
Khilios markasının yaratıcısı Nilüfer Demirci

Marka ismi için de Kilyos’dan esinlenmişsiniz, hikâyesi nedir?

Tüm marka isimlerinin bir hikâyesi olduğu gibi Khilios’un da bir hikâyesi var. Marka ismi arayışımız başladığında hep ne olsun diye düşündük. Hem kadın markası çağrışımı olsun hem çanta markasına yakışır bir isim olsun, hem yerel hem de İstanbul çağrışımı yapsın istedik. İstanbul’da yerleşim yeri isimleri üzerinde daha çok yoğunlaştık. Çünkü yerel bir marka olmak bizim için önemliydi. Kilyos ismi hoşumuza gitti. Bunu biraz da yabancıların okuyabileceği şekilde düzenledik ve Khilios oldu. Bir çanta markası olarak, hem bizi hem de bir kadının karakterini mükemmel bir şekilde yansıttığına inanıyorum. Kilyos denizi; güzel, sıcak bazen sevecen bazen hırçındır; tam da bir kadın gibi çok değişken. Bir anı diğerine uymaz! Tıpkı bizim çantalarımız gibi. Deri, kadife, büyük, küçük, nakışlı, sade, gündüz veya gece kullanımı için; kısacası kadının bin bir hâline uygun bir model mutlaka var. Kesinlikle sıkıcı değil.


Peki, neden çanta tasarımını seçtiniz?

Bir kadının özenerek seçtiği, satın aldığı ve büyük bir heyecanla elinde taşıdığı ve onunla fark edilmek istediği aksesuardır çanta. Kendimden yola çıkarak söylüyorum, şu da bir gerçek ki bir kadının asla yeterli sayıda çantası yoktur!


Tasarım aşamasında ilham kaynağınız ne oluyor?

Genelde ‘yeni bir çanta, model tasarlamam gerekiyor’ düşüncesiyle hiçbir zaman işe başlamam. Bir tasarımcı için çevresinde her şey bir uyarandır. Renkler, dokular, hisler, bir kitap, bir film, bir kumaş veya bir deri parçası; her şey ilham verici olabilir.



Khilios dendiğinde sizce akla neler gelmeli?

Güzel, kaliteli, kullanışlı, alışılmadık.

Dünyada ve Türkiye’de çanta trendleri ne yönde?

Artık kişisel beğeniler ön planda, bir dönem büyük, bir dönem küçük modeller revaçtaydı. Artık her modeli aynı sezonda görebiliyoruz. Bu biraz da küçük tasarımcıların ön plana çıkmasından kaynaklanıyor. Eskiden büyük tasarımcılar yönlendiriyordu trendleri. Bence artık çantalar günlük ihtiyaçları yanında taşıyacak ebatta olmalı. Görselliğin yanında fonksiyonellik de önemli. Zamansız olmalı; 5 yıl, 10 yıl sonra da kullanılabilmeli. Kaliteli, tutarlı olmalı ve sürekliliğinin olması önemli. Tabii o zaman renkler de daha çok klasik oluyor. Ben bir çantamın, kullanan kişinin en yakın arkadaşı olmasını hedefliyorum.


Audrey modelinin yapısından bahseder misiniz?

Audrey hem gündüz hem de gece kullanılabilir. Bu modele İstanbul’un kubbeleri ilham verdi. Sapı ve fermuarı aynı anda açılıyor. Bu çözümü 2016’da üçgen çantada kullanmıştım, çok ilgi görmüştü. Tasarımda bir fikri benimsiyorsam değişik formunu diğer tasarımlarıma da uyarlıyorum. Bu model çok beğeniliyor.


Bir de bu yaz Rita telefon çantalarınız, tasarımlarınıza eklendi. Böyle bir ihtiyaç mı gördünüz?

Evet, son zamanların ihtiyacıydı, talep üzerine üretilen bir çanta. Böyle bir çanta olsa nasıl olur diye düşündük, model aşaması 2-3 ay sürdü. Ön tarafa telefon, arka kısma da para, kimlik kartı ve bir de dudak parlatıcısı konabiliyor. Yaz-kış kullanılabilir.

Khilios çantalarınız Türk dizilerinde çok kullanılıyor. Nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?

Evet, diziler Arap ülkelerinde çok izlendiği için oralarda çok tercih ediliyor modeller. Özellikle Yasak Elma dizisinde karakterlerin kullandıkları çantalara ilgi oluyor.



Web: khilios.com

Instagram: @khilios





  • Yazarın fotoğrafı: BODRUMDergi
    BODRUMDergi
  • 13 Ağu 2022
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 20 Eyl 2022

Modern mimarisi ve şık tasarımlarıyla dikkatleri çeken, konuklarına ayrıcalıklı ve huzurlu bir tatil vadeden Astrid Hotel Bodrum, Yalıkavak ve Gümüşlük arasında yer alan Koyunbaba Koyu’nda hizmete açıldı.

İstanbul ve Bodrum’da çok sayıda rezidans, ev ve otel tasarımlarına imza atan Mimar Yasemin Diker’in yaratıcısı olduğu otel, Diker’in yurt dışı seyahatlerinden edindiği deneyimlerin ve çocukluğundan kalma çok özel reçetelerin yansımalarına da sahne oluyor. Bodrum Koyunbaba Koyu’nda, yeşille mavinin buluştuğu büyüleyici bir noktada kapılarını açan Astrid Hotel Bodrum, bu yaz misafirlerine konforlu, lüks ve unutulmaz bir tatil deneyimi yaşatmayı vadediyor. Üçü süit, altısı bağlantılı aile odası ve 32’si standart olmak üzere toplam 41 odası bulunan otelin tümü Fransız balkonlu, mis kokulu mandalina bahçeleri ya da deniz manzaralı olan odaları, İskandinav sadeliğini yansıtan zarif bir iç tasarıma sahip. Kumsala ulaşımın Buggy araçlarla sağlandığı Astrid Hotel Bodrum’un yetişkin, çocuk ve şezlong olmak üzere birbirinden farklı üç yüzme havuzu da bulunuyor. Özellikle misafirlerin direkt havuzun içindeki şezlonglarda vakit geçirebildiği şezlong havuzu zarif mermer yapısıyla dikkat çekiyor.



Konforlu lüks

Otelin adının İskandinavya’dan geldiğini söyleyen Astrid Hotel Bodrum Yaratıcısı ve Kurucusu Yasemin Diker, “Astrid kelimesi eski bir İskandinav kraliyet ismi ve anlamı da ‘ilahi ve alışılmamış güzellik’ demek. Otelimizin genel dekorasyonu da bu konumlandırma üzerine inşa edildi. Zarif, sade, modern ve lüks dokunuşlar otelimizde bir arada” diyor.



Dünya mutfağından çok özel lezzetler

Astrid Hotel Bodrum’un mutfağına da ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Kahvaltı, brunch ve akşamları fine dining olarak hizmet veren otelin restoranında misafirleri üst düzey bir lezzet deneyimi bekliyor. Pergola mimarisinde tasarlanmış olan restoranın, Bodrum severlere 12 ay boyunca hizmet vermesi planlanıyor. Otel ayrıca, lokal üreticileri, sürdürülebilir ekolojik tarımı ve kadın girişimcileri desteklemek amacıyla mutfağında kullandığı ürünlerin büyük bölümünü Bodrum’un lokal üreticilerinden temin ediyor; lokal üreticilerle ortak çalışmalar yürütüyor.



Uzun yıllar boyunca dünyayı gezen ve hemen her ülkenin mutfağını deneyimleyen Yasemin Diker, beğenilerinin Astrid Hotel Bodrum’un mutfağını ve menüsünü de şekillendirdiğini söylüyor. Örneğin, Yunanistan’da yediği çok iyi bir makarna tarifinin otelin menüsünde yer aldığını söyleyen Diker, yaratıcısı olduğu Astrid Hotel Bodrum’da misafirleri çok özel bir fine dining konsepti beklediğini dile getiriyor.


Çocukluğundan beri gastronomiye özel bir merakı olduğunu, bu merakın sadece farklı tatları deneyimlemekten öte kendi reçetelerini yapmaya kadar uzandığını da ekleyen Diker, “Henüz 9 yaşındayken evde dikkatimi çeken bir yemek kitabından Osmanlı limonatası reçetesi oluşturdum. Limonata o kadar beğenildi ki, belli aralıklarla yapmaya devam ettim. Bugün Astrid’in hoş geldiniz ikramı olan Osmanlı limonatası işte bu reçeteye ait” diyor.



  • Yazarın fotoğrafı: BODRUMDergi
    BODRUMDergi
  • 24 May 2022
  • 2 dakikada okunur

Gökova Körfezi’nin kuzey kıyısının tam ortasında yer alan Kissebükü Koyu, Mazı Köyü’nün incisidir. Bodrum’da bakir kalmayı başarabilen nadir büklerden biri olan Kissebükü için adeta küçük bir cennet parçası diyebiliriz.


Bir gölü andıran bükler, doğanın bize sunduğu en muhteşem güzelliklerden. Sessizlik ve huzur olan bu bükte, doğayla baş başa kalıp ruhunuzu dinlendirme şansı yakalayabilirsiniz. Görülmesi, yaşanması, hissedilmesi gereken Kissebükü Koyu, farklı birçok deniz canlısına da ev sahipliği yapıyor. Bu koyda yüzerken, doğanın sesleri yanında rengârenk balıklar da size eşlik edecek. Aynı zamanda tarihi kalıntılara da sahip olan bükte tarih sevenler, hem kültürel hem de yaz tatili yapma fırsatı buluyor.


Kıyı Karia’nın iki önemli antik kenti Keramus ve Halikarnassus’un kesişme noktalarından birini oluşturan koy, günümüzde “Kissebükü” bazı yayınlarda da “Alakışla” olarak adlandırılmaktadır. Koyun Geç Antik Çağın’daki isminin Anastasiopolis olduğu ileri sürülmektedir. MS 5. yüzyılın başlarında kurulan kentin, MS 7. yüzyılda Arap akınlarının başlamasıyla diğer sahil kentleri gibi terk edildiği düşünülmektedir.


İlk yerleşim yeri, körfezin kuzeyinde sahile 200 m mesafede, tüm koya hâkim bir tepe üzerine kurulmuş olan, iç ve dış surlarla çevrili, Arkaikten Roma dönemine kadar uzanan, arkeolojik bulgular sunan akropoldür. Sahil boyunca kıyıya paralel uzanan yapıların tamamı Geç Antik Çağ olarak da adlandırılan Erken Hristiyanlık Dönemine aittir. Kent, koyun yarım ay biçimli fiziki yapısına uygun olarak tasarlanmış bir liman yerleşimidir.


Koyun kuzeyinde, liman yapılarının yanı sıra, kilise ve mezar yapısı ile kuzeydeki yamaçlara doğru devam eden işlevleri henüz belirlenemeyen birçok yapı kalıntısı bulunmaktadır. Limanın batısındaki sahil boyunca kentin önemli dini yapıları kıyı çizgisine paralel olacak şekilde sıralanmıştır. Bunlar; vaftizhane, kilise, kiliseye bitişik bir şapel ve hamamdır. Kıstağın güneyinde ise iki katlı düzenlenmiş kamu yapıları, hamam, karşılıklı sokaklar, konutlar, kule ve sarnıçlar bulunmaktadır.


Etrafı dağlarla çevrili, karadan ulaşımı oldukça zor olan koyun bugün de kullanılan bazı yolları, antik dönemlerden günümüze kadar devam eden uzun soluklu bir yerleşime işaret etmektedir. Cumhuriyet dönemine ait sarnıç, konut ve şehit mezarı kentteki Türk dönemi izlerini oluşturmaktadır. Kissebükü anıtsal kalıntılarının yanı sıra uzun sahil şeridi ile deniz turizminin de önemli uğrak noktalarından biri durumundadır.

Mavi Yolculuğun Türkiye’deki başlangıç durağı olarak kabul edilen Gökova’daki cennet Kissebükü Koyu, deniz, orman ve kuş sesleri eşliğinde tatilinizi geçirebileceğiniz harika bir yer. Günübirlik gidebileceğiniz gibi birkaç gece konaklayabileceğiniz pansiyonlar da bulabilirsiniz.

Sadelikten ve sessizlikten hoşlanıyorsanız Kissebükü tam sizin göre. Aracınız varsa bu bölgeye karayolu ile de ulaşabilirsiniz. Ancak söyleyelim yolları epey zorlu.

Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page