top of page
  • Yazarın fotoğrafı: Mustafa Küçük
    Mustafa Küçük
  • 24 Eyl
  • 2 dakikada okunur
Teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte internet, çocukların hayatında vazgeçilmez bir yer edindi. Ancak bu dijital dönüşüm, beraberinde ciddi riskler getiriyor. Uzmanlar, internetin bilinçsiz kullanımıyla çocukların fiziksel, ruhsal ve sosyal gelişimlerinin olumsuz etkilendiği konusunda uyarılarda bulunuyor.

ree

Araştırmalar, çocukların interneti çoğunlukla eğlence ve oyun amaçlı kullandığını, bu süreçte ise yaşlarına uygun olmayan içeriklerle sıkça karşılaştıklarını ortaya koyuyor. Özellikle cinsellik ve şiddet içeren yayınlara ulaşımın kolay olması, çocukların psikolojik yapısında derin izler bırakabiliyor.


Bunun yanı sıra internet başında uzun süre vakit geçirilmesi aile içi iletişimi zayıflatıyor, ders başarısını düşürüyor ve sosyal ilişkileri sekteye uğratıyor.


İnternet bağımlılığı, dikkat dağınıklığı, dürtü kontrolü zayıflığı ve fiziksel hareketsizlik gibi sorunlar giderek artış gösteriyor. Ayrıca çocuklar, tanımadıkları kişilerle çevrim içi ortamlarda iletişim kuruyor. Bu durum da siber zorbalık ve çevrim içi istismar riskini artırıyor.


ree

Çocukların dijital dünyada karşı karşıya kaldığı başlıca tehlikeler şunlardır:


  • İnternet ve ekran bağımlılığı

  • Yaşlarına uygun olmayan içeriklere maruz kalma

  • Siber zorbalık ve çevrim içi taciz

  • Aile ilişkilerinde bozulma

  • Sosyal hayattan kopma

  • Fiziksel sağlık sorunları (göz bozuklukları, obezite, duruş problemleri)

  • Duygusal gelişimde gerileme ve öfke kontrolü sorunları


Uzmanlar, çocukların bu risklerden korunabilmesi için ailelerin bilinçli ve yönlendirici bir tutum sergilemesi gerektiğini vurgulamaktadır. Önleyici önlemler; çocukların interneti güvenli, dengeli ve amacına uygun bir şekilde kullanmasını sağlayabilir.


ree

Çocukların dijital güvenliğini artırmak adına alınması gereken temel önlemler şu şekilde sıralanmaktadır:


  • Evde internet kullanımına ilişkin açık ve net kurallar belirlenmeli.

  • Bilgisayar ve tablet gibi cihazlar ortak alanlarda bulundurulmalı.

  • İnternet geçmişi düzenli olarak kontrol edilmeli.

  • Sosyal medya kullanımına yaş sınırları dikkate alınarak izin verilmeli.

  • Tanımadıkları kişilerle çevrim içi iletişim kurmaları engellenmeli.

  • Çocuklara siber zorbalık konusunda bilgi verilmeli ve karşılaştıklarında bunu bildirmeleri sağlanmalı.

  • Çevrim içi ortamda da gerçek hayattaki gibi saygılı davranmaları gerektiği öğretilmeli.

  • İnternet kullanımı tamamen yasaklanmak yerine sınırlandırılmalı.

  • Çocukların sanal dünya dışında zaman geçirebilecekleri sosyal, sportif ve kültürel etkinliklere yönlendirilmesi sağlanmalı.


Çocukların interneti güvenli şekilde kullanabilmesi ancak bilinçli ebeveynlik ve sağlıklı dijital rehberlik ile mümkündür. Teknolojiyi dışlamak değil, doğru kullanmayı öğretmek esastır. Aile içi farkındalık ve bilinç, çocukların dijital dünyada güvenle yol almasının temel anahtarıdır.

  • Yazarın fotoğrafı: Seda Küçük
    Seda Küçük
  • 23 Eyl
  • 3 dakikada okunur
Teknoloji hızla ilerliyor ve biz farkında olmasak da her geçen gün yapay zekâ ile iç içe yaşıyoruz. Telefonumuzda kullandığımız harita uygulamasından sosyal medyadaki içerik önerilerine, banka işlemlerinden sağlık hizmetlerine kadar pek çok alanda yapay zekânın etkisi hissediliyor. Peki, bu güçlü teknoloji hep yararlı mı? Doğru kullanılmadığında neler olabilir? Gelin, yapay zekânın sunduğu fırsatlara ve taşıdığı risklere birlikte bakalım.

ree

Yapay Zekâ Nerelerde Kullanılıyor?

Sağlıkta

Yapay zekâ, doktorlara tanı koymada yardımcı oluyor. Röntgen, MR gibi görüntülerdeki sorunları fark ediyor, hastalıkları erken evrede tespit edebiliyor. Ancak verilerin gizliliği çok önemli. Eğer yeterince korunmazsa, hasta bilgilerinin kötü amaçlarla kullanılması mümkün.


Eğitimde

Öğrencilerin seviyelerine göre özel içerikler sunabilen yapay zekâ sistemleri, öğrenmeyi kolaylaştırıyor. Ancak öğretmenin yerini almamalı. Eğitim sadece bilgi değil; iletişim, empati ve rehberlik de demek.


Finans Dünyasında

Bankalar ve yatırım şirketleri yapay zekâyı kullanarak dolandırıcılıkları önleyebiliyor, risk analizi yapabiliyor. Ama algoritmalar bazen önyargılı kararlar verebiliyor. Örneğin; kredi puanı hesaplamasında adil olmayan sonuçlar doğabiliyor.


Medyada ve Yayıncılıkta

Artık bazı haberler bile yapay zekâ tarafından yazılıyor. İçerik önerileri, otomatik çeviriler, sosyal medya analizleri hep bu teknolojinin ürünü. Fakat burada dikkatli olunması gereken bir konu var: Dezenformasyon. Yani, sahte haberler, gerçek gibi gösterilen yapay görüntüler ve yalan bilgiler çok hızlı yayılabiliyor.


ree

Doğru Kullanılmazsa Ne Olur?


Bilgi Güvenliği Tehlikede

Yapay zekâ sistemleri, büyük miktarda veriyle çalışır. Bu veriler iyi korunmazsa, kimlik hırsızlıkları, banka bilgilerinin sızdırılması gibi ciddi siber güvenlik sorunları ortaya çıkabilir. YZ ile çalışan saldırı sistemleri, bir ülkenin altyapısını bile etkileyebilir.

oİnsan Yaratıcılığı Geri Planda Kalabilir

Sanat, edebiyat, müzik gibi yaratıcı alanlarda da YZ kullanılıyor. Şarkı besteleyen, resim yapan, hikâye yazan algoritmalar var. Fakat bu içerikler, insan duygusunu ve derinliğini yansıtamıyor. Ayrıca, telif hakkı ihlalleri gibi hukuki sorunlar da doğabiliyor.


İşsizliğe Yol Açabilir

Üretim ve müşteri hizmetleri gibi bazı alanlarda YZ sayesinde işler otomatikleşiyor. Bu da bazı mesleklerin azalmasına yol açabiliyor. Teknolojinin ilerlemesi durdurulamaz; ancak yeni iş alanlarının da yaratılması, insanlar için destekleyici politikaların geliştirilmesi şart.


Gerçek Gibi Görünüyor Ama Değil


Deepfake Tehlikesi

Yapay zekâ, artık sadece yazı yazmakla kalmıyor; bir kişinin yalnızca bir fotoğrafını kullanarak onun ağzını oynatabiliyor, göz kırpmasını, başını çevirmesini sağlayabiliyor. Hatta sesini taklit ederek hiç söylemediği şeyleri sanki o söylüyormuş gibi videolar oluşturabiliyor. Bu teknolojiye deepfake deniyor.


ree

Bu sahte videolar, özellikle şu alanlarda ciddi tehlikeler yaratıyor:


  • İtibar suikastı: Tanınmış kişilerin ya da sıradan bireylerin adı karalanabiliyor.

  • Bilgi kirliliği: Gerçek gibi görünen sahte içerikler, kamuoyunu yanıltabiliyor.

  • Dolandırıcılık: Bir kişinin görüntüsü ve sesiyle yakın çevresi kandırılabiliyor.

  • Sosyal medya linçleri: Sahte içerikler nedeniyle insanlar haksız şekilde hedef alınabiliyor.


Yapay zekâ sayesinde gerçek ile kurgu arasındaki sınır giderek silikleşiyor. Bu yüzden artık sadece içerik üretmek değil, onu doğrulamak da en az o kadar önemli hâle geliyor.


Peki, Ne Yapmalıyız?


  • Etik kurallar belirlenmeli. Yapay zekâ sistemleri adaletli olmalı; ayrımcılığa, önyargıya yol açmamalı.

  • Veri güvenliği sağlanmalı. Kişisel bilgiler korunmalı, siber saldırılara karşı sistemler güçlendirilmeli.

  • İnsan merkezli kullanılmalı. Yapay zekâ insanın yerini almak için değil, onu desteklemek için kullanılmalı.

  • Hukuki düzenlemeler geliştirilmeli. Teknolojiye ayak uyduran, kapsamlı yasalar gerekli.

  • Toplum bilinçlendirilmeli. Teknolojiyi sadece tüketen değil, sorgulayan ve anlayan bir toplum yaratmak önemli.


Kontrol Bizde Olmalı


Yapay zekâ, doğru kullanıldığında insanlık için büyük fırsatlar sunabilir. Ancak bu teknolojinin kontrolünü kaybedersek, sosyal ve bireysel düzeyde birçok sorunla karşılaşmamız mümkün.


Artık yalnızca “gördüğümüze” ve “duyduğumuza” değil, neyin nasıl üretildiğine de dikkat etmek zorundayız. Teknoloji gelişiyor ama sorumluluk duygusu gelişmeden ilerlemek, büyük sorunlara kapı aralayabilir.


Unutmayalım


Yapay zekâ ne kadar zeki olursa olsun, yöneten yine biziz. Ve biz, onun nasıl bir geleceğe hizmet edeceğine karar verebiliriz.

  • Yazarın fotoğrafı: Seda Küçük
    Seda Küçük
  • 27 Ağu
  • 2 dakikada okunur
Sosyal medya… Başlangıçta bir iletişim aracı olarak hayatımıza girdi. Eski dostları bulmak, haberleşmek, fikir paylaşmak için bir köprüydü. Ancak zamanla bu köprü, bizi gerçek hayattan koparan dijital bir labirente dönüştü. Bugün birçok insan saatlerini ekran karşısında, başkalarının hayatlarına tanıklık ederek geçiriyor. Herkes mutlu görünüyor. Gülümseyen yüzler, filtrelenmiş anlar, mükemmel tatiller… Ama gerçekten öyle mi? Gerçek mutluluğun yerini gösterme çabası mı aldı?

ree

Araştırmalar; sosyal medyada sıklıkla kendini ve mutluluğunu sergileme eğiliminde olan kişilerin, özel hayatlarında daha fazla eksiklik hissettiklerini ortaya koyuyor. Beğenilme arzusu, onaylanma isteği ve takdir edilme çabası dijital çağın görünmeyen bağımlılığı hâline geldi. Öyle ki, takipçi sayısı artmadığında moral bozuluyor, paylaşımlar az beğeni alınca değersizlik hissi yaşanıyor. Sosyal medya, adı “sanal” olsa da birçok insanın psikolojik gerçeği hâline geldi.


ree

İletişim çağında olmamıza rağmen, yüz yüze iletişim yetimizi yavaş yavaş kaybettik. Dijital bir gerçekliğin içinde, samimi bir sohbetin yerini emojiler, göz göze bakmanın yerini ekranlar aldı. Kalabalıklar içinde yalnızlaşan bir toplum hâline geliyoruz.


Geçmişi hatırlatması gereken sosyal medya, çoğu zaman yük haline geliyor. Eski arkadaşları, eski ilişkileri “merakla” arayıp buluyor, ardından geçmişin duygusal yükünü yeniden sırtlanıyoruz.


Sosyal medya sadece hayatımızı değil, hafızamızı da karıştırıyor. Her yeni paylaşımda bir karşılaştırma, her yorumda bir beklenti…


Beğenmedin, paylaşmadın, yorum yapmadın diye ilişkiler zedeleniyor. Dijital jestler, gerçek ilişkilerin yerini alıyor. Dostluklar, akrabalık bağları, hatta evlilikler bile bu sanal zeminde yıpranabiliyor. Üstelik sosyal medyada paylaşılan “özlü sözler” artık insanlara rehberlik etmek yerine, dijital savaşların silahı hâline geldi.


Bir paylaşım, bir yorum ya da bir “story” ile insanlar birbirine karşı cephe alabiliyor. Nice dostluklar, bu dijital arenada sessizce son buluyor.


ree

Geldiğimiz noktada bir sosyal medya zehirlenmesi yaşadığımız çok açık. Ama panzehir de yine elimizde. Sosyal medyayı doğru ve bilinçli kullanmayı öğrenmek, bu platformları bizi besleyen birer araç hâline dönüştürebilir. Teknolojiden kaçmak değil, onunla sağlıklı bir ilişki kurmak gerekiyor. Bu noktada en büyük sorumluluk da biz yetişkinlere düşüyor. Çünkü sadece kendimizi değil, çocuklarımızı da bu dünyanın içine doğurduk. Onlara dijital okuryazarlık, duygusal farkındalık ve ekran disiplini kazandırmak zorundayız. Aksi takdirde, mutsuz, bağımlı ve kırılgan bir nesil yetiştiriyoruz. Sosyal medya gerçeği görmezden gelinemez. Ancak onu nasıl kullandığımız, hayatımızı nasıl şekillendireceğini belirler. Gerçek mutluluğun filtresiz yaşandığını unutmadan, dijital dünyayı daha sağlıklı bir yer hâline getirmek elimizde.


ree

Sosyal Medyaya Dair Veriler (2024)

  • Türkiye’de bireylerin yüzde 83’ü sosyal medya kullanıcısı.

  • Günlük ortalama sosyal medya kullanım süresi: 3 saat 11 dakika.

  • Gençlerin yüzde 62’si, sosyal medya etkileşimlerinden doğrudan ruh hâli etkilenmesi yaşadığını belirtiyor.

  • 18-24 yaş aralığındaki kullanıcıların yüzde 39’u, “beğeni” sayısı nedeniyle stres yaşadığını ifade ediyor.

  • Yüz yüze iletişim kurmakta zorlanan gençlerin oranı son 5 yılda yüzde 35 artış gösterdi.

Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page