top of page
  • Yazarın fotoğrafı: BODRUMDergi
    BODRUMDergi
  • 21 Şub 2022
  • 3 dakikada okunur

Medikal estetikte en güncel trendleri ortaya koyan “Medikal Estetikte Tüketici Trendleri Araştırması” raporu açıklandı. Türkiye’deki farklı illerden 25-60 yaş aralığında 1000 kadının katıldığı araştırma, Türk kadınının hayal ettiği yüz tipini ve medikal estetikten beklentisini ortaya koydu.


ree

Allergan Aesthetics’in, IPSOS iş birliğinde hayata geçirdiği “Medikal Estetikte Tüketici Trendleri Araştırması” raporunun çarpıcı sonuçları Allergan Aesthetics’in tüketici iletişim platformu olan ‘Küçük Bir Dokunuş’ ev sahipliğinde JW Marriott İstanbul Bosphorus Otel’de düzenlenen etkinlikte açıklandı. Araştırmaya, farklı gelir gruplarından önümüzdeki 2 yıl içerisinde cerrahi estetik veya cerrahi olmayan bir medikal estetik uygulaması yaptırmayı planlayan 25-60 yaş aralığında 1000 kadın katıldı. Araştırma sonuçları; Türkiye’deki kadınların medikal estetiğe genel bakışları ve bu konudaki farkındalıkları, güzellik algıları, cerrahi ve cerrahi olmayan uygulamalardan duydukları memnuniyet gibi konulardaki beklentileri ortaya çıkardı.



Türk Kadınının Hayalindeki Yüz Tipi

Araştırma sonuçları Türk kadınının hayal ettiği yüz tipini de ortaya çıkardı. Sonuçlara göre; katılımcıların yüzde 37’si daha genç bir görünüm elde etmek isterken, yüzde 67’si daha ışıltılı bir cilde sahip olmak istiyor. İdeal cilt ile ilgili beklenti ise yüzde 44 oranında daha pürüzsüz bir cilt yapısı. Ek olarak her 2 kadından 1’i daha oval bir yüze sahip olmak isterken, yüzde 35’i keskin ve belirgin bir çene hattına sahip olmayı hayal ediyor. Türk kadınının ideal dudak ile ilgili beklentisi ise yüzde 56 oranında üst ve alt dudağın aynı oranda dolgun olması.


10 Kadından 7’si Yorgun Görünmekten Rahatsız

Araştırma sonuçlara göre; 25-50 yaş arası her 10 kadından 7’si cildinin yorgun görünmesinden rahatsızlık duyuyor. Bu oran, dermal dolgu uygulamalarıyla ilgili farkındalığı olan kadınlarda olmayanlara göre öne çıkıyor. Yorgun görünümü; yüzde 23 ile sarkık görünüm, yüzde 19 ile üzgün görünüm ve yüzde 16 ile kızgın görünüm takip ediyor. Katılımcıların sadece yüzde 12’si yüz görünümleriyle ilgili bir şikayetleri olmadığını belirtiyor.


Dolgu Yaptırmanın 3 Motivasyon Kaynağı

ree

Araştırmanın sonuçları Türkiye’deki kadınların dermal dolgu yaptırma kararındaki en önemli 3 motivasyon kaynağını da ortaya koyuyor. Cilt yorgunluğu, daha genç görünüm ve çekici bir yüze sahip olmak motivasyonu kaynaklarında ilk üçte yer alıyor. Daha önce dermal dolgu yaptırmamış katılımcılarda yüzde 20 oranında cilt yorgunluğu öne çıkarken, daha önce işlem yaptırmış olan katılımcılarda birinci öncelik yüzde 23 oranında daha genç bir görünüm kazanmak. Kadınların yüzde 16’sı ise dermal dolgu uygulamaları ile daha çekici bir görünüme sahip olmayı hayal ediyor. Bununla birlikte kadınların yüzlerinde en memnun olduğu bölge gene yüz şekli iken, en memnun olmadıkları durum cilt kalitesi ve cildin nemlilik derecesi.


Birinci Öncelik Doğal Görünüm

Araştırma sonuçlarına göre; daha önce dermal dolgu uygulaması yaptıran kişilerin yüzde 80’e yakını uygulamadan memnun kaldığını belirtiyor. Memnuniyet sebepleri arasında, doğal görünmesi ve uygulamanın fark edilmemesi yüzde 65 oran ile öne çıkıyor. Katılımcıların yüzde 62’si ise yaptırdığı uygulamanın beklentilerini karşılaması nedeniyle memnun olduğunu açıklarken, yüzde 59’u hekiminden duyduğu memnuniyeti önceliklendiriyor.



ree


En Önemli Etken Uzman Hekim

Araştırmaya katılan kadınların yüzde 46’sı dermal dolgu ile ilgili farkındalığa sahipken, bu kitlenin sadece yüzde 7’si uygulama yaptırdığını belirtiyor. Bununla birlikte farkındalığı olan her 10 kişiden ortalama 7’si önümüzdeki 2 yıl içinde dermal dolgu yaptırmayı düşünüyor. Araştırma sonuçlarına göre; dermal dolgu yaptırmayı düşünen kadınların uygulama hakkındaki bilgi seviyesi, yaptırmayı düşünmeyenlere kıyasla anlamlı derece yüksek. Bununla birlikte araştırmaya katılan kadınların ortalama yüzde 36’sı dermal dolgu ile ilgili çekincelerinin giderilmesindeki en önemli faktörün uzman hekim ile birebir görüşme olduğunu belirtiyor.

Yüzde 96’sı Yeniden Uygulama Yaptırmak İstiyor

Sonuçlara göre; daha önce dermal dolgu uygulaması yaptıran kadınların ortalama yüzde 97’si 2 yıl içinde uygulamayı tekrarlatmayı düşünürken, yarısından fazlası aynı hekim ile devam etmeyi düşündüğünü belirtiyor. Uygulamayı tekrarlatmadaki öne çıkan en önemli motivasyon, sevilen görünüme yeniden sahip olmak iken, her 3 kadından birinde yeni bir bölgeye uygulama yaptırma motivasyonu bulunuyor.



ree

Cerrahi Estetikte Dünyada 7. Sıradayız

Türk kadınının yıllar içinde değişen estetik ve güzellik algısıyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Allergan Aesthetics Türkiye Genel Müdürü Barlas Döner, “Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kadınların güzellik ve estetik ile ilgili algısı hızlı bir değişim geçirdi. Bunun temelinde farkındalığın artması, yıllar içinde gelişen teknolojik çözümler ve medikal estetik uygulamaları konusunda çoğalan beklenti yatıyor. Allergan Aesthetics’in 2021 yılında tüm dünyada gerçekleştirdiği global bir pazar araştırmasının sonuçlarına baktığımızda; kadınların ‘kendinin en iyi hâline ulaşma’ konusundaki motivasyonunun en yüksek olduğu ülkenin, yüzde 98 oranla Türkiye olduğunu görüyoruz. Bunun bir sonucu olarak 17 ülke arasında yapılan sıralamada estetik alanında cerrahi uygulama yaptırma oranında 7. sırada, cerrahi olmayan uygulama yaptırma oranında ise 9. sırada yer alıyoruz. Hızla gelişen bu süreçte kadınları daha iyi anlamak, onların medikal estetik yolculuklarına eşlik ederken motivasyon noktalarını ve karşılarına çıkan bariyerleri netleştirmek için de çalışıyoruz. Uzun yıllara dayanan medikal estetik alanındaki mirasımızın rehberliğinde hizmetlerimizi sürdürmeye devam edeceğiz” dedi.


Güncelleme tarihi: 11 Haz 2022

Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mete Güngör, 15 ile 49 yaş arasındaki her 10 kadından birinde görülen, iyi huylu fakat çoğunlukla ağrılı kronik bir hastalık olan Endometriozisin, uzun vadede, nodüllerin oluşmasına ve organların birbirine yapışmasına yol açtığını belirterek, “Endometriozis ayrıca dokulara vermis olduğu hasarlar nedeniyle kısırlığın da başlıca nedenlerinden biridir” dedi.


ree

Kadın Hastalıkları alanında yürüttüğü sosyal sorumluluk projeleri ve Türkiye’de robotik cerrahi ile adından sıkça bahsettiren isimlerin başında hiç kuşkusuz Prof. Dr. Mete Güngör geliyor. Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Başkanı ve aynı zamanda da Acıbadem Maslak Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum, Jinekolojik Onkoloji Uzmanı olan Prof. Güngör, endometriozisin nedenlerini, risk gruplarını, bulgularını ve tedavi yöntemlerini BodrumDergi’ye anlattı...


Endometriozis nedir?

Rahim iç duvarını döşeyen dokunun (endometrium) rahim dışında bulunması durumudur. Bu endometrial dokular, karın zarı üzerinde, fallop tüplerinde, mesane, üreterler, barsaklar üzerinde ve yumurtalıklarda bulunabilir. Nadiren, bu dokular pelvis dışında uzak organlarda da görülebilir. Yumurtalıklardaki endometriozis lezyonlarının neden olduğu kistlere endometrioma veya çikolata kistleri denir. Bu endometriozis dokuları menstrual hormonlardan etkilenmektedir. Dolayısıyla döngüsel olarak büyüyüp kanamaya yol açarlar. Bu kanamalar, bulundukları yerlerde doku reaksiyonlarına, iltihaplara, yapışıklıklara ve kistlere neden olur. Uzun vadede, ağrılı nodüllerin oluşmasına ve organların birbirine yapışmasına yol açar. Endometriozis ayrıca dokulara vermis olduğu hasarlar nedeniyle kısırlığın da başlıca nedenlerinden biridir.


Endometriozis sıklığı


Endometriozis, genç kadınlarda ve üreme çağında (15-49 yaş arası) görülen iyi huylu fakat çoğunlukla ağrılı kronik bir hastalıktır. Günümüzde dünyada yaklaşık 176 milyon ve Türkiye’de 1.5 milyon kadında vardır. Yani üreme çağındaki her 10 kadından biri bu kronik hastalıktan muzdariptir.


Risk grupları


Yakın aile fertlerinde olanlarda, genel popülasyona göre 6 kat daha fazla endometriozis hastalığı görülür. Bu, genetik faktörlerin riski artırdığını düşündürür. İlk adet kanamanın erken yaşta olması (11 yaşından önce), sık (27 günden kısa aralıklarla), fazla ve uzun adet görmek (7 günden uzun), hiç gebe kalmamış ve doğurmamış olmak, yüksek düzeyde estrojene maruz kalmak, normal menstrüel kan akımını bozan yapısal anomalilerin varlığı, yağlı beslenme, fazla et ve kafein tüketimi endometriozis için diğer risk faktörleri olarak kabul edilmektedir. Gebelik, düzenli egzersiz ve geç adet görme endometriozis riskini azaltan faktörlerdir.

Nedenleri


Endometriozisin kesin nedeni hâlâ henüz bilinmemektedir. Olası nedenlerden birisi retrograd kanama dediğimiz endometrial dokunun tüplerden geriye doğru karın boşluğuna akmasıdır. Bu dökülen dokular, bu bölgede karın zarı ve diğer organlara yapışır. Bağışıklık sistemi zayıf olan kadınlarda bu dokular temizlenemez. Genetik yatkınlık diğer önemli nedenlerden birisidir. Bir diğer neden ise normal dokuların hormonlar veya immün faktörler nedeniyle endometriozise (transformasyon) dönüşmesidir. Nadiren bir başka neden ise endometrial dokuların kan veya lenf damarları yoluyla vücudun diğer bölgelerine taşınmasıdır.


Bulguları nelerdir?

Endometriozisin en önemli belirtisi kronik bir ağrıdır. Ağrı esas olarak adet döneminde ve ilişki sırasında görülür. Bir süre sonra adet döneminden bağımsız devamlı bir karın ağrısı olmaya başlar. Jinekolojik muayene sırasında şiddetli ağrı olur. Eğer endometriozis barsakları etkilemişse ağrılı dışkılama ve tıkanıklık meydana gelebilir. Mesaneyi etkilemişse kanlı idrar ve yanma şikayeti olur. Üreme organlarında meydana getirdiği hasarlar nedeniyle kısırlığa yol açabilir. Endometriozisi olan hastaların bir kısmında ise hiç belirti olmayabilir. Şiddetli adet ağrıları ve cinsel ilişkide ağrı çeken kadınların mutlaka doktora başvurmaları gereklidir.


Belirtileri özetlersek;

  • Ağrılı adet görmek (Dismenore)

  • Ağrılı ilişki (Disparoni)

  • Barsak hareketleri ve idrar yaparken ağrı

  • Aşırı kanama

  • Kısırlık

  • Diğer bulgular (kabızlık, şişkinlik, bulantı, yorgunluk hissi).

Bulguların şiddetinin hastalığın yaygınlığı ile korelasyonu gerekmiyor. Bazen hafif endometrioziste şiddetli ağrı olurken, şiddetli ve derin endometrioziste ağrı çok az olabilir.


ree


Erken tanı nasıl konur?


Hastanın, şikayetlerinin ve kişisel hikâyesinin dinlenmesi çok önemlidir. Tanı için öncelikle bu şikayetleri olanlarda endometriozis akla gelmelidir. Daha sonra jinekolojik muayenede ağrı, hassasiyet ve kitle varlığı değerlendirilir. Özellikle transvajinal ultrasonografi ve fizik muayene ile bu bulgular teyid edilir. Ameliyat planlandığında hastanın Pelvik MR’nın yapılması ameliyat sınırlarının belirlenmesi ve hastaya nasıl bir cerrahi gerektiği konusunda bilgi vermek çok önemlidir. Kesin tanı laparoskopi ile çıkartılan dokunun patoloji tarafından incelenmesi sonucu konur.


  • Fizik muayene

  • Ultrason

  • MRI

  • Laparoskopi


Endometriozis hastalığı, miyomlardan sonra kadınlarda en sık görülen iyi huylu bir hastalık olmasına rağmen genelde hafife alınmaktadır. Ne yazık ki bu hastalık kadınlar arasında bilinmemektedir. Birçok kadın regl ağrılarının normal bir durum olduğunu ve bununla yaşamak zorunda olduğunu düşünmektedir. Bugün bile kadınlar kesin bir teşhis konulana kadar 7-11 yıl arasında bu hastalığın belirtilerinden acı çekmektedirler.


Bu hastalık genç kızlarda da görülür ve belirtiler göz ardı edildiği taktirde hastalık karşımıza daha ileri yaşlarda çok daha ilerlemiş, jinekolojik organlara zarar vermiş ve tedavisi daha kompleks bir hâle gelmiş olarak çıkar.


Daha ileri yaşlarda (40-50 yaş arası) ortaya çıkan endometriozis kistlerininde hafife alınmaması gerekir. Yumurtalıklarda meydana gelen bu kistlerin altından kanser çıkabileceği akılda tutulmalı ve bu yaş grubunda bu kistlerin nasıl olsa endometriozistir diye bekletilmeden ameliyat edilip patolojik incelemesinin yapılması gerekir.


Kısırlığa yol açar mı?

Endometriozisin kısırlığa yol açtığı ya da doğurganlıkta düşüşe sebep olduğu hâlen tartışmalı bir konudur. Endometriozis odakları özellikle tüplerde, yumurtalıklarda tıkanıklıklar ve yapışıklıklara yol açabilir ve bu da yumurtalıklardan yumurta salınımını ve transportunu engelleyerek kısırlığa neden olabilir.

Ayrıca endometriozis odaklarından salgılanan bazı maddeler de yumurta ve spermin döllenmesine veya rahim içerisine yerleşmesine engel olabiliyor. Yapılan çalışmalarda kısırlık nedeniyle hekime başvuran kadınlarda yüzde 15-55 oranında endimetriozis olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca endometriozisi olan hastaların 1/3-1/2’sinin gebe kalmakta zorlandığını görüyoruz. Her endometriozis hastalığı kısırlığa yol açmaz. Bazı hastalar kendiliğinden gebe kalabilirken, bazıları ise çeşitli yardımcı tedavi yöntemlerine gereksinim duyabiliyor.


Kansere neden olur mu?

Over kanserinin, endometriozisi olan hastalarda daha sık görüldüğü saptanmıştır. Bazı çalışmalar, endometriozisin riski artırdığını düşündürmektedir. Bu nedenle özellikle ileri yaşta görülen endometriozis düşündüğümüz over kistlerinin çok iyi değerlendirilmesi ve tercihen ameliyatla çıkartılıp patolojik değerlendirilmesinin yapılması tavsiye edilir.


ree


Endometriozisin tedavisi

Hastalığın seviyesine, semptomlara ve çocuk sahibi olmak isteyip istemediğinize göre değişebilir. Endometriozis ilaç tedavisiyle, ameliyatla veya iki yolla birden tedavi edilebilir. Ağrının temel sorun olduğu durumlarda genel olarak önce ilaç tedavisi denenir.


1- İlaç Tedavisi


Non-steroid anti-inflamatuarlar: Sadece ağrıyı azaltır ancak lezyonu ortadan kaldırmaz.

Hormonal tedavi: Endometrial dokunun büyümesini engeller ve yeni implantların ve yapışıklıkların oluşmasını engeller. Ancak endometriozis lezyonlarının ortadan kalkmasını sağlamaz. Kullanıldığı sürede büyük oranda şikayetleri azaltır.

> Doğum kontrol hapları:

> GnRH agonist ve antagonistleri: Estrojen ve progesteron üretimini artıran hormonları (FSH, LH) bloke eder. Bu ilaçlar hastayı menopoza sokar, bu nedenle uzun süre kullanılmaz.

> Progestin tedavisi: (Mirena, Depo-provera, Visanne) Menstrüel kanamayı ve endometrial doku oluşumunu durdurur ve endometriozis şikayetlerini azaltır.

> Aromataz inbitörleri: Vücuttaki estrojen miktarını azaltır.


2-Cerrahi Tedavi


Endometriozisin esas tedavisi cerrahidir ancak her endometriozisi olan hastayı ameliyat etmiyoruz. Ameliyat doğurganlığı arttırmak ve ağrıyı azaltmak için tercih edilebilir. Ameliyat sırasında endometriozis dokuları ortadan kaldırılır. Cerrahi tedavinin tercih edildiği grup özellikle hayat kalitesini bozan şiddetli pelvik ağrısı olan ve ilaç tedavisine cevap vermeyen hastalar, endometriozisi olduğu bilinen, uğraştığı hâlde gebe kalamayan hastalar ve büyük çikolata kistleri olan veya endometriozis olduğu düşünülen şüpheli yumurtalık kistleri olan hastalardır.


Konservatif cerrahi:Bu tür cerrahi tedavide yumurtalık dokusu korunacak şekilde sadece kist çıkartılır ve varsa diğer endometriozis odakları temizlenir ve yapışıklıklar açılarak anatomi restore edilir. Eğer endometriozis varsa ve gebe kalmaya çalışıyorsanız, endometriozis kistlerini ve implantlarını cerrahi olarak temizlemek gebelik şansını artıracaktır. Ayrıca ağrı varsa cerrahi sonrası ağrıda ortadan kalkar. Ancak endometriozis lezyonlarının ve bulguların %10 ile %30 oranında geri dönebileceğini unutmamak lazım.


Bu ameliyatlar, tercihen Laparoskopik olarak yapılmalıdır. Bu yöntemle hastalar küçük deliklerden, üreme organlarına dokunulmadan ve daha yakın bir görüntü altında ameliyat olurlar. Böylece dokular daha az hasar görür ve hastalar daha çabuk iyileşirler. Bu ameliyatların bu konuda tecrübeli hekimler tarafından yapılması, hem hastanın doğurganlık ve hormonal fonksiyonlarının bozulmaması hem de hastalığın tekrarlama olasılığının azalması için çok önemlidir.

Rahim ve yumurtalıkların çıkartılması (Histerektomi ve ooforektomi): Endometriozisin en etkili tedavisidir. Ancak bu tedavide hastayı menopoza sokarız. Hastayı erken menopoza soktuğumuzda hayat kalitesi düşer. Rahmin çıkartılması aşırı kanama ve adet ağrısı bulgularını ortadan kaldırır. En son tercih olarak kullanırız.


Fertilite tedavisi: Eğer endometriozis nedeniyle gebe kalmakta sorun yaşanıyorsa kısırlık tedavisi (ovulasyon indüksiyonu, Tüp bebek tedavileri vb.) gerekebilir. Ancak burada kullanılan ilaçların endometriozisi büyütebileceği unutulmamalıdır.


Her endometriozis kisti operasyon gerektirir mi?


Her gördüğümüz endometriozis kistlerini ameliyat etmiyoruz. Hastanın şikayeti yoksa, kist çok büyük değilse (5 cm’den küçük) ve hasta genç ise bu kistleri bir süre takip edebiliriz. Çünkü bu hastalık %10-%30 oranında tekrarlayabilir. Bu nedenle ameliyat edeceksek önemli bir nedenimiz olmalıdır. Hastaların şiddetli ağrı şikayetleri varsa, tedaviye rağmen gebe kalamamışlarsa ve kistin kanser açısından şüpheli bir görüntüsü varsa o zaman ameliyat gerekir.


Derin endometriozis nedir ve nasıl tedavi edilir ?


Derin endometriozis, peritoneal boşluğun dışına veya pelvik organlara, barsak veya mesane duvarına 5 mm’den fazla girmiş olan endometriotik lezyonlar olarak tanımlanır. Derin endometriozis rahmin arkasında pelvik taban ve sinir yapıları üzerindeyse ağrı yapar. Bu ağrı adet ağrısı, ilişki sırasında ağrı ve bazende kronik pelvik ağrı şeklinde olur. Barsağı etkilemişse kanama, tıkanıklık, kabızlık, gaz şikayetleri, mesaneyi etkilemişse kanlı idrar, yanma, ağrı yapabilir. Yumurtalık ve tüpleri etkilediğinde bu organları kullanılmaz hâle getirip kısırlığa yol açabilir. Bazen bu bölgedeki sinirleri etkiler ve bu sinirlerin gittiği yerlerde (bel ve bacak ağrıları) çok şiddetli ağrılara neden olur.


ree


Derin endometriozisin esas tedavisi cerrahidir. Bu cerrahi, bazen kanser cerrahisi kadar zor ve kompleks olabilir. Derin endometriozisde bu bölgedeki organlar birbirlerine yapışmıştır ve bazen barsak ve idrar yollarında tıkanıklıklara yol açmıştır. Ameliyat esnasında bu yapışıklıkları organlara zarar vermeden açmak, gerektiğinde tıkanıklık oluşmuş olan barsak ve idrar yolu bölümlerini çıkartmak ve tekrar uç uca bağlamak gerekir. Bu esnada hastanın organ fonksiyonlarını korumak için sinirlere zarar vermemek, yumurtalıkları korumak ve sonunda bu bölgeyi gebelik sağlayabilecek şekilde restore etmek gerekir. Bu ameliyatlar, anatomi daha yakından ve daha net görüldüğü için kapalı yöntemlerle laparoskopik veya robotik olarak yapılır. Bu ameliyatların özelliği nedeniyle konunun uzmanları tarafından multidisipliner bir anlayışla yapılması gerekir.


  • Yazarın fotoğrafı: BODRUMDergi
    BODRUMDergi
  • 19 Şub 2022
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 20 Şub 2022

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Yönetim Üst Kurulu Başkanı Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, geleceğin tehlikesinin nükleer silah değil, küresel bencillik olduğunu belirterek “Bunun sonucu da yalnızlık. İnsanlığı ve gelecek kuşakları bekleyen yalnızlığı vurgulamamız ve bununla ilgili bazı şeyler yapmamız çok önemli” dedi.


ree

Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, dijitalleşme ve yalnızlık arasında ciddi bir şekilde sebep sonuç ilişkisi olduğunu belirterek şunları söyledi:

ree

“Dijitalleşme arttıkça yalnızlık da artıyor. Dijitalleşme şu anda ciddi bir küresel gerçek. Bu küresel gerçeğe karşı bizim, yalnızlaşma olmadan nasıl bir çıkış yolu bulabiliriz diye düşünmemiz gerekiyor. Hep sosyal medya deniyor ama dijital medya aslında sanal medya. Hiçbir sosyallik yok ki orada, dijital bir iletişim var. Konuşma yok, sohbet yok, fiziksel bir temas yok, yakınlık yok, içtenlik yok, samimiyet yok. 2000’li yıllardan sonra dijital dönüşümler yaşandı. 1993‘te ilk kez internet kullanılmaya başlandı. 2000’lerin ortalarında da dijitalleşme artık kişinin kendini yeni ifade ettiği bir iletişim alanı hâline geldi. Burada dijitalleşme ile yalnızlık arasındaki ilişkiye yeni boyut kazandıracak bir şey var. 2018’de Davos’ta konuşuldu ve küresel değişimlerin sinyali verildi. Orada dijital kontrol alt yapısı oluşturulup ilan edildi. Hatta orada bir itiraz sesi de yükseldi. Harari, ‘Dünyada dijital diktatörlüğe gidiliyor. Özgür olan son nesiliz’ dedi. Bu haklı bir yansıma da aldı.



Yeni Tanrı yapay zekâ kavramı konuşuldu

Tanrı nedir? Her şeye gücü yeten, her şeyi kontrol eden, her şeye güç veren. Burada da en büyük güç anlamında kullanıldı ve yapay zekâya böyle bir anlam yüklendi. ‘Zihinlerimiz, beyinlerimiz hacklenebilir’ denildi ki doğru. Çeşitli dalgalar kullanıyoruz. Manyetik uyarıları ve radyo frekanslarının hayvanlara etki ettiğini ve değiştirdiğini gösteren çalışmalar var. Bu alandaki çalışmalar devam ediyor. Özellikle beyin hastalıkları alanında önemli çalışmalar yapılıyor.


Metaverse, sanal evrende üç boyutlu kimliğimiz olacak

Metaverse denilen yeni bir kavram konuşuluyor artık. Metaverse derken evren üstü denilmek isteniyor. Şu anda sanal evren planı var. Sanal evrende çevrimiçi oyunlar var ve artırılmış gerçeklik kullanılıyor. Bu evrende özel bir gözlükle dijital paralarla alışveriş yapılacak. Finansal sistem ve sanal evren oluşturulacak. Birbirinden bağımsız mecralar her biri. Mesela bizim sosyal medyada bir kimliğimiz var. Oradaki kimlik artık üç boyutlu olacak. O kimlikle artık sanal evrene girip sokaklarda dolaşacaksınız. Alışveriş yapacaksınız, orada kripto paralar kullanılacak. Gerçek dünyanın davranışını, arttırılmış gerçekle, teknolojiyle orada yaşayacağız. Blockchain’le bütün bilgiler kayıt altına alınacak. Veri tabanı oluşturuluyor. Her şey kayıt altına alınacak ve o dünyada dijital varlıklar oluşacak. İnsan o evrene girecek, hiçbir iş yapmadan gezecek ve eğlenecek. Tüm bunlar sanal evrende yaşanacak.


Dünyada ilk 10’dayız

Dünyada sosyal medyanın en çok kullanıldığı ülke Güney Kore. Ardından İngiltere geliyor. Biz de ilk ondayız dünyada. İnternet alt yapısını kullanmada ABD’den öndeyiz. Türkiye de kişi başına günde 7 saat kullanım var. Birçok konuyu orada çözmeye çalışıyoruz, orada yapıyoruz.


İnsanlığın gidişine bakıldığında zenginleşmeye rağmen aynı oranda mutluluk puanı artmıyor, hatta düşüyor. Bunun sebebi araştırıldığında Kaliforniya Sendromu ortaya çıkıyor. Sendrom en çok orada dikkat çektiği için oranın ismi verildi. Dört ana belirtisi var:


Birincisi Hedonizm yani zevkçilik. Bu çağın insanı ego ideali olarak, haz peşinde koşmayı yaşam felsefesi kabul ediyor. Fedakârlık yapmak, ülke için, vatan için fedakârlık yapmak önemsenmiyor. Bunun yerine kişi ben önemliyim diyor. Kimi zaman gözlemliyoruz. Amerika’da eğitim almış bazı psikolog arkadaşlar, evlilikte problem çıktığı zaman ‘Sen önemlisin, aile önemli değil, ayrıl’ tavsiyesinde bulunuyor. Aile demek, birlikte uzun bir yolculuğa çıkmak demektir. Uzun yolculuğa çıkan biri okyanusun ortasında ben gemiyi terk ediyorum diyebilir mi? Bu anlayış kendi çıkarları için yaşayan ve kendi zevklerini önemseyen bir insan tipini ortaya çıkardı. Kendi zevkini ego ideali seçen bir insanda benmerkezcilik ortaya çıkıyor. ‘Ben önemliyim aile önemli değil’ diyor. Böylece aile içi adalet olmuyor. Güçlünün dediği oluyor.


Yalnızlık ve mutsuzluk ortaya çıkıyor

Kaliforniya Sendromu’nun ikinci belirtisi benmerkezcilik, üçüncü belirtisi yalnızlık ve dördüncü belirtisi ise mutsuzluk. Zevki amaç edinen, sadece kendi çıkarını düşünen bir kimse eşi hasta olunca, ‘Dünyaya bir daha mı geleceğim’ diyerek evliliği bitiriyor. Çocuğu ergenlikte sorun yaşamaya başlayınca ‘Sosyal Hizmetler Kurumu ilgilensin, ben 18 yaşından sonra karışmam’ diyor. Böyle durumlarda sosyal bağlar zayıflıyor. Mutsuz insanlar çoğalıyor.


ree

Geleceğin tehlikesi küresel bencillik

Mutsuzluk bir duygu ve ruh hâli, depresyon ise klinik bir durum. Mutsuzluk çok uzun sürdüğü zaman beyin kimyası bozuluyor ve depresyon oluyor. Klinik ve uzman yardımı gereken bir noktaya geliyor. Şiddet artıyor, suçlar artıyor, acımasızlık artıyor. Bütün bunlar sonucunda toplumsal barış, tehdit yaşıyor. Geleceğin tehlikesi nükleer silah değil, geleceği tehlikesi küresel bencillik. Bunun sonucu da yalnızlık. Metaverse sonrası sanal dünyaya girecek insan, evlenmeye ne gerek var ki diyecek, çalışmaya ne gerek var ki diyecek.


İnsanlığı bekleyen, gelecek kuşakları bekleyen yalnızlığı vurgulamamız, bununla ilgili bazı şeyler yapmamız çok önemli. Harikalar çağında yaşıyoruz bence. İyi ve güzeli biz anlatalım, adım atalım bunun karşısında iyi ve güzel değişiklikler olur.”

Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page