top of page
  • Yazarın fotoğrafı: BODRUMDergi
    BODRUMDergi
  • 19 Şub 2022
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 20 Şub 2022

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Yönetim Üst Kurulu Başkanı Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, geleceğin tehlikesinin nükleer silah değil, küresel bencillik olduğunu belirterek “Bunun sonucu da yalnızlık. İnsanlığı ve gelecek kuşakları bekleyen yalnızlığı vurgulamamız ve bununla ilgili bazı şeyler yapmamız çok önemli” dedi.


ree

Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, dijitalleşme ve yalnızlık arasında ciddi bir şekilde sebep sonuç ilişkisi olduğunu belirterek şunları söyledi:

ree

“Dijitalleşme arttıkça yalnızlık da artıyor. Dijitalleşme şu anda ciddi bir küresel gerçek. Bu küresel gerçeğe karşı bizim, yalnızlaşma olmadan nasıl bir çıkış yolu bulabiliriz diye düşünmemiz gerekiyor. Hep sosyal medya deniyor ama dijital medya aslında sanal medya. Hiçbir sosyallik yok ki orada, dijital bir iletişim var. Konuşma yok, sohbet yok, fiziksel bir temas yok, yakınlık yok, içtenlik yok, samimiyet yok. 2000’li yıllardan sonra dijital dönüşümler yaşandı. 1993‘te ilk kez internet kullanılmaya başlandı. 2000’lerin ortalarında da dijitalleşme artık kişinin kendini yeni ifade ettiği bir iletişim alanı hâline geldi. Burada dijitalleşme ile yalnızlık arasındaki ilişkiye yeni boyut kazandıracak bir şey var. 2018’de Davos’ta konuşuldu ve küresel değişimlerin sinyali verildi. Orada dijital kontrol alt yapısı oluşturulup ilan edildi. Hatta orada bir itiraz sesi de yükseldi. Harari, ‘Dünyada dijital diktatörlüğe gidiliyor. Özgür olan son nesiliz’ dedi. Bu haklı bir yansıma da aldı.



Yeni Tanrı yapay zekâ kavramı konuşuldu

Tanrı nedir? Her şeye gücü yeten, her şeyi kontrol eden, her şeye güç veren. Burada da en büyük güç anlamında kullanıldı ve yapay zekâya böyle bir anlam yüklendi. ‘Zihinlerimiz, beyinlerimiz hacklenebilir’ denildi ki doğru. Çeşitli dalgalar kullanıyoruz. Manyetik uyarıları ve radyo frekanslarının hayvanlara etki ettiğini ve değiştirdiğini gösteren çalışmalar var. Bu alandaki çalışmalar devam ediyor. Özellikle beyin hastalıkları alanında önemli çalışmalar yapılıyor.


Metaverse, sanal evrende üç boyutlu kimliğimiz olacak

Metaverse denilen yeni bir kavram konuşuluyor artık. Metaverse derken evren üstü denilmek isteniyor. Şu anda sanal evren planı var. Sanal evrende çevrimiçi oyunlar var ve artırılmış gerçeklik kullanılıyor. Bu evrende özel bir gözlükle dijital paralarla alışveriş yapılacak. Finansal sistem ve sanal evren oluşturulacak. Birbirinden bağımsız mecralar her biri. Mesela bizim sosyal medyada bir kimliğimiz var. Oradaki kimlik artık üç boyutlu olacak. O kimlikle artık sanal evrene girip sokaklarda dolaşacaksınız. Alışveriş yapacaksınız, orada kripto paralar kullanılacak. Gerçek dünyanın davranışını, arttırılmış gerçekle, teknolojiyle orada yaşayacağız. Blockchain’le bütün bilgiler kayıt altına alınacak. Veri tabanı oluşturuluyor. Her şey kayıt altına alınacak ve o dünyada dijital varlıklar oluşacak. İnsan o evrene girecek, hiçbir iş yapmadan gezecek ve eğlenecek. Tüm bunlar sanal evrende yaşanacak.


Dünyada ilk 10’dayız

Dünyada sosyal medyanın en çok kullanıldığı ülke Güney Kore. Ardından İngiltere geliyor. Biz de ilk ondayız dünyada. İnternet alt yapısını kullanmada ABD’den öndeyiz. Türkiye de kişi başına günde 7 saat kullanım var. Birçok konuyu orada çözmeye çalışıyoruz, orada yapıyoruz.


İnsanlığın gidişine bakıldığında zenginleşmeye rağmen aynı oranda mutluluk puanı artmıyor, hatta düşüyor. Bunun sebebi araştırıldığında Kaliforniya Sendromu ortaya çıkıyor. Sendrom en çok orada dikkat çektiği için oranın ismi verildi. Dört ana belirtisi var:


Birincisi Hedonizm yani zevkçilik. Bu çağın insanı ego ideali olarak, haz peşinde koşmayı yaşam felsefesi kabul ediyor. Fedakârlık yapmak, ülke için, vatan için fedakârlık yapmak önemsenmiyor. Bunun yerine kişi ben önemliyim diyor. Kimi zaman gözlemliyoruz. Amerika’da eğitim almış bazı psikolog arkadaşlar, evlilikte problem çıktığı zaman ‘Sen önemlisin, aile önemli değil, ayrıl’ tavsiyesinde bulunuyor. Aile demek, birlikte uzun bir yolculuğa çıkmak demektir. Uzun yolculuğa çıkan biri okyanusun ortasında ben gemiyi terk ediyorum diyebilir mi? Bu anlayış kendi çıkarları için yaşayan ve kendi zevklerini önemseyen bir insan tipini ortaya çıkardı. Kendi zevkini ego ideali seçen bir insanda benmerkezcilik ortaya çıkıyor. ‘Ben önemliyim aile önemli değil’ diyor. Böylece aile içi adalet olmuyor. Güçlünün dediği oluyor.


Yalnızlık ve mutsuzluk ortaya çıkıyor

Kaliforniya Sendromu’nun ikinci belirtisi benmerkezcilik, üçüncü belirtisi yalnızlık ve dördüncü belirtisi ise mutsuzluk. Zevki amaç edinen, sadece kendi çıkarını düşünen bir kimse eşi hasta olunca, ‘Dünyaya bir daha mı geleceğim’ diyerek evliliği bitiriyor. Çocuğu ergenlikte sorun yaşamaya başlayınca ‘Sosyal Hizmetler Kurumu ilgilensin, ben 18 yaşından sonra karışmam’ diyor. Böyle durumlarda sosyal bağlar zayıflıyor. Mutsuz insanlar çoğalıyor.


ree

Geleceğin tehlikesi küresel bencillik

Mutsuzluk bir duygu ve ruh hâli, depresyon ise klinik bir durum. Mutsuzluk çok uzun sürdüğü zaman beyin kimyası bozuluyor ve depresyon oluyor. Klinik ve uzman yardımı gereken bir noktaya geliyor. Şiddet artıyor, suçlar artıyor, acımasızlık artıyor. Bütün bunlar sonucunda toplumsal barış, tehdit yaşıyor. Geleceğin tehlikesi nükleer silah değil, geleceği tehlikesi küresel bencillik. Bunun sonucu da yalnızlık. Metaverse sonrası sanal dünyaya girecek insan, evlenmeye ne gerek var ki diyecek, çalışmaya ne gerek var ki diyecek.


İnsanlığı bekleyen, gelecek kuşakları bekleyen yalnızlığı vurgulamamız, bununla ilgili bazı şeyler yapmamız çok önemli. Harikalar çağında yaşıyoruz bence. İyi ve güzeli biz anlatalım, adım atalım bunun karşısında iyi ve güzel değişiklikler olur.”

  • Yazarın fotoğrafı: Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
    Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
  • 18 Şub 2022
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 20 Şub 2022

Şiddet, yaşamın ve toplumun farklı bölümlerinde birçok şekilde karşımıza çıkıyor. Kadına yönelik şiddet, çocuklara uygulanan şiddet, işyerlerinde psikolojik şiddet, sosyal medya şiddeti, sporda şiddet... Bu şiddet türleri sadece ülkemize özgü değil. Gelişmiş ülkelerde, eğitim düzeyi yüksek toplumlarda bile toplumsal şiddet türleri sık görülebiliyor. Bir yandan bazı şiddet türleri ile mücadele edilirken bir yandan da yeni şiddet türleri giderek yaygınlaşıyor. Özellikle, özveri ile işlerini yapmak için kamu hizmeti vermeye çalışan; sağlık, hukuk ve eğitim mensupları gibi kesimlere yönelik şiddet eylemleri giderek artan bir yoğunlukla gündemi meşgul ediyor.


ree

2021’de 316 sağlık çalışanı şiddet kurbanı oldu

Sağlıkta Şiddet Raporu’na göre 2021 yılında sağlık çalışanlarına yönelik 190 saldırı gerçekleştirilirken, 364 saldırganın gerçekleştirdiği olaylarda, 316 sağlık çalışanı şiddet kurbanı oldu. Şiddet uygulayanların ezici çoğunluğu, hasta ya da hasta yakınlarından oluştu. Sağlık birimlerinde ya da saha çalışmalarında, fiziki şiddetten sözlü saldırıya, tehdit içerikli saldırılardan tacize kadar şiddetin her türüne rastlamak mümkün. Bıçaktan silaha, sandalyeden testereye, oraktan kolonya şişesine, akla gelebilecek her şey şiddet aracı olarak kullanılabilmektedir.


ree

Yıl boyunca yaşanan olaylarda şiddetin adresi çoğu zaman hastaneler, özellikle de acil servisler oldu. 190 şiddet olayının 146’sı buralarda yaşandı. Öte yandan 13 olay aile sağlığı merkezlerinde, 31 olay ise saha çalışmaları esnasında meydana geldi. 2021 yılında 92 doktor ve 59 hemşire şiddet olaylarının mağduru oldu. Mağdurların, 50 güvenlik görevlisi, 46 112 çalışanı ve 69 da diğer sağlık çalışanı şeklinde sıralandığını görüyoruz. Geçtiğimiz yıl 124 saldırgan hakkında herhangi bir işlem yapılmazken, 135 saldırgan gözaltına alınıp serbest bırakıldı. Sadece 41 saldırgan tutuklanırken, 3 saldırgana ise para cezası verildi. Yeni yılın ilk 20 gününde tanık olduğumuz şiddet haberleri, 2022’nin çok daha kötü geçeceğine işaret ediyor.


Bu konuda birçok farklı neden sayılabilir. Ancak İlhan ve arkadaşlarının 2013 yılında, Gürdoğan ve arkadaşlarının 2017 yılında yaptıkları anket çalışmalarından yararlanılarak, geçerlilik ve güvenilirlik çalışması olumlu sonuçlanan bir bilimsel çalışmada, hasta yakınlarına sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin nedenleri konusunda aşağıdaki sorular sorulmuştur.


ree


Bunları toplum tarafından algılanan şiddet nedenleri olarak adlandırabiliriz.
  • Sağlık çalışanlarının hasta ile ilgilenmemeleri

  • Sağlık çalışanlarının görevlerini iyi yapmamaları

  • Sağlık çalışanlarının hastalara kötü davranması

  • Hasta ve yakınlarının mağdur durumda kalması

  • Sağlık çalışanlarının tecrübesiz olması

  • Sağlık çalışanları tarafından uzun süre bekletilmek


Şiddetin sosyal nedenlerine baktığımız zaman şu başlıklarda sınıflandırabiliriz.
  • Şiddet uygulama eğiliminin, yararlı alanlara/faaliyetlere yönlendirilememesi

  • Çocukluk çağından itibaren sorunları şiddet kullanarak çözme eğilimi

  • Televizyonlarda sıkça şiddet sahneli filmlerle gençleri yetiştirmek

  • Güçlü olanın haklı olduğu fikrinin yaygınlaşması

  • Sorunları açıklıkla konuşma, dinleme ve empati alışkanlığı olmaması

  • Aşırı güven duygusu ile en iyi hizmetin alınacağı beklentisi

  • Triaj kültürü olmaması


Sayılan bu şiddet nedenlerinin hepsi birbiriyle ilişkilidir. Sağlık çalışanlarına atfedilen nedenlerin her biri şiddeti yaratan tarafa atfedilen nedenler ile doğrudan ilişkilidir. Sağlık çalışanlarının iletişim becerisi ve çalışılan kurumun organizasyonel yapısı güçlü olmalıdır. Özellikle acil servislerde hasta yakınlarının yarattığı olayların, hastasının yaşadığı acı ile ortaya çıkan aşırı duyguların yönetilebilmesini gerektirir. Sorunları şiddet kullanarak çözme eğilimi olan, empati yapamayan, triaj bilgisi olmayan kişilerden sağlık çalışanlarının üzerlerindeki iş yükünü anlayışla karşılamalarını beklemeyiz. Ama hasta yakınının memnuniyetsizliğini de şiddet ile ifade etmeye çalışmasını haklı bulamayız.


Acil sağlık hizmetlerindeki aşırı duyguları bir kenara koyarsak rutin sağlık hizmetlerinde yaşanan olaylar daha karmaşıktır. Hekime başvurmayan yakınına tedavi uygulatmak isteyen bir kişiyle, yaptığının yakınına zarar verebileceğini anlatmaya çalışan hekimin anlaşılması mümkün değildir. Bu hizmetin hakkı olduğuna inanarak hekime başvuran kişiye, talebinin yasal olmadığını veya yakınına zarar verebileceğini anlatmaya çalışmak istenmeyen sonuçlar doğurabilmektedir. Hekim hem mesleğini hem tıp etiğini hem de kamu yararını koruyarak hastalarına yardımcı olmaya çalışır. Sadece hasta ya da yakınını mutlu etmek adına yasal olmayan bir davranış içinde olamaz. Vatandaşa bunu anlatmak ve anlaşılamamak şiddetin oluşmasına yol açabilmektedir.


Sağlık sistemini yönetenlerin, sağlık sisteminin mükemmelliğine yönelik söylemleri ya da sağlık çalışanlarının vatandaşın her talebine cevap verebilecek durumda olduklarına yönelik ifadeleri kamuoyunda sağlık hizmetleri ve çalışanlarına karşı aşırı beklenti oluşturmaktadır.


Hasta ve yakınlarının sıra bekleyerek mağduriyet yaşaması, sağlık hizmetlerine yönelik yapılan aşırı propaganda sonucu yüksek beklentileri olan kişilerde memnuniyetsizlik yaratarak, kişilik özellikleri ile beraber şiddeti doğurabilmektedir. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet, o kişilerden hizmet alan diğer hastalara yönelik hizmetlerin aksamasına da yol açmaktadır. Yaralanan, rapor almak zorunda kalarak bir süre çalışamayan sağlık personeli işgücü kaybı yaşar. Aynı zamanda çalıştıkları kurumlarda da hizmetler aksayabilir.


En zor yetişen, en fazla deneyim, en fazla özveri ile çalışmayı gerektiren sağlık sektörü mensupları, hak ettikleri toplumsal saygıyı ne yazık ki yaşayamıyorlar. Artık internet çağındayız. Herkes her türlü bilgiye ulaşabiliyor ancak bilgiyi önemli kılan meslek mensubunun değerlendirmesidir. İnternet sayesinde insanlar sağlık konusunda fikir sahibi olabilir ama hekimlik bir sanattır. O sanatı da tıp eğitimi almış bir hekim uygulayabilir. Saygı duymak, güvenmek ve hekimden azami düzeyde yararlanmak en doğru yol olacaktır. Sağlık çalışanlarının meslek etiği kurallarına yönelik uygulamalarını tartışmak ise temelinde mesleğini icra edebilmek için yaptığı Hipokrat yeminine aykırı davranmaya zorlamaktır.

Muğla Büyükşehir Belediyesi, "Yerel Tohum Merkezi"

ree

projesi ile ‘2021 Sağlıklı Şehirler En İyi Uygulama Yarışması’nda “Sağlıklı Yaşam” kategorisi ödülüne layık görüldü.

Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin il genelinde hayata geçirdiği hizmet ve projeler ödülleri de beraberinde getiriyor. Sağlıklı Kentler Birliği tarafından düzenlenen "2021 Sağlıklı Şehirler En İyi Uygulama Yarışması"na katılan Büyükşehir Belediyesi, "Yerel Tohum Merkezi" projesi ile Sağlıklı Yaşam kategorisinde ödüle layık görüldü.

32 Belediye 84 proje ile yarıştı

Bu yıl 12.'si düzenlenen Sağlıklı Kentler Yarışması'nın ödül töreni Antalya Muratpaşa Belediyesi’nin ev sahipliğinde düzenlendi. Sosyal Sorumluluk, Şehir Planlama, Sağlıklı Yaşam ve Sağlıklı Çevre olarak 4 farklı kategoride düzenlenen yarışmaya 32 belediye 84 proje ile başvurdu. Prof. Dr. Ruşen Keleş'in başkanlık yaptığı juride; Prof. Dr. Handan Türkoğlu, Prof. Dr. Cengiz Türe, Prof. Dr. Gül Sayan Atanur, Doç. Dr. Emel İrgil, Doç. Dr. İnci Parlaktuna ve Murat Ar yer aldı.


Büyükşehir Belediyeleri arasında Sosyal Sorumluluk kategorisinden 7, Şehir Planlama kategorisinden 2, Sağlıklı Yaşam kategorisinden 5 ve Sağlıklı Çevre kategorisinden 6 projeyi değerlendirdi.

Yerel Tohum Merkezi projesi ödüle layık görüldü

Büyükşehir Belediyesi, Sağlıklı Kentler Birliği’nin düzenlediği yarışmaya Yerel Tohum Projesi ile başvurdu. Büyükşehir’in ‘2021 Sağlıklı Şehirler En İyi Uygulama Yarışması’nda Sağlıklı Yaşam Kategorisinde ödüle layık görüldü.


Ödül töreninde konuşan Muğla Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanı Buket Kallem, Türkiye’nin en büyük birliklerinden birisi olan Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği’nin düzenlediği yarışmaya Muğla Büyükşehir Belediyesi olarak katılıp ödül almanın mutluluğunu yaşadıklarını belirterek, "Muğla Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Dr. Osman Gürün’ün öncülüğünde hayata geçirdiğimiz Yerel Tohum Merkezi projemiz Sağlıklı Yaşam Kategorisinde ödüle layık görüldü. Çalışmalarımızda ve projelerimizde emeği olan başta Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Dr. Osman Gürün olmak üzere tüm mesai arkadaşlarıma teşekkür ediyorum" dedi.

Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page