top of page
  • Yazarın fotoğrafı: Mustafa Küçük
    Mustafa Küçük
  • 20 Şub 2023
  • 8 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 5 Nis 2023

Okulun ele avuca sığmaz ve en yaramaz öğrencisiydi. Bir gün; sınıfça gittiği oyunu sabote etmesin diye öğretmeni tarafından en arka sıraya oturtulup başına nöbetçi dikilen tiyatroda, oyunculuk yeteneğini keşfetti ve o gün hayatının akışı değişti.


Yıllarca; oyunculuk, yazarlık, yönetmenlik ve seslendirme yaptıktan sonra bir arkadaşıyla Aksine Tiyatro’yu kurdu. Zamanla bu alanların para kazanmak adına icra edilmek için fazla hassas alanlar olduğuna karar verip beyaz yakalı oldu. “Kendi parasıyla kendi sanatını yapma” yolunu seçti. 2010 yılından sonra ise sinema, tiyatronun önüne geçmeye başladı. Bu süreçte 4 kısa metrajlı film çekti. “Üyesi oldukları mafya çetesine demokrasi getirmeye kalkan 3 kafadarın hikâyesini” kaleme aldığı ve yönetmenliğini yaptığı “Konsensüs” adlı kısa filmi, festivallerde önemli bir başarı yakaladı. İlker Köklük’ün sanat yolculuğu uzun süredir devam ediyor. Bu yolculukta yaşadığı pek çok hikâyesi var. Hele biri var ki inanılır gibi değil…


Film çekmek için New York’a gitti. Filmin büyük bir bölümünü çekip bazı bölümlerini tamamlayamadan Türkiye’ye döndü. Bir sabah sağ koluna giren bir kramp ile uyandı. Yarım saat sonra sağ kolu, iki saat sonra da konuşma yeteneğini kaybetti. Hastaneye kaldırıldı. Beyninin sol tarafında ceviz büyüklüğünde bir tümör olduğunu öğrendi. Tümör, sağ kolu ve konuşma yeteneğini yöneten bölgeye zarar vermişti. Hastaneye yatırıldı ve tümörün alınacağı ameliyatı beklemeye başladı. Odaya gelip yatağa yatırılınca hemen bir not defteri ve kalem istedi. Sol elle yazdığı ilk şey “Kameramı getirin” oldu. Tiyatro öğrencilerinden biri doktordu ve ameliyatı yapacak profesörü tanıyordu. Ona durumu anlattı ve o da kabul etti. Doktor öğrencisi, ameliyata girerek çekim yaptı.


Yönetmen İlker Köklük, “Dünyada, kendi filmindeki karakteri oynayıp, filmde kendi beynini de göstermiş tek film yönetmeniyim sanırım” diyor tebessüm ederek… Tabii asıl enteresan olan beyninde tümör olduğunu bilmeden beyninde tümör olan birinin hikâyesini yazması, ardından oyuncunun hastalanması yüzünden rolü canlandırması ve hastane sahnelerini çekemeden aynı hastalıkla hastaneye düşmesi. Bunların arasında şu an bilimsel olarak açıklayamadığımız bir bağlantı var muhakkak. Mucize diye adlandırdığımız şeyler zaten öyle değil mi?

Beyaz Yakalı Yönetmen İlker Köklük, Bodrum Dergi’nin bu ayki konuğu oldu ve kariyer yolculuğunu filtresiz olarak bizimle paylaştı. İşte İlker Köklük’ün eşsiz sanat yolculuğundan kesitler…



Okurlarımıza sizi tanıtarak başlayalım. Kimdir İlker Köklük?

1976 yılında Samsun’da doğdum. Aslen Çarşambalıyım. Üniversiteye kadar Samsun’da yaşadım ve hafta sonlarımı yoğunlukla, ‘anlatsan kimse inanmaz’ diye tanımlanan olayların sıradanlaştığı memleketim Çarşamba’da geçirdim. Bugün yazdıklarıma biraz komik bulaşıyorsa sanırım o günlerde yaşadıklarımdandır. Ardından Samsun’dan üniversite için ayrıldım ve Uludağ Üniversitesi’nde İktisat okudum. Orada da Türkiye sol siyasetinin içinde 90’lı yılları yaşadım. Bugün yazdıklarıma her türlü faşizm karşıtlığı ve adalet arayışı bulaşıyorsa, bunlar da Bursa’da yaşadıklarımdandır. Ardından okul bitince İstanbul’a geldim ve yıllarca; yazarlık, yönetmenlik, oyunculuk ve seslendirme yaptım. Ancak zamanla bu alanların para kazanmak adına icra edilmek için fazla hassas alanlar olduğuna karar verip beyaz yakalı oldum. Kendi paramla kendi sanatımı yapma yolunu seçtim. Bu yolculuk uzun süredir devam ediyor.


Büyürken ailemde ve çevremde hiç sanatçı yoktu. İlkokuldayken, okulla birlikte gittiğimiz bir çocuk oyununda tiyatro ile tanıştım. Yani kendisi benimle tanıştı, aracı olmadan. Kendisini çok sevdim ve o günden beri hep hayatımın bir parçası oldu. 1995 yılından bu yana tiyatro yapıyorum. Çeşitli projelerde yer aldıktan sonra 2006 yılında dostum Birol Hanbayat’la birlikte Aksine Tiyatro’yu kurdum. Ben, yeni mezun olmuştum ve oyunculukla seslendirme yapıyordum, Birol ise hukuk okuyordu. Beyoğlu Tepebaşı’nda izbe bir depo kiraladık ve sahne hâline getirip adını Aksine Sahne koyduk. Bu tiyatroda 2016 yılına kadar yazdığım 4 oyunu sahneledik. Oyunlarım başka tiyatrolar tarafından da sahnelendi ve Mitos Boyut Yayınevi’nde basıldı. Son oyunum “Konsensüs” ise Ayrık Otu Yayınları’ndan basılacak. 2010 yılından sonra ise sinema sanatı, tiyatronun önüne geçmeye başladı benim için. O dönemden bu yana 4 kısa metraj film çektim.


Şu, sizi tiyatroyla tanıştıran günü anlatır mısınız?

Ben ilkokuldayken ikişerli sıra olunur ve bir tiyatro salonuna gidip oyun izlenirdi. Ben de sınıftaki birkaç arkadaşımla birlikte sınıfın en yaramazlarındandım. Öğretmenimiz oyunu sabote etmeyelim diye bizi en arka sıraya yerleştirip hemen önümüze de üst sınıftan bir ağabeyi oturttu ve bizim önlere gelmemize asla izin vermemesini tembihledi. Oyun başlayana kadar bunda bir sorun yoktu, kendi aramızda eğleniyorduk ama oyun başlayınca, arkadaşlarım için olmasa da benim için işler değişti. Oyunculardan biri köpek taklidi yaparken dudaklarının üst kısmını hızlı bir şekilde titretiyor ve bu seyircileri çok güldürüyordu. Nedense o hareket çok hoşuma gitti ve yakından görmek istedim. Bulunduğum yerden sahneyi bile zor görüyordum. Nöbetçi ağabeyden izin istedim ama vermedi. Gürültü yapmayacağımı söylesem de haklı olarak inanmadı ve ben o hareketi uzaktan izlemek zorunda kaldım. Ama oyun bittiğinde hareketin aynısını yapıyordum. Bunu gören arkadaşlarım durumu öğretmenimize söyledi. O günden sonra boş derslerin taklitçisi ve okuldaki müsamerelerin oyuncusu hâline geldim. Nöbetçi ağabey şimdi ne yapıyor bilmem ama ben o günden beri ön sıraları da geçip çıktığım sahneden inmedim.



Aksine Tiyatro’nun kuruluşunu ve faaliyetlerini öğrenebilir miyiz?

Aksine Tiyatro’yu 2006 yılında kurduk. İlk gösterimimizi de 2007 yılında Sarıyer Belediyesi Boğaziçi Tiyatro Festivali’nde yaptık. İlk oyunumuz, tüketim toplumunun kara mizahını anlattığım “Parça Tesirli Pazarlar” oyunuydu. Bu oyunu, 2014 yılına kadar 7 sezon oynadık. Onu, devamı niteliğinde ve büyüme ekonomisinin kontrolsüz ve aşırı üretimin kara mizahını yaptığım “Sevgili Pazartesilerim” izledi. Bu oyunu da 2011 ile 2016 yılları arasında 5 sezon oynadık. Sonra 2001 yılında yazdığım ilk oyunum olan, “Mendil Alır mısınız?” oyununu sahneledik. Sokakta çalışmak zorunda olan çocukların hayatından bir kesit sunduğum bu oyunu da 2012 ile 2015 yılları arasında 3 sezon sahneledik. Aksine Tiyatro olarak, Aksine Sahne günlerinde sahnelediğimiz son oyunumuz da Gezi Direnişini anlatan “Aradığınız Topluma Ulaşılamıyor” oyunu oldu. İlk gününden son gününe kadar içinde bulunmaktan büyük mutluluk duyduğum o muhteşem direnişe bir güzelleme niteliğindeki oyunu 2015-2016 sezonlarında gösterdik. Ardından ciddi bir rahatsızlık yaşayarak iki yıl sahneden uzak kaldım ve o dönemde mecburen Aksine Sahne’yi kapattık. Şartlar o günden sonra bize Aksine Sinema adına üretimler yapma yolunu açtı ama Aksine Tiyatro mümkün olan en kısa sürede yeni oyunuyla seyircisiyle buluşacak.



Ne güzel işler yapmışsınız, hemen geçmek istemiyorum. Aksine Tiyatro’dan biraz daha bahsedelim. Nasıl bir yerdi orası?

Türk Tiyatrosu’nun ilk ve en önemli sahnelerinin olduğu Tepebaşı’nda kurduk Aksine Sahne’yi. 30 seyirci alan, ufacık da bir fuayesi olan bir yerdi. Oyunlardan sonra kalmak isteyen seyircilerimize şarap ikram eder ve sohbet ederdik. Hayatın sadeleştiği ve güzelleştiği yerlerden biriydi bizim için. Aslında Aksine Tiyatro’yu en iyi özetleyen şey sanırım sitemiz için yazdığım şu yazıydı:




“Aksine Tiyatro; 2006 yılının ekim ayında toplumsal sorumlulukların dayattığı bir tiyatro hareketi olarak aksine işler üretmek için kurulur ve kurulduğu günden bugüne boyunu aşmasa da bu amaç doğrultusunda üretmeyi sürdürür. Örneğin sayısız kez oynanmış oyunlar üzerinde çalışmak yerine bugüne dair gerçeklerden geçen oyunlar üretir ya da seyirci bana gelsin diye oturmak yerine tiyatro seyircisi erozyonuna karşı savaşmak ve yeni seyirciler yaratmak için çalışmalar yapar. Ona göre aksine işler yapmak her geçen gün sıradanlaşan yozlaşmaların aksine yaşamak için tüketmek yerine üretmek gibidir, Aksine işler yapmak; gemisini kurtaran kaptanların arasında, suyun üzerinde kalmaya çalışan insanlara tutunabilecekleri bir sal yapmak gibidir, Aksine işler yapmak; gerçekten tiyatro yapmak gibidir.”

Bu arada geçmiş olsun. Yaşadığınız rahatsızlığın da çok enteresan bir hikâyesi varmış… Ona gelmeden önce Aksine Sinema başlığındaki çalışmalarınızdan da bahseder misiniz?

Aksine Sinema adına ilk filmimiz olan “İş”; iş arayan bir adamın, bir karınca ile yaşadığı hikâyeyi konu alıyordu. Bahsettiğiniz olayın gerçekleştiği ikinci filmim “Seçim”i New York’ta çektim. Üçüncü filmim “Gökyüzü” idi. Bugünkü baskın aile yapısının nasıl çocuklar yetiştirdiği üzerine odaklanan bir hikâye. Son filmim Konsensüs ise bir kara mizah. Üç dram çektikten sonra tiyatrodaki gibi komedi yapmaya karar verdim ve üç mafya üyesinin mafya örgütüne demokrasi getirme çabasını konu aldım.

Nereden izleyebiliriz bu filmleri?

Bu filmler ancak festivallerde gösterim şansı bulabildi ama Vimeo kanalımdan izlemek mümkün. https://vimeo.com/user59489869


Seçim filmini çekerken yaşadığın enteresan olaya gelmek istiyorum. Biliyorum hoş bir olay değil ama senden ilk dinlediğimde inanamamıştım ve uzun süre etkisinden kurtulamamıştım… Gerçekten çok enteresan ve sanırım nadir yaşanabilecek bir olay. Okurlarımızın da ilgisini çekecektir eminim.

O dönem New York’ta yaşayan kuzenim Murat Bayramoğlu’nun yanına ziyarete gidecek ve gitmişken de kameramı yenileyecektim. Aklıma orada çekilebilecek bir kısa metraj filmin hikâyesi geldi. Murat da üniversite yıllarında tiyatro yapmıştı ve filmde hikâyesini anlatacağım adama uygundu. Fikrimi ona açtım ve yapmaya karar verdik. Filmde hikâyesi anlatılan adamı o oynayacaktı. Murat, eşi Sadriye ve arkadaşları, ben gitmeden tüm hazırlıkları yaptılar. Ancak gittiğim gün Murat hastalandı ve yüksek ateşle yattı birkaç gün. Filmi çekeceksek benim oynamamdan başka çare yoktu ve öyle yaptık. Film, beyninde kötü huylu tümör olan bir adamın hikâyesini anlatıyordu ve o dönem ABD’de Donald Trump ile Hillary Clinton arasında kıyasıya bir rekabetle geçen başkanlık seçimleri vardı. Filmdeki karakter, her akşam televizyondan seçim tartışmalarını izliyor, bir yandan da kanser tedavisine bağlı ödemeler yüzünden tüm parasını yavaş yavaş kaybediyor. Adam, doktorla görüşüyor ve önünde iki seçenek olduğunu öğreniyor. Ameliyat ya da kemoterapi. İçinde bulunduğu durumda ikisinin sonucu da iyi olmayacak. İkinci seçimi olan takip ettiği siyasal seçimi ise Trump ya da Hillary’den hangisi kazanırsa kazansın dünya için iyi olmayacak. Filmde iki seçimin ve iki kanserin hikâyesi anlatılıyor yani. Sonunu anlatmayayım tabii.


Senaryoda hastane sahneleri de vardı ama onları Amerika’da çekemedik. Kurguda bir şeyleri farklı düşünerek çözerim deyip döndüm İstanbul’a ama filmi hiçbir şekilde masada bağlayamadım. Kafamda, “Bu kadar emek boşa mı gidecek” sorusuyla yaşıyordum o dönem.


Bir sabah sağ koluma giren bir kramp ile uyandım. Yarım saat sonra sağ kolumu, iki saat sonra da konuşma yeteneğimi kaybettim. Hastaneye kaldırıldım. Beynimin sol tarafında ceviz büyüklüğünde bir tümör olduğunu öğrendim. Tümör, sağ kolumu ve konuşma yeteneğimi yöneten bölgeye zarar vermişti. Hastaneye yatırıldım ve tümörün alınacağı ameliyatı beklemeye başladım. Odaya gelip yatağa yatırılınca hemen bir not defteri ve kalem istedim. Sol elle yazdığım ilk şey “Kameramı getirin” oldu. Tiyatro tarafındaki öğrencilerimden biri doktordu ve ameliyatı yapacak profesörü tanıyordu. Ona durumu anlattı ve o da kabul etti. Ameliyata girerek çekim yaptı öğrencim. Özetle dünyada, kendi filmindeki karakteri oynayıp, filmde kendi beynini de göstermiş tek film yönetmeniyim sanırım. Tabii asıl enteresan olan beynimde tümör olduğunu bilmeden beyninde tümör olan birinin hikâyesini yazmam, ardından Murat’ın hastalanması yüzünden rolü canlandırmam ve hastane sahnelerini çekemeden Türkiye döndüğümde aynı hastalıkla hastaneye düşmem. Bunların arasında şu an bilimsel olarak açıklayamadığımız bir bağlantı olduğuna inanıyorum açıkçası. Mucize diye adlandırdığımız şeyler de öyle bence zaten. Quantum üzerine yapılan keşiflerin devamı ile bu konularda daha çok şeyi açıklayabileceğiz gibi geliyor bana.



Bir yandan yönetmen, yazar ve oyuncu kimliğinle harika işlere imza atıyorsun diğer yandan da bir ‘Beyaz Yakalı’ olarak Türkiye’nin en büyük şirketlerinden birinin Kurumsal İletişim biriminde yönetici olarak çalışıyorsun. Bu iki kariyeri aynı anda nasıl devam ettiriyorsun?

Aslında bu sanıldığı kadar zor bir şey değil. Klasik bir aile hayatım ve büyütmekte olduğum çocuklarım olsaydı olamazdı belki ama öyle değil. Gördüğüm kadarı ile toplumun çoğunluğunun vakit ayırdığı birçok şeye, kendimi bildim bileli vakit ayırmıyorum. Bunların başında TV izlemek geliyor. Evde televizyonum var ama sadece sinema filmi izlemek, çok nadiren de bir diziyi takip etmek için açılıyor. Sadece TV bile hayatınızda olmadığında size büyük bir zaman kalıyor. Bir de tabii şöyle bir boyutu var bu durumun. Bu iki alan birbirini besliyor. Her ikisi adına yaşadıklarım diğerinde kendine bir yer buluyor sürekli. Sanat yapmak için hayatın içinde olmanın daha sağlıklı olduğuna inanıyorum. Aksine Tiyatro’yu kurarken de hiçbir zaman daha önce sahnelenmiş oyunları sahnelemek amacını gütmedik. Onu yapan ve tek işi tiyatro yapmak olan çok insan var zaten. Biz hep yaşanılan günün olgularına odaklanan yeni hikâyeler anlatmak istedik ve öyle yaptık. Gerekli ve az olan da bu değil mi? Hem yaşamın içinde tüm dertlerini çeken hem de buradan sanat çıkaran insanlar ve ekipler.



Son filmin Konsensüs’ün çekim aşamalarından ve sonrasından bahsedebilir misin bize?

Filmin yazım aşamasından seyirci ile buluşmasına kadar tüm aşamalar pandemi şartları altında gerçekleşti. Bu durum özellikle çekim aşamasında bizi oldukça zorladı. Set için her şey ayarlanmışken son gün bir kapanma kararı gelip gelmeyeceğini bekliyorduk. Neyse ki her şey yolunda gitti ve çekimleri istediğimiz sürede bitirebildik. 2020 Temmuz’unda çekimler 4 gün gibi bir sürede tamamlandı. Ardından filmin kurgusunu da eylül ayı sonunda bitirdik. O günden beri film festivallerde seyirci ile buluşmaya devam ediyor.



Filmin ortaya çıkış hikâyesi nasıl gerçekleşti?

Tiyatroda çoğunlukla komediler yazdım ama sinemaya geçtikten sonra ilk üç filmimi de dram türünde çektim. Artık bir komedi çekme zamanı geldi diye düşünüyordum. Aynı zamanda yıllardır bu ülkenin televizyonlarında mafya üyelerinin kahramanlaştırılmasından son derece rahatsızdım ve o kahramanların hayatlarına başka bir açıdan bakan bir iş yapmak istiyordum. Bu iki amaç bir senaryoda buluştu ve Konsensüs ortaya çıktı. Ülkenin içinde bulunduğu hâli bir mafya çetesinde geçen olaylar üzerinden anlatan bu filmde, üyesi oldukları mafya çetesine demokrasi getirmeye kalkan 3 kafadarın hikâyesini kaleme aldım.


Peki İlker Köklük bugünlerde ne yapıyor?

Birkaç aydır Konsensüs filminin tiyatro oyununu yazmakla meşguldüm. Nihayet bitti ve önümüzdeki ay Ayrık Otu Yayınevi’nden basılacak. Aynı hikâyenin romanına başladım bir yandan. Aksine Tiyatro olarak sahneleyeceğimiz yeni bir oyun yazmaya başlayacağım şimdi de. Oyun, insanın dünyaya ve kendinden başka canlılara verdiği zararı anlatan bir absürt komedi olacak. Bir de İstanbul’da yeni kurulacak olan bir tiyatro, ilk oyunları olarak Parça Tesirli Pazarlar ile Sevgili Pazartesilerim’i sahneliyor şu an. Onlarla provalara giriyorum.



Senin gibi sanatsal üretimlerin içinde olmak isteyen gençlere ne önerirsin?

Ne üreteceğinizden bağımsız olarak yapılması gereken en önemli şey kitap okumak bence. Hiç kuşku yok ki sizden önce çok yaratıcı ve büyük beyinler geçti bu dünyadan. Onlar gözlemlerini kitaplara döktüler. O beyinlerin muhakemesinden süzülmüş bir dünyadan haberdar olmak ancak iyi kitapları okumakla mümkün. Ne kadar çok değerli yazar kitabı okursanız, özgün eserler üretme ihtimaliniz o kadar yüksek olur.



  • Yazarın fotoğrafı: Mustafa Küçük
    Mustafa Küçük
  • 10 Kas 2022
  • 6 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 23 Kas 2022

Anadolu Sigorta’nın Platinum sponsoru olduğu American Hospital The Bodrum Cup, bu yıl 15-22 Ekim tarihleri arasında gerçekleşti. Dünya çapında yelken tutkunlarını Bodrum’da bir araya getiren Akdeniz’in en büyük yelken festivali, 22 Ekim’de düzenlenen Anadolu Sigorta Bodrum – Bodrum etabıyla tamamlandı. Son gün yarışlarında KADES uygulamasına yönelik özel bir farkındalık etkinliği de gerçekleştirildi.


Yarışların tamamlanmasından sonra Ağanlar Tersanesi’nde düzenlenen törende, Amasra’daki maden ocağında yaşanan patlamada hayatını kaybeden işçiler ve yarışta fenalaşarak yaşama veda eden Dr. Nihan Eren için 2 dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Açılış konuşmalarının ardından, şampiyonlar ödüllerine kavuştu. 34’üncü American Hospital The Bodrum Cup’ta şampiyon Hızır 1 olurken, ayrıca “The Challenge” kategorisinin de kazananı oldu. “Gulet” kategorisinde kupayı STS Bodrum kaldırırken, “Cruiser” kategorisinde ise Zargana ödül sahibi oldu.


The Bodrum Cup genel sıralamada “Hızır 1” birinci, “Take It Easier” ikinci, “Bodrum (STS)” de üçüncü oldu. Bu sene üst üste 3. şampiyonluğunu kutlayan Hızır 1, bu başarısıyla regatta bayrağının da sahibi oldu.

34 yıldır deniz ve yelken tutkunlarını Bodrum’da bir araya getiren ve bu yıl “Maviye Güç Katıyoruz” mottosu ile gerçekleştirilen American Hospital The Bodrum Cup yelken yarışları, Athena’nın muhteşem konseriyle sona erdi.


Uluslararası bir deniz festivali olan The Bodrum Cup, dünyanın dört bir yanındaki yelken sporcularını ve meraklılarını Bodrum’da bir araya getiriyor. Güneşe dayalı turizm algısını değiştirerek rüzgârı tercih nedeni yapan The Bodrum Cup, aktif olarak koylar hakkında farkındalık yaratmanın yanı sıra birçok sosyal sorumluluk projelerinde de yer alıyor.


Akdeniz’in en büyük yelken festivali The Bodrum Cup’ın isim sponsoru, American Hospital, ana sponsoru Çağdaş Holding, platinum sponsorları; Anadolu Sigorta, Metro ve Opet olurken Gold sponsorları da Ağanlar, Allkaria.com, Divan Pub Bodrum ve Hapimag Sea Garden Resort Bodrum oldu.

Bu yıl 34’üncü defa gerçekleştirilen ve her sene artan katılımcısıyla Akdeniz’in en büyük deniz festivaline dönüşen The American Hospital Bodrum Cup, bir kez daha yelken ve deniz aşkıyla tamamlandı. 150’den fazla yat, 1.500’ü aşkın denizci, kara etkinliklerinde ise 10 binden fazla katılımcı ile tamamlanan festivalin bu seneki yarış rotası ise Bodrum’dan başlayıp sırasıyla Çökertme, Kissebükü, Gümüşlük ve tekrar Bodrum’da son buldu. The Bodrum Cup, bu sene mavi ekonomi ve sürdürülebilirliğin önemine dikkat çekmek için mottosunu “Maviye Güç Katıyoruz” olarak belirlemişti. 2023’de 35’inci yılına girecek olan The Bodrum Cup, rotasını İstanbul ve Selanik olarak belirledi.


Her yıl olduğu gibi bu yılda çok sayıda yarışmacı ve ziyaretçi ile gerçekleştirilen American Hospital The Bodrum Cup, 15 Ekim Cumartesi günü Kampana Töreni ile başladı. Yelken Yarışları ise sırasıyla; 18 Ekim Metro | Bodrum-Çökertme Etabı, 19 Ekim Opet | Çökertme-Kissebükü etabı, 20 Ekim Hapimag | Kissebükü-Gümüşlük etabı, 21 Ekim Çağdaş Holding | Gümüşlük-Bodrum etabı ve 22 Ekim Anadolu Sigorta | Bodrum-Bodrum etabıyla tamamlandı.


Ağanlar Tersanesi’nde gerçekleştirilen ödül töreninde konuşan The Bodrum Cup Organizasyon Komitesi Başkanı Süleyman Uysal şunları söyledi: “Hepimiz için heyecan verici yarışların, özel etkinliklerin gerçekleştirildiği bir yılın ‘The Bodrum Cup Zamanı’ daha tamamlandı. Ülkemize değer kattığımız organizasyonumuzda 150’den fazla yat, bin 500’ü aşkın denizci, kara etkinliklerinde ise 10 binden fazla ziyaretçi bizimleydi. Bu beraberliğin getirdiği güç ile ‘Maviye Güç Katıyoruz’ mottosuyla yola çıktık ve 15 Ekim’de gerçekleştirdiğimiz kampana törenimizden başlayarak festival coşkumuzu mavi ekonomiye verdiğimiz değeri, sürdürülebilirlik odağımızı vurgulayarak pekiştirdik. Bu sene 13-15 Ekim tarihleri arasında ilki gerçekleştirilen Bodrum Turizm Forum’u ile The Bodrum Cup’ı birleştirerek mottomuza da güç verdik. Dünya çapından önemli iş insanlarının ve katılımcıların yer aldığı forumda sürdürülebilirlik ve mavi ekonomiyi konuşurken; forumun son günü ile kampana törenimizi birleştirerek sinerjimizi zirveye taşıdık. Gelecek nesillere bizlere sunduğu tüm zenginliklerle yaşayan, temiz, güçlü denizler ve okyanuslar bırakmak; onlara deniz sevgisini aşılamak üzere önemli paylaşımlarda bulunduk. Yarışlarımızda büyük bir heyecanla rotamızı takip ederken Bodrum’dan başlayarak Çökertme, Kissebükü, Gümüşlük ve son olarak tekrar Bodrum’a uzanan çok özel mücadelelere tanıklık ettik.



Cumhuriyet tarihinin ilk ve tek okul gemisi olan STS Bodrum’un yelkenlerini KADES logosunun dev baskısıyla açtık. Gerçekleştirdiğimiz tüm etkinliklerle, projelerle, çalışmalarla; kurduğumuz değerli iş birlikleriyle ülkemize ve toplumumuza faydalar sağlamış olmaktan gurur duyuyoruz. Önümüzde bizi bekleyen önemli gelişmeler de var. Gelecek sene The Bodrum Cup’ın 35’inci yılında ve Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını kutlarken yelkenlerimizi İstanbul ve Selanik’te açacak olmanın heyecanını yaşıyoruz. Nice başarılara imza atacağımız gelecek organizasyonlarımızla ülkemizde daha fazla değer yaratmaya devam edeceğiz.”


Göğsümüzü Kabarttı

The Bodrum Cup Onursal Başkanı Erman Aras ise organizasyonun tarihi boyunca yarattığı değerlere işaret ederek, “Geriye dönüp bakınca nice başarılara, gururlara, mutluluklara tanıklık etmemizi sağlayan The Bodrum Cup, 34’üncü yılında da göğsümüzü kabarttı. Başlangıç noktasında ahşap yat yapımını ileri taşımak, bu değerli zanaatı var etmenin yanında aynı zamanda yeni nesiller için bir meslek alanına dönüştürmek isterken şimdi bu sürekli daha iyiye giden hayalimizin yanında bölgemize, ülke ekonomimize, uçtan uca Akdeniz’e değer katıyoruz. Bodrum’a can veren Akdeniz’in zenginliklerine sahip çıkmamız büyük bir önem taşıyor. İnanışımız ise ‘Denizi sevmeyen, denizi koruyamaz.’ Bu nedenle bu sevgiyi topluma aşılamanın ötesinde gelecek nesillere de aktarılması için hep beraber emek veriyoruz. Yalnızca denizlerimiz için değil kıyılarımız, Bodrum’a renk veren tabiat ve bölge ekonomisi için de birçok özel etkinlikle fayda sağladık” dedi.


The Bodrum Cup bu yıl; 150’den fazla yat, 1.500’ü aşkın denizci, kara etkinliklerinde ise 10 binden fazla katılımcı ile tamamlandı.

Gelecek Yıl Rota İstanbul ve Selanik

Bizim için birçok yeniliklerin de söz konusu olduğu 34’üncü yılda, hayalini kurduğumuz bir ilke imza attık. Bodrum Belediye Meydanı’nda kurduğumuz The Bodrum Cup Yarış Merkezi ve Sanat Alanı’nda özel etkinliklere, sergilere, söyleşilere yer verdik. Katılımcılarımız ve ziyaretçilerimiz kurduğumuz bu özel alanda fiziksel ve dijital sanat eserlerinde maviliklerin ötesini, sunduğu güzellikleri yakından görürken; aynı zamanda festivalimizin bir parçası olan herkes için değerli bir buluşma noktasına da sahip oldular. Bodrum Art Melek, ‘Mavi Rota’da adlı grup sergisiyle, 12 resim, 2 dokuma, 5 heykel, 1 yerleştirme olmak üzere 20 eseri etkinlik alanımıza taşıdı. Özgür Savaş Ecoprint Workshop’ı, Zeynep Homan ‘Tarihin İlk Kitapları ve Sümerliler’ söyleşisi, Gökhan Doğan dijital sergisi ve NFT koleksiyonu, İpek Çankaya ise QR sanat çalışmasıyla misafirlerimizle buluştu. Küratörlüğünü Zerrin Ulusman’ın, görsel yönetmenliğini Mehmet Uyargil’in üstlendiği Yücel Köyağasıoğlu’nun hayatını anlatan bütünsel sergi 6 farklı lokasyonda ve bir belgesel gösterimiyle ziyaretçilerle buluşurken; bu kıymetli belgeselin festivale özel olarak katılımcı ve ziyaretçilerimize gösterimini yine The Bodrum Cup Yarış Merkezi ve Sanat Alanı’nda gerçekleştirdik. Yarış Merkezi’nde ayrıca Bodrum Deniz Müzesi’nin ‘Blue Exile Art Project’ adlı sualtı fotoğraflarından oluşan sergisi de yer aldı. 2016’dan beri olduğu gibi bu sene de Bodrum Engelliler Sağlık Vakfı’yla el ele vererek yarış bayraklarımızı boyadık. Hayaller ve umutlarla boyanan bu bayraklar yarışlarımıza hayat veren yelkenlerimizde dalgalanarak mavilikleri renklendirdi. Sosyal sorumluluk noktasında bir diğer önemli iş birliğimiz ise Emniyet Müdürlüğü ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız ile oldu. İçişleri Bakanlığı tarafından geliştirilen ve kadınların acil durumlarda öncelikli olarak ilgili birimlere ulaşabilmesini sağlayan KADES uygulamasına yönelik farkındalığın gelişmesi için etkinlikler ve çalışmalar gerçekleştirdik. Yarış Merkezi’nde KADES bilgilendirme masası kurduk ve etkinlik alanında yer alan ekranlarda KADES tanıtım filmlerine yer verdik.


Anadolu Sigorta The Bodrum Cup’ı Çok Önemsiyor

The Bodrum Cup’ın Platinium sponsoru olan Anadolu Sigorta etkinliklere adeta çıkarma yaptı.

Anadolu Sigorta Bodrum - Bodrum etabında teknelere Anadolu Sigorta bayrağı çekildi.

Anadolu Sigorta Üst Yönetimi, platinum sponsoru oldukları The Bodrum Cup yelken yarışlarını yakından takip ettiler.

Anadolu Sigorta adına festivale;

1. Genel Müdür Yardımcısı Filiz Tiryakioğlu, Genel Müdür Yardımcıları Kerem Erberk ve Kerem Tokyürek, İletişim Koordinatörü Berna Semiz Ergüntan, Pazarlama ve Kurumsal İletişim Müdürü Elif Banu Kocaoğlu, Batı Anadolu Bölge Müdürü Mustafa Alperdem, Pazarlama ve Kurumsal İletişim Uzmanı Melis Tutan ile katıldı. Anadolu Sigorta ayrıca İstanbul’dan davet ettiği basın mensuplarını festival boyunca Bodrum’da ağırladı. Yarışları ve etkinlikleri yakından takip eden Anadolu Sigorta üst düzey yöneticileri ve davetlileri festivale değer kattı.



Anadolu Sigorta 1. Genel Müdür Yardımcısı Filiz Tiryakioğlu
Filiz Tiryakioğlu | Anadolu Sigorta 1. Genel Müdür Yardımcısı

Anadolu Sigorta 5 Yıldır Sponsor

American Hospital The Bodrum Cup’a bu yıl 5’inci kez sponsor olduklarını belirten Anadolu Sigorta 1. Genel Müdür Yardımcısı Filiz Tiryakioğlu, günümüz dünyasında sürdürülebilirliği artık kimsenin ikinci plana atamayacağını belirterek, “Gerek bireysel gerekse kurumsal bağlamda önem kazanan sürdürülebilirlik konusunda, deniz odaklı ekonomik faaliyetleri tanımlayan mavi ekonominin önemi oldukça büyük. Anadolu Sigorta olarak her adımımızı sürdürülebilirlik bakış açısıyla atıyoruz. Mavi ekonominin ve sürdürülebilirliğin önemine dikkat çekilen American Hospital The Bodrum Cup’ın sponsorları arasında olmaktan mutluluk duyuyoruz” dedi.






Berna Ergüntan | Anadolu Sigorta İletişim Koordinatörü

Farkındalık Yaratıyor

Anadolu Sigorta İletişim Koordinatörü Berna Semiz Ergüntan ise şunları söyledi: “Dünya çapında yelken tutkunlarını Bodrum’da bir araya getiren Akdeniz’in en büyük yelken festivali The Bodrum Cup’ın sponsorları arasında yer almak çok kıymetli. Her yıl binlerce kişiyi ağırlayan organizasyon, değer katan mottolarıyla da önemli bir farkındalık yaratıyor.”







Şampiyon Hızır 1


34’üncü American Hospital The Bodrum Cup’ın şampiyonu üçüncü kez Hızır 1 oldu.


Şampiyona Ersin Tavukçu imzalı özel tasarım ödül takdim edildi. Hızır 1 ayrıca ‘The Challenge’ kategorisinin de galibi olarak Anadolu Sigorta sponsorluğuyla Evren Erol tarafından hazırlanan ödülü kaldırdı. Şampiyonanın Gulet kategorisinde ise kazanan STS Bodrum oldu ve Çağdaş Holding sponsorluğunda Pınar Irmak Çağlar tarafından hazırlanan ödülü aldı. Bu sene üst üste üçüncü şampiyonluğunu kutlayan Hızır 1, bu başarısıyla regatta bayrağının da sahibi oldu.



American Hospital The Bodrum Cup’ın Platinium sponsoru olan Anadolu Sigorta adına törene katılan 1. Genel Müdür Yardımcısı Filiz Tiryakioğlu The Challenge kategorisi birincisi olan Hızır 1 ekibine, İletişim Koordinatörü Berna Semiz Ergüntan ise Cruiser C kategori birincisi Zargana ekibine ödüllerini verdi.



Anadolu Sigorta, “The Challenge” kategorisinde verdiği ödülü heykeltıraş Evren Erol’a özel olarak hazırlattı. Eserlerinde, düş kurmanın arzu edilenin gerçekleşmesinde vazgeçilmez bir güç olduğu düşüncesinden yola çıkan sanatçı ‘İçimizdeki Düş’ adlı eserini denizden ve dalgalardan ilham alarak tasarladı.




  • Yazarın fotoğrafı: Mustafa Küçük
    Mustafa Küçük
  • 9 Kas 2022
  • 1 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 11 Kas 2022

34 yıldır deniz ve yelken tutkunlarını Bodrum’da bir araya getiren ve bu yıl “Maviye Güç Katıyoruz” mottosu ile gerçekleştirilen American Hospital The Bodrum Cup yelken yarışları Athena’nın muhteşem konseriyle sona erdi.


Her yıl denizcilik ve yelken tutkunlarını Bodrum’da bir araya getiren Akdeniz’in en büyük deniz festivali American Hospital The Bodrum Cup, 22 Ekim Cumartesi günü Ağanlar Tersanesi’nde Athena grubunu ağırladı.



7 bin kişinin katıldığı Athena konserinden elde edilen gelirin tamamı Türk Eğitim Vakfı Prof. Dr. Galip İsen Eğitim Bursu Fonu, Bodrum Engelliler Sağlık Vakfı ve Bodrum Deniz Kurtarma Derneği’ne bağışlandı.


Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page