top of page
  • Yazarın fotoğrafı: BODRUMDergi
    BODRUMDergi
  • 18 Ara 2024
  • 1 dakikada okunur
Kaybolmaya yüz tutan mektup geleneği, İstanbul’da anlamlı bir projeyle yeniden canlanıyor. “Konuşan Mektuplar: Ustalardan Gençlere Mesajlar” adlı proje kendi alanlarında usta isimlerin genç nesillere bıraktığı mektuplardan oluşan özel bir sergi ve kitap lansmanı ile İstanbullularla buluştu. 1-15 Ekim tarihleri arasında Liv Hospital Ulus’ta sergilenen mektuplardan oluşacak kitabın satışından elde edilen gelir işitme engelli çocukların eğitimi için kullanılacak.

ree

Ustalar, Hem Yazdı Hem Seslendirdi

“Konuşan Mektuplar: Ustalardan Gençlere Mesajlar” isimli projede sanat, eğitim, akademi ve tıp dünyasından usta isimler, gençlere seslenerek yazdıkları mektuplarla yer alıyor. Mektupları görmek için sergiye gelenler, mektupları sadece görmekle kalmadı aynı zamanda yazarlarının kendi sesinden dinleme fırsatı da buldu.


Geliri İhtiyaç Sahibi Çocuklara

“Konuşan Mektuplar: Ustalardan Gençlere Mesajlar” projesi; Monik İpekel, Seha Dosdoğru, Bülent Ketenci, İstanbul Lale Vakfı, Liv Hospital, Evrim Sanat Galerisi, Doğru Adımlar Danışmanlık, Aydın Boru, Mikado Dijital İletişim Ajansı ve Kültürlü Gençlik Derneği gibi saygın isimler ve kurumlar tarafından destekleniyor. Kitabın satışından elde edilecek tüm gelir, ihtiyacı olan çocuklara yardım amacıyla dernekler aracılığıyla işitme engelli çocukların eğitimi için kullanılacak.


Hayaller Gerçeğe Dönüştü

Amaçlarının ihtiyaç sahibi çocuklara yardım eli uzatmak olduğunu söyleyen Proje Yöneticileri Günsu Saraçoğlu ve Betül Ketenci “Projemizin hayata geçmesinde bize destek olan herkese içtenlikle teşekkür ediyoruz. Bu yolculuk, tam bir yıl önce başladı. Bugün, hayallerimizin gerçeğe dönüşmesine tanıklık etmekten büyük mutluluk duyuyoruz. Projemizde yer alan usta isimler, kaleme aldıkları mektupları seslendirerek bize katkıda bulundu. Kitabımızla daha geniş kitlelere ulaşacak olmanın gururunu taşıyoruz. Geleceğimizin teminatı çocuklarımıza umut dolu mesajlar ileterek bu anlamlı yolculukta ilerlemeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

  • Yazarın fotoğrafı: Oğuz Ateş
    Oğuz Ateş
  • 17 Ara 2024
  • 3 dakikada okunur
Kökeni antik çağa kadar uzanan iç mimarlıkta; ilk dönemler iç mekânlar işlevselliğe dayalı olarak tasarlanırken zamanla estetik ve sembolik değerler ön plana çıkmıştır. 19. yüzyılda sanayi devrimi ile iç mekân tasarımı daha da önem kazanmış, Art Nouveau ve Bauhaus gibi akımlar ise iç mimarlık literatürüne yenilikçi anlayışlar katmıştır. İç mimarlar; bir mekânın fiziksel yapısını, renk paletlerini, malzemeleri ve mobilya düzenlemelerini kullanarak kişilerin ihtiyaçlarına ve mekânın işlevine uygun iç ortamlar oluşturmayı hedefler.

ree

İç mimarlık sadece estetik bir alan değil aynı zamanda yaşam kalitesini artıran bir disiplindir. İyi tasarlanmış iç mekânlar bireylerin ruh sağlığı üzerinde olumlu bir etki oluşturur, iş verimliliğini artırır ve genel yaşam standartlarını yükseltir. Ayrıca mekânların işlevselliği ve konforu bireylerin sosyal etkileşimlerini de olumlu yönde etkileyebilir. Bu nedenle iç mimarlık hizmetleri her bireyin ve işletmenin yaşam alanlarını dönüştürme ve geliştirme fırsatı sunar.


Neden İç Mimarlar ile Çalışılmalı?

İç mimar ile çalışmak daha iyi bir yaşam alanı oluşturmanın anahtarıdır. İç mimarlar size mekân tasarımında günlük yaşamınızı kolaylaştıracak birçok çözüm sunar ve tasarım sürecini hızlandırır. Profesyoneller; projelerin her aşamasında deneyim ve bilgileriyle yönlendirme yaparak zaman kaybını önler. Ayrıca doğru malzeme ve işçilik seçimi sayesinde, uzun vadede enerji tasarrufu sağlanır. Bu da hem çevresel hem de ekonomik açıdan avantaj yaratır. İç mimarlar her müşterinin bireysel ihtiyaçlarına ve yaşam tarzına uygun çözümler sunar. Kullanıcıların isteklerini ve beklentilerini dikkate alarak kişiselleştirilmiş tasarımlar oluşturur. Bu yaklaşım kullanıcıların mekânlarında kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlar ve yaşam alanlarını daha anlamlı kılar. Bir iç mimarla çalışmak size pek çok açıdan avantaj sağlayacaktır. İşte onlardan birkaçı…


Uzmanlık ve Deneyim

Tasarım süreçleri, malzeme seçimi, aydınlatma planlaması ve ergonomi konularında derin bir anlayışa sahip olduklarından, sizlere en iyi çözümleri sunabilir.


Fonksiyonellik ve Estetik Dengesi

Mekânın yalnızca güzel görünmesini değil aynı zamanda işlevsel olmasını da sağlar. Bu denge, kullanıcıların yaşam kalitesini artırır.


Zaman ve Maliyet Tasarrufu

Bir iç mimar ile çalışmak, proje sürecini daha verimli hâle getirecektir. İç mimar, tasarım aşamasında olası sorunları önceden tespit ederek maliyetleri kontrol altında tutabilir, doğru malzeme ve işçilik seçimi sayesinde uzun vadede sizlere tasarruf sağlayabilir.


Kişiye Özel Tasarım

Bir iç mimar, her bireyin zevkine, ihtiyaçlarına ve yaşam tarzına uygun özel tasarımlar oluşturur. Özgün ve işlevsel mekânlar yaratmak için gerekli analizleri yaparak mekânın hem kullanıcılar için anlam kazanmasını sağlar hem de benzersiz bir atmosfer sunar.


Estetik Değerlerin Artması

Mekânların estetik değerlerini artırarak genel yaşam kalitesini yükseltir. Tasarım unsurlarının uyumlu şekilde bir araya getirilmesi, mekânın ruhunu ve karakterini belirler. Estetik açıdan hoş bir ortamda yaşamak bireylerin ruh hâlini ve genel yaşam memnuniyetini olumlu yönde etkiler.


Proje Yönetimi

Tasarım süresinden uygulama aşamasına kadar tüm süreçleri koordine ederek sürecin sorunsuz ilerlemesini sağlar. Bu da zaman kaybını azaltır ve projelerin zamanında tamamlanmasını garanti eder.


Yenilikçi Çözümler

Güncel trendleri ve yeni teknolojileri takip ederek mekânlarda yenilikçi çözümler sunar. Sürdürülebilir tasarım, akıllı ev sistemleri gibi modern uygulamalarla yaşam alanlarının fonksiyonelliğini artırır.


İyi tasarlanmış bir iç mekân potansiyel alıcılar veya kiracılar için cazip hâle gelir böylece mülk sahipleri için uzun vadeli finansal fayda sağlar.


İnsanların mekânla etkileşimi göz önünde bulundurularak tasarım yapılması, ergonomik bir iç mekân yaratmanın temelidir. Kullanıcıların rahat ve konforlu bir şekilde hareket edebilmesi için alanların doğru bir şekilde düzenlenmesi gerekir.


Doğru malzeme kullanımı, mekânın ömrünü uzatırken bakım ve temizlik açısından da avantaj sağlar.


ree

İç mimarların çalışma alanları ve faaliyetleri şöyle özetlenebilir:

1. Konut Tasarımı

İç mimarların en yaygın çalışma alanlarından biri konut tasarımıdır. Daire, villa, çiftlik veya yazlık gibi çeşitli konut türlerinde; oturma, yatak odası, mutfak ve banyo gibi alanların düzenlemesini yapar.


2. Ticari Mekanlar

Ofis, restoran, mağaza ve otel gibi mekânlar, marka kimliğini yansıtan ve müşteri deneyimini artıran tasarımlar gerektirir. Bu tür ticari mekânlarda; verimli çalışma alanları, toplantı odaları, sosyal alanlar, ürün sergileme, müşteri akışının optimize edilmesi, marka estetiğinin yansıtılması, ambiyans yaratma, oturma düzenleri, mutfak alanları, misafir odaları, lobi ve diğer ortak alanların konforlu ve çekici hâle gelmesini sağlar.


3. Kurumsal Tasarım

Kurumsal tasarım; büyük ofis binaları, kurumsal merkezler ve toplantı alanlarını içerir. İç mimarlar bu tür mekânlarda; açık ofis düzenlemeleri, dinlenme alanları, çalışma istasyonları, akustik düzenleme, teknolojik altyapının entegrasyonu, lobi ve giriş alanlarında ilk izlenim için etkileyici tasarım çözümleri gibi düzenlemeler yapar.


4. Kamu Alanları

Okul, hastane, kütüphane ve kültürel merkezler gibi mekânlarda; rahatlık hissi veren işlevsel alanlar, öğrenme deneyimini geliştiren sınıflar, sosyal alanlar, huzurlu okuma ve çalışma alanlarının oluşturulmasını sağlar.


5. Sürdürülebilir Tasarı

Çevre dostu malzemeler ve enerji verimliliği sağlayan tasarım çözümleri ile projeler gerçekleştirir. Doğal ışık, hava akışı ve enerji tasarruflu sistemlerin entegrasyonu, geri dönüştürülmüş veya düşük çevresel etkiye sahip malzemelerin seçimi ile sürdürülebilirliği sağlar.


Kullanıcı odaklı tasarımlar ile iç mekânların dönüştürülmesi; modern yaşamın gereksinimlerine yanıt veren bir alan olmayı sürdürmektedir. Bu nedenle iç mimarlık hem bireyler hem de toplumlar için vazgeçilmezdir. Konutlardan ticari mekânlara, kamu alanlarından sürdürülebilir tasarımlara kadar geniş bir yelpazede hizmet veren iç mimarlar, yaşam alanlarımızı ve iş yerlerimizi dönüştürerek konfor ve estetik sağlar. Kişiye özel çözümler üreterek günlük yaşamımızı daha keyifli hâle getirir. Sonuç olarak iç mimarlarla çalışmak yaşam alanlarının kalitesini ve kullanıcı memnuniyetini artırmanın etkili bir yoludur.

  • Yazarın fotoğrafı: Özge Zeki
    Özge Zeki
  • 16 Ara 2024
  • 6 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 16 Ara 2024

Zeynep Öykü - Ali Öztürk çiftinin pandemi döneminde arpa kolay ulaşamadıkları için başlattıkları serüven, bugün dünya çapında markalaşan ‘Anatolian Harps’ ile devam ediyor. Biz de bu başarı hikâyesini dinlemek ve atölyeyi incelemek için Gölpazarı’ndaydık. Arp sanatçısı Zeynep Öykü, “Anatolian Harps” markasıyla tarihi arpları günümüze kazandırıyor. Kendisiyle sanat yolculuğu ve markası üzerine konuştuk.

Zeynep Öykü arp çalarken
Zeynep Öykü

Çeşitli boylarda arpların sıralandığı bir atölyede karşılıyor bizi Zeynep Öykü. Beline kadar uzun saçları ve özel dikim barok stildeki elbisesiyle bir masal prensesi edasında. Tanışmamızın ardından arpları inceleme fırsatı buluyorum. Büyülü enstrümanın birkaç boyu olduğunu ve üzerlerine kişiye özel resim yapıldığını öğreniyorum sohbetimiz sırasında. Röportajımıza geçmeden önce Zeynep Öykü’nün önceki gece bizim için kendi elleriyle hazırladığı tatlıların bulunduğu masaya yöneliyorum. Sol anahtarı süslü kremalı kurabiyelerim ve kahvemle başlıyorum bu özel yolculuğun hikâyesini dinlemeye.



Zeynep Öykü - Ali Öztürk
Ali Öztürk - Zeynep Öykü

Bilecik’e ne zaman ve nasıl taşındınız?

Zeynep Öykü: Pandemi olunca 2021’in mart ayında karar verdik, nisanda Bilecik’teydik. Nereye gidelim diye düşündük... Herkes gibi sahile mi gitsek dedik ama enstrümanların kuru ortamda yapılması gerekiyordu. İç Anadolu olsun dedik öyle olunca da “Neden Ali’nin memleketi Bilecik olmasın” dedik. Burada yazın en sıcak zamanında bile nem yüzde 40’ın üzerine çıkmıyor, kışın yüzde 6’lara, 5’lere kadar düşüyor.


“Anatolian Harps” projesi hep aklınızda mıydı?

Zeynep Öykü: Burada eğitimler, konserler vermeye başladım. Eğitim verirken en büyük eksiğim öğrencilere arp sağlamaktı. Ülkede hem arp sayısı çok azdı hem de pahalı bir enstrüman olduğu için yurt dışından geldiğinde de daha pahalı oluyordu. Bu, benim açımdan her zaman bir sorundu. Başka enstrüman yapımcılarıyla Türkiye’de arp üretmeyi denedim ama arp öyle farklı ki hiçbir enstrümana benzemiyor. Dolayısıyla iyi eğitim almış bir insan bile eline alıp o arpı yapamıyor. Çok daha farklı bir yapıya sahip. Çok daha büyük bir güç taşıyor arp. Örneğin bir gitarın üzerindeki bütün basıncın, ağırlığın toplamı arpın tek bir telinde yok. Arpın tek bir teli; bir gitarın iki, üç katı basınç taşıyor. Bir arpta herhangi bir telli çalgının basıncından daha fazlası var. Mesela gitardaki basınç 35 kg, kemandaki ortalama basınç 20-30 kg iken arpta bir ton ağırlık var. Dolayısıyla bu farklı bir mühendislik gerektiren bir şey. Türkiye’de yapılamama sebebi bu. Tamir ve bakım ihtiyacımız olduğunda yurt dışından destek alıyorduk.


Bize destek veren ustayla uzun yıllar bir dostluğumuz oldu. Kendisi bana ve Ali’ye belli eğitimler verdi. Arpın tamiri ve bakımını yapıyordu. Pandemideyse ilk kez arpın Türkiye’ye gelmesi çok daha zor hâle geldi. Online ders seçeneği olduğu için ders isteyenlerin sayısı hiç olmadığı kadar arttı. Hem öğrenci talebine yetişemedim hem de arp ihtiyacına cevap veremedim. Bu konuda tamir ve bakım yaptığımız için “Neden arp üretmeyelim” dedik Ali’yle. Zaten Ali’yle tanıştığımızda da yaptığımız ilk şeylerden biri benim ders yaptığım arpı tamir etmek olmuştu. Yazılımcı kendisi aslında. “Yapalım” dedim fakat benim işim vardı, dışarı çıktım. Üç saat sonra eve geldim “Ne yaptın Ali” dedim. Önünde bir dosya açıktı, arp vardı. “3d modelleme öğrendim, sonra da arpı tasarladım” dedi. “Nasıl yani, üç saatte mi öğrendin” dedim. “Evet” dedi. “Hadi yapalım” dedik. Önce evin bir köşesinde atölye kurduk. Pandemi boyunca ABD’deki ustamı görüntülü aradık. Destek oldu ve onun sayesinde ilk arpımızı yaptık. Telleri kopacak diye bekledim ama harika bir ses çıktı. O arp hâlen sağ salim duruyor.


ree

Çok etkileyici peki, sonra nasıl ilerlettiniz arp yapımını?

Zeynep Öykü: Arpta hesabı şaşırırsanız gerçekten bomba gibi patlıyor, öyle bir basınç var. Patlamadan önceki son an, sesin en iyi olduğu an. Dolayısıyla çok iyi bir matematik ve mühendislik zekâsı gerektiriyor. Yazılım mühendisliği Ali’nin asıl işi ama aynı zamanda hobi olarak gitar yapıyor ve profesyonel gitarist. Onun yanımda olması sayesinde yaptık, tek başıma yapamazdım, Ali de tek başına yapamazdı. Bu birliktelik sayesinde yapabildik. Önce kendi öğrencilerimin enstrüman açığını kapattık. Sonra yurt dışından istekler gelmeye başladı, çünkü gerçekten çok kaliteli enstrümanlar üretiyoruz.Özel meslek sırrı olan teknikler var ustamızdan aldığımız.


Dolayısıyla enstrümandan çok gür bir ses çıkıyor. Bizim küçük arpımız neredeyse bir orkestra arpına yakın ses çıkarıyor. Sesi o kadar gür ki ben onunla konser verebiliyorum. Yumuşak ve yuvarlak bir sese sahip. İthal enstrümanlardan daha iyi arp üretiyoruz. Dünya kalitesinde üretim yapıyoruz. Buraya gelip deneyen bir arpist şaşırıyor, “Bu arptan nasıl bu ses çıkıyor” diye. Büyük bir ses farkı var fabrikasyon arplardan. Gerçekten çok az ustanın yaptığı bir üretim kalitesi bu. Sadece arp değil farklı enstrümanlar da üretiyoruz. Ali gitarist olduğu için gitar da üretiyor, perküsyon enstrümanları da. Aslında canımız ne isterse onu üretiyoruz.


Zeynep Öykü - Ali Öztürk - Özge Zeki
Ali Öztürk - Özge Zeki - Zeynep Öykü

Ali Bey, siz nasıl özetliyorsunuz üretim sürecinizi?

Ali Öztürk: Teknoloji sektöründen gelip üretim sektörüne giriş yaptık. Teknoloji sektöründe edindiğim deneyimleri üretime taşıyarak arpın en popüler olduğu 1800’lü yıllardan dünya savaşlarına kadar gelen ve kaybolan teknikleri günümüz teknolojisi ile yeniden canlandırdık. Ülkemizi bu anlamda temsil etmekten de gurur duyuyoruz. Türkiye’yi dünyada arp merkezi hâline getirmek misyonumuz oldu. Tarihi arpları da yeniden ve yeni tekniklerle üretmeye başladık. Buradaki araştırma geliştirme işleri eşsizdir. Uzun araştırmalar, tarihi kaynaklar hatta tablolardan bile faydalanarak artık üretilmeyen barok arpı da müzik camiasına kazandırdık.


Peki, nasıl geri dönüşler aldınız “Anatolian Harps” ile?

Zeynep Öykü: Türk üretimi arp projesi sadece Türkiye’de arp çalmak isteyen kişiler için değil bu enstrümanın uluslararası ve ekonomik bir talebe karşılık vermesi açısından da oldukça önemli. Dünyanın en pahalı enstrümanlarından biri olan arpı; Türkiye’de, tarihi kaybolmuş teknikleri de geri getirerek en yüksek kalitede üretiyoruz ve dünyaya satıyoruz. Ayrıca bu kıymetli enstrümanı yeni başlayacak öğrenciler için de erişilebilir hâle getiriyoruz.


Ekonomik fiyatlı modellerini de araştırma geliştirme (ARGE) yaparak üretiyoruz. Türkiye’yi; arpın hiç tanınmadığı bir ülkeden, dünyanın arp merkezi yapma yönünde bir hayalimiz var. Türkiye’de daha önce olmayan arp gittikçe çok sevilmeye başladı. Talebe karşılık vermekte zorlanıyoruz. Bir eğitimci olarak da arpı tanıtma görevini üstlendim. Gençler arpı çok sevmesine rağmen bir eğitimci olarak bu talebe de karşılık verememeye başladım. Yeni eğitmenler yetiştiriyorum ve Türkiye’nin ilk arp kursunu okul dönemi ile başlattım. Bu şekilde arpı tanıtıp arpa olan ilgiyi arttırmak istiyorum. Arp eğitimini, ulaşılması kolay bir hâle getirdik. Böylece; bir taraftan eğitimciler yetiştirirken diğer taraftan da uygun fiyatlı arplar üreteceğiz.


ree

‘Anatolian Harps’ ile ilgili hedefleriniz nelerdir?

Ali Öztürk: Dünyanın arp merkezi dediğimizde ilk akla gelen Fransa’dır ya da ABD’dir. İşte biz bunların yanında Türkiye’nin yer alması için çalışıyoruz. Dünyanın arp merkezlerinden biri olarak Türkiye’yi haritaya koymak istiyoruz. Eğitim kalitesi, enstrümanların üretilmesi, çalan kişinin fazlalığı açısından arpistlerin görmezden gelemeyeceği bir ülke olmasını arzuluyoruz.


Arpa belirli bir yaşta mı başlamak gerekiyor?

Zeynep Öykü: Konservatuvara öğrenci dokuz yaşında alınıyor.Bizde yedi yaşındaki öğrenciye “Çok küçüksün”, 11 yaşındaki öğrenciye de “Geçirmişsin” derler. Bence bu doğru değil. 12, 13 yaşındaki bir insan nasıl yeni bir şeye başlayamaz? Ben en küçük 5 yaşında başlatıyorum ve en büyük öğrencim 81 yaşında. Her yaştan öğrenci alıyorum hatta genç diyeceğimiz lise çağından daha çok yetişkin öğrencim var. Bizde ne yazık ki bir yaştan sonra zaman geçmiş, geç kalınmış gibi bir düşünce oluyor ve asla başlanmıyor. Ben buna çok karşı çıkıyorum. Mesela ben hep şan dersi almak istiyordum, pandemide almaya başladım. Yıllardır yapmak isterdim. Şimdi konserlerde şan da yapıyorum, şarkı da söyleyebiliyorum. Bundan sonra da bir şeyler yapmak için başka fikirlerim de olacak ve hiçbir zaman geç diye düşünmeyeceğim. Vakit geçiyor ve arkama baktığımda keşke şunu da yapsaydım demeyeceğim bir hayat yaşamak istiyorum.


Siz arpa nasıl başladınız?

Zeynep Öykü: Ben gitar ve piyano çalıyordum ama arp aklımda yoktu en başta. Çünkü görmeniz gerekir arpı, fiziki olarak görüyor olmanız lazım. Resim yapıyordum ve ressam olmak istiyordum. Şimdi arpların üzerine özel resimler yapıyorum. Resim eğitimi için Cambridge’e gitmiştim. Tam ortaokulu bitirdiğim yazdı. Orada bir müzik mağazasında ilk kez arp gördüm. Onu görmüş olmam gerekiyordu yoksa aklıma gelmezdi zaten. Onu gördüğüm anda da çekilmiş gibi hissettim, gittim ve aldım. Bana yurt dışı için verilen paranın neredeyse tamamını o gün harcadım. O arpı alıp getirdim ve kendi kendime çalmaya çalıştım. Daha sonra eğitmen buldum öğrenmek için ve sonra da yurt dışına gitmeye başladım. Sokakta görmesem başlayamazdım.


Daha çok Fransa’ya gidip gelerek öğrendim. Hocam Berlin Filarmoni Orkestrası’nın arpistiydi. Burada istediğim ekipman olmadığı için hep yurt dışında hocalarla çalıştım. Lisans eğitimimi de yurt dışında aldım ama kalmak istemedim gittiğim ülkelerde hiçbir zaman. Her zaman ülkeme geri dönmek istedim ve okulu bitirir bitirmez de koşarak döndüm. Bazı zorluklar yaşayacaksam kendi ülkemin kendi zorluklarını yaşamak ve burada bir şeyler oluşturmaya çalışmak beni daha çok mutlu ediyor.


ree

Replika arp üretimine nasıl başladınız?

Zeynep Öykü: Ben erken dönem müziği uzmanıyım. Dolayısıyla tarihi enstrümanların araştırılması, tarihi müziklerin geri getirilmesi ve doğru kaynaklarla öğrenilmesi benim uzmanlık alanım. Tarihi arpların replikalarını benim için ürettik. Aslında onları satmak için üretmedik ama konserlerde kullandıkça onlara da ilgi arttı. Yurt dışından karşılayamayacağımız hızda talep gelmeye başladı replika arplar için. Dolayısıyla ana işimiz yavaşça buna evrilebilir. Tarihi arplara yöneldik, ilgilisi oldukça fazla. Mesela Almanya’da bir usta var. Siparişin yapılması için iki, üç yıl beklemek gerekiyor.Bizse Ali’nin mühendislik zekâsı sayesinde üretimi hızlandırıyor, modern tekniklerle harmanlıyor, çok daha kısa sürede çok daha iyi bir ürün ortaya çıkarıyoruz.

Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page