top of page
  • Yazarın fotoğrafı: Dt. Ebru Küçük Erşan
    Dt. Ebru Küçük Erşan
  • 29 Eyl
  • 3 dakikada okunur
Diş dolgusu ne kadar dayanır? Yazın implant yaptırmak riskli midir? Kanal tedavisi sonrası diş neden kırılabilir? Estetik gülüş hayali kuranlar nelere dikkat etmeli? Mide yanması dişleri nasıl etkiler? Yüz estetiğinde neden dişler en az cilt kadar önemli? İmplant mı önce gelir, ortodontik tedavi mi? Diş sağlığıyla ilgili aklınızı kurcalayan bu ve benzeri sorulara uzman yanıtlar arıyorsanız, doğru yerdesiniz. Sağlıklı bir gülüş ve bilinçli bir tedavi süreci için bu yazıyı mutlaka okuyun!


ree

Kanal tedavisi yapılan dişler kırılır mı?

Maalesef evet! Kanal tedavisi, dişin içindeki enfeksiyonu temizler ve dişi kurtarır. Ama aynı zamanda diş canlılığını yitirdiği için kırılmaya daha yatkın hâle gelir. Bu yüzden kanal tedavisi sonrası bazen koruyucu bir kaplama yapılmalıdır. Erken müdahale ve doğru koruma, dişinizi kaybetmenizi önler. Kanal tedavisi yapıldıktan sonra kaplama yaptırmayı sakın ihmal etmeyin!


Yazın, sıcak havalarda cerrahi işlem yaptırmak riskli mi? Diş çekimi ya da implant gibi işlemler ertelenmeli mi?

Birçok kişi sıcak havalarda yara iyileşmesinin zor olduğunu düşünüyor. Ama aslında önemli olan havanın sıcaklığı değil, işlem sonrası bakımdır. Doğru bakım yapılırsa yaz-kış fark etmeden iyileşme süreci aynıdır. Ancak, sıcak hava nedeniyle artan terleme ve sıvı kaybı, enfeksiyon riskini artırabileceği için hijyen ve su tüketimi çok daha önemli hâle gelir. Yani sıcak havalar cerrahiye engel değil… ama sizi iyileşme sürecinde daha dikkatli olmaya zorluyor. Doğru bakım = sorunsuz iyileşme!


ree

Estetik bir gülüş mü istiyorsunuz?

O zaman önce diş eti sağlığınıza bakmalısınız. Diş eti çekilmişse, şişmişse ya da kanıyorsa yapılan beyazlatma, dolgu ya da porselen kaplama istediğiniz etkiyi vermez. Hatta daha kötü görünebilir. Sağlıklı diş eti, gülüşünüzün çerçevesidir. Renk uyumu, simetri ve dişin forma oturması önce diş etiyle başlar. Unutmayın, pembe estetik olmadan beyaz estetik olmaz. Önce tedavi, sonra estetik… Sıra budur.


Mide yanmasının dişlerle ilgisi var mı?

Sık sık mide yanması yaşıyorsanız, bu sadece mideyle sınırlı kalmaz… Dişlerinizi de etkiler. Reflü ya da mide asidi, özellikle gece uyurken yemek borusundan yukarı çıkar ve diş minesine zarar verir. Dişlerde aşınma, hassasiyet ve sararma görülür. Bazı hastalar bu durumu fark etmez bile… ‘Dişlerim durduk yere aşınıyor’ der. Ama altta yatan sebep genellikle mide asididir. Diş sağlığı mideyle doğrudan bağlantılıdır. Bu yüzden her reflü hastası, mutlaka bir diş hekimi tarafından da değerlendirilmelidir.


ree

Yüz estetiği yaptıran birçok kişi neden istediği etkiyi tam göremiyor?

Çünkü çoğu zaman en önemli detay gözden kaçıyor… Dişler! Dişler sadece gülüşünüzü değil, yüzünüzün tamamını şekillendirir. Eğer dişleriniz destek kaybederse dudaklarınız ince görünür, çene hattınız belirginliğini yitirir ve yüzünüz yaşlı bir ifadeye bürünür. Ama doğru bir diş estetiğiyle dudaklar daha dolgun, çene daha keskin, gülüşünüz ise yüzünüze gençlik ve canlılık katar. İşte bu yüzden, yüz estetiği planlarken dişler asla ihmal edilmemeli. Unutmayın, mükemmel bir yüz estetiği; cilt, kaslar ve dişlerin uyumuyla olur.


İmplant ve ortodontik tedavi nasıl planlanmalı?

İmplant sabit bir yapıdır, yani yerleştirildikten sonra hareket etmez. Ama ortodontik tedavi, dişleri hareket ettirerek çenede ideal dizilimi sağlar. Bu yüzden genellikle implant, ortodontik tedaviden sonra yapılır. Çünkü tedavi sürecinde eksik dişin olduğu alanda boşluk daraltılabilir ya da yeniden şekillendirilebilir. Ama bazı özel durumlarda, implant planlaması ortodontik tedaviyle birlikte düşünülür. Özellikle boşluk sabitlenmesi ya da çene kapanışı için implanttan destek alınması gerekebilir. Kısacası, her hastanın ihtiyacına göre karar verilir ama çoğu zaman implant, tel tedavisinden sonra planlanır.


ree

Dişe yapılan dolgu ne kadar dayanır?

Diş dolgusu ömürlük bir işlem değildir. Dolgunun tipi, uygulama şekli ve ağız hijyeninize bağlı olarak 5 ila 10 yıl arasında değişebilir. Ama ikinci bir çürük oluşur, dolgunun altına sızıntı yapar ise dolgu zamanla aşınır ya da kenarlarından sızdırır. Bu da dolgunun yenilenmesine neden olur.

  • Yazarın fotoğrafı: Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
    Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
  • 28 Eyl
  • 2 dakikada okunur
Kronik hastalıklar, ölümlerin en az üçte ikisinden sorumlu olup çoğu önlenebilir nedenlerden kaynaklanmaktadır. Türkiye’de 2024 verilerine göre; dolaşım sistemi hastalıkları, kanserler ve solunum sistemi hastalıkları toplam ölümlerin yüzde 67’sini oluşturmuştur. Sağlıksız beslenme, fiziksel hareketsizlik, tütün ve alkol kullanımı gibi önlenebilir risk faktörleri bu tabloya yol açmaktadır. Sağlıklı yaşam alışkanlıklarını benimsemek hem birey hem de toplum için ölüm ve hastalık riskini azaltmanın en etkili yoludur.


ree

Kronik hastalıklar, tıp literatüründe bulaşıcı olmayan hastalıklar olarak da anılır. Kardiovasküler hastalıklar, kanserler, kronik solunum sistemi hastalıkları ve diabetten oluşan 4 ana hastalık grubu, kronik hastalıklardan ölümlerin yüzde 80’inden sorumludur. Kronik hastalıklardan ölümlerin yüzde 73’ü düşük ve orta gelirli ülkelerde gerçekleşiyor.


İnsanoğlu, anne karnına düştüğü andan itibaren karşılaştığı her türlü etkenin oluşturduğu risk ve birikimlerle yaşamını sürdürür. Bu risk ve olumlu ya da olumsuz birikimler her toplumda farklılıklar göstermektedir. Ülkelerin gelişmişlik düzeyi en başta gelen etkendir. Beslenme, eğitim, sağlık hizmetlerine erişim gibi birçok faktör, bireyin elinde olmasa da yaşadığı toplumun genel şartları olarak sağlığını etkilemeye başlar. Yetiştiği ailenin yaşam şartları, ebeveynlerin yaşam tarzı ve çocuklarına kazandırdıkları olumlu ya da olumsuz alışkanlıklar hem beklenen yaşam süresini hem de beklenen sağlıklı yaşam süresini etkilemektedir.


Kronik hastalıklar genellikle ileri yaş grubu hastalıkları olarak bilinse de ileri yaşlara ulaşıncaya kadar olan yaşam tarzımız, kronik hastalıkların gelişimini hazırlamaktadır. Çocuklar, yetişkinler ve yaşlılar; sağlıksız beslenme, fiziksel hareketsizlik, tütün dumanına maruz kalma ve alkol kullanımı gibi nedenlerle kronik hastalıklara yakalanabilirler.


ree

Kronik hastalıkların gelişiminde olası risk faktörlerini 3 gruba ayırabiliriz.


Davranışsal Risk Faktörleri:

Tütün kullanımı (pasif içicilik dahil), aşırı tuz, şeker ve yağ içeren sağlıksız beslenme, alkol kullanımı, yetersiz fiziksel aktivite bu grupta sayılabilir.


Metabolik Risk Faktörleri:

Yüksek kan basıncı, aşırı kilo, yüksek kan şekeri düzeyleri, anormal kan lipidleri davranışsal risk faktörleri sayesinde gelişebilen tablolardır.


Çevresel Risk Faktörleri:

En önemlisi iç ve dış mekân hava kirliliğidir. İskemik kalp hastalığı, kronik obstrüktif akciğer hastalığı ve akciğer kanserine yol açabilir.


ree

Aşağıdaki grafikte Türkiye’de 2023 ve 2024 yıllarındaki ölüm nedenlerinin sıklıkları gösterilmiştir. Dolaşım sistemi hastalıkları 2023 yılında yüzde 33,6 ve 2024 yılında ise yüzde 36 ile en sık ölüm nedenidir. Yukarıda sayılan risk faktörleri dolaşım sistemi sağlığını olumsuz etkileyen en önemli faktörlerdir. İkinci sırada en sık görülen iyi ya da kötü huylu tümörler ile üçüncü sırada en sık görülen solunum sistemi hastalıkları da aynı şekilde ölüm nedenleri arasında önemli bir yer tutar. Bu üç hastalık grubu toplamda 2023 yılında yüzde 61,9 ve 2024 yılında yüzde 67,3 oranında ölüm sebebi olmuştur. Bu sayılar, toplumun nasıl bir risk ile karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Ölümlerin en az üçte ikisinin kronik hastalıklar nedenli olması aslında ölümlerin çoğunun önlenebilir hastalıklardan kaynaklı olarak gerçekleştiğini göstermektedir.


ree

Kronik hastalıklardan korunmak için sağlık bilinci gelişmiş bir toplum olmak ve kronik hastalıklardan korunmaya yönelik yaşam tarzını benimsemek gerekir. Tuz, şeker, yağ, tütün dumanı ve alkolden uzak; fiziksel olarak aktif, sedanter bir yaşam tarzını benimseyen alışkanlıklar kazanılması, kronik hastalıklara karşı bireyi ve toplumu korur.


Kronik hastalıklardan korunamayan kişiler için yaşanabilecek en önemli sorun, yaşam boyu tedavilerinin devam etmesi zorunluluğudur. Diyabet, koroner hastalıklar vb. durumların tedavileri yaşam boyu devam eder ve hem bireye hem de topluma önemli bir tedavi maliyetini de beraberinde getirir. İleri yaşlarda ölüm olmasa bile rehabilitasyon ihtiyacı da oluşacağı için mortalite kadar morbidite de önem kazanır.

  • Yazarın fotoğrafı: Prof. Dr. Mete Güngör
    Prof. Dr. Mete Güngör
  • 27 Eyl
  • 4 dakikada okunur
Menopoz bir son değil, kadın sağlığında yeni bir dönemdir. Doğal bir biyolojik süreç olan menopoz, bazı fiziksel ve duygusal değişiklikleri beraberinde getirebilir. Bu rehberde; belirtilerden nedenlere, tanıdan tedavi seçeneklerine, yaşam tarzı önerilerinden alternatif yaklaşımlara kadar menopoz sürecini anlamanızı ve sağlıklı bir şekilde yönetmenizi sağlayacak tüm bilgileri bulabilirsiniz.

ree

Menopoz, âdet kanamalarının son bulduğu andır. Menopoz yaşı ortalama 48-52 dir. 12 aylık bir âdet görmeme süresinden sonra menopoz tanısı konur. Menopoz, doğal biyolojik bir süreçtir. Bir hastalık değildir. Fakat sonrasında hormon eksikliğine bağlı görülen ateş basması, emosyonel ve fiziksel semptomlar enerjinin düşmesine, motivasyon kaybına ve hayat kalitesinin bozulmasına yol açar. Bu menopoz sonrası dönem için yaşam stili düzenlemelerinden hormonal tedavilere kadar birçok etkili tedavi yöntemi vardır.


SEMPTOMLAR

Menopoza yaklaşırken (premenopozal dönem) geçen aylar ve yıllar içinde görülebilecek semptomlar:


Düzensiz periyodlar: Genellikle âdetler uzun aralıklarla olmaya başlar ve 2-3 ay atlayabilir sonra tekrar düzene girer. Bazen kısa aralıklarla kanamalar olabilir, bazen de kanama miktarlarında artış olabilir. Bu düzensizlikler içinde bazen nadir de olsa gebe kalınabilir.


  • Bu düzensizlikler her kadında farklılık gösterir, bazen de aniden kanamalar kesilebilir.

  • Vajinal kuruluk, cinsel ilişkide acı

  • Ateş basmaları

  • Gece terlemeleri

  • Uyku problemleri

  • Unutkanlık

  • Duygu durumu değişiklikleri

  • Kilo alımı ve metabolizmanın yavaşlaması, göbek çevresinde yağlanma

  • Cilt kuruluğu ve saçların incelmesi

  • Göğüslerin küçülmesi


ree

NEDENLERİ

  • Üreme hormonlarının doğal olarak üretiminin azalması ve durması: 30’lu yaşların sonlarına gelince overler daha az estrojen ve progesteron hormonu üretir ve doğurganlık azalmaya başlar. 40’lı yaşlarda âdet düzenleri uzun veya kısa, yoğun veya az miktarda, sık veya uzun aralıklarla olabilir. Ortalama 50 yaşında overler de yumurta üretimi durur ve âdetler kesilir.

  • Histerektomi: Sadece rahmin çıkartılıp yumurtalıkların yerinde bırakıldığı durumlarda menopoza hemen girilmez. Rahim olmadığı için artık âdet görülmemesine rağmen yumurtalıklar, yumurta ve estrojen/progesteron hormonları üretir. Ancak rahim ile birlikte yumurtalıklarda alınırsa, hasta menopoza girer ve menopozal şikayetler şiddetli olarak ve aniden başlar.

  • Kemoterapi ve Radyoterapi: Kemoterapide kullanılan ilaçlar geçici ve kalıcı olarak yumurtalık fonksiyonlarını bozar. Günümüzde kullanılan kemoterapilerin çoğunda yumurtalık fonksiyonları bir sene içinde büyük oranda geri gelir. Radyoterapi ise over fonksiyonlarını büyük oranda kalıcı olarak ortadan kaldırır.

  • Primer over yetmezliği: Kadınların yaklaşık yüzde 1’i, 40 yaşından önce menopoza girer (erken menopoz). Bu genetik veya otoimmun hastalıklar nedeniyle olabilir ancak çoğunda belli bir neden bulamayız. Bu kadınlarda hormon replasman tedavisi en azından doğal menopoz yaşına kadar kullanılması tavsiye edilir.


ree

KOMPLİKASYONLAR

  • Kardiovasküler hastalıklarda artış: Estrojen düzeyleri düştüğünde kardiovasküler hastalıklar riski erkeklerdeki orana yükselir. Bu nedenle düzenli  egzersiz yapılması, sağlıklı diet programlarının uygulanması ve normal kilonun korunması gerekir.

  • Osteoporoz: Menopoza girildiğinde kemik yoğunluğunda hızlı bir azalma meydana gelir ve bunu izleyen 5 ila 8 yıl içinde osteoporoz ve kırık riski belirgin şekilde artar. Özellikle menopoz dönemine giren kadınlarda; daha önce düzenli fiziksel aktivite yapılmamışsa, sağlıksız bir beslenme geçmişi varsa ve genetik yatkınlık da söz konusuysa, östrojen desteğinin ortadan kalkmasıyla birlikte kemik erimesi süreci hızlanabilir ve daha kısa sürede osteoporoz düzeyine ulaşılabilir.

  • Üriner inkontinans: Menopoz sonrası vajen ve üretra elastikiyetini kaybeder. Sık idrar, yanma hissi, aniden idrar hissi ve kaçırma; gülme, öksürük ve karın içi basıncının arttığı durumlarda idrar kaçırması olur. Ayrıca daha sık idrar yolu enfeksiyonları ve sistit görülür. Kegel egzersizleri ve topikal vajinal estrojenler, inkontinans şikayetlerinin azalmasını sağlar. Hormon replasman tedavisi ve vajinal laser uygulamaları, üriner sistem ve vajinal değişiklikler için etkili bir tedavi olabilir.

  • Cinsel fonksiyonların bozulması: Vajinal kuruluk, kayganlık ve elastikiyeti kaybettirir ve cinsel ilişkide rahatsızlık bazen kanama ve dolayısıyla isteksizlik yaratır. Libido düşer. Bu durum için vajinal lubrikanlar, hyaluronik asit veya estrojen kullanılabilir.

  • Kilo alımı: Menopoz sonrası metabolizma yavaşladığı için çoğu kadında kilo artar. Göbek çevresinde erkeklerdekine benzer yağlanma olur. Bu nedenle mevcut durumu korumak için daha az yemek ve daha çok egzersiz yapmak gerekir.


TANI

Hastanın bulguları, bize menopoza girildiğini anlatır. Menopoz tanısı koymak için genellikle test yapmak gerekmez.


  • Adetlerin 12 ay boyunca kesilmiş olması: Menopozun en önemli belirtisidir.

  • Hastanın şikayetleri: Ateş basması, âdetlerin kesilmesi veya düzensizlik.

  • Hormon testleri: Menopozda FSH ve LH düzeyleri artar ve Estrojen düzeyleri düşer.


TEDAVİ

Menopoz bir hastalık değildir ve bu nedenle medikal bir tedavi gerekmez. Ancak menopoz sonrası ortaya çıkan kronik şikayetlerin  ve sonuçların önlenmesi ve hayat kalitesini korumak için çeşitli tedaviler uygulanır.


  • Hormon replasman tedavisi (HRT): Menopoz sonrası görülen şikayetlerin düzelmesi için en etkili tedavi eksik hormonun yerine konması yani Estrojen tedavisidir. Kişisel ve ailesel hikâyeye göre; düşük doz, kısa süreli tedavi hastayı rahatlatmak için kullanılabilir. Eğer rahim yerinde duruyorsa Estrojen tedavisine progesteron hormonu da eklenmelidir. HRT oral yolla veya  cilt yoluyla alınabilir. Estrojen tedavisi uzun vadede kemik erimesini de önler. Uzun süreli kullanımı meme kanseri riskini düşük bir oranda artırabilir. Hormon tedavisine, sizin için yarar ve zararlarını mutlaka doktorunuzla konuşup başlamalısınız.

  • Vajinal Estrojen: Vajinal kuruluğu azaltmak için vajinal estrojen krem, tablet veya ring şeklinde direkt vajene lokal olarak uygulanabilir. Düşük doz estrojen vajinal dokular tarafından emilir ve kuruluğu, cinsel ilişkideki rahatsızlıkları ve idrar yollarındaki şikayetleri azaltır.

  • Düşük doz antidepresanlar: Selektif serotonin re-uptake inhibitörleri (SSRIs) menopozal ateş basmalarını azaltmak için kullanılabilir. Özellikle estrojen kullanamayan veya kullanmak istemeyen hastalar için ve duygu bozuklukları olan antidepresyona ihtiyaç duyan hastalar için kullanışlıdır.

  • Osteoporozun önlenmesi ve tedavisi: Kalsiyum ve D vitamini kombinasyonları kemik erimesi riskini azaltır. Osteoporoz meydana gelmiş hastalar için de bifosfanatlar gibi kırık riskini azaltan çeşitli ilaçlar vardır.


ree

YAŞAM STİLİ DEĞİŞİKLİKLERİ

Ateş basmalarının önlenmesi:


  • Elbiseleri kat kat giymek

  • Soğuk su içilmesi

  • Birtakım soğutucuların kullanılması


Vajinal şikayetlerin azaltılması:


  • Su bazlı vajinal kayganlaştırıcılar veya bitkisel takviyeler.

  • Seksüel ilişkiye devam etmek vajen kan akımının devamını sağlar.

  • Vajinal Laser uygulamalar.


Uykunun düzenlenmesi:


  • Kafeinli ve alkollü içeceklerden uzak durun.

  • Gün içinde egzersiz.

  • Gevşeme teknikleri:

  • Nefes teknikleri,

  • Masaj,

  • Gevşeme egzersizleri,

  • Pelvik taban kasları egzersizleri: (Kegel) İdrar kaçırma şikayetlerini   azaltabilir.


Diyetin düzenlenmesi:


  • Meyve, sebze ve tam tahıllı besinlerin kullanılması,

  • Doymamış yağların ve şekerin kesilmesi.


Sigaranın kesilmemesi:


Kalp hastalığı, inme, osteoporoz ve kanser ihtimalini artırır.


  • Düzenli fiziksel egzersiz


ree

ALTERNATİF TEDAVİLER

  • Fitoestrojenler: Bu estrojen, bazı doğal besinler içinde bulunurlar. İki tip fitoestrojen vardır; isoflavinler ( soya fasülyesi, nohut, baklagiller içinde bulunur ) ve lignanlar ( keten tohumu, tahıl ve bazı sebze ve meyvelerde bulunur ). Bunlar düşük estrojen etkilidir dolayısıyla yararları ve zararları az olacaktır.

  • Bitkisel hormonlar: Bu hormonlar, bitkilerden elde edilen kimyasal ürünlere benzer hormonlardır. Geleneksel hormon tedavisine üstünlük sağladıkları görülmemiştir.

  • Yoga: Menopozal şikayetleri azalttığını gösteren bir kanıt yoktur ancak bu denge egzersizleri vücutta esnekliği ve koordinasyonu sağladığından düşmeye bağlı kırıkları önleyebilir.

  • Akapunktur: Geçici olarak ateş basmasını azalttığı gösterilmiştir.

  • Hipnoz: Ateş basmasını azaltabilir ve uyku düzenin sağlayabilir.

Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page