top of page

Güncelleme tarihi: 11 Haz 2022

Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mete Güngör, 15 ile 49 yaş arasındaki her 10 kadından birinde görülen, iyi huylu fakat çoğunlukla ağrılı kronik bir hastalık olan Endometriozisin, uzun vadede, nodüllerin oluşmasına ve organların birbirine yapışmasına yol açtığını belirterek, “Endometriozis ayrıca dokulara vermis olduğu hasarlar nedeniyle kısırlığın da başlıca nedenlerinden biridir” dedi.


ree

Kadın Hastalıkları alanında yürüttüğü sosyal sorumluluk projeleri ve Türkiye’de robotik cerrahi ile adından sıkça bahsettiren isimlerin başında hiç kuşkusuz Prof. Dr. Mete Güngör geliyor. Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Başkanı ve aynı zamanda da Acıbadem Maslak Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum, Jinekolojik Onkoloji Uzmanı olan Prof. Güngör, endometriozisin nedenlerini, risk gruplarını, bulgularını ve tedavi yöntemlerini BodrumDergi’ye anlattı...


Endometriozis nedir?

Rahim iç duvarını döşeyen dokunun (endometrium) rahim dışında bulunması durumudur. Bu endometrial dokular, karın zarı üzerinde, fallop tüplerinde, mesane, üreterler, barsaklar üzerinde ve yumurtalıklarda bulunabilir. Nadiren, bu dokular pelvis dışında uzak organlarda da görülebilir. Yumurtalıklardaki endometriozis lezyonlarının neden olduğu kistlere endometrioma veya çikolata kistleri denir. Bu endometriozis dokuları menstrual hormonlardan etkilenmektedir. Dolayısıyla döngüsel olarak büyüyüp kanamaya yol açarlar. Bu kanamalar, bulundukları yerlerde doku reaksiyonlarına, iltihaplara, yapışıklıklara ve kistlere neden olur. Uzun vadede, ağrılı nodüllerin oluşmasına ve organların birbirine yapışmasına yol açar. Endometriozis ayrıca dokulara vermis olduğu hasarlar nedeniyle kısırlığın da başlıca nedenlerinden biridir.


Endometriozis sıklığı


Endometriozis, genç kadınlarda ve üreme çağında (15-49 yaş arası) görülen iyi huylu fakat çoğunlukla ağrılı kronik bir hastalıktır. Günümüzde dünyada yaklaşık 176 milyon ve Türkiye’de 1.5 milyon kadında vardır. Yani üreme çağındaki her 10 kadından biri bu kronik hastalıktan muzdariptir.


Risk grupları


Yakın aile fertlerinde olanlarda, genel popülasyona göre 6 kat daha fazla endometriozis hastalığı görülür. Bu, genetik faktörlerin riski artırdığını düşündürür. İlk adet kanamanın erken yaşta olması (11 yaşından önce), sık (27 günden kısa aralıklarla), fazla ve uzun adet görmek (7 günden uzun), hiç gebe kalmamış ve doğurmamış olmak, yüksek düzeyde estrojene maruz kalmak, normal menstrüel kan akımını bozan yapısal anomalilerin varlığı, yağlı beslenme, fazla et ve kafein tüketimi endometriozis için diğer risk faktörleri olarak kabul edilmektedir. Gebelik, düzenli egzersiz ve geç adet görme endometriozis riskini azaltan faktörlerdir.

Nedenleri


Endometriozisin kesin nedeni hâlâ henüz bilinmemektedir. Olası nedenlerden birisi retrograd kanama dediğimiz endometrial dokunun tüplerden geriye doğru karın boşluğuna akmasıdır. Bu dökülen dokular, bu bölgede karın zarı ve diğer organlara yapışır. Bağışıklık sistemi zayıf olan kadınlarda bu dokular temizlenemez. Genetik yatkınlık diğer önemli nedenlerden birisidir. Bir diğer neden ise normal dokuların hormonlar veya immün faktörler nedeniyle endometriozise (transformasyon) dönüşmesidir. Nadiren bir başka neden ise endometrial dokuların kan veya lenf damarları yoluyla vücudun diğer bölgelerine taşınmasıdır.


Bulguları nelerdir?

Endometriozisin en önemli belirtisi kronik bir ağrıdır. Ağrı esas olarak adet döneminde ve ilişki sırasında görülür. Bir süre sonra adet döneminden bağımsız devamlı bir karın ağrısı olmaya başlar. Jinekolojik muayene sırasında şiddetli ağrı olur. Eğer endometriozis barsakları etkilemişse ağrılı dışkılama ve tıkanıklık meydana gelebilir. Mesaneyi etkilemişse kanlı idrar ve yanma şikayeti olur. Üreme organlarında meydana getirdiği hasarlar nedeniyle kısırlığa yol açabilir. Endometriozisi olan hastaların bir kısmında ise hiç belirti olmayabilir. Şiddetli adet ağrıları ve cinsel ilişkide ağrı çeken kadınların mutlaka doktora başvurmaları gereklidir.


Belirtileri özetlersek;

  • Ağrılı adet görmek (Dismenore)

  • Ağrılı ilişki (Disparoni)

  • Barsak hareketleri ve idrar yaparken ağrı

  • Aşırı kanama

  • Kısırlık

  • Diğer bulgular (kabızlık, şişkinlik, bulantı, yorgunluk hissi).

Bulguların şiddetinin hastalığın yaygınlığı ile korelasyonu gerekmiyor. Bazen hafif endometrioziste şiddetli ağrı olurken, şiddetli ve derin endometrioziste ağrı çok az olabilir.


ree


Erken tanı nasıl konur?


Hastanın, şikayetlerinin ve kişisel hikâyesinin dinlenmesi çok önemlidir. Tanı için öncelikle bu şikayetleri olanlarda endometriozis akla gelmelidir. Daha sonra jinekolojik muayenede ağrı, hassasiyet ve kitle varlığı değerlendirilir. Özellikle transvajinal ultrasonografi ve fizik muayene ile bu bulgular teyid edilir. Ameliyat planlandığında hastanın Pelvik MR’nın yapılması ameliyat sınırlarının belirlenmesi ve hastaya nasıl bir cerrahi gerektiği konusunda bilgi vermek çok önemlidir. Kesin tanı laparoskopi ile çıkartılan dokunun patoloji tarafından incelenmesi sonucu konur.


  • Fizik muayene

  • Ultrason

  • MRI

  • Laparoskopi


Endometriozis hastalığı, miyomlardan sonra kadınlarda en sık görülen iyi huylu bir hastalık olmasına rağmen genelde hafife alınmaktadır. Ne yazık ki bu hastalık kadınlar arasında bilinmemektedir. Birçok kadın regl ağrılarının normal bir durum olduğunu ve bununla yaşamak zorunda olduğunu düşünmektedir. Bugün bile kadınlar kesin bir teşhis konulana kadar 7-11 yıl arasında bu hastalığın belirtilerinden acı çekmektedirler.


Bu hastalık genç kızlarda da görülür ve belirtiler göz ardı edildiği taktirde hastalık karşımıza daha ileri yaşlarda çok daha ilerlemiş, jinekolojik organlara zarar vermiş ve tedavisi daha kompleks bir hâle gelmiş olarak çıkar.


Daha ileri yaşlarda (40-50 yaş arası) ortaya çıkan endometriozis kistlerininde hafife alınmaması gerekir. Yumurtalıklarda meydana gelen bu kistlerin altından kanser çıkabileceği akılda tutulmalı ve bu yaş grubunda bu kistlerin nasıl olsa endometriozistir diye bekletilmeden ameliyat edilip patolojik incelemesinin yapılması gerekir.


Kısırlığa yol açar mı?

Endometriozisin kısırlığa yol açtığı ya da doğurganlıkta düşüşe sebep olduğu hâlen tartışmalı bir konudur. Endometriozis odakları özellikle tüplerde, yumurtalıklarda tıkanıklıklar ve yapışıklıklara yol açabilir ve bu da yumurtalıklardan yumurta salınımını ve transportunu engelleyerek kısırlığa neden olabilir.

Ayrıca endometriozis odaklarından salgılanan bazı maddeler de yumurta ve spermin döllenmesine veya rahim içerisine yerleşmesine engel olabiliyor. Yapılan çalışmalarda kısırlık nedeniyle hekime başvuran kadınlarda yüzde 15-55 oranında endimetriozis olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca endometriozisi olan hastaların 1/3-1/2’sinin gebe kalmakta zorlandığını görüyoruz. Her endometriozis hastalığı kısırlığa yol açmaz. Bazı hastalar kendiliğinden gebe kalabilirken, bazıları ise çeşitli yardımcı tedavi yöntemlerine gereksinim duyabiliyor.


Kansere neden olur mu?

Over kanserinin, endometriozisi olan hastalarda daha sık görüldüğü saptanmıştır. Bazı çalışmalar, endometriozisin riski artırdığını düşündürmektedir. Bu nedenle özellikle ileri yaşta görülen endometriozis düşündüğümüz over kistlerinin çok iyi değerlendirilmesi ve tercihen ameliyatla çıkartılıp patolojik değerlendirilmesinin yapılması tavsiye edilir.


ree


Endometriozisin tedavisi

Hastalığın seviyesine, semptomlara ve çocuk sahibi olmak isteyip istemediğinize göre değişebilir. Endometriozis ilaç tedavisiyle, ameliyatla veya iki yolla birden tedavi edilebilir. Ağrının temel sorun olduğu durumlarda genel olarak önce ilaç tedavisi denenir.


1- İlaç Tedavisi


Non-steroid anti-inflamatuarlar: Sadece ağrıyı azaltır ancak lezyonu ortadan kaldırmaz.

Hormonal tedavi: Endometrial dokunun büyümesini engeller ve yeni implantların ve yapışıklıkların oluşmasını engeller. Ancak endometriozis lezyonlarının ortadan kalkmasını sağlamaz. Kullanıldığı sürede büyük oranda şikayetleri azaltır.

> Doğum kontrol hapları:

> GnRH agonist ve antagonistleri: Estrojen ve progesteron üretimini artıran hormonları (FSH, LH) bloke eder. Bu ilaçlar hastayı menopoza sokar, bu nedenle uzun süre kullanılmaz.

> Progestin tedavisi: (Mirena, Depo-provera, Visanne) Menstrüel kanamayı ve endometrial doku oluşumunu durdurur ve endometriozis şikayetlerini azaltır.

> Aromataz inbitörleri: Vücuttaki estrojen miktarını azaltır.


2-Cerrahi Tedavi


Endometriozisin esas tedavisi cerrahidir ancak her endometriozisi olan hastayı ameliyat etmiyoruz. Ameliyat doğurganlığı arttırmak ve ağrıyı azaltmak için tercih edilebilir. Ameliyat sırasında endometriozis dokuları ortadan kaldırılır. Cerrahi tedavinin tercih edildiği grup özellikle hayat kalitesini bozan şiddetli pelvik ağrısı olan ve ilaç tedavisine cevap vermeyen hastalar, endometriozisi olduğu bilinen, uğraştığı hâlde gebe kalamayan hastalar ve büyük çikolata kistleri olan veya endometriozis olduğu düşünülen şüpheli yumurtalık kistleri olan hastalardır.


Konservatif cerrahi:Bu tür cerrahi tedavide yumurtalık dokusu korunacak şekilde sadece kist çıkartılır ve varsa diğer endometriozis odakları temizlenir ve yapışıklıklar açılarak anatomi restore edilir. Eğer endometriozis varsa ve gebe kalmaya çalışıyorsanız, endometriozis kistlerini ve implantlarını cerrahi olarak temizlemek gebelik şansını artıracaktır. Ayrıca ağrı varsa cerrahi sonrası ağrıda ortadan kalkar. Ancak endometriozis lezyonlarının ve bulguların %10 ile %30 oranında geri dönebileceğini unutmamak lazım.


Bu ameliyatlar, tercihen Laparoskopik olarak yapılmalıdır. Bu yöntemle hastalar küçük deliklerden, üreme organlarına dokunulmadan ve daha yakın bir görüntü altında ameliyat olurlar. Böylece dokular daha az hasar görür ve hastalar daha çabuk iyileşirler. Bu ameliyatların bu konuda tecrübeli hekimler tarafından yapılması, hem hastanın doğurganlık ve hormonal fonksiyonlarının bozulmaması hem de hastalığın tekrarlama olasılığının azalması için çok önemlidir.

Rahim ve yumurtalıkların çıkartılması (Histerektomi ve ooforektomi): Endometriozisin en etkili tedavisidir. Ancak bu tedavide hastayı menopoza sokarız. Hastayı erken menopoza soktuğumuzda hayat kalitesi düşer. Rahmin çıkartılması aşırı kanama ve adet ağrısı bulgularını ortadan kaldırır. En son tercih olarak kullanırız.


Fertilite tedavisi: Eğer endometriozis nedeniyle gebe kalmakta sorun yaşanıyorsa kısırlık tedavisi (ovulasyon indüksiyonu, Tüp bebek tedavileri vb.) gerekebilir. Ancak burada kullanılan ilaçların endometriozisi büyütebileceği unutulmamalıdır.


Her endometriozis kisti operasyon gerektirir mi?


Her gördüğümüz endometriozis kistlerini ameliyat etmiyoruz. Hastanın şikayeti yoksa, kist çok büyük değilse (5 cm’den küçük) ve hasta genç ise bu kistleri bir süre takip edebiliriz. Çünkü bu hastalık %10-%30 oranında tekrarlayabilir. Bu nedenle ameliyat edeceksek önemli bir nedenimiz olmalıdır. Hastaların şiddetli ağrı şikayetleri varsa, tedaviye rağmen gebe kalamamışlarsa ve kistin kanser açısından şüpheli bir görüntüsü varsa o zaman ameliyat gerekir.


Derin endometriozis nedir ve nasıl tedavi edilir ?


Derin endometriozis, peritoneal boşluğun dışına veya pelvik organlara, barsak veya mesane duvarına 5 mm’den fazla girmiş olan endometriotik lezyonlar olarak tanımlanır. Derin endometriozis rahmin arkasında pelvik taban ve sinir yapıları üzerindeyse ağrı yapar. Bu ağrı adet ağrısı, ilişki sırasında ağrı ve bazende kronik pelvik ağrı şeklinde olur. Barsağı etkilemişse kanama, tıkanıklık, kabızlık, gaz şikayetleri, mesaneyi etkilemişse kanlı idrar, yanma, ağrı yapabilir. Yumurtalık ve tüpleri etkilediğinde bu organları kullanılmaz hâle getirip kısırlığa yol açabilir. Bazen bu bölgedeki sinirleri etkiler ve bu sinirlerin gittiği yerlerde (bel ve bacak ağrıları) çok şiddetli ağrılara neden olur.


ree


Derin endometriozisin esas tedavisi cerrahidir. Bu cerrahi, bazen kanser cerrahisi kadar zor ve kompleks olabilir. Derin endometriozisde bu bölgedeki organlar birbirlerine yapışmıştır ve bazen barsak ve idrar yollarında tıkanıklıklara yol açmıştır. Ameliyat esnasında bu yapışıklıkları organlara zarar vermeden açmak, gerektiğinde tıkanıklık oluşmuş olan barsak ve idrar yolu bölümlerini çıkartmak ve tekrar uç uca bağlamak gerekir. Bu esnada hastanın organ fonksiyonlarını korumak için sinirlere zarar vermemek, yumurtalıkları korumak ve sonunda bu bölgeyi gebelik sağlayabilecek şekilde restore etmek gerekir. Bu ameliyatlar, anatomi daha yakından ve daha net görüldüğü için kapalı yöntemlerle laparoskopik veya robotik olarak yapılır. Bu ameliyatların özelliği nedeniyle konunun uzmanları tarafından multidisipliner bir anlayışla yapılması gerekir.


  • Yazarın fotoğrafı: Mustafa Küçük
    Mustafa Küçük
  • 2 Şub 2022
  • 7 dakikada okunur

ree

Adı Cevat Genç... Henüz 40 yaşında... Kuyumun kalbi Kapalıçarşı’da alaylı olarak yetişmiş. Tam 22 yıldır 24 ayar altına hayat veriyor; tasarlıyor, kendi elleriyle üretiyor, ruh katıyor ve sonra da vitrine çıkarıyor. Vitrin dediğimiz de cam vitrin değil Amerika ve Uzak Doğu pazarı...

Kendi gibi 24K altının son ustalarından olan ortağı Uğur Koç ile birlikte 10 yıl önce “Yetenek Okulu” anlamına gelen Cevherun’u kurmuşlar. Kısa sürede ilk 30 ihracatçı arasına girmişler. Şimdilerde ise bambaşka bir heyecan yaşıyorlar. İki elin parmaklarını geçmeyecek kadar az olan 24 ayar saf altın ustası yetiştirmek için kolları sıvamışlar. İstanbul Ticaret Üniversitesi ile imzaladıkları protokolle her ay 32 öğrenciye mesleğin tüm inceliklerini öğretip kendileri gibi yeni ustalar yetiştirecekler.


Kuyumculukta en son parlatma, cilalama işlemi vardır. Biz ürünlerimizde cila kullanmıyoruz. Çünkü bizim ürünümüz, ürünü satın alan kişinin kullanımına bağlı olarak kendi cilasını, kendi patinasını oluşturuyor. Mesela, bir yüzük 3 senede, kullanan kişinin parmağında doğal cilalanmasını tamamlar. Böylece o insandan da artık bir parça taşımış oluyor. Sadece bizim ürettiğimiz bir yüzük değil kullanan insanın da etkileşimi o ürüne geçtiği için çocuklarına, torunlarına seve seve bırakabilecekleri bir ürün hâline geliyor. Her kullananın ruhundan bir parça ona işlemiş oluyor.

ree

Cevherun; 24 ayar saf altını işleyip eşsiz takılara dönüştüren tasarımlara imza atan bir şirket. Kurucuları, kuyumculuk atölyelerinde çalışırken tanışan ve nesli tükenmek üzere olan 24K altın ustalarından Cevat Genç ile Uğur Taş. 10 yıl önce Cevherun’la yola çıkan markanın kurucularından Cevat Genç, bu sayıda BodrumDergi’ye konuk oldu. “Para bizim için ikinci planda” diyen Cevat Genç’in en büyük hayali bir Türk markası olarak Cevherun’u dünyada en çok bilinir markalardan biri hâline getirmek. Cevherun’u 10 yıl gibi kısa bir sürede, ihracatta ilk 30 şirket arasına sokan Cevat Genç; başarı yolculuğunu ve gelecekle ilgili planlarını şöyle anlattı:


ree

17 yaşında 1999 yılında mesleğe adım attım. 22 yıldır kuyum sektöründeyim. Kapalıçarşı’da alaylı olarak yetişen gruptan bir insanım. 10 yıl bir firmada çalıştıktan sonra 2010 yılında ortağım Uğur Taş’la birlikte Cevherun’u kurduk. O da sektörde yaklaşık 25-30 yıllık deneyime sahip bir usta.


ree

Cevher ve Enderun kelimelerini birleştirerek Cevherun’u ortaya çıkardık. Cevher hem mücevher hem de yetenek anlamına geliyor. Enderun’da Osmanlı’da şehzadelerin eğitim gördüğü özel okul. İkisinin birleşiminden Cevherun’u türettik.

11 yıldır da bu sektörde elimizden geldiğince hizmet vermeye, adımızı duyurmaya çalışıyoruz.

24 ayar saf altından, tamamen elde üretim yaparak mücevherleri yapıyoruz. Eski Antik dönem takılarını da günümüze modernize ederek uyarlıyoruz. Bunları üretirken eski tekniklerin bazılarını da kullanıyoruz. Bazen bir yüzüğü tamamlamamız 15-20 günümüzü alabiliyor.


ree

Altının saf hâli olduğu için yumuşak bir maden. Bu nedenle 24 ayar saf altını işlemek ayrı teknikler gerektiriyor. Bugün, “Biz 24 ayardan yüzük yapıyoruz ve bu yüzüklerde; pırlanta, safir, yakut ve zümrüt kullanıyoruz” dediğimizde sektörün içinde yıllarını geçirmiş insanlar bile bize inanmıyorlar. Diyorlar ki “Mümkün değil. 24 ayardan yüzük mü olur?” Ama biz Cevherun olarak 11 yıldır sırf 24 ayar altın ve değerli taşları kullanarak mücevher üretiyoruz.


ree

24 ayarın kendine has bir rengi var. Saf bir maden… Bu renkle uyuşabilecek ve güzelliğine inandığımız bütün materyalleri kullanıyoruz. Bunun çok değerli olması gerekmiyor. Daha önce müşterilerimizin siparişleri doğrultusunda, kendilerine ait manevi değeri olan materyalleri getirdiler. Demir olan da vardı ahşap olan da. Bunlarla müşterimize özel tasarımlar yapıp kendilerine teslim ettik. Çok memnun kaldılar.


24 ayarı işlemek biraz farklı ve bunun ustaları gerçekten az. Bu nedenle yerli büyük firmalar 24 ayar üretimine müdahil olmadılar. Biz iki ortak 24K altın işleme alanında az sayıdaki ustalardan ikisiyiz. Bu da bizim avantajımız oldu. Büyük firmalarla rekabet etmek zorunda kalmadık. Bizim en büyük sermayemiz ustalığımız ve emeğimiz. Biz firma olarak kendi kalitemize güveniyoruz. Kendi çizgimizi belirledik ve o alanda yürüyoruz. Biz 24 ayar konusunda yeterli bilgi ve birikime sahip olup, gerekli taşları gerekli yerine koyduğumuz için kısa sürede ciddi bir yol aldığımızı düşünüyorum.

Kullandığımız ana madde zaten çok değerli. 24 ayar saf altın. Buna yakışabilecek, tasarladığımız ürünü bir adım yukarıya taşıyabilecek her türlü taşı, nesneyi kullanabiliyoruz. Sektörde bilinirlik açısından zümrüt, safir ve yakut önde geldiği için bunlara biz de değer veriyoruz. O taşları da seçerken özellikle ben çok hassas davranıyorum. Kendi beğenmediğim ya da inanmadığım hiçbir taşı ya da ürünü bitirip vitrine koydurmuyorum. Bazen 20 gün uğraşıp bir ürün bitiriyoruz ama finalde Uğur Bey’le oturup bakıyoruz. “Vitrinimize yakışmaz” dediklerimizi komple bozup yeniden başlıyoruz...

Yaşadığımız şehir olan İstanbul bizim için başlı başına ilham kaynağı. Binlerce yıl burada pekçok medeniyet yaşamış. Bizim atölyemiz Kapalıçarşı’nın hemen dibinde. Tamamıyla tarihi mekân ve dokuyu yaşıyoruz. Antik dönem takıları yaptığımız için, yolda yürürken gördüğümüz bir taş bile bize ilham kaynağı olabiliyor. Bunun dışında da eski mücevher katalog koleksiyonumuz var. Buralardan esinleniyoruz. Bazen müzede orijinalleri olan ürünleri günümüze modernize edip kullanılabilir hâle getiriyoruz. Bunları 24 ayar altınla ustalarımızla işleyip modernize edip tekrar gün yüzüne çıkarıyoruz.

Ürün skalamızda çok geniş bir yelpazemiz var. Yaklaşık bin farklı çeşit ürünümüz bulunuyor. Bunlar 150 Dolar’dan başlayıp 150 bin dolara çıkan ürünler. Fiyat skalamız da çok geniş. Her kesime hitap edebilecek bir fiyat skalamız var. Ağırlıklı olarak 40 yaş üstü kadın kesim özellikle bizim ürünlerimizi tercih ediyor. Ama Uzak Doğu’da daha genç bir müşteriye portföyüne sahibiz.

Son dönemlerde en çok satan ürünlerimizden biri Afrika Güneşi. Özel teknikle ürettiğimiz bir ürünümüz. Üretimi çok dikkat ve ince bir işçilik gerektiriyor. Afrika Güneşi’nde çok ciddi talep görüyoruz.


Topraktan çıkmış dümdüz bir altını alıp sizin kafanızda uyarladığınız, tasarladığınız bir şekle dönüştürüyorsunuz. Finalde o kafanızdaki tasarımı canlı olarak önünüzde görünce apayrı bir haz veriyor. Hoşunuza gidiyor. Bir yerden sonra bunu insanlarla paylaşırken bile bir kıskançlık oluşuyor. Çok sevdiğim birkaç tasarımım oldu. Birini eski çalıştığım firmada Coca Cola’nın ortağına satmıştım. Cevherun’un koleksiyonu içinde benim için çok özel olan tasarımlarım var. Onlara müşteri çıktığında işin açıkçası satmamak için nazlanıyorum. Çünkü bizim için her ürün çocuğumuz gibi. Onları çok seviyoruz. Dönem dönem çıkarıp ürünlerimizi kontrol ederiz ne durumdalar diye.


Gerçekten farklı ve özel bir ürün almak istiyorsanız, sanat ve zanaatı seviyorsanız, tamamen elde üretilen bir mücevher sahibi olmak istiyorsanız ve en önemlisi ilerde çocuklarınıza kuşaktan kuşağa aktarılacak bir miras bırakmak istiyorsanız bizi tercih edebilirsiniz.


Kuyumculukta en son parlatma, cilalama işlemi vardır. Biz ürünlerimizde cila kullanmıyoruz. Çünkü bizim ürünümüz, ürünü satın alan kişinin kullanımına bağlı olarak kendi cilasını, kendi patinasını oluşturuyor. Mesela, bir yüzük 3 senede, kullanan kişinin parmağında doğal cilalanmasını tamamlar. Böylece o insandan da artık bir parça taşımış oluyor. Sadece bizim ürettiğimiz bir yüzük değil kullanan insanın da etkileşimi o ürüne geçtiği için çocuklarına, torunlarına seve seve bırakabilecekleri bir ürün haline geliyor. Her kullananın ruhundan bir parça ona işlemiş oluyor.


Firma olarak bizden ürün alan herkese şunu söylüyoruz: ‘Seve seve, güle güle kullanın. Allah sattırmasın. Ama olur da satmanız gereken bir durum olursa öncelikle bizimle irtibata geçin.’ Biz her zaman ürünümüzün arkasındayız. Öyle bir durumda da biz müşterilerimizi mümkün olduğunca zarara uğratmadan yardımcı olmaya çalışıyoruz. Tabii ki bir işçilik farkı olduğu için belli oranda kayıplar mutlaka oluyor.


Tasarımları, firma ortakları olarak Uğur Bey ve ben yapıyoruz. Müşterilerimizle sohbet ettikten sonra onların karakterlerine uygun tasarımları koleksiyonumuzdan çıkarıp sunuyoruz. Bazen müşteri direkt talebini söylüyor. Kişiye özel tasarımlar da yapıyoruz. O tasarımlar tamamen o kişiye özel oluyor. Kesinlikle daha sonra bunu bir başka müşteriye üretmiyoruz.


Hedef Çin Pazarı

Anı yaşamayı tercih eden bir firmayız. Hedeflerimizi daha çok yapmak istediklerimiz üzerine kuruyoruz. Bir firmanın ayakta kalabilmesi için satış, ticari tarafı mutlaka gerekiyor ama biz onu ikinci planda tutuyoruz. Rakamlar bizde kalitemizden ve işimizin gerektirdiğinden daha sonra geliyor. Çok samimi söylüyorum, önümüzdeki yıl için bile bir hedef ciromuz yok.


ree

Biz Cevherun olarak ihracat odaklı çalışan bir firmayız. Hong Kong ve New York ofislerimiz bulunuyor. Ağırlıklı olarak Amerika ve Uzakdoğu’ya ihracat yapıyoruz. İhracat sıralamasında da ilk 30’da bir firmayız. Öncelikle işimizi çok seviyoruz. Yaptığımız işe inanıyoruz ve güveniyoruz. Tabii ki ticari döngü olması lazım ama bizim için öncelik işimizin kalitesi ve markamızın ismi. Para kazanmaktan ziyade kalitemizi bozmadan, üretimimizi aynı şekilde devam ettirip bütün çalıştığımız müşterilerimize, girdiğimiz pazarlarda kalitemizi ve karakterimizi öne çıkarmak istiyoruz. Bunun doğrultusunda da bunu anlayan insanlardan ciddi talep görüyoruz.


Böylelikle 10 yıl gibi kısa bir sürede ciddi pazarlara ulaştık. Ciddi yatırımlar yaptık. Kendimizi daha yolun çok başında görüyoruz. Markamızı duyurup, dünyada Türk markasını öne çıkarmak için atabileceğimiz daha çok adım var. Her geçen gün kendimizi geliştirip, ekibimize yeni arkadaşlar katıp bu yolda yürümek için çalışmalar yapıyoruz.


ree

Amerika’da 5 yıldır bir televizyon kanalından satış ağımız var. Oradan satışımız devam ediyor. Şu an e-ticaret sitemizde aktif satışlarımız yapılıyor. Amerika’dan, Uzakdoğu’ya kadar müşterilerimiz bize ulaşıp ürünler satın alıyor ve siparişler veriyor. Orada da geri dönüşler çok iyi. Sosyal medya üzerinden reklamlarımızı yapmaya, markamızı duyurmaya devam ediyoruz.


Kısa vadede pandeminin bir an önce bitip bütün dünyada seyahat kısıtlamalarının kaldırılmasını bekliyoruz. Çünkü yurt dışındaki ofislerimize gidemiyoruz. Yurt dışında ciddi bir pazarımız var. Oradaki sektörel fuarlara katılamıyoruz. Müşterilerimizle yüz yüze gelemiyoruz.


Çin’de bir ofis açmayı planlıyoruz. Çin’in içinde daha aktif olmayı planlıyoruz. Amerika’da yine showroom tarzında bir yer düşünüyoruz. Bunlar önümüzdeki 1 yıllık dilimde hayata geçirmeyi düşündüğümüz planlarımız. Eğitim programımızı çok hızlı bir şekilde hayata geçirip, sektörün açığını buradan eğitilen arkadaşlarla bir nebze olsun kapatmak istiyoruz.

Sektöre Yeni Ustalar Geliyor

ree

Kuyum sektörüne kalifiye eleman yetiştirmek amacıyla Cevherun Kuyumculuk ile İstanbul Ticaret Üniversitesi arasında “Sertifika Programı” iş birliği anlaşması imzalandı. Üniversitenin Sütlüce Yerleşkesi’nde gerçekleştirilen imza törenine, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Abdül Halim Zaim ile Cevherun Kuyumculuk Kurucusu Cevat Genç katıldı. Prof. Dr. Abdül Halim Zaim, bu iş birliği ile dünya çapında markalaşmaya katkı sağlayarak sektöre de yetişmiş eleman kazandıracaklarını söyledi. Cevat Genç ise ‘yetenek okulu’ anlamına da gelen markalarının nesli tükenmekte olan 24 ayar altın işleme ustaları yetiştireceğini belirterek şunları söyledi:

“Biz burada bir farkındalık yaratmak istiyoruz. İsmimizin hakkını vermeye geldik. Cevherun’u ‘Yetenek Okulu’ olarak görüyoruz. Bu işi ileri taşıyacak, bu işe gerçekten gönül vermiş insanları eğitmek, bütün bilgi ve birikimlerimizi onlara aktarmak istiyoruz. Bu anlamda da bir sertifika programı başlattık. 1 aylık eğitimi tamamlayan öğrencilerimize İstanbul Ticaret Üniversitesi ve Cevherun Mücevherat olarak ortak bir sertifika vereceğiz. Böylelikle bu mesleği gelecekte birilerinin devam ettirmesini sağlamayı hedefliyoruz. Bunun için ciddi yatırımlar yaptık. Önümüzdeki süreçte ilk eğitim sınıfımızı açıp hayırlısıyla eğitim vermeye başlayacağız. Bu eğitim için özel bir yer tahsis ettik. Tamamen üretim odaklı ve tezgâhta öğrenilmesi gereken bir iş olduğu için bizim kendi yerimizde olacak. Bu işi normal tezgâhımızda çalışan ustamız gelip öğretiyor gibi değil, bütün formasyonları tam olan profesyonellerle yapacağız.

Sektörde şu an ciddi bir personel eksikliği olduğunu bildiğimiz için eğitimin hızlı olmasını hedefledik. Eğitim alacak insanları çok sıkmadan, onları bir an önce sahaya geri sürmek adına haftada 3 gün olmak kaydıyla bir aylık eğitim programı hazırladık. Bu eğitimi şu şekilde düşünebilirsiniz; ehliyet kursuna gittiğinizde arabayı nasıl kullanacağınızı teorik olarak öğretiyorlar ama siz kullanarak sürücülüğünüzü geliştiriyorsunuz. Bir aylık eğitimimizin sonunda buradan ayrılacak arkadaşlarımız, tezgâhta üretim anlamında bütün bilgilere sahip olabilecekler. Daha sonrasında kendileri üstüne koyarak gelişim sağlayabilecekleri bir eğitim yapacağız. Bu dersler için iki sınıf ayırdık. Eğitimin kalitesini yüksek tutmak için sınıflarımız maksimum 8 kişilik olacak. Şu anda ciddi bir talep var. Ayda 32 kişiye eğitim verebileceğiz. Pandeminin koşullarının iyleşmesiyle birlikte yurt dışından da bu eğitimlere katılım bekliyoruz.”


Cevherun; 24 ayar altın takı devrine geçişi temsil ediyor

ree

Geçmişin simgeleri olan özel an koleksiyonları, Cevherun tarafından tespit ediliyor ve değerlendiriliyor. Bu bir anı, bir söz, bir armağan veya bir zamanlar nerede olduğumuz ile nereye gideceğimiz arasında bir köprü olabilir. Mücevher bize kim olduğumuzu, hikâyemizi, geçmişimize ve kişiliğimize göz atan bir haberciyi temsil eder. Hayatlarımız tesadüfi değildir, takıları da sadece kendimizi süslemek için seçmeyiz. 24 ayar altın takı, bu ruhu her benzersiz tasarım için size öğretmeyi vaad ediyor.

  • Yazarın fotoğrafı: Mustafa Küçük
    Mustafa Küçük
  • 2 Şub 2022
  • 5 dakikada okunur

Sahra 10 yaşında… İstanbul, Özel Burçak Eyüboğlu Ortaokulu 5. sınıfta okuyor. Tatillerde annesi Yasemin Hanım’la birlikte soluğu Bodrum’daki evlerinde alıyor. Uzun zamandır bir köpek sahiplenmek istiyormuş ama bir türlü o isteğine kavuşamamış. Pandemi sürecinde; bir gün annesiyle sadece fikir edinmek için köpeklere bakmaya gitmişler. Ve o gün, 8 Kasım 2020’de tanışmışlar. Aslında Poodle cinsi bir köpeği sahiplenmeye karar vermiş ama o gün Morkie cinsi henüz 2.5 aylık yavru köpeği görünce, “İşte bu, Bingo” demiş ve adını da Bingo koymuş. O günden sonra da en iyi arkadaşı Bingo olmuş.



ree


Bingo’yla ilk karşılaşmanız nasıl oldu?


Sahra: Bir sürü köpek ve kedi vardı orada ama onunla aramızda çok özel bir iletişim kurduk. Bingo, benimle ilgilenmeye çalıştı. Ama bir yandan da ürkek davranıyordu. Daha önce ne yaşadı bilemiyoruz. İlk kucağıma aldığımda korkuyordu ama buna rağmen kafasını bana dayadı ve sakinleşti. O an kendimi çok mutlu hissettim. İlk defa bir hayvanım olacaktı. O yüzden çok başka duygular hissediyordum. İlk günümüz çok güzel geçti.


İsmini nasıl koydunuz?


Sahra: Köpek sahiplenmeye karar verdiğimizde annemle isim konusunda çok düşündük. Bir sürü isim üstünde durduk… Fakat köpek sahiplenmek için gittiğimiz gün, onu ilk görüp kucağıma aldığımda, “Anne işte bu… Bingo” dedim. İsmini de böyle koydum.


ree

Neden bir evcil hayvan sahiplenmek istediniz?


Sahra: Aslında bütün hayvanları çok seviyorum. Neredeyse bütün arkadaşlarımın bir evcil hayvanı vardı. Ben de çok istiyordum ama sadece benim istememle olmuyor, annemin de buna onay vermesi gerekiyordu.


Karar vermeden önce, evde bir hayvanla yaşamanın nasıl bir şey olduğuna dair bir fikriniz var mıydı?


Sahra: Aslında hiçbir fikrim yoktu. Bir köpeği sahiplenmek istiyordum. Bu içten gelen bir duyguydu ve ben de bu duygu-mun peşinden gittim.


ree
Bingo’nun aileye katılmasından sonra hayatınız nasıl değişti?

Sahra: İlk eve geldiğimizde çok korkuyordu. Sahiplendiğimiz yerden bize, “İlk iki hafta büyük bir kafese koyun, aksi taktirde her yere tuvaletini yapabilir” dediler. O yüzden ilk iki hafta kafese koyduk. Yatağını, kafesini, mama ve su kaplarını da kafese yerleştirdik. Kafese girer germez yatağına gidip oturdu. Çok ürkekti. İkinci günden itibaren bize alışmaya başladı. Sonrasında da normalleşti.


Bir yavru köpeğin tuvalet eğitimi alması ne kadar sürüyor?


Sahra: Köpekten köpeğe değişebiliyor. Bingo’nun tuvalet eğitimi 2 ay sürdü. Biraz uğraştırdı bizi.


Geriye dönüp baktığınızda o günkü verdiğiniz kararı bugün nasıl değerlendiriyorsunuz?


Sahra: Tabii ki verdiğim kararın arkasındayım. Pişman değilim, çok mutluyum. Hatta şartlar uygun olsa yeni bir hayvanı daha sahiplenmek isterim.


Köpek sahiplenmek için nasıl karar verdiniz?

ree

Yasemin: Pandemi süresince evdeydik ve yalnızdık. Okul online olduğu için yapacak çok fazla bir şey, gidecek pek fazla bir yer yoktu. Hazır yalnızız ve evcil hayvanla ilgilenebilecek zamanımız da olduğu için dedik ki “Şu anda tam zamanı…” Bingo’yu sahiplendiğimiz gün, ben sadece “Bir bakalım, bir fikir edinelim, iyice bir düşünelim” diye yola çıkmıştım. Sonuç itibarıyla bir canlıyı daha hayatımıza dahil edecektik ve bu o kadar kolay verilebilecek bir karar değildi. Bir tanıdığımızın tavsiyesiyle köpek sahiplendiren bir yere gittik. Orada köpek ve kediler vardı. Bakacağız diye gittik fakat Sahra, Bingo’yu gördüğü gibi “Anne, işte bu” dedi. Kucağına almak için izin istedi ve sonra kucağına aldı. O an karar vermişti. Aslında başka bir cins köpek istiyordu ama o an fikrini değiştirdi.


Evcil hayvan almaya karar verdiğinizde yaşamınızda ve evinizde ne tür değişiklikler oldu?


Yasemin: Bu kararı verirken, şunu iyi biliyorduk, hayatımız eskisi gibi olmayacaktı. Hayatımızda nelerden fedakârlık yapacağız, bunları düşündük. Benim çok sık yurt içi ve yurt dışı iş seyahatlerim oluyordu. Sahra’yı da beraberimde götürüyordum. Okuldan birkaç gün izin alıp birlikte gidiyorduk. Ayrıca her yıl Avustralya’ya gidiyorduk Sahra’nın babası ve kardeşlerini görmeye… Onlar buraya geliyordu. Bunun dışında yaz tatili için bir yerlere gidiyorduk. Pandemiden sonra durumlar çok değişti… Evcil hayvan almaya karar verirken dedik ki “Bütün bunların hepsini unutacağız.”


Sonuçta bu bir eşya değil. Her yere emanet de edemeyiz. Otele bırakmak mümkün ama yine de bir sürü problem yaşanabiliyor. Çok kolay bir durum değil.


“Bunlardan vazgeçebilecek miyiz” diye sordum. Sahra’nın cevabı “evet” oldu. Dedim ki “Yemesi ve eğitimiyle sen ilgileneceksin. Tabii ki ben de sana destek olacağım.” Sahra tüm bunları kabul etti. Sonrasında internetten araştırma yaptı. Nasıl eğitilir, tuvalet eğitimi nasıl verilir gibi…


Çok uzun bir süre düşündük. Sonuçta evlat ediniyorsunuz ve karar verdikten sonra bunun dönüşü yok. Sahra’nın “İşte bu… Bingo” demesinden sonra ben de “Bu kadar insan bunu becerebiliyorsa biz de yapabiliriz” dedim ve Bingo’lu günlerimiz başladı.


Eve geldikten sonra sizin hayatınız nasıl değişti?


Yasemin: Tuvalet eğitimi olana kadar evdeki halılar kalktı. Henüz bir bebek, ne zaman nereye ne yapacağını o da bilmiyor, biz de. İlk başta tuvaletini pede yapmayı öğrensin diye iki hafta büyük bir kafeste kaldı. Nitekim de öğrendi. Sonrasında kafes dışına çıkınca kimi zaman pede tutturdu kimi zaman tutturamadı. O dönemde bir halı gitti. Evin düzeni tamamen değişti. Ortada halılar yok, bazı yerlere bariyer yaptık. Pandemi kısıtlamaları bittikten sonra ben işe Sahra da okula gitmeye başlayınca yani hayat normalleşince Bingo evde yalnız kalmak zorunda. Sahiplendiğimizin ikinci gününden itibaren buna alışsın diye ara ara bahçeye çıkıp onu evde yalnız bıraktık. Yalnız bırakırken yemeğini, suyunu, oyuncağını hazırlıyorduk. Beyefendinin iki yatağı var. Biri bizim yatak odamızda biri de koridorda üşümesin diye… Benim düzenim gitti artık Bingo’ya odaklı bir düzenimiz var.


Birlikte uyumaya izin var mı?


Sahra: Her zaman yok. Çarşaflar değişeceği zaman üçümüz birlikte yatak keyfi yapıyoruz.


Dışardayken Bingo’yu düşünüyor musunuz? Eve gelince sizi nasıl karşılıyor?



ree

Sahra: Okuldayken aklımın bir köşesinde hep Bingo var. Eve yaklaşırken heyecanlanıyorum. Kapıyı açınca beni iki ayak üstünde karşılıyor. Bacağıma sarılıyor, gel diyor. Hemen yanıma yatıyor sev beni diyor. Yalıyor…


En belirgin özellikleri nedir?


Sahra: Bizi çok seviyor. Bir de sürekli yalıyor… “Dur”, “Bekle” ve “Hayır” komutunu biliyor. Diğer komutları öğretmedik.


Bir şey isteyeceği zaman bunu size nasıl anlatıyor?


Yasemin: Gece bazen susuyor. Köpeklerin çok geç saatlerde su içmemesi lazım çünkü tuvaletle ilgili sürprizler yapabiliyorlar. Gidip su kabına patisiyle vurup ses çıkarıyor. Biz de az da olsa veriyoruz. Susuzluğunu gideriyoruz. O zaman uyuyor.


Bingo’nun türünün özellikleri nedir?


Yasemin: Muhteşem. Morkie bir evde bakılabilecek en rahat köpek cinslerinden biri. Kesinlik tavsiye ediyorum. Çok uyumlu, alerjik değil, tüy dökmüyor, komuttan anlıyor, şımarık değil ve eğitilmesi inanılmaz kolay. Tüyleriyle birlikte 2.5 kilo ve bundan daha fazla büyümüyor. Bir kedi kadar. Çok tatlı ve uysal. Hep beni sevin istiyor. Hayır dediğimizde sınırlarını biliyor. Gelip ayağımızın dibinde yatıyor. Evimizin neşesi oldu. Dışarı çıkmaya başladığından beri tuvaletini dışarıda yapıyor.


Bu yaşta bir canlının sana muhtaç olması senin hayata bakışını nasıl değiştirdi?


Sahra: Bingo’yla olan ilişkim sayesinde empati kurabiliyorum.


Bir evcil hayvanın aylık masrafı nedir?


Yasemin: 4.5 aylığa kadar çok sık aşısı var. Toplamda 10’a yakın aşı oldu. O dönem masraflı. İlk dönemde, yatağı, maması, oyuncağı vb. Ondan sonra çok fazla veterinerlik bir işi yok. Sadece bir maması var. O da aylık 300-400 liralık kadar bir masrafı var. Köpek sağlığı açısından sadece hazır mama ve ödül maması vermek gerekiyor. O mamaların içinde köpeklerin ihtiyacı olan her türlü vitamin ve mineraller mevcut.


Evcil hayvan sahiplenmek isteyenlere bir mesaj vermek ister misin?


Sahra: Kesinlikle bir köpek sahibi olmalarını tavsiye ediyorum. Ama bir evcil hayvanı sahiplendiklerinde hayatlarında belli fedakârlıklar yapacaklarını bilmeliler. Mesela biz eskiye göre çok fazla seyahat edemiyoruz. Tatile gidemiyoruz. Çünkü otellerin büyük bölümü evcil hayvan kabul etmiyor.




Yasemin: Bir hayvan sahiplenmeden önce çok iyi düşünmek lazım. Bir evlat ediniyorlar. Bir canlı sahipleniyorlar. Çocuk doğurmak gibi bir şey. Sıkılınca bırakmak, yaramazlık yaptığında sokağa atmak mümkün değil. Çok iyi düşünülüp verilmesi gereken bir karar. Bir hayvana yapılabilecek en büyük kötülük onu bir aile ortamına alıştırıp sonra da sokağa bırakmaktır.

Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page