top of page
  • Yazarın fotoğrafı: Özge Zeki
    Özge Zeki
  • 22 May 2024
  • 3 dakikada okunur
Polisiye-suç romanı kategorisinin öne çıkan romanı Kaderin Kırmızı İpi, zengin kurgu ağıyla akıcı bir üsluba sahip. Kitabın yazarı Yasemin Candemir’le eserin çıkış noktasını ve sürprizli kurgusunu konuştuk.

Kaderin Kırmızı İpi
Kaderin Kırmızı İpi

Türk bir yazarın kaleminden çıkan ama karakterleri ve olayın geçtiği yerler nedeniyle uluslararası kimlik kazanan kitap; kendinden emin, inanılmaz sürükleyici, zekice kurgulanmış ve belli ki titiz araştırmalar sonucu kaleme alınmış. Ayrıca karakter derinliği konusunda da çok zengin. Hem hikâyenin temposuna ve şaşırtmacalarına hem de ana karakterlerin arasındaki gerçekçi, heyecan veren ilişki şaşırtıyor. Yasemin Candemir, çaprazlama olarak yaşadığımız tüm hikâyelerin, rastgele zaferlerin tesadüfi değil doğduğumuzda takılı olan görünmez kırmızı ipliklerin eseri olduğunu kanıtlarcasına, her anını nefes nefese okuyacağınız bir kurguyla çıkıyor okurun karşısına. Kitabı polisiye dünyasında hak ettiği yere getirecek olan ise yazarın dahice bir kurguyla geçmişte çözülmemiş olayları yeniden ortaya çıkarması, cinayetleri, ölümcül kazaları, kayıp insanları ve birçok sır saklayan karakterleri içermesi ve kitap boyunca birden fazla bükülme ve dönüşle okuyucunun son sayfaya kadar dikkatini canlı tutması.


Yazar Yasemin Candemir
Yazar Yasemin Candemir
Polisiye-gerilim alanında yazmaya nasıl başladınız,  kurguda zorlandınız mı?

Zordu çünkü çok denklemli bir matematik problemine benziyordu başta her şey. Düğüm düğümdü. Sabırla bir bölümünü çözüp beklemek gerekiyordu. Ben de öyle yazdım romanı. Her şey pandemi döneminde kafamdaki fısıltılarla başladı. Sabah, akşam yürürken kitabı yazmaya başladım iç sesimle. Aradan bir süre geçince bilgisayarın başına oturacak cesaretim oluştu. Yazmaya başladıkça da bağlılığım.


Kurgu çok kapsamlı. Geçmişle geleceğin tüm sırları üzerinde şeffaf bir örtü var. Araladıkça her şey saçılıyor etrafa. Bu örgüyü nasıl kurguladınız?

İngiliz matematik profesörü Frank Morley diyor ki “Bir matematik problemine dalıp gitmekten daha büyük bir mutluluk yoktur.” Detaylı kurgulanmış bir polisiye roman da aynı matematik problemi kadar derinlemesine dalış gerektiriyor. Ben de bunu yaptım. İki yıl Kaderin Kırmızı İpi’nin içinde yaşadım. İple bağım mesafeler, çeşitli hayat sorunları ile zamanla ipi gevşetse de hiç kopmadı.


İpucu vermek istemeyiz ama katille, büyücü de denen ana karakterle ilişkinizi nasıl yorumluyorsunuz?

Büyücü de bir fısıltının esiri. Onun fısıltısının adı intikam. İntikam bir anda ele geçirmez insanı. Yavaş yavaş, korkutmadan, sabırla kabullenişini bekler. Büyücü’de de sabırlı, yıllarca olgunlaşmasını bekliyor. Sonunda bazen planlı, bazen dürtüsel, bazen de sinsice öldüren bir katile dönüştürüyor Büyücü’yü. Benim onunla ilişkim, onu anlamaya çalışmam, zaman zaman korumam, zaman zaman silinip gitmesini istemem nedeniyle çok çapraşık. Rachel’ın kırmızı ipinin ucu bana da dolanık uzun zamandır.


Mitolojik kırmızı ipin ucu bu kez dahice kurgulanmış seri cinayetlere ve Şamanlığa kadar uzanıyor. Rachel bir Büyücü’ye dönüştü, sizce bu intikamın esiri olan ama sesleri çıkmayan çok kadın var mı dünyada?

Eminim olduğuna. Kitapta Rachel’ın komşusunun başına gelenleri ve sonrasını okuyan herkes eminim benimle aynı karara varacaktır sonunda. Dünyada RAINN Ağı’nın tespitine göre her üç kız çocuğundan biri ve her yedi erkek çocuğundan biri hayatının bir döneminde kısa süreli de olsa cinsel tacize maruz kalıyor. Mağdurların yüzde 60’ı başına gelen olayları polise hatta ailesine bile söylemediği için kayıtlara geçmiyor. Yanlış olduğunu hissettiğiniz her dokunuş buna dahil.


Kaderin Kırmızı İpi’nden Alıntılar:

“İnsan kendini bu kadar bırakınca, dağılan parçaları toplamak daha zor olurdu. Termodinamiğin 2. yasası hâlâ evrendeki en temel yasaydı; çürüme, bozulma ve ölüm. Siz tembelleştikçe, kendinizi bıraktıkça çürüme başlıyor, gerisi kaçınılmaz ve kendiliğinden geliyordu. İyileşmek, güzelleşmek, daha uzun yaşamak istiyorsak çabalamak zorundayız.”


“Babasız büyüyebilirsiniz bunda sorun yok. Esas sorun bir babanız varken yok gibi olması. İşte bu bir babasızlık şiddetidir.”


“Psikolojik şiddet, hayalleri, yetenekleri aşağılamakla başlar. Kiminle görüşeceğinizi mutlaka bilmek ister, ailenizle, arkadaşlarınızla görüştürmemeye çalışırlar. Kıskançlık adı altında atacağınız her adıma karışır, fiziki görünümünüzle dalga geçerek özgüveninizi yok eder. Uzun yıllar eşleri tarafından psikolojik şiddet yaşayan kadınlar, gençken böyle şeylerin başlarına gelmeyeceğine inanıyor ve uzun süre değişimin olacağını umut ediyorlar, yaşlanmaya başladıklarında da çoktan vazgeçmiş oluyorlar.”


“Kader, gerçekten varsa bunun diğer insanlara bağlı olması gerektiğini varsaydılar. Gözlerinizi kapatıp vücudunuzun şeffaf olduğunu hayal ettiğinizde göreceğiniz tek şey, her bölümü birbirine bağlayan karmaşık ve sonsuz görünen kan damar ağı olur. Varlığımızı bu hayat veren nehre borçluyuz.”


“Çalışkanlığın her şeyden değerli olduğu bir dünyada, Wu Wei’nin Taocu kavramı ulaşılamaz gibi görünebilir. Kabaca “çaba harcamadan” olarak tercüme edilen Wu Wei, tembellik ile karıştırılmamalıdır. Tembellik, harekete geçme isteksizliğini ima eder. Hiçbir şey yapmadan oturmak anlamına da gelmez. Hayatta hiçbir şeyi zorlamamak anlamındadır.”


“Taoizmde hiçbir zaman efora yer yoktur. Acıkırsan yemeğini yersin, susarsan suyunu içersin, yorgun olursan yatar uyursun, yaşadığın yer kirlenirse temizlersin. Her şey bir harmoni içinde kendi doğallığında yaşanmalıdır. Hiçbir şey için benliğinle savaşmaman gerekir.”


“Kırmızı İp’in kökenleri, Kabala öğretisine dayanır. Bunun bir çeşit tılsım olduğuna inanılır. Tanrı ile insanın tek vücut olduğunu simgeler. Kan aynı zamanda Hz. Süleyman’ın mabedindeki kurbanları ve adak kurbanlarını anlatır.”

  • Yazarın fotoğrafı: Seda Küçük
    Seda Küçük
  • 21 May 2024
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 23 May 2024

Dur durak bilmeyen yapay zekâ, kitap okuma alışkanlıklarını değiştirirken yayıncılık sektörünün dinamiklerini de yeniden belirliyor. Yayıncıların yüzde 65’i yapay zekânın endüstride yeni bir dönem başlatacağına inanıyor. Öyle ki e-kitap okurlarının sayısının pandemi öncesi döneme göre yüzde 37,5 artarak 2027’de 1,1 milyar kullanıcıya ulaşması bekleniyor.

ree

Teknoloji, birçok alanda olduğu gibi okuma alışkanlıklarını da değiştiriyor. Dünya genelindeki pek çok insan, artık basılı yerine elektronik kitapları tercih ederken yayıncılık faaliyetleri de üretken yapay zekâyla birlikte dönüşüyor. Online PR Servisi B2Press gerçekleştirdiği araştırmalardan hareketle, geçmişi 70 yıla yaklaşan yapay zekânın okuma pratikleri ve yayıncılık sektöründe kapı açtığı yenilikleri de paylaştı. Araştırmadaki en çarpıcı sonuç ise tüketici davranışlarını kökten değiştiren pandeminin de etkisiyle üç kişiden biri (%35) kitap okumayı hobi hâline getirdi ve bir okur yılda yaklaşık 33 kitap bitirebiliyor.


Statista’nın 56 ülkedeki 18-64 yaş grubunu baz alarak yaptığı araştırmayı inceleyen Online PR Servisi B2Press’in aktardığı verilere göre, dünyada en çok kitap okuyan kitleye sahip bölgelerin başında yüzde 48 ile Sırbistan, yüzde 47 ile Polonya ve Çek Cumhuriyeti bulunuyor. Onları, yüzde 45 ile İspanya ve yüzde 43 ile Portekiz takip ediyor. Türkiye listede altıncı sırada konumlanırken nüfusun yüzde 35’ini oluşturan bu yaş aralığındaki yaklaşık 30 milyon kişinin yüzde 43’ünün, kitap okuma alışkanlığına sahip olduğu kaydediliyor.


ree

E-Kitap Okurları 1 Milyarı Aşacak

Kitap okumanın fiziki bir hissi olsa da teknolojik cihazlar, okuma alışkanlıklarına da yön veriyor. Cep telefonu, tablet ve bilgisayarlarla birlikte kitaplara erişim giderek kolaylaşırken e-kitap havuzu da büyüyor ve çok seçenekli bir deneyim alanı oluşturuyor. Öyle ki e-kitap okurlarının sayısının pandemi öncesi döneme göre yüzde 37,5 artarak 2027’de 1,1 milyar kullanıcıya ulaşması bekleniyor.


Artık yüzlerce sayfalık kitaplar, taşınabilir cihazlardan kolaylıkla okunabilirken özellikle son yıllarda günlük yaşamımızdan iş yapış şekillerimize kadar pek çok dinamiği değiştiren yapay zekâ, bu alanda da etkisini göstermeye başlıyor. Metin kopyalama, özet çıkarma, sorular sorma, sesli yanıt verme gibi özellikler barındıran yapay zekâ uygulamaları, kullanıcıların kitap okuma pratiğini kişiselleştirilmesini sağlıyor. Yayıncılar da bu olanaklardan faydalanarak kitap endüstrisini hem okurlar hem de kendileri için iyileştiriyor. Örneğin, yayıncılar taslak metinlerde yapay zekâ teknolojisinin sunduğu otomatik metin değerlendirme özelliklerini uygularken geleneksel yayınlama sürelerini yüzde 50 azaltıyor.


ree

Yapay Zekâ, Yayıncılara 5,9 Milyar Dolar Gelir Kazandıracak

Yapay zekâ sistemleri metinler üzerinde pek çok işlevi gerçekleştirmeye yardımcı oluyor. Bunların ilk sıralarında yapay zekâ sistemlerinin metin taslaklarını verimli ve etkili bir şekilde inceleyebilmesi, değerlendirebilmesi yer alıyor. Okurların davranışları, tercihleri ve kitaplarla olan etkileşimleriyle ilgili verileri analiz ederek hangi kitapların ilgilerini çekebileceğine dair yüzde 80 oranındaki doğruluk payıyla bilinçli tahminler yapılmasının önünü açıyor. Bugün, yaklaşık her 5 yayıncıdan biri, editoryal içerik oluşturma süreçlerinde yapay zekâ teknolojisini benimsiyor.


Düzenleme, biçimlendirme ve dağıtım gibi görevlerin otomasyonunda kullanarak üretim maliyetlerini yüzde 10 ila 15 azaltıyor, müşteri memnuniyetini yüzde 67 oranında artırıyor. Sektörü önemli derecede etkileyen yapay zekânın, yayıncılara bu yılın sonuna kadar 5,9 milyar dolar gelir kazandıracağı tahmin ediliyor. Yayıncıların yüzde 65’i yapay zekânın kitap endüstrisinde dağıtım başta olmak üzere birçok konuda devrim yaratacağını düşünüyor.

  • Yazarın fotoğrafı: BODRUMDergi
    BODRUMDergi
  • 21 May 2024
  • 2 dakikada okunur
Yeni kültürler keşfetmek, başka hayatları deneyimlemek ve farklı ülkelerin yaşam standartlarını görmek isteyenler, seyahat planları yapıyor. Bazen sıkıştırılmış turlarla kısa zamanda çok yer gezmek zorunda kalanların telaşı, seyahatin önüne geçebiliyor. İtalya’nın başkenti Roma’da yaşayan; fotoğrafçılık, gezi yazarlığı, seyahat danışmanlığı ve dijital pazarlama alanlarında da aktif olan Gökhan Kutluer son kitabında kentleri turist telaşıyla gezmenin değil dünyayı eliyle koymuş gibi bulmak isteyenlerin öyküsünü kaleme aldı.

Gökhan Kutluer |  Fotoğrafçı, Gezi Yazarı, Seyahat Danışmanı
Gökhan Kutluer | Fotoğrafçı, Gezi Yazarı, Seyahat Danışmanı

Dünyada farklı ülkeleri, kültürleri görmek isteyenler, turist olarak çıktıkları seyahatleri kısa zamanda çok yer keşfetmek için hızla tüketiyor. Hayranlık duyduğu İtalya’da yaşama fikrine karşı koyamayan ve Türkiye’den Gitmek: İtalya’ya Uzanan Bir Göç Hikâyesi kitabıyla adını duyuran Gökhan Kutluer, son kitabı Yavaş Seyahat: Aheste Bir Ruhun Gözlemleri’nde sakin bir ruh hâliyle seyahat etmenin inceliklerini ele alıyor. Okurları, Alp Dağları’nı görmenin, Toskana’da günlerce yürümenin sevincine ortak ediyor.


Yavaş Seyahat: Aheste Bir Ruhun Gözlemleri
Yavaş Seyahat

Yeni kitabında; hareket hâlindeki bedenlerine eşlik eden dingin zihinleri keşfetmeye davet eden Gökhan Kutluer şunları söyledi: “Yavaş Seyahat; umudunu ve merakını kendisine kalkan yaparak şartlar ne olursa olsun yoluna devam etme cesaretini gösteren gezginler, kentleri flanör ve flanözler gibi arşınlayanlar, dijital göçebeler ve içinden taşanı akıtmak için kendine bir Paris bulamayanlara yazdım. Mekânların geçmişlerini, geleceklerini ve insanlarını anlatarak seyahat edilen yerlere dair farkındalık uyandırmayı amaçlıyorum.


Yalnız ama Asla Tek Başına Yürümeyenlerin Serüveni

Yavaş Seyahat: Aheste Bir Ruhun Gözlemleri isimli kitabımla okurların turistik bir seyahatte gibi değil şehirleri yavaş yavaş keşfederek sanki benimle yürüyormuş gibi hissetmelerini istedim. Onları bir uçağın küçük penceresinden Alp Dağları’nı görmenin sevincine ortak etmeye çalıştım. Kitabım bir nevi yalnız ama asla tek başına yürümeyenlerin serüveni oldu.


ree

Kitabımda Mekânların Dört Duvardan Fazlası Olduğunu Gösterebildim

Seyahatlerde; durup dinlenmek, iyi gözlemcilik ve tüm duyuları alabildiğine özgürleştirmek insanı bir hikâyeye götüren yol haritasıdır. Yavaş Seyahat; gözlemde ustalığı pekiştiriyor. Kitabımda mekânların dört duvardan, gelişigüzel atılmış masa ve sandalyelerden fazlası olduğunu göstermeyi hedefledim. Belki de kitabımı sıradan gezi kitaplarından ayıran kavramsal yolculuk tam da burada başlıyor. Bazen gezdiğim şehirlerde; trafiği yoğun bir caddenin kaldırımına oturuyor, dirseklerim dizlerimde yavaş yavaş ilerleyen arabaları, toplu taşıma araçlarının içindeki insanları izliyor, nereye gittiklerini, akıllarından neler geçtiğini, oturduğum yerden onları izlediğimi fark edip etmediklerini düşünüyorum. Gözlemlerimi aktardığım kitabımda okurlar, birbirinden güzel şehirlerin öznel fikirlerine, hikâyelerine ve ilişkilerine rastlayacak.


ree

Dikkatli Bakmayan Gözlerin Anlatacak Deneyimi Olmaz

Gezginler gidecekleri yerden çok, gittikleri yere dair bakış açılarını planlamalı. Bir geziyi, ziyareti ya da bilinmeyen herhangi bir sokaktaki yürüyüşü anlamlı kılmak için her şeye ve herkese iyice bakmasını öğrenebilmek, gözleri eğitebilmek çok önemli. Zira yeterince dikkatli bakmayan gözlerin ne anlatacak bir hikâyesi olur ne de aktaracak bir deneyimi.”


ree


Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page