top of page
  • Yazarın fotoğrafı: Prof. Dr. Mete Güngör
    Prof. Dr. Mete Güngör
  • 5 Ara 2024
  • 4 dakikada okunur
Üriner İnkontinans, istemsiz idrar çıkarma olarak tanımlanabilir. İdrar kaçırma şikâyeti, fiziksel olarak hayatı etkilemesinin yanında psikolojik olarak da utanma, kendini izole etme, iş ve sosyal yaşamı sınırlandırma gibi tüm hayatı etkilemektedir.

ree
İdrar kaçırma üç farklı başlık altında sınıflandırılır:

1) Stres Üriner İnkontinans: Fiziksel efor veya karın içi basıncın artması nedeniyle (ıkınma, zorlanma, hapşırma, ağır kaldırma vs.) idrarın mesaneden kaçarak dışarı çıktığı durumdur. Bu duruma mesane boynunu destekleyen dokulardaki gevşeme ve elastikiyet kaybının neden olduğu bilinmektedir.

2) Urge İnkontinans: Acil idrar yapma hissiyatını takiben idrara yetişememe şeklinde ortaya çıkan idrar kaçırmadır. Nedeni; mesane kaslarının düzensiz ve kontrolsüz kasılmasıdır.

3) Mikst İnkontinans: Her iki durumun birlikte olmasıdır.


GÖRÜLME SIKLIĞI

İdrar kaçırma şikâyetleri yaşla birlikte artar. Özellikle Stres Üriner İnkontinans’ın görülme sıklığı 50 yaşına kadar artış gösterir. 50 yaş sonrası fiziksel efor azalmasına bağlı olarak görülme sıklığında hafif bir azalma olur.


Oransal ağırlığı değişmekle beraber özellikle vajinal doğum yapmış kadınların yüzde 65’inde Stres Üriner İnkontinans şikâyeti görülür. Bunların yaklaşık yüzde 15-20’si günlük hayatın ciddi bir şekilde etkilendiği seviyededir. İdrara yetişememe durumu olan Urge İnkontinans ise özellikle 50 yaş sonrasında sıklığı artarak görülür.


ŞİKAYETLER

Stres Üriner İnkontinans genelde öksürme, gülme, hapşırma, ayağa kalkma, spor yapma veya ağır birşeyi kaldırma sırasında idrar kaçırma ile kendini gösterir. Özellikle mesane dolu iken bu sayılan durumlarda şikayetler belirgin olarak artar.


NEDENLERİ VE ARTTIĞI DURUMLAR

İdrar kaçırma şikâyetlerinden özellikle Stres Üriner İnkontinans, doğum sayısı ile doğru orantılı olarak artar. Doğum sırasında bebeğin geçtiği yollarda oluşan doku hasarının, bu duruma neden olduğu düşünülüyor.Şikâyetler doğumdan hemen sonra başlayacağı gibi seneler sonrasında da görülebilir.

Bunların dışında;

  • Kronik öksürüğe yol açan astım, KOAH gibi hastalıklarda,

  • Karın içi basıncın arttığı ve doku defektlerinin daha sık olduğu obezitede,

  • Kronik öksürük ve doku bozukluğuna neden olan sigara içmede,

  • İdrar üretimini arttıran çay, kahve ve alkolün yoğun tüketilmesinde,

  • Hormon yokluğunda doku desteğinin azaldığı menopozda, idrar kaçırma sıklığı artar.


RİSK FAKTÖRLERİ

Yaş: Stres İnkontinans; yaşlanmanın normal bir parçası olmamasına rağmen kasların güçsüzleşmesi gibi yaşlanmayla ilişkili fiziksel değişiklikler nedeniyle idrar kaçırma şikâyetinde artış olur. Ancak idrar kaçırmanın her yaşta görülebileceği de unutulmamalı.

Doğum Şekli: Birden fazla vajinal doğum yapanlarda, doğumun ıkınma evresi uzamış olanlarda, iri bebek, forceps veya vakum kullanılmasını gerektiren zor doğumlarda ve doğum esnasında geniş yırtıkların meydana geldiği durumlarda Stres İnkontinans daha sık görülür.

Vücut Ağırlığı: Obez kadınlarda idrar kaçırma daha sık görülür. Bunun altında artmış karın içi basınç ve doku bütünlüğünün bozulması olduğu düşünülüyor.

Geçirilmiş Cerrahiler: Rahim alma ameliyatı sonrası destek dokunun ve sinir sisteminin zarar görmesi nedeniyle idrar kaçırma şikâyeti oluşabilir. Bu durum, genelde ameliyat sırasında uygulanan bazı cerrahi tekniklerle engellenebilir.


KLİNİK DEĞERLENDİRME VE TANI

Stres Üriner İnkontinans, iyi bir tıbbi öykü alma ve klinik değerlendirme ile çoğu zaman tanınabilir. Klinik değerlendirmede önemli nokta, Stres Üriner İnkontinans’ı diğer idrar kaçırma tiplerinden ayırmaktır.

Tıbbi Öykü: Tıbbi öyküde; özellikle idrar kaçırmanın sıklığı, hangi durumlarda olduğu, artıran ve azaltan durumlar, hangi ilaçların kullanıldığı, geçirilmiş ameliyatlar, doğum sayısı, doğum şekilleri, idrar yolu enfeksiyonu şikâyetleri ve tedavi gördüğü hastalıklar (diyabet, nörolojik hastalıklar, kardiyolojik ve solunum hastalıkları vs.) mutlaka sorgulanmalıdır.

İdrar Günlükleri: İdrar günlüğü hastanın gün boyunca idrar kaçırma sıklığının, miktarının ve sıvı alımının kayıt edilerek takibe alınmasıdır. Değerlendirilmesinin basit ama tanıyı ve klinik durumu netleştirmenin çok etkin bir yolu olduğunu bilmekteyiz.

Fizik Muayene: Anatomik hasarı tesbit için yapılır.

İdrar Analizi ve Kültürü: Enfeksiyonu tesbit etmek için alınır.

Nörolojik Değerlendirme: Pelvik sinir hasarlarını tesbit etmek için uygulanır.

Stres Testi: Dolu mesane ile hasta ıkındırılarak veya öksürtülerek idrar kaçırması takip edilir.

Ürodinamik Testler: Stres Üriner İnkontinans tanısı için şart olmamakla birlikte tanı koymanın zor olduğu durumlarda (ek hastalık, nörolojik anormalliklerin varlığı, kaza veya cerrahi öyküsü, radyoterapi öyküsü) bu testlerden faydanılabilir. Bu testlerle işeme hızı, işeme sonrası mesane hacmi ve mesane basıncı gibi işeme fonkisyonunun detaylı değerlendirilmesi amaçlanmaktadır.


ree

TEDAVİ

DAVRANIŞSAL TEDAVİLER

Pelvik Kas Egzersizleri: Kegel egzersizleri, pelvik kasların güçlenmesini sağlayarak idrar kaçırma şikayetlerini düzeltebilmektedir.

Sıvı Alımının Kısıtlanması: Doktor kontrolünde sıvı alımın düzenlenmesi, idrar kaçırma şikâyetlerinde belirgin bir iyileşme sağlamaktadır.

Planlı Tuvalet Uygulaması: Sık idrara çıkma şeklinde oluşturulan tuvalet alışkanlığı ile idrar kaçırma şikayeti azaltılabilir.


HAYAT TARZI DEĞİŞİKLİKLERİ

Kilo Verme: Özellikle ‘Vücut Kitle Endeksi’ 25’in üzerinde olanlarda kilo vermek idrar kaçırma şikayetlerini azaltır.

Lifli Gıdalar Tüketilmesi: Eğer kabızlık; idrar kaçırma şikayetini arttırıyorsa, lifli gıdalar tüketilerek kabızlık azaltılır. Bu durum şikâyetin de azalmasına yol açar.

Sıvı Alımının Düzenlenmesi: Özellikle kahve, çay ve alkol gibi idrar miktarını arttıran içeceklerin tüketiminden kaçınmak idrar kaçırma şikâyetlerinde azalmaya yol açar.

Sigara İçmemek: Sigara kullanımı kronik öksürüğe ve mesanenin düzensiz kasılmalarına neden olabileceği için sigarayı bırakmak idrar kaçırma şikayetlerinde düzelmeye yol açar.


CİHAZ UYGULAMALARI

Vajinal Pesserler: Özellikle cerrahi için yüksek riskli ve mesane sarkması olan hastalarda, özel şekilli vajinal halkaların uygulanması idrar kaçırma şikayetini düzeltebilmektedir. Bu yöntemde vajinal uygulanan halkaların düzenli bir şekilde çıkarılıp temizlenmesi gerekmektedir.

Üretral Uçlar: Nadir kullanılan bu aygıtlar; özellikle idrar kaçırılan aktiviteler öncesinde idrar yoluna bir tıkaç koyarak idrar kaçırmanın engellenmesi yöntemidir.


CERRAHİ

Stres Üriner İnkontinans’da uygulanan cerrahi tedavilerin temel amacı mesane boynunun desteklenmesini sağlamaktır.

Sling (Askı) Ameliyatları: Bu, Stres Üriner İnkontinans durumunda en sık kullanılan ameliyat tekniğidir. Bu prosedürde mesh denilen sentetik materyaller hamak şeklinde mesane boynuna destek oluşturmak için kullanılır. Bu materyaller, kişinin kendi dokusundan veya hayvan dokularından olabileceği gibi daha sıklıkla sentetik materyallerden  yapılmış olabilir.

Mesane Boynuna Enjeksiyonlar: Mesane boynunu desteklemek amacıyla bu alana sentetik polisakkaritlerden yapılmış jeller enjekte edilebilir. Etkin bir yöntem olmasına rağmen etkisinin çoğu zaman geçici olması nedeniyle nadiren kullanılır.

Retropubik Kolposuspansiyon (BURCH): Bu teknik, kapalı veya açık cerrahi  ile yapılabilen mesane boynu ve çevre dokunun desteklenip dikişlerle ligamanlara ve kemiklere asılması işlemidir.

  • Yazarın fotoğrafı: BODRUMDergi
    BODRUMDergi
  • 3 Eki 2024
  • 2 dakikada okunur
Yaşlanma karşıtı bakım, uygulama ve ürünler, her yıl bir önceki seneye göre kendini geliştirerek ve yenileyerek ilerlemeye devam ediyor. Estetik uygulamalarının her kesime ve yaş grubuna yayıldığını belirten Dermatoloji Uzmanı Dr. Yusuf Topal “Bunun sebebi toplumun güzellik algısının değişmesi ve bilincin artmasıdır” dedi.

ree

Toplumda güzelliğe dair bilincin artması, insanları dış görünüşleriyle ilgili yaşayabileceği çeşitli sorunlar ya da deformasyonlar için üretilen çözümlere yönlendiriyor. Özellikle zamana meydan okumak isteyenler, yaşlanma karşıtı uygulamalara ve cilt bakım ürünlerine rağbet ediyor. ReportLinkerın konuya dair yayımladığı verilere göre 2023’ü 54,5 milyar dolarla kapatan yaşlanma karşıtı ürün ve hizmet pazarının, 2027’ye kadar 72 milyar doları aşması bekleniyor.


Dr. Yusuf Topal | Dermatoloji Uzmanı
Dr. Yusuf Topal | Dermatoloji Uzmanı

Cildin tedavi edilerek yenilenmesi çalışmalarının 10 yıl öncesine göre ileride olduğunu söyleyen Dermatoloji Uzmanı Dr. Yusuf Topal, sektörün dinamiklerini domine eden gelişmeleri şöyle açıkladı:


İnsanlar Artık Daha Bilinçli

“İnsanlar artık cilt bakımı konusunda daha bilinçli ve son yıllarda geçmiş dönemlere kıyasla estetik uygulamalara daha çok yöneliyor. Üstelik bu çözümler, toplumun neredeyse her kesimine ve yaş grubuna yayılıyor. Söz konusu gelişmeler, farklı danışan gruplarının oluşmasına da kapı aralıyor. Özellikle, 30 yaş ve üzeri bireylerlerden oluşan danışanlarımızın sayısı gün geçtikçe artıyor.


Doğal Yüz Hatları Kalsın İstiyorlar

2 yıldır artarak büyüyen estetik grubu, doğal yüz hatlarını koruyarak erken yaşlanmayı başkalaşmadan önlemek ve cildini tedavi ederek ilerlemek için gelen kişilerden oluşuyor. Yaşlılık karşıtı uygulamalar başta olmak üzere estetikte doğal işlemler artık öne çıkıyor. Bu gelişmenin kaynağında toplumun giderek bilinçlenmesi bulunuyor. Biz de bu mutluluk verici ilerlemeyle eşzamanlı olarak sürece geliştirdiğimiz çözümlerle hem bilimsel hem de bilinçsel düzeyde katkıda bulunuyoruz.


En Çok Yüz Dolgusu Merak Ediliyor

Danışanlarım en çok Otolog Biostimülan Yüz Dolgusu hakkında soru soruyor. Bu işlemde öne çıkan özelliklerden biri, dolgunun kişinin kendi kanından üretilmesi ve içeriğinde herhangi bir kimyasal barındırmamasıdır. Vücuttaki yaraların iyileşmesinden kanamaların durdurulmasına kadar birçok konuda çok kritik bir rolü bulunuyor ve fibrinojen açısından zengin plazma kan hücrelerini istediğimiz yapıda dolgu kıvamına da dönüştürebiliyoruz. İşlemin yapıldığı yerde dolgu efekti ile uzun dönem kalmasını sağlayarak çok hızlı bir şekilde hücresel uyarı başlatıyoruz. Doğal yoldan kolajen salımını tetikledikten sonra bağ dokusunun iyileşmesine yönelik cilde çalış, üret ve iyileş komutlarını gönderiyoruz.


Yeni Teknolojiler Kullanılıyor

Uygulamalarda kullanılan dolgunun kıvamına dair 2000’lerde başlayan bilimsel çalışmalarda başarılı sonuçlar elde edildi. Yeni teknolojileri kullanarak cildin ihtiyacına göre yoğunluğunu ayarlayabildiğimiz, cildi iyileştiren ve gençleştiren biostimülan dolgular üretebiliyoruz. Özellikle göz altı ve çevresinde kronik stres ve genetik faktörlere bağlı oluşan yorgunluk şişlikleri, mor halkalanma ve bitkin yüz ifadesiyle gelen yaşlanmış görünümün iyileştirilmesinde, kolajen kaybına bağlı kırışıklıkların temelinde yatan hücresel aktivasyonun tekrardan yapılandırılmasında, cildi aşağıya doğru sarkıtan ileri dönem sonuçların engellenmesinde kullanıyoruz.


ree

Cildin Yenilenme Döngülerine Yetişen Doğal Bir Uygulama Var

Otolog Biostimülan Yüz Dolgusu’nun, kişinin kendi kanından hazırlanan PRP (Platelet Rich Plasma) gibi mezoterapi uygulamalarıyla karıştırılmaması gerekiyor. Çünkü bu uygulamalarda PRP ayrıştırılıyor ve kalan kısmı tıbbi atık olarak çöpe gönderiliyordu. Ancak cildimizin alt derisinin kendisini 3 ila 6 ay arasında yenilemesi bir sorun yaratıyor ve işlemin tekrar yapılmasını zorunlu kılıyordu. Artan maliyetler, bu sürecin hem danışanlar hem de doktorlar açısından istenilen şekilde yürütülmesini engelliyordu. Artık cihazlı uygulamalar dışında yönetebileceğimiz, etki mekanizması kuvvetli, cildin yenilenme döngülerine yetişen doğal bir uygulamamız var. Bunlarla birlikte 10 yıl sonra çok daha bilinçli ve doğalı talep eden kitleler oluşacağını şimdiden öngörebiliyorum.”

  • Yazarın fotoğrafı: Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
    Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
  • 27 Eyl 2024
  • 3 dakikada okunur
Aşı ile önlenebilen hastalıklara yönelik uygulamalar koruyucu sağlık hizmetlerinin temelini oluşturmaktadır. Birçok hastalık bu sayede ya tamamen eradike edildi ya da toplumda görülme sıklıkları azaldı. Bu da mortalite, morbidite oranlarının ve sağlık finansman ihtiyaçlarının azalmasına yol açtı. Böylece yıllar içinde ölüm nedenleri sıralamasında birçok hastalığın gerilediğini ya da yok olduğunu görüyoruz.

ree

Dünyada servikal kanser insidansı 2020 yılı verilerine göre yüz binde 13,3 ile kadınlarda en sık görülen kanser türleri arasında dördüncü, jinekolojik kanser türleri arasında ilk sırada yer almaktadır. Doğal olarak serviks (rahim ağzı) kanseri dünyada önemli bir halk sağlığı sorunudur.


Türkiye’de ise Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2020 verilerine göre servikal kanser insidansı yüz binde 4,3 oranı ile kadınlarda en sık görülen kanser türleri arasında dokuzuncu, jinekolojik kanser türleri arasında ise üçüncü sırada yer almaktadır. Servikal kanser vakalarının yüzde 99’u HPV (Human Papilloma Virus)’nin neden olduğu genital enfeksiyonla bağlantılıdır. Virüs aynı zamanda kadın ve erkeklerde diğer bazı kanserlerin de temel sebebi olabilir.


HPV cinsel yolla bulaşır. Çoğu kadın ve erkek hayatlarının bir döneminde virüs ile tanışır. Bu dönem çoğunlukla cinsel yönden aktif olduğu ilk yıllardır. Çoğu enfeksiyon belirti vermez ve 2 yıl içinde iyileşir. Bazı HPV türleri kansere veya genital siğillere yol açabilir. Bugüne kadar yüksek riskli ve düşük riskli 200’den fazla HPV genotipi tespit edilmiştir ve bunların yaklaşık 40’ı genital sistem epitelini etkilemektedir.


ree

Rahim ağzı kanseri neredeyse tamamen önlenebilir bir hastalıktır. Bunun için erken tanı amaçlı tarama testi veya aşı uygulaması yapılmalıdır.


HPV’den tamamen korunmak mümkün değildir. Ancak aşağıdaki iki öneri HPV’den korunmaya yardımcı olabilir.

  • Cinsel ilişki sırasında kondom kullanmak riski azaltsa da kondom tüm genital bölgeyi kapatmadığı için kesin bir korunma sağlamaz.

  • HPV aşıları serviks kanseri genital siğillere en çok yol açan HPV tiplerine karşı koruma sağlar. Ancak tüm HPV tiplerine karşı koruma sağlamaz.


HPV ile ilişkili hastalıklarda morbidite ve mortalite oranlarını azaltarak toplumdaki ekonomik ve sosyal yükün düşürülmesinde HPV’den birincil korunma önem kazanmaktadır. Birincil korunma cinsel risk faktörlerinin ortadan kaldırılması (tek eşli cinsel yaşam, ilk cinsel ilişki yaşının geciktirilmesi, bariyer yöntemlerin kullanımı) ve profilaktik HPV aşı uygulamalarını içermektedir. DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) önerileri uyarınca Türkiye’de 1992’den itibaren servikal kanser taramaları Pap Smear Testi ile yapılmaktadır.


HPV testi, serviks kanseri tarama testinin bir parçasıdır. Bu tarama erken tanı amacı ile hastalık belirtileri ortaya çıkmadan önce yapılır. HPV–Pap Smear Testi olarak bilinir. HPV tanısı için bir kan testi yoktur. Tarama sırasında serviksten küçük bir hücre örneği alınır ve HPV açısından test edilir. Tarama, 30 ila 65 yaş arası kadınlarda beş yılda bir yapılır.


HPV aşıları güvenli ve etkili olup dünya çapında çoğu ülkede rutin olarak sağlanmaktadır. HPV’nin 16 ve 18 tipleri dünya çapında rahim ağzı kanseri vakalarının yaklaşık yüzde 7’sinden sorumlu olup mevcut 2 HPV aşısı bu HPV tiplerine karşı bağışıklamada oldukça etkilidir. Bu aşılardan biri de genital siğillerin yüzde 90’ına neden olan HPV tip 6 ve 11’e karşı koruma sağlar. Üçüncü bir aşı ise bunlardan ayrı rahim ağzı kanserine neden olan 7 HPV tipine ve genital siğillere neden olan 2 HPV tipine karşı koruma sağlar.


ree

HPV aşı uygulamaları için dünyada mevcut üretilen aşıların genel kabul görmüş önerileri şu şekildedir:

49-14 yaş çocuklara 2 doz (2. doz ilkinden 6 -12 ay sonra)

415 yaş ve üzeri 3 doz (0-1-6. aylar)


Dünya Sağlık Örgütü, aşılama konusunda SAGE (Stratejik Danışma Uzmanları Grubu) 4-7 Nisan 2022 tarihinde 2 veya 3 doz aşılama programları ile tek doz aşılamanın etkinliğini değerlendirdi. Sonuçta tek doz aşılamaların, 2 doz aşılamalarla karşılaştırılabilecek kadar sağlam bir koruma sağladığı tespit edildi. Bunun anlamı özellikle düşük gelirli toplumlarda tek doz aşılama ile daha fazla kadının korunmasıdır.


SAGE’nin HPV aşılaması için önerdiği program şöyledir:

49-14 yaş arası kızlarda 1 veya 2 dozluk program

415-20 yaş arası genç kadınlarda 1 veya 2 dozluk program

421 yaş ve üzeri kadınlarda 6 ay ara ile 2 doz uygulanır.


Dünya Sağlık örgütünün hedefi 2030 yılına kadar dünya üzerindeki kız çocuklarının yüzde 90’ının 15 yaşına kadar aşılanmasıdır. Tek doz aşılama programları özellikle düşük gelirli ülkelerde bu hedefe ulaşmayı kolaylaştıracaktır.


TTB (Türk Tabipleri Birliği) ve HASUDER (Halk Sağlığı Uzmanları Derneği) HPV aşısının ülkemizde de 15 yaş altı kız çocuklarına ücretsiz yapılması için Genişletilmiş Ulusal Bağışıklama Programı’na eklenmesini önermektedir. Ayrıca Ulusal Kanser Tarama Programı’nda bulunan rahim ağzı kanseri taramasının, HPV aşısının gölgesinde kalmaması gerektiği belirtilmiştir. 30-65 yaş aralığındaki cinsel hayatı aktif kadınlara; KETEM (Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezlerinde), Aile Sağlığı ve Sağlıklı Hayat Merkezleri ile kamu hastanelerinde ücretsiz rahim ağzı kanseri taraması uygulamasına devam edilmesinin önemine değinilmiştir.


Ülkemizde bu yıl İstanbul Büyükşehir Belediyesi sosyoekonomik yoksunluk çeken 9–26 yaş aralığındaki bireylere, Ankara Büyükşehir Belediyesi ise sosyal yardım alan 15–30 yaş arası kadınlara ücretsiz HPV aşısı uygulaması başlattı. Aşılar 2 doz uygulanacak olup Sağlık Bakanlığının da en kısa sürede bu uygulamayı Genişletilmiş Ulusal Bağışıklama Programına eklemesi ve rutin uygulanan aşılar arasına da alması gerekir. Bu sırada herkese ulaşabilmek adına gerekirse Dünya Sağlık Örgütünün önerisi ile bazı yaş gruplarında tek doz HPV aşı uygulaması da değerlendirilebilir.


KAYNAKLAR:

Akalın A. Human Papilloma Virus ( HPV ) Enfeksiyonu ve HPV aşısında Güncel Yaklaşımlar, Androloji Bülteni, 2022:24, 133-139; https://doi.org/10.24898/tandro.2022.25993

Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page