top of page
Kimileri güne zinde başlamak, kimileri sosyalleşmek, kimileri işe konsantrasyon sağlamak, kimileri de yorgunluk atmak için sarılıyor kahveye. Hâl böyle olunca, modern çağın vazgeçilmezi hâline gelen kahvenin tüketimi, son yıllarda 7’den 70’e hemen her kesimde hızla arttı. Fakat günümüzde hem türleri hem de hazırlanma biçimleri ile sayısız şekilde karşımıza çıkan kahve, bazı kurallara dikkat edilmediğinde sağlığa fayda yerine çok ciddi zarar verebiliyor.

ree

Aromalar, şuruplar, tatlandırıcılar, kremalar ve aşırı sıcaklarda serinlemek amacıyla fazlaca tüketilen cezbedici soğuk karışımlar ile kahve; diyabetten obeziteye dek birçok sağlık sorununa zemin hazırlayabiliyor. Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman, kahveyi ölçüsüz tüketilebilecek masum bir içecek olarak görmemek gerektiğini belirterek “İçeriğindeki kafeinin fazlası; anksiyete, yorgunluk, uykusuzluk ve kan basıncında yükselme gibi olumsuz etkilere neden olabilirken bir de kahveye eklenen aromalı, şekerli şuruplar, kremalar ve süt tozları da kahveyi sağlığa çok zararlı olabilecek bir içecek hâline getirebiliyor. Bu içerikler yüksek kalori değerleri ile de kilo artışına hatta diyabet ya da obezite ile ilişkili hastalıklara davetiye çıkarabiliyor. Bu nedenle, kahve tüketirken dikkatli olmak gerekir” dedi.


Nur Ecem Baydı Ozman | Diyet Uzmanı
Nur Ecem Baydı Ozman | Diyet Uzmanı

Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman, kahve tüketimi hakkında bilinmesi gereken dokuz noktayı anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.


Bağımlılık Oluşturabiliyor

Çoğumuz kahveyi ayılmak, daha dinç kalmak için tüketmekteyiz. Kahve içeriğindeki kafein uyanık kalmaya yardımcı olmaktadır ancak kahve sürekli tüketildiğinde tolerans gelişebilmekte yani aynı ayık ya da uyanık kalma hâlini yakalayabilmek için daha fazla miktarda kahveye gereksinim duyulabilmektedir. Bu da sizi zamanla daha fazla kahve tüketmeye ve böylece kafeinin fazlasının zararlarına maruz kalmanıza neden olabilir.


Fazla Kalori Alımına Yol Açabiliyor

Kahveden fazla kalori alabileceğinizi biliyor muydunuz? Kahve türlerinde genel olarak 100 ml yani 1 çay bardağında 2-3 kcal bulunur ve bu anlamlı bir kalori miktarı değildir. Ancak kahve tüketirken süt tozu, krema, şeker ve süt eklendiğinde kahvenin kalorisi artar. Bu ekstra kalori eklenmiş hâli ile kahve fazla tüketildiğinde vücutta yağlanma ve buna bağlı olarak obezite, diyabet gibi hastalıklara zemin hazırlayabilir.


ree

17.00’den Sonra Tüketmeyin

Kafeinin uyku kaçırıcı etkisi bilinmektedir. Bu nedenle, kafein tercihen gün içerisinde tüketilmelidir. Yapılan bilimsel çalışmalarda; uyumadan en az 6 saat önce veya 17.00’den önce kahve tüketiminin sonlandırılması önerilmektedir. Kahve tüketimi uyku saatine yaklaştıkça uyku kalitesini bozabilmekte uyku süresini kısaltabilmektedir.


Günlük 400 mg Kafein Aşılmamalı

Sağlıklı bir yetişkin için günlük maksimum 400 mg kafein tüketimi uygundur. Hamile veya emziren kişilerde ise bu miktar günde 200 mg’dır. 60 ml bir espressoda 80 mg, 1 su bardağı yani 200 ml kadar filtre kahvede ise 90 mg kafein bulunur. Bu miktarlar kahvenin türüne, yoğunluğuna göre değişebilir. Günlük kafein dozunu aşmamak için kahve dışında, çay, kakao ve diğer içeceklerden de kafein alınabileceği göz önünde bulundurularak kahve ile birlikte bu tür içeceklerin toplam tüketiminin günde üç-dört su bardağından fazla olmamasına dikkat edilmelidir.


Çocuk ve Ergenler Uzak Durmalı

Kahve çeşitliliği arttıkça, eskiden sadece yetişkinlerin içeceği olarak görülen kahve, çocuk yaşta da çok sık tüketilen bir içecek hâline geldi. Amerikan Pediatri Akademisi çocuk ve ergenlerin kafeinden uzak durmasını öneriyor.  Yapılan çalışmalarda; çocuk ve ergenlerle ilgili güvenli dozlar belirtilmemektedir. Bu nedenle, çocuk veya ergenlerin tercih etmemesi daha güvenli olacaktır.


Vücuttan Su Atımını Artırabilir

Kahve diüretik etki gösterebilir yani vücuttan böbrekler kanalıyla su atımını artırabilir. Burada önemli olan; kahve tüketiyorsak günlük yeterli miktarda su içtiğimizden emin olmamızdır. Kahve ya da çay gibi diğer kafeinli içecekler su yerine geçmez. Bu nedenle, kilomuzu 30 ml ile çarpıp çıkan sonuç kadar suyu her gün düzenli şekilde tüketmeliyiz. Örneğin 60 kg bir kişi her gün yaklaşık 1800 ml su tüketmelidir. Hem suyu az içip hem de kahveyi sık tükettiğimizde vücuttan su atılabilir ve yetersiz su tüketimi nedeni ile vücutta ödem oluşabilir. Kahvenin kendisi doğrudan ödem yapmasa da kahve tüketimi ile birlikte yeterli su içilmiyorsa bundan kaynaklı vücutta ödem oluşabilir.


Uyanır Uyanmaz Kahve İçilebilir mi?

Bazı kaynaklar sabah uyanır uyanmaz kahve tüketmemeyi, tercihen uyandıktan 1-2 saat sonra kahve tüketimini önermektedir. Çünkü sabah uyandığımızda zaten yüksek olan ve kahve içerek daha da yükselen kortizol hormonunun fazla salgılanması anksiyete, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol ve kemik erimesinin yanı sıra bağışıklık sisteminde düşüş gibi sorunlara yol açabilir. Ayrıca aç karnına kahve içmek mide sorunlarına neden olabilir. Ancak yine de burada bir karar-zarar çalışması yaparak, kişinin sabah erken saatlerde kahve içerek ayılmaya ihtiyacı varsa ve erken saatte kahve içmenin olumsuz herhangi bir etkisini hissetmiyorsa sürekli olmamak kaydıyla kişinin kararına bırakılabilir.


ree

Fazlası Kalp Damar Sağlığını Bozabilir

Kahve ılımlı düzeylerde tüketildiğinde kalp damar sağlığını koruyabilir ancak önerilen maksimum dozların üzerinde tüketildiğinde koroner kalp hastalığı riskini artırabilir. Kahve filtre edilmeden tüketildiğinde aterojenik yani kan damarlarında daralma oluşma etkisi artabilir. Bunun aksine kahve filtre edilerek tüketildiğinde bu etki azalır ve bu hâliyle kahve kalp damar sağlığı üzerinde daha olumlu etkilere sahip olur. Hâlihazırda hipertansiyonu ya da kalp damar hastalığı olan kişilerin kahve tüketim miktarı ve hazırlanması konusunda çok daha dikkatli davranmaları gerekmektedir.


Kahve Hiçbir Hâliyle Yağ Yaktırmaz

Kahveye yağ yakması için tereyağ, hindistan cevizi yağı, limon, tarçın eklemek yanlış uygulamalardır. Bunlar kahveyi yağ yakıcı bir ürün yapmaz. Yine spordan önce kahve içmek yağ yakımına anlamlı bir katkı sağlamaz. Yağ yakmak, vücutta bir kalori açığı yaratmak yani dengeli bir diyet ve düzenli egzersiz ile mümkün olabilir. Bu anlamda kahveyi zayıflamak ya da yağ yakmak için tercih ediyor olmak yanlış bir uygulama olacaktır.

Doğum kontrol hapları, içerdikleri östrojen ve progesteron hormonu türevlerinin etkileriyle yumurtlama sürecini geçici olarak durduran ve bu şekilde gebeliği önleyen ilaçlardır. Ayrıca doğum kontrol haplarında bulunan progesteron türevi madde rahim iç tabakasını inceltir ve embriyonun yerleşmesine elverişsiz hâle getirir. Aynı madde rahim ağzı salgısını koyulaştırıp spermlerin geçişini zorlaştırarak gebeliği engeller. Düzenli olarak kullanıldıklarında doğum kontrol haplarının koruyuculuk oranları yüzde 100’e yakındır ve gebelik çok nadiren oluşur. Aile planlamasında etkin bir yöntem olan doğum kontrol hapları, uzun süreli kullanan kadınlarda rahim kanseri ve yumurtalık kanseri görülme olasılığını yüzde 50 azaltır.

ree

Kullanım Şekli:

İlk kutunun ilk hapı âdet kanamasının tercihen birinci veya ikinci günü  alınmalıdır. Koruyuculuk o ay hapların düzenli olarak kullanılacağı varsayılırsa hemen başlar. Kutunun içindeki ilaçlar 21 günün sonunda biter. Bir haftalık ara verilir ve sekizinci günde diğer kutuya başlanır. Ara verilen süre içerisinde genellikle kutunun bitiminden iki gün sonra âdet kanaması gerçekleşir ve bir sonraki kutuya başlama zamanı genellikle âdetin dördüncü veya beşinci gününe denk gelir. Âdet kanamasının ne zaman gerçekleştiği önemli değildir. Haplar her günün belli bir zaman diliminde (sabah, öğlen, akşam veya gece yatarken) tok karnına alınır. Hapların aynı saatte alınması koşul olmamakla beraber hap alma alışkanlığını korumak açısından kadının belli bir saati belirlemesi ve günlük hapını bu saatte alması önerilir. İlacın günlük dozu unutulduğunda ertesi günü iki adet birden alınmalıdır. Bu durumda koruyuculuk oranı azalmaz. İlacın iki günlük dozu birden unutulduğunda o ay için koruma olmayabileceği düşünülmeli ve ek bir yöntem kullanılmalı ayrıca ara kanama olabileceği de bilinmelidir.


ree

Haplarının Olumlu Etkileri

Doğum kontrol hapları düzenli olarak kullanıldığında istenmeyen bir gebelikten korunmanın yanı sıra âdetlerin düzenli olmasını da sağlar ve âdet kanamasının miktarını azaltarak gereksiz kan kaybını önler. Demir eksikliği anemisini, âdet öncesi gerginlik belirtilerini azaltır ve bu etkisiyle PMS hastalığında (adet öncesi gerginlik sendromu) tedavi amaçlı olarak kullanılır. Doğum kontrol hapı kullananlarda âdet sancısı, akne (sivilce) ve tüylenme daha az sıklıkla görülür. Uzun süreli kullanımlarda rahim kanseri ve yumurtalık kanseri görülme olasılığı yüzde 50 azalır. Gebelik oluşma riskinin azalması dış gebeliğinin ortaya çıkma riskinin de azalmasını sağlar. Yumurtlama süreci baskılandığından hap kullanan kadınlarda işlevsel yumurtalık kistleri ve fibrokistik meme sorunu daha az görülür. Doğum kontrol hapları pelvik enfeksiyon gelişme riskini azaltır. Bir yıllık kullanımda pelvik enfeksiyon riski en az yüzde 50-60 oranında azalır ve bu durum hap kullanıldıkça devam eder. Bu etki muhtemelen doğum kontrol haplarının içerdiği progesteron hormonu türevi maddenin rahim ağzı salgısını koyulaştırarak bakterilere karşı daha az geçirgen hâle getirmesiyle ilgilidir. Doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda endometriozis daha az sıklıkla görülür ve bu hastalığı olan kadınlarda belirtiler daha hafif seyreder. Hap kullanan kadınlarda kemik yoğunluğu daha yavaş azalır.


ree

Haplarının Yan Etkileri

  • Damar Tıkanıklığı Riski: Doğum kontrol haplarının en korkulan yan etkisi kanın pıhtılaşma eğilimini artırması nedeniyle damar tıkanıklığına yol açabilmesidir. Bu yan etki günümüzde kullanılan düşük doz ilaçlar sayesinde çok ender görülür hâle gelmiştir.

  • Kanser Riski: Kadınların çoğu “kanser yapar” korkusuyla hap kullanmaktan çekinirler. Elimizdeki veriler, doğum kontrol hapı kullanımının rahim iç tabakası ve yumurtalık kanserinin ortaya çıkma riskini azalttığını göstermektedir. İstatistikler bir yıl gibi kısa süreli bir kullanımın bile rahim iç tabakası kanseri görülme sıklığını yarı yarıya azalttığını ve üç yıllık kullanımda bu koruyucu etkinin en üst seviyeye ulaştığını ortaya koymaktadır. Hap bırakıldıktan sonra da koruyucu etkisi 20 yıl daha devam etmektedir. Yumurtalık kanseri gelişiminde çok fazla yumurtlamanın etkisi vardır. Doğum kontrol haplarının kullanımı, yumurtlamayı engellediğinden yumurtalık kanseri gelişimi olasılığını azaltır. Doğum kontrol haplarının içindeki progesteron hormonu, rahim içini incelttiğden kanser gelişme olasılığını düşürür. Meme kanseri konusundaki veriler çelişmekle beraber, haplar kısa süreli kullanımda (beş yıl ve daha az) muhtemelen bu kanser türünün ortaya çıkma riski üzerinde etkisizdir. Bu konudaki çalışmalar hâlen devam etmektedir. Bugüne kadar yapılan çalışmalardan çıkan en önemli sonuçlardan biri hap kullanımının meme dokusu içinde gelişmeye başlamış ancak belirti vermeyen kanser kitlesinin gelişimini hızlandırabilmesidir. Kâr-zarar oranı karşılaştırıldığında hap kullanımından elde edilen kâr, çok düşük olasılıkla ortaya çıkan bu etkinin vereceği muhtemel zarardan çok daha fazladır. Rahim ağzı kanserleri üzerine direkt bir etkisi olmamakla birlikte rahim ağzında yaptığı değişikler ile rahim ağzını HPV gibi rahim ağzı kanseri yapan viruslere karşı daha hassas hâle getirir. Ancak düzenli smear testleri yaptıran kadınlar rahim ağzı kanserinden korunabilir.

  • Bulantı ve Kusma: Hapların içeriğinde bulunan östrojen hormonu beyindeki bulantı merkezine direkt etki ederek bulantı ve bazen kusma şikayetinin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Günümüzde kullanılan düşük doz haplarda bu yan etki de daha az görülmektedir. Genellikle birkaç kutu bitimi sonrasında vücudun ilaca alışmasıyla bulantı ortadan kalkmaktadır.

  • Lekelenme Tarzı Ara Kanamalar: Özellikle düşük dozlu doğum kontrol hapları ilk kullanım aylarında yüzde 10-30 kadının âdet döngüsünün ilk günlerinde birkaç gün süren lekelenme tarzında ara kanamalara yol açabilir. İlacın koruyuculuğunu hiçbir şekilde azaltmayan bu durum genellikle birkaç period sonrası düzelir. Hap kullanan kadınların ara kanaması ortaya çıktığında durumu doktorlarına iletmeleri ve kanamanın başka bir nedene bağlı olmadığından emin olunması amacıyla jinekolojik muayeneden geçmeleri önemlidir.

  • Âdet Kanamasının Olmaması: Hapların içerdiği progesteron hormonu bazı kadınların âdet görmekte zorlanmasına neden olabilir. Bu durumda hap kullanımına devam etmek ve kutular arası olağan yedi günlük arayı vermek uygun bir seçenek olabilir. Âdet görememekten rahatsız olan kadınlar ilacı bıraktıktan belli bir süre sonra yeniden âdet görmeye devam ederler. Bu yan etkinin ortaya çıkma olasılığı hap kullanım süresi arttıkça artar.

  • Âdet Kanamasının Azalması: Doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda âdet kanamasının gün ve toplam miktarının azalması hemen hemen bir kuraldır. Bu yan etkiyi olumsuz olarak değerlendirmek anlamsızdır. Kanamanın azalmasının nedeni “kanın içeride hapsolması” değil, kanayacak rahim iç tabakası gelişiminin hap kullananlarda daha az olmasıdır.

  • Libido (Cinsel İstek) Azalması: Doğum kontrol haplarının çok ender görülen bir yan etkisidir. Ortaya çıktığında ilacın kesilmesi önerilir.

  • Kilo Alımı: Doğum kontrol haplarının dozları düşürüldükten sonra bu yan etki de daha az görülür hâle gelmiştir. Genellikle doğum kontrol hapları vücutta bir miktar ödem yapar ve bu durum kiloya yarım ya da bir kg olarak yansır. İlacın direkt olarak kilo yapıcı etkisi yoktur ancak iştah açabilir. Eğer bu duruma eşlik edilirse o zaman kilo alınabilir. Ancak ilaçlar genel olarak kilo yapmazlar.

  • Memelerde Hassasiyet: Bazı durumlarda doğum kontrol hapı kullanımı memelerde dolgunluk ve hassasiyet ortaya çıkmasına neden olabilir. Genellikle günlük hayatı etkilemeyecek kadar hafif seyreden bu yan etki, düşük dozlu doğum kontrol haplarında oldukça ender olarak ortaya çıkmaktadır. İlacı kestikten sonra ortadan kalkar.

  • Yüz Cildinde Lekelenme: Düşük doz doğum kontrol haplarının çok ender görülen bir yan etkisidir. Ortaya çıktığında tedavi edilmesi zor olabilir ve ilk belirtiler görüldüğünde ilacın bırakılması faydalıdır.

  • Sivilce ve Tüylenme: Hapların içerdiği progesteron hormonu türevi maddenin, erkeklik hormonu benzeri yan etkileri yüzde ve vücudun diğer hassas bölgelerinde sivilce ve ileri durumlarda tüylenme ortaya çıkmasına neden olabilir. Yeni jenerasyon doğum kontrol haplarının içerdiği progesteron hormonu türevi maddeler, bu etkiden büyük oranda arındırılmış olduklarından bu yan etki çok ender olarak ortaya çıkar. Aksine sivilce ve tüylenme şikayeti olan kadınlarda yeni jenerasyon hapların bu şikayetleri azaltıcı etkileri olduğu bilinmektedir.

  • Baş Ağrısı: Düşük doz doğum kontrol haplarının nadir görülen bir yan etkisidir. Ortaya çıktığında mutlaka doktor haberdar edilmelidir. Ağrı kesicilere cevap vermeyen baş ağrısı, ilacın hemen kesilmesini gerektirir.

  • Gebeliğin Gecikmesi: Doğum kontrol haplarının gebe kalabilirliği kalıcı olarak ortadan kaldırması teorik olarak mümkün değildir. Ancak hap kullanımı bırakıldıktan sonra yumurtlamanın devreye girmesi üç aya kadar gecikebilir.


ree

Hapların Sakıncalı Olduğu Durumlar

Doğum kontrol hapları uygun kişilerde usulüne uygun kullanıldıklarında nispeten güvenli ilaçlardır. Genel olarak aşağıdaki durumların varlığında doğum kontrol haplarının kullanılması kesinlikle sakıncalıdır.

  1. Gebelik şüphesi veya gebelik varlığı,

  2. Nedeni henüz belirlenmemiş âdet dışı kanama,

  3. Tromboflebit (damar iltihabı) geçirmek veya daha önceden bu sorunu yaşamış olması,

  4. Vücudun herhangi bir organında damar tıkanıklığı sorunu yaşamak veya daha önceden bu sorunu yaşamış olması,

  5. Yetmezlikle seyreden kronik karaciğer hastalığı sorunu olması,

  6. Meme kanseri şüphesi olması,

  7. İlaç içinde bulunan maddelere karşı alerjisi olması.


Yukarıdaki maddeler dikkatlice gözden geçirildiğinde doğum kontrol haplarının en büyük risklerinin damarlar üzerinde olduğu görülebilir. Hapların içerdiği östrojen hormonu türevi madde, damarların içinde akan kanın pıhtılaşma eğilimini artırır. Normal şartlarda bir yaralanma sonucunda kan kaybını önlemeye yönelik çalışan bu mekanizma, gereğinden fazla çalıştığında hayati organlara kan götüren damarlardan birinin içinde bir pıhtı oluşmasına ve damarın tıkanmasına neden olabilir. Özellikle damar tıkanıklığı açısından risk altında olan kadınlarda hap kullanımının pıhtılaşmayı artırıcı yöndeki eğilimi hayati sorunlar meydana getirebilir. Östrojen hormonu karaciğer yoluyla vücuttan atılan bir maddedir ve karaciğer işlevleri yetersiz olan kadınlarda, hormon vücuttan yeterince hızlı bir şekilde uzaklaştırılamaz ve birikici etkiler oluşabilir. Östrojen hormonu meme dokusu üzerinde önemli etkilere sahiptir ve meme kanseri şüphesi durumunda kesin tanı konana kadar bu hormonun kullanılmaması son derece önemlidir.


ree

Düşük, Kürtaj ve Doğum Sonrası Kullanım

Doğum kontrol haplarına düşük ve kürtajdan hemen sonra başlanabilir.

Doğum sonrasında ise anne sütünün miktarını azaltabileceğinden emzirme döneminde alınmaları uygun değildir. Emzirmeyi düşünmeyen annelerde ise doğumdan altı hafta sonra kullanılmaya başlanabilir. Daha erken başlandığında damarsal sorun ortaya çıkma riski artabileceğinden lohusalık döneminde kullanılması önerilmez.

  • Yazarın fotoğrafı: Dt. Ebru Küçük Erşan
    Dt. Ebru Küçük Erşan
  • 14 Eyl 2024
  • 2 dakikada okunur
Diş hassasiyeti oldukça yaygın görülen bir sorundur ve çoğunlukla diş problemleri sonucunda meydana gelir. Genelde sıcak ve soğuk hassasiyeti olarak ortaya çıkar. Bu çok rahatsız edici bir durumdur. Bu gibi durumlarda muhakkak diş hekimini ziyaret etmek gerekir. Diş hekiminiz gerekli teşhis ve tedaviyi uygulayacaktır. Günlük ağız bakımı ile hassasiyet azalabilir ve ortadan kalkabilir.

ree

Hassasiyet Nedenleri

  • Mine aşınması, dentin açığa çıkması

  • Diş sıkma, gıcırdatma

  • Diş çürüğü

  • Diş eti çekimleri

  • Dişlerin sert ve yatay fırçalanması


Hassas Dişlerin Tetiklenmesi

  • Soğuk içecekler

  • Sıcak içecekler

  • Yanlış diş fırçalama

  • Bazı macunlar

  • Çevresel faktörler

  • Yaş faktörü


ree

Diş hassasiyeti günlük hayatta yiyecek ve içeceklerin tüketilmesini zorlaştırır. Soğuk ve sıcak gıdalara karşı aşırı reaksiyon görülebilir. Bu durum kişilerin yeme, içme alışkanlıklarını ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir.


Diş hassasiyeti; dişin sıcak, soğuk, tatlı veya ekşi yiyecek ve içeceklerle teması etmesi sonucu ortaya çıkan geçici ya da yoğun ağrıdır. Eğer dişlerde çürük yoksa hassasiyet dişin minesinin aşınması ya da diş etinin çekilmesi sonucu oluşabilir. Diş hassasiyeti genelde 30 ve 40 yaşlarında daha çok olur. Sebepleri arasında genetik faktörler, ağız hijyeni ve hormonal değişiklikler yer alabilir.


Diş hassasiyetinde dişin, dış etkenlere nasıl karşılık verdiğini gözlemlemek gerekebilir. Bazen kanal tedavisi iyi olmayan dişlerde de farklı bir hassasiyet olabilir. Diş minesi aşınması ya da çatlak olması durumunda yine hassasiyet oluşabilir. Dişin iç kısmında yer alan dentin tabakası ya da sinirler uyarılabilir. Ağrı ve hassasiyet riski bu durumda artar.


Diğer bir konu da yanlış diş fırçalama ve yanlış ağız bakım ürünlerinin kullanılmasıdır. Çok sert ve kalitesiz fırça, aşındırıcı ve aşırı beyazlatıcı macun, kürdün ya da diş ipinin kontrolsüz kullanımı bu hassasiyeti artırır.


ree

Diş Hassasiyeti Nasıl Tedavi Edilir

Öncelikle diş hekimine gidip uygun tedavi ve ağız bakımı yaptırılmalı, hassasiyet giderici macunlar, uygun fırça, diş ipi, ağız duşu kullanılmalıdır. Asidik gıdalardan uzak durulmalı, mide sorunu varsa giderilmeli. Günde iki kez diş fırçalanmalı. Gıcırdatma ve sıkma alışkanlığı varsa plak ya da çene botoksu uygulanmalı. Diş taşı ve plak tedavisi zamanında yapılmalı. Diş hekimi uygun görürse flonürlü jel kullanarak hassasiyeti giderebilir.

Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page