top of page
  • Yazarın fotoğrafı: Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
    Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
  • 6 Eyl 2022
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 17 Eyl 2022

Şiddet; bir toplumun eğitim, iletişim becerileri, gelir düzeyi, insani ve ahlaki değerleri ile yönetim biçimi ve hukuk sistemiyle doğrudan ilişkili bir sorundur. Bu sorunlardan bir veya birkaçının varlığı farklı boyutlarda ve türlerde şiddetin yaşanmasına neden olur. Tümünün bir arada olması ise çözümü giderek zorlaşan boyut ve türlerde şiddetle karşılaşmamızı sağlar. Şiddete yol açan unsurların her birini bu yazıda geniş olarak ele almamız imkânsız olsa da eğitim düzeyinin, temel sorunların çözümü için uzun yıllar sonrasını hedefleyerek derhal müdahale edilmesi çok önemlidir. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet üzerinden değerlendirme yaparsak, şiddetin taraflarını sağlık çalışanları ve hasta/hasta yakınları olarak tanımlayabiliriz.

ree

Öncelikle şiddet olayında, şiddeti uygulayan ve şiddete maruz kalan tarafların niteliklerine kısaca göz atmak faydalı olacaktır. Hekimler, hasta ile en fazla iletişim kuran sağlık çalışanları arasındadır. Ayrıca yetkinlik ve sorumluluk açısından da en çok şiddete sebep gösterilen meslek grubudur. Hemşire, acil tıp teknisyeni vb. diğer sağlık meslek mensupları da etki altındadır. Yine sağlık yöneticileri, ambulans çalışanları ve şoförleri vb. bir şekilde şiddete maruz kalabilmektedir.


ree

Şiddete maruz kalan tarafta hekim olmak nasıl bir şey kısaca bakalım. Başarılı ve istikbal vaad eden çocuklar ve aileleri çok prestijli ve kutsal olarak gördükleri bu mesleği kendilerine hedef olarak belirleyerek çok uzun ve yorucu bir yolculuğa başlarlar. Başarı için gerekli eğitim hayatına ait disiplinle yaşıtları ile aynı şartlarda büyümeden çocukluklarını, ergenlik ve gençlik dönemlerini çok yorucu ve stresli şekilde geçirirler. Elde ettikleri başarı aşaması hayatlarının hiçbir döneminde ulaşılması gereken nihai bir hedef olmaz. İlköğretim, lise, üniversite, uzmanlık, yan dal uzmanlık, üst uzmanlıklar, akademik çalışmalar ve unvanlar yaşam boyu hedefleri olur. Çoğu hekim, kamu hizmeti olan sağlık hizmetlerinde görevlerini yerine getirirken belki de bir sonraki hedeflerine gece gündüz çalışmaya devam ederler. Gün boyu çalışıp mesai bitiminde nöbete giren, sabah nöbet bitiminde yine mesaiye devam eden asistanlıkla başlayan mesleki sürecin bir döneminde ertesi sabah yine mesai ve nöbete gelmek de var. Üstelik ekonomik karşılığını alamadıkları insan üstü bir çaba harcayarak. Bir hekimin eğitim hayatının ortalama 18–30 yıl arasında değiştiğini söyleyebiliriz. Uzun süren eğitim hayatı sayesinde hekimlik becerisi yanında çoğu hekimin farklı alanlarda becerileri gelişmiştir. Entelektüel insanlar olarak yaşamlarını sürdürürler. Hani derler ya “Tıp Fakültesi’nden sadece hekim değil her türlü becerisi gelişmiş insanlar çıkar“ diye. Bu yorucu tempoda onların da dayanma sınırlarının zorlanmış olabileceğini, empati yeteneklerinin bazen kısıtlanmış olabileceğini tabii ki göz ardı etmiyoruz. Ama hekimlik aynı zamanda güçlü iletişim becerisi ve empati yeteneği de gerektirir.


ree

Şiddete maruz kalan diğer sağlık çalışanları da hekimler kadar yoğun teorik eğitimler almasa bile kendi alanlarında çok yoğun beceri eğitimi almaktadırlar. Gözleri kapalı damara giren, sonda takabilen, acil müdahaleler yapabilen, bazı durumlarda hekim kadar güçlü becerilere sahip sağlık çalışanları, nitelikli bir eğitimin ardından meslek hayatlarına başlayıp en son pandemi döneminde görüldüğü gibi insan üstü çabalarla topluma hizmet etmektedirler.


ree

Şiddeti uygulayan tarafa bakınca ise hastalar veya hasta yakınları ile karşılaşıyoruz. Eğitim-Sen’in Ülkemizde ortalama eğitim düzeyi 2019–2020 yılı raporuna göre Türkiye’de kişi başına ortalama eğitim süresi 9 yıl olarak belirtildi. Bir tarafta ortalaması 9 yıl olan eğitime sahip bir kitle, diğer tarafta yaşamı ortalama 24 yıl eğitimle geçen hekimler veya sağlık çalışanları.



ree

Eğitim insanımıza; dinleme, anlama, yorum yapma, empati kurma, problem çözme, karşısındaki insana saygı gösterme, büyüklerine saygı, küçüklerine sevgi hisleri duyma, doğayı ve hayvanları sevme, doğru iletişim kurma gibi pek çok özellik kazandırır. Yeterli süre ve nitelikli eğitim veremediğimiz insanımızdan bu özelliklere sahip olmasını bekleyemeyiz. Ama bir toplumun huzur ve refahı için gerekli olan eğitim düzeyinin yükselmesi ihtiyacı, bilim ve teknoloji, kalkınma, sanayileşme gibi birçok alanda geri kalmamıza yol açarken şiddet gibi toplumsal sorunları da beraberinde getiriyor. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olayları incelendiği zaman, birçok olayda da kitlesel şiddet olaylarına şahit oluyoruz. Bu şekilde şiddet olayları da genellikle toplumsal sorunların dışa vurumu olarak yaşanıyor. Futbol maçlarında yaşanan şiddete benzer tarzda kitleler hâlinde hastane basmalar, hekim ya da sağlık çalışanı dövmeler son zamanlarda sıkça yaşanıyor. Bu tür olaylar da tabii ki eğitim eksikliği yanında belki de başka sorunlarını açığa vuramayan kitlelerin bu yolla kendilerine deşarj olma arayışlarından kaynaklanıyor.


ree

Gelir düzeyi açısından konuyu incelediğimizde, ben bugüne kadar yüksek gelir düzeyli kişiler tarafından sağlık çalışanlarına yönelik bir şiddet olayına rastlamadım. İstisnalar kaideyi bozmaz, belki vardır ama buradaki kastımız kişinin gelir düzeyi değil tabii. Ülkelerin milli geliri arttıkça eğitim, hukuk, kalkınma gibi birçok parametrede gelişme olur.


  • Zenginleşen ülkelerin sağlık sistemleri, insan hakları, adalet vb. birçok sorunu düşük gelirli ülkelere göre çözülmüş olacaktır.

  • Zenginleşme, toplumsal yaşamda çeşitlilikle beraber şiddete yol açan unsurları da çözecektir.

  • İnsanların adalete güvenmesi, adaletten korkması suça olan eğilimi azaltacaktır. Öncelikle şiddetin her türlüsünün bir hak değil suç olduğunu anlamalarını sağlayacaktır.

  • Sonuç olarak; ülkemizde başta sağlık çalışanlarına uygulanan şiddet olmak üzere, şiddetin her türlüsünü önlemenin temel yolu eğitim, adalet, yönetim gibi temel alanlarda yapılması gerekenleri bir an önce hayata geçirmektir. Hepsi birbiri ile doğrudan ilişkili bu alanlar arasında en zor olanı da eğitimdir.

ree

Bugün yapılacak kalıcı, kapsamlı ve nitelikli eğitim sisteminin sonuçlarını en az 30 yıl sonra alabileceğimizi düşünürsek, işimizin zorluğunu daha iyi anlarız. Başta insan sevgisi olmak üzere sevginin her türlüsünün hakim olduğu günleri görmek dileğiyle.

  • Yazarın fotoğrafı: Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
    Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
  • 21 May 2022
  • 3 dakikada okunur

Hızla değişen dünya ve gelişen teknoloji hayatımıza hâkim oldu ve bizi yönetmeye başladı. İletişim ve bilgi aktarımı ya da paylaşımı konusundaki davranışlarımız yaşam tarzımızı da etkiliyor. Hayatımıza bu kadar hâkim olan bu değişim ve teknolojik gelişmeyi tetikleyen en önemli unsur ise tabii ki internet. Teknolojiyi kullanarak internet aracılığı ile yaşamımızdaki tüm alanları değiştirdik. İnternet sayesinde elektronik cihazlarımızı evde yokken bile çalıştırıp kullanabilir hâle geldik. Robotları veya benzeri makinaları yanında olmadan istediğimiz komutlarla yönetebiliriyoruz. Televizyon ya da radyolar artık internet üzerinden yayın yapabiliyor. Bu sayede ev yaşamımızın yanısıra iş hayatımız da oldukça kolaylaştı.


ree

Yaşamımıza giren bu kolaylıklar kolaylık beraberinde iletişim konusunda da çok büyük farklılıklar getirdi. İnsanlar artık eskisi kadar gazete almıyor, okumuyor. Kitaplar, e-kitap formatında dijital ortamlarda okunurken bir anda sesli olarak hayatımıza girdi. Sosyal medya, dünyanın herhangi bir yerindeki bir olayı saniyeler içerisinde tüm dünyaya yayıyor. Mektup, telgraf vb. iletişim araçları nostaljik ürünler olarak tarihin sayfalarında yerini aldı. İnsanlar artık birbirlerine davetiye bile göndermeye gerek duymaz oldu. Anında davetiyenin görselini karşı tarafa iletilebiliyor. Telefon hatları ile ulaşılamayan görüşmeler internet üzerinden konuşma ücreti ödemeksizin yapılabiliyor.

Teknolojinin getirdiği tüm bu enstrümanlar hayatımızı kolaylaştırdı ve artık bunlar olmadan yaşayacağımız bir dünyayı hayal bile edemiyoruz. Elektrik olmayınca nasıl ki yaşamımız çekilmez bir hâle geliyorsa, internet olmayınca da bir yanımız hep eksik kalır. Ancak bu kolaylıklara o kadar bağlandık ki artık onlarsız yapamıyoruz. Daha da ileri giderek abartıyor ve tüm zamanımızı internet ile bütünleştiriyoruz. Bu durum toplumun büyük bölümünde giderek bağımlılığa dönüşüyor.


İlk bakışta sigara, alkol vb. bağımlılık türleri ile karşılaştırılınca daha masum bir bağımlılık gibi görülse de uzun dönemde çok ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor.


“İnternet bağımlılığı” ya da “patolojik internet kullanımı”, genel olarak internetin aşırı kullanılması isteğinin önüne geçilememesi, internete bağlı olmadan geçirilen zamanın önemini yitirmesi, yoksun kalındığında aşırı sinirlilik hâli, saldırgan olması ve kişinin iş, sosyal ve aile hayatının giderek bozulması olarak tanımlanabilir. İnternet bağımlılığının toplumdaki yaygınlığı ise yüzde 6 ile yüzde 14 arasında saptanmış. İnternet bağımlılığının 5 özel tipi var.



ree
  1. Siber İlişki Bağımlılığı: Facebook gibi sitelerde online ilişkilerle aşırı ilgili olmaktır.

  2. Net Kompulsiyonları: Obsesif online kumar, alışveriş, günlük ticaret bağımlılığıdır.

  3. Enformasyonla Aşırı Yüklenme: Kompulsif şekilde internet sörfü ya da veri araştırması yapmaktır.

  4. Siber Seksüel Bağımlılık: Siberseks ve siberporn internet sitelerinin kompulsif kullanımıdır.

  5. Bilgisayar Bağımlılığı: Obsesif şekilde bilgisayar oyunları oynamaktır.


İnternetin aşırı kullanımı günden güne daha da artış gösteriyorsa, bu isteğin önüne geçilemiyorsa, internete bağlı olmadan geçirilen zaman önemini yitiriyorsa, yoksun kalındığında sıkıntı, huzursuzluk, saldırganlık ortaya çıkıyorsa, günlük işlevler, sosyal hayat, okul ve aile hayatı giderek bozuluyorsa, haftada 40–80 saate varan kullanım durumlarında internet bağımlılığından söz edebiliriz.


İnternet bağımlılığının fiziksel belirtileri ise gece geç saatlere kadar internet başında kalınması nedeniyle uyku döngüsünde bozulma, bu esnada aşırı kahve, kolalı içecekler tüketme ile ilişkili sorunlar, fiziksel aktivitenin giderek azalmasına bağlı obesite, sırt ağrısı ve postür bozukluklarıdır.



ree

Bunların yanında psikolojik belirtiler de dikkat çekmektedir. İnternet kullanımını azaltmaya yönelik başarısız girişimler vardır. Başkalarına internette kalma süresi ilgili yalan söylerler. Aile, okul ve arkadaşlarla ilişkilerde zayıflama ve başarısızlık ortaya çıkar. Yalnızlık, mutsuzluk, içe kapanma, gerçeklerden uzaklaşma durumu intihar girişimine kadar varabilir.

Toplu ulaşım ortamlarında, kafe, restaurant vb. çeşitli sosyalleşme alanlarında kendi kendine gülen, eğlenen, sürekli gözü telefonunda olan insanlar görmek artık hepimiz için normal olmaya başladı. Başkalarıyla iletişim kurma ihtiyacını da azaltan internet bağımlılığı, bireyleri içine kapanık, mutluluk ve üzüntüyü kendi kendine yaşayan insanlara dönüştürürken kitap okuma, sinema, tiyatro, konser vb. etkinliklere katılmaya, arkadaş veya aile bireyleriyle iletişime olan ihtiyacı azaltmaktadır.


ree

Giderek yalnızlaşan, çoğunlukla daha genç yaşlarda bir nesil bizi bekliyor. Bu neslin karşılaşacağı fiziksel ve çoğunlukla ruhsal sorunlarla baş etme ihtiyacı, gelecekte sağlık sistemlerinin hizmet önceliklerinin belirlenmesinde etkili olacaktır.

Geliştikçe yaşlı nüfusun artması ve buna bağlı yaşlı sağlığı sorunları ile boğuşacağımızı planlayan sağlık yöneticileri, yine gelişmeye paralel teknolojik dönüşümün en önemli sonucu olarak internet bağımlığına da çözüm bulmaya çalışacaktır.


Kaynaklar:

  • Griffiths MD. İnternet Addiction, Time to be taken seriously? Addiction Research.

  • Scherer K. College life on-line: Healthy and unhealthy internet use. Journal of College Student Development.

  • Young K. Psychologyof computer use: XL. Addictive use of the internet.

  • Alyanak B. İnternet Bağımlılığı, Klinik Tıp Pediatri Dergisi, Cilt 8, Sayı 5, 2016


  • Yazarın fotoğrafı: Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
    Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
  • 18 Şub 2022
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 20 Şub 2022

Şiddet, yaşamın ve toplumun farklı bölümlerinde birçok şekilde karşımıza çıkıyor. Kadına yönelik şiddet, çocuklara uygulanan şiddet, işyerlerinde psikolojik şiddet, sosyal medya şiddeti, sporda şiddet... Bu şiddet türleri sadece ülkemize özgü değil. Gelişmiş ülkelerde, eğitim düzeyi yüksek toplumlarda bile toplumsal şiddet türleri sık görülebiliyor. Bir yandan bazı şiddet türleri ile mücadele edilirken bir yandan da yeni şiddet türleri giderek yaygınlaşıyor. Özellikle, özveri ile işlerini yapmak için kamu hizmeti vermeye çalışan; sağlık, hukuk ve eğitim mensupları gibi kesimlere yönelik şiddet eylemleri giderek artan bir yoğunlukla gündemi meşgul ediyor.


ree

2021’de 316 sağlık çalışanı şiddet kurbanı oldu

Sağlıkta Şiddet Raporu’na göre 2021 yılında sağlık çalışanlarına yönelik 190 saldırı gerçekleştirilirken, 364 saldırganın gerçekleştirdiği olaylarda, 316 sağlık çalışanı şiddet kurbanı oldu. Şiddet uygulayanların ezici çoğunluğu, hasta ya da hasta yakınlarından oluştu. Sağlık birimlerinde ya da saha çalışmalarında, fiziki şiddetten sözlü saldırıya, tehdit içerikli saldırılardan tacize kadar şiddetin her türüne rastlamak mümkün. Bıçaktan silaha, sandalyeden testereye, oraktan kolonya şişesine, akla gelebilecek her şey şiddet aracı olarak kullanılabilmektedir.


ree

Yıl boyunca yaşanan olaylarda şiddetin adresi çoğu zaman hastaneler, özellikle de acil servisler oldu. 190 şiddet olayının 146’sı buralarda yaşandı. Öte yandan 13 olay aile sağlığı merkezlerinde, 31 olay ise saha çalışmaları esnasında meydana geldi. 2021 yılında 92 doktor ve 59 hemşire şiddet olaylarının mağduru oldu. Mağdurların, 50 güvenlik görevlisi, 46 112 çalışanı ve 69 da diğer sağlık çalışanı şeklinde sıralandığını görüyoruz. Geçtiğimiz yıl 124 saldırgan hakkında herhangi bir işlem yapılmazken, 135 saldırgan gözaltına alınıp serbest bırakıldı. Sadece 41 saldırgan tutuklanırken, 3 saldırgana ise para cezası verildi. Yeni yılın ilk 20 gününde tanık olduğumuz şiddet haberleri, 2022’nin çok daha kötü geçeceğine işaret ediyor.


Bu konuda birçok farklı neden sayılabilir. Ancak İlhan ve arkadaşlarının 2013 yılında, Gürdoğan ve arkadaşlarının 2017 yılında yaptıkları anket çalışmalarından yararlanılarak, geçerlilik ve güvenilirlik çalışması olumlu sonuçlanan bir bilimsel çalışmada, hasta yakınlarına sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin nedenleri konusunda aşağıdaki sorular sorulmuştur.


ree


Bunları toplum tarafından algılanan şiddet nedenleri olarak adlandırabiliriz.
  • Sağlık çalışanlarının hasta ile ilgilenmemeleri

  • Sağlık çalışanlarının görevlerini iyi yapmamaları

  • Sağlık çalışanlarının hastalara kötü davranması

  • Hasta ve yakınlarının mağdur durumda kalması

  • Sağlık çalışanlarının tecrübesiz olması

  • Sağlık çalışanları tarafından uzun süre bekletilmek


Şiddetin sosyal nedenlerine baktığımız zaman şu başlıklarda sınıflandırabiliriz.
  • Şiddet uygulama eğiliminin, yararlı alanlara/faaliyetlere yönlendirilememesi

  • Çocukluk çağından itibaren sorunları şiddet kullanarak çözme eğilimi

  • Televizyonlarda sıkça şiddet sahneli filmlerle gençleri yetiştirmek

  • Güçlü olanın haklı olduğu fikrinin yaygınlaşması

  • Sorunları açıklıkla konuşma, dinleme ve empati alışkanlığı olmaması

  • Aşırı güven duygusu ile en iyi hizmetin alınacağı beklentisi

  • Triaj kültürü olmaması


Sayılan bu şiddet nedenlerinin hepsi birbiriyle ilişkilidir. Sağlık çalışanlarına atfedilen nedenlerin her biri şiddeti yaratan tarafa atfedilen nedenler ile doğrudan ilişkilidir. Sağlık çalışanlarının iletişim becerisi ve çalışılan kurumun organizasyonel yapısı güçlü olmalıdır. Özellikle acil servislerde hasta yakınlarının yarattığı olayların, hastasının yaşadığı acı ile ortaya çıkan aşırı duyguların yönetilebilmesini gerektirir. Sorunları şiddet kullanarak çözme eğilimi olan, empati yapamayan, triaj bilgisi olmayan kişilerden sağlık çalışanlarının üzerlerindeki iş yükünü anlayışla karşılamalarını beklemeyiz. Ama hasta yakınının memnuniyetsizliğini de şiddet ile ifade etmeye çalışmasını haklı bulamayız.


Acil sağlık hizmetlerindeki aşırı duyguları bir kenara koyarsak rutin sağlık hizmetlerinde yaşanan olaylar daha karmaşıktır. Hekime başvurmayan yakınına tedavi uygulatmak isteyen bir kişiyle, yaptığının yakınına zarar verebileceğini anlatmaya çalışan hekimin anlaşılması mümkün değildir. Bu hizmetin hakkı olduğuna inanarak hekime başvuran kişiye, talebinin yasal olmadığını veya yakınına zarar verebileceğini anlatmaya çalışmak istenmeyen sonuçlar doğurabilmektedir. Hekim hem mesleğini hem tıp etiğini hem de kamu yararını koruyarak hastalarına yardımcı olmaya çalışır. Sadece hasta ya da yakınını mutlu etmek adına yasal olmayan bir davranış içinde olamaz. Vatandaşa bunu anlatmak ve anlaşılamamak şiddetin oluşmasına yol açabilmektedir.


Sağlık sistemini yönetenlerin, sağlık sisteminin mükemmelliğine yönelik söylemleri ya da sağlık çalışanlarının vatandaşın her talebine cevap verebilecek durumda olduklarına yönelik ifadeleri kamuoyunda sağlık hizmetleri ve çalışanlarına karşı aşırı beklenti oluşturmaktadır.


Hasta ve yakınlarının sıra bekleyerek mağduriyet yaşaması, sağlık hizmetlerine yönelik yapılan aşırı propaganda sonucu yüksek beklentileri olan kişilerde memnuniyetsizlik yaratarak, kişilik özellikleri ile beraber şiddeti doğurabilmektedir. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet, o kişilerden hizmet alan diğer hastalara yönelik hizmetlerin aksamasına da yol açmaktadır. Yaralanan, rapor almak zorunda kalarak bir süre çalışamayan sağlık personeli işgücü kaybı yaşar. Aynı zamanda çalıştıkları kurumlarda da hizmetler aksayabilir.


En zor yetişen, en fazla deneyim, en fazla özveri ile çalışmayı gerektiren sağlık sektörü mensupları, hak ettikleri toplumsal saygıyı ne yazık ki yaşayamıyorlar. Artık internet çağındayız. Herkes her türlü bilgiye ulaşabiliyor ancak bilgiyi önemli kılan meslek mensubunun değerlendirmesidir. İnternet sayesinde insanlar sağlık konusunda fikir sahibi olabilir ama hekimlik bir sanattır. O sanatı da tıp eğitimi almış bir hekim uygulayabilir. Saygı duymak, güvenmek ve hekimden azami düzeyde yararlanmak en doğru yol olacaktır. Sağlık çalışanlarının meslek etiği kurallarına yönelik uygulamalarını tartışmak ise temelinde mesleğini icra edebilmek için yaptığı Hipokrat yeminine aykırı davranmaya zorlamaktır.

Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page