top of page
  • Yazarın fotoğrafı: Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
    Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
  • 28 Eyl
  • 2 dakikada okunur
Kronik hastalıklar, ölümlerin en az üçte ikisinden sorumlu olup çoğu önlenebilir nedenlerden kaynaklanmaktadır. Türkiye’de 2024 verilerine göre; dolaşım sistemi hastalıkları, kanserler ve solunum sistemi hastalıkları toplam ölümlerin yüzde 67’sini oluşturmuştur. Sağlıksız beslenme, fiziksel hareketsizlik, tütün ve alkol kullanımı gibi önlenebilir risk faktörleri bu tabloya yol açmaktadır. Sağlıklı yaşam alışkanlıklarını benimsemek hem birey hem de toplum için ölüm ve hastalık riskini azaltmanın en etkili yoludur.


ree

Kronik hastalıklar, tıp literatüründe bulaşıcı olmayan hastalıklar olarak da anılır. Kardiovasküler hastalıklar, kanserler, kronik solunum sistemi hastalıkları ve diabetten oluşan 4 ana hastalık grubu, kronik hastalıklardan ölümlerin yüzde 80’inden sorumludur. Kronik hastalıklardan ölümlerin yüzde 73’ü düşük ve orta gelirli ülkelerde gerçekleşiyor.


İnsanoğlu, anne karnına düştüğü andan itibaren karşılaştığı her türlü etkenin oluşturduğu risk ve birikimlerle yaşamını sürdürür. Bu risk ve olumlu ya da olumsuz birikimler her toplumda farklılıklar göstermektedir. Ülkelerin gelişmişlik düzeyi en başta gelen etkendir. Beslenme, eğitim, sağlık hizmetlerine erişim gibi birçok faktör, bireyin elinde olmasa da yaşadığı toplumun genel şartları olarak sağlığını etkilemeye başlar. Yetiştiği ailenin yaşam şartları, ebeveynlerin yaşam tarzı ve çocuklarına kazandırdıkları olumlu ya da olumsuz alışkanlıklar hem beklenen yaşam süresini hem de beklenen sağlıklı yaşam süresini etkilemektedir.


Kronik hastalıklar genellikle ileri yaş grubu hastalıkları olarak bilinse de ileri yaşlara ulaşıncaya kadar olan yaşam tarzımız, kronik hastalıkların gelişimini hazırlamaktadır. Çocuklar, yetişkinler ve yaşlılar; sağlıksız beslenme, fiziksel hareketsizlik, tütün dumanına maruz kalma ve alkol kullanımı gibi nedenlerle kronik hastalıklara yakalanabilirler.


ree

Kronik hastalıkların gelişiminde olası risk faktörlerini 3 gruba ayırabiliriz.


Davranışsal Risk Faktörleri:

Tütün kullanımı (pasif içicilik dahil), aşırı tuz, şeker ve yağ içeren sağlıksız beslenme, alkol kullanımı, yetersiz fiziksel aktivite bu grupta sayılabilir.


Metabolik Risk Faktörleri:

Yüksek kan basıncı, aşırı kilo, yüksek kan şekeri düzeyleri, anormal kan lipidleri davranışsal risk faktörleri sayesinde gelişebilen tablolardır.


Çevresel Risk Faktörleri:

En önemlisi iç ve dış mekân hava kirliliğidir. İskemik kalp hastalığı, kronik obstrüktif akciğer hastalığı ve akciğer kanserine yol açabilir.


ree

Aşağıdaki grafikte Türkiye’de 2023 ve 2024 yıllarındaki ölüm nedenlerinin sıklıkları gösterilmiştir. Dolaşım sistemi hastalıkları 2023 yılında yüzde 33,6 ve 2024 yılında ise yüzde 36 ile en sık ölüm nedenidir. Yukarıda sayılan risk faktörleri dolaşım sistemi sağlığını olumsuz etkileyen en önemli faktörlerdir. İkinci sırada en sık görülen iyi ya da kötü huylu tümörler ile üçüncü sırada en sık görülen solunum sistemi hastalıkları da aynı şekilde ölüm nedenleri arasında önemli bir yer tutar. Bu üç hastalık grubu toplamda 2023 yılında yüzde 61,9 ve 2024 yılında yüzde 67,3 oranında ölüm sebebi olmuştur. Bu sayılar, toplumun nasıl bir risk ile karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Ölümlerin en az üçte ikisinin kronik hastalıklar nedenli olması aslında ölümlerin çoğunun önlenebilir hastalıklardan kaynaklı olarak gerçekleştiğini göstermektedir.


ree

Kronik hastalıklardan korunmak için sağlık bilinci gelişmiş bir toplum olmak ve kronik hastalıklardan korunmaya yönelik yaşam tarzını benimsemek gerekir. Tuz, şeker, yağ, tütün dumanı ve alkolden uzak; fiziksel olarak aktif, sedanter bir yaşam tarzını benimseyen alışkanlıklar kazanılması, kronik hastalıklara karşı bireyi ve toplumu korur.


Kronik hastalıklardan korunamayan kişiler için yaşanabilecek en önemli sorun, yaşam boyu tedavilerinin devam etmesi zorunluluğudur. Diyabet, koroner hastalıklar vb. durumların tedavileri yaşam boyu devam eder ve hem bireye hem de topluma önemli bir tedavi maliyetini de beraberinde getirir. İleri yaşlarda ölüm olmasa bile rehabilitasyon ihtiyacı da oluşacağı için mortalite kadar morbidite de önem kazanır.

  • Yazarın fotoğrafı: Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
    Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
  • 24 Haz
  • 3 dakikada okunur
Gün geçmiyor ki bir yerlerde nefes borusuna yemek kaçması, suda boğulma ya da vücudun çeşitli bölgelerinde kanama veya travmaya bağlı yaralanmalarla karşılaşılmasın. Bu tür olaylar; restoranlarda, trafikte, plajlarda, işyerlerinde, okullarda ya da toplu taşıma araçlarında meydana gelebiliyor. Acil durumlarda, sağlık kuruluşuna ulaşılana ya da sağlık ekipleri olay yerine gelene kadar yapılacak küçük müdahaleler, çoğu zaman hayat kurtarıcı olabilir. Bu nedenle, toplumda ilkyardım bilincinin gelişmesi ve ilkyardım eğitimi almış bireylerin sayısının mümkün olduğunca artırılması büyük önem taşır.

ree

Yasal Dayanak: İlkyardım Yönetmeliği

Ülkemizde Sağlık Bakanlığı tarafından 29.07.2015 tarih ve 29429 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İlkyardım Yönetmeliği bu alandaki temel yasal düzenlemedir. Bu yönetmelikte; ilkyardım eğitici eğitmeni, ilkyardım eğitmeni ve ilkyardımcı yetiştirilmesi ile bu eğitimleri düzenleyecek merkezlerin açılış, işleyiş ve denetimi ile ilgili usul ve esaslar belirlenmiştir.


ree

Türkiye’de ilkyardım eğitimleri ancak Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılmış ilkyardım eğitim merkezleri tarafından verilmektedir. Bu merkezlerden 16 saatlik Temel İlkyardım Eğitimi alan kişiler Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan teorik ve pratik sınavlarda başarılı olmak koşulu ile ilkyardımcı sertifikası almaya hak kazanır. Teorik ve pratik sınavların her birinden en az 85 puan alınması gerekmektedir. Başarı not düzeyinin oldukça yüksek olması ilkyardımın önemini göstermektedir. İlkyardımcı, acil durumlarda hastalara müdahale edebilmek için ciddi bir sorumluluk üstlenmektedir. Müdahale sınırlarını çok iyi bilmeli ve uygulamalıdır.


ree

Yönetmelikte İlkyardımcı Tanımı “İlkyardım tanımında belirtilen amaç doğrultusunda, hasta ve yaralıya tıbbi araç gereç aranmaksızın mevcut araç gereçlerle ilaçsız uygulamaları yapan, ilkyardım eğitimi alarak ilkyardımcı belgesi almış kişi” şeklindedir. İlkyardımcının görevi sağlık ekipleri gelene kadar hastayı stabil hâle getirmeye çalışmaktır. İlkyardımcı bir sağlık personeli değildir ve sağlık personelinin yapabileceği işlemleri yapamaz. Eğitim sırasında öğrendikleri bazı uygulamaları, hastayı stabil hâle getirmek amacıyla yerine getirebilirler; ancak herhangi bir tedavi uygulamaları mümkün değildir.


ree

İlkyardımcı neler yapabilir?

Öncelikle hem olay yerini hem de hasta veya yaralının durumunu değerlendirebilir. Gerekli durumlarda temel yaşam desteği uygulayabilir. Kanamaların durdurulması için turnike ya da baskı uygulamaları yapabilir. Komaya giren hastaya koma pozisyonu verebilir. Travmaya bağlı yaralanmalarda ilk müdahaleyi yapabilir. Yanık, donma ve sıcak çarpmalarında ilkyardımı yapabilir. Kan şekeri düşmesi, ateş vb. durumlarda ilk müdahaleyi yapabilir. Zehirlenmelerde, hayvan ısırmalarında, boğulmalarda, ‘göz, kulak ve buruna yabancı cisim kaçması’ durumlarında ilkyardımı yapabilir; hasta veya yaralı taşıma tekniklerini doğru bir şekilde uygulayabilir.


ree

Gönüllülükten Zorunluluğa

İlkyardım eğitimi önceleri gönüllülük esasına göre yapılmaya başlandı. Toplumda ilkyardımcı sayısının yeterli düzeye ulaşması için gönüllülük esası yeterli gelmeyince, yasal düzenlemelerle bu sayı artırılmaya çalışıldı. Toplu yaşam alanlarında yeterli sayıda ilkyardımcının bulunması, halk sağlığı açısından büyük önem taşır. Bu bağlamda, özellikle okullar ve işyerleri öncelikli olarak değerlendirilmelidir. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve buna bağlı mevzuatlarla birlikte iş yerlerinde çalışan kişilere yönelik işverenlere yükümlülük getirildi. Buna göre; az tehlikeli işyerlerinde 20, tehlikeli işyerlerinde 15 ve çok tehlikeli işyerlerinde 10 çalışana en az bir ilkyardımcı düşecek şekilde ilkyardımcı bulundurulması zorunlu hâle getirilmiştir. İşverenlerin bu yükümlülüklerini yerine getirmesiyle birlikte hem işyerlerinde hem de toplumda ilkyardım bilgisine ve yetkisine sahip kişilerin sayısı artmaya başladı. Medyada sıkça karşımıza çıkan ilkyardım başarı haberleri de bu artışı destekler nitelikte.Okullarda öğretmenler öğrencilerine, restaurantlarda garsonlar müşterilerine müdahale etmeye, trafik kazalarında ise ilkyardımcılar sorumluluk almaya başladılar.


ree

Bilinçli Müdahale Oranı Yükseldi

İşyerlerine getirilen bu yükümlülük sayesinde okullarımızda birçok öğretmen ilkyardımcı olurken fabrikalarda da çok sayıda çalışan ilkyardım belgesi almaya başladı. Yine de işyerlerinde yeterli sayıya ulaştığımız söylenemez. İşyerlerinde yeterli ilkyardımcı sayısına ulaştığımız zaman ülkemizde acil durumlarda destek olacak ilkyardımcılar sayesinde ölüm ve yaralanma oranlarında düşme görülecektir. Birçok hayat kurtulacak ya da erken müdahale sayesinde olay daha hafif atlatılacaktır.


ree

Vatandaşlık Görevi

Ülkemizde acil sağlık hizmetleri Sağlık Bakanlığı koordinatörlüğünde 112 Acil Sağlık Hizmetleri tarafından yürütülmektedir. Son yıllarda ülkemizde acil sağlık hizmetleri konusunda hem teknolojik araç gereç hem de personel açısından çok ileri gitmemize rağmen ilkyardım eğitimi ve ilkyardımcıların katkısı yadsınamaz. Acil durumlarda sağlık ekipleri gelene kadar bilinçli ve iyi eğitilmiş ilkyardımcıların sayısını artırmak yöneticilere düşen en önemli görevlerden biri olsa da birey olarak iyi bir ilkyardım eğitimi almak ve ilkyardımcı olmak da vatandaşlık görevimizdir.

  • Yazarın fotoğrafı: Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
    Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
  • 25 Şub
  • 2 dakikada okunur
Maymun çiçeği (Mpox), tropik yağmur ormanlarının derinliklerinden küresel bir tehdit hâline gelen, ender rastlanan bir zoonotik hastalıktır. 2022 yılında, 116 farklı ülkeden gelen vaka bildirimleriyle dikkatleri üzerine çeken bu hastalık, Dünya Sağlık Örgütü’nün “Halk Sağlığını Tehdit Eden Acil Durum” ilan etmesine yol açtı. Mpox, sadece bölgesel bir sorun olmaktan çıkıp tüm dünyayı etkileyen bir halk sağlığı meselesine dönüşmüş durumda.

ree

Epidemiyolojik Veriler

2022-2024 arasında toplam 99 bin 176 laboratuvar tarafından doğrulanmış mpox vakası ve 208 ölüm rapor edilmiştir. Vakaların yüzde 19’u Amerika kıtasından, yüzde 11’i ise Avrupa bölgesinden bildirilmiştir. Çoğunlukla Afrika bölgesinde görülse de uluslararası seyahat ve diğer faktörler hastalığın farklı kıtalara yayılmasına neden olmuştur.


Bulaşması ve Semptomlar

Maymun çiçeği virüsü, bir orthopoxvirüs türüdür ve insanlara genellikle enfekte hayvanların kanı, vücut sıvıları, deri ya da mukoza lezyonlarıyla temas yoluyla bulaşır. Ayrıca insandan insana bulaşması, yakın temas (ten teması dahil) veya vücut sıvıları aracılığıyla gerçekleşebilir.


Hastalığın kuluçka süresi genellikle 6-14 gün arasında değişmekle birlikte, 1-21 gün arasında da gözlemlenebilir. Belirtileri şunlardır:

  • Ağrılı deri döküntüleri

  • Lenf bezlerinde büyüme

  • Ateş

  • Şiddetli baş ağrısı, kas ağrıları ve yorgunluk


Cilt döküntüleri makül (düz tabanlı), papül (kabarık, sert ve ağrılı), vezikül (berrak sıvı dolu) ve püstül (irin dolu) şeklinde ilerler. Hastalık genellikle 2-4 hafta süren semptomlarla sınırlı kalır. Ancak çocuklar, bağışıklık sistemi zayıf kişiler ve kronik hastalar için daha ciddi komplikasyonlar ortaya çıkabilir.


ree

Tedavi ve Korunma

Hastalığın tedavisinde bazı antiviral ilaçlar etkili olabilir. Bununla birlikte, tedavi genellikle semptomları hafifletmeye ve komplikasyonları önlemeye yöneliktir.


Korunma Yöntemleri:

  • Hasta kişilere ve kontamine olmuş eşyalarına doğrudan temastan kaçınılmalıdır.

  • Hasta bakımında eldiven ve maske gibi kişisel koruyucu ekipman kullanılmalıdır.

  • Toplum farkındalığı artırılmalı ve sağlık çalışanlarının eğitimi sağlanmalıdır.

  • Henüz mpox için özel bir aşı geliştirilmemiştir. Ancak çocukluk döneminde çiçek aşısı olan bireylerin bir miktar çapraz koruma sağladığı düşünülmektedir.


ree

Seyahat ve Risk Yönetimi

Mpox, özellikle uluslararası seyahatlerde dikkat edilmesi gereken bir hastalıktır. Seyahat edenlerin, gidilecek ülkenin sağlık koşullarını dikkate alması ve bilinen risklere karşı önlem alması önemlidir. Bu kapsamda:

  • Olası hastalıklar için aşı olunmalı,

  • Profilaktik ilaçlar kullanılmalı,

  • Dünya Sağlık Örgütü’nün ve T.C. Sağlık Bakanlığı’nın önerileri takip edilmelidir.


Farkındalığın artırılması ve gerekli önlemlerin alınması, yeni pandemilerin önlenmesinde hayati öneme sahiptir. Bulaşıcı hastalıklardan korunmak, sadece bireysel değil, toplumsal sağlık açısından da kritik bir sorumluluktur.


Unutmayalım: Korunmak, yayılmayı önlemek demektir.

Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page