top of page
IDEA Universal - Uluslararası Kalkınma ve Çevre Derneği’nde Proje Direktörü olarak çalışan Evrim Aykan, daha iyi bir dünya için harekete geçmenin önemine değiniyor. Kendisiyle gönüllülük yolculuğunu ve Afrika’da sahada çalışma sürecinde yaşadıklarını konuştuk.

ree


Evrim Aykan, IDEA Universal - Uluslararası Kalkınma ve Çevre Derneği’nde Saha Koordinatörü göreviyle Afrika’da birçok akıllı köy projesinin hayata geçmesini sağladı. Gönüllülüğü hayatının merkezine alan yaklaşımıyla suyu ve gıdası olmayan pek çok bölgede sürdürülebilir dönüşüm sağlanmasına yardımcı oldu. Özellikle Afrika gibi zorlu bir coğrafyada projeleri hayata geçirirken güçlü bir bedene ve sağlıklı bir ruh hâline sahip olmak gerektiğinin altını çiziyor ve ekliyor, “Büyük sabır ve adanmışlık gerektiren bir iş yapıyoruz.”


ree

Eğitiminiz endüstri ürünleri tasarımı üzerine, sizi tanıyabilir miyiz?

1980, Artvin doğumluyum. 8 yaşından sonra İstanbul’da büyüdüm. Bütün eğitim ve çalışma hayatım İstanbul’da geçti. 2007 yılında, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden bir Endüstri Ürünleri Tasarımcısı olarak mezun oldum fakat meslek hayatıma bir mekân ve çevre tasarımcısı olarak devam ettim. 2010 yılında, 1 yıl Avustralya’da yaşadıktan sonra geri geldim. Acısıyla tatlısıyla hayatı doya doya yaşamayı, seyahat etmeyi, yeni insanlar, yeni mekânlar görmeyi, yeni deneyimler edinmeyi çok seviyorum. 2017’den beri, bir kalkınma ve çevre derneği olan IDEA Universal’ın Afrika’daki saha sorumlusuydum. 2023 yılının ortalarında ise sahadan biraz çekildim. Fakat hâlâ derneğimizin İstanbul’daki merkez binasında Proje Direktörü olarak görevime devam ediyorum.


ree

Gönüllü olma hikâyesi ve birlikte gelen farkındalık ne zaman nasıl başladı?

2016-2017 yılları arasında geçirdiğim bir buhran beni hayatın içinde yeni anlamlar aramaya itti. Ciddiye aldığım, düzenli gidip geldiğim yaratıcı bir işim vardı. Ürün ve mekân tasarımları yapıyordum. Bazen de küçük hikâyeler tasarlıyordum. Çok okuyor, çok yazıyordum ve her fırsatta geziyordum. Çünkü sahip olduklarım ve yaptıklarım bana yetmiyordu. Sanırım her şeyden önce kendi varoluş kimliğimi tasarlamaya çalışıyordum. Oysaki varoluş tasarlanan bir şey değildi, kendiliğinden oluverirdi. Neydi olamadığım bilemiyorum ama hep bu bir şeyler olma hâli beni çok yoruyordu. Kimseye ne faydası olan ne de zararı olan kendi hâlinde bir hayatım varken bir gün fark ettim ki tıpkı Lalalar’ın şarkı sözlerinde olduğu gibi: “Yalnız ölü balıklar akıntıyı takip ederdi.” Bu farkındalık bana bir kez daha bir şeyleri değiştirmenin vaktinin geldiğini hatırlattı. Bu yüzden konfor alanımdan çıkıp yaşadığım evi, seçtiğim mesleği ve kendimi değiştirdim öncelikle. Eğer ihtiyaç içinde yaşamayacak kadar şanslıysak, ihtiyaç duyan başkalarına yardım etmek doğal bir içgüdüdür. Ben de bu doğal içgüdüyü takip etmeye başladım. Kooperatif yetiştiricilik. Yani sadece anne tarafından değil, baba, büyükanne, büyük dede, kardeş ve diğer aile efradı tarafından elbirliğiyle yetiştirilen insan gibi türlerde, diğerlerini düşünme ve yararlarını gözetme alışkanlığı daha fazla görülüyor. Ben de sekiz yaşına kadar köyde ve kalabalık bir aile ile birlikte büyümüş bir birey olarak koskocaman bir şehrin ve hayatın ortasında yaşadığım yalnızlıktan ve bireyci bencilliklerden sıkılmıştım. Sahip olduğum her şeyden vazgeçebileceğim bir noktaya gelmiştim. Fakat bir zaman sonra fark ettim ki aslında sahip olduğumu düşündüğüm hiçbir şeye aslında sahip değildim. Materyaller dünyası büyük bir illüzyondu. Doğanın kuvveti karşısında yaşayacağımız ufacık bir sarsıntı hayatlarımızı kökten değiştirebilirdi. Bu nedenle “Minimalist” bir çevreci olarak hayatımı yeniden düzenledim. Önce sigarayı bıraktım. Sonra insan bağımlılığı, eşya bağımlılığı, yemek bağımlılığı, fikir bağımlılığı, toprak bağımlılığı derken tüm bağımlılıklarımdan kurtuldum ve en sonunda da her şeyi terk edip yola çıkmaya ve dünyanın herhangi bir yerindeki gönüllü projelerde çalışmaya karar verdim. Fakat tek başıma yapacağım bu yolculuğun ne zaman ve nereye evrileceğini planlamamıştım.

IDEA Universal ile yollarınız nasıl kesişti?

Ben Türkiye’deki STK’ları araştırırken IDEA Universal’ı internette gördüm. O zamanlar ‘volunteering/gönüllülük’ vurgusu daha baskındı web sitelerinde. İsminin anlamını ve açılımını bilmeden bende yarattığı düşünce; evrensel bir fikre ve iyilik yapma hareketine gönüllü olarak

ree

katılabilecek bir networke sahip oldukları idi. Bu yüzden büyük bir merak içinde ‘o’ evrensel fikrin ne olduğunu öğrenmek için peşlerine düştüm. Uzunca bir süre sosyal medya hesaplarını takip ettim. Hayri Dağlı’nın 2017’de İstanbul’da düzenlediği ya da davet edildiği her konferansa ve seminere katıldım. Bir yıllık takip ve araştırmadan sonra ‘gerçekçi, yenilikçi ve dürüst bir politika’ izlediklerine ikna olup onların gönüllü ekibine katılmaya karar verdim ve Hayri Dağlı’ya mail attım. Uzunca bir süre yanıt alamadım. Fakat vazgeçmedim ve sanırım o da benim kararlı olduğumu görünce bana olumlu bir dönüş yaptı. Bir önceki sorunuzda cevaplamaya çalıştığım farkındalık süreci aslında benim yolumu IDEA Universal ile kesiştirdi. Kendimi yaratma sorumluluğu ve varoluşsal sorunlarım beni bu arayışa itmeseydi belki de hiç Hayri Dağlı ile tanışmayacak ve yolum hiç Afrika’ya düşmeyecekti.


Neden Afrika ve neden özellikle temiz su projeleri?

Ben derneğin gönüllü ekibine katılmaya karar verdiğim sırada İstanbul’daki evimi kapatıp yola çıkmak için hazırlıklara başlamıştım fakat bu seyahatin nereden başlayacağı kararını henüz

ree

vermemiştim. Hayri Dağlı eğer beni gönüllü ekibine kabul ederse o anda o neredeyse ben de seyahatime oradan başlamalıyım diye düşünmüştüm. Ve öğrendim ki o sırada Hayri Dağlı Tanzanya’da projeler yürütüyordu ve beni ekibe birkaç aylığına kabul etmişti. Ben de bunun üzerine planlarımı Afrika üzerine yaptım. Ve o günden sonra da Afrika benim miladım oldu. Suya erişme ya da temiz suya erişme problemi özellikle Afrika’daki en ciddi sorunlardan biri. Afrika’ya yardım etmek için nereden başlarsanız başlayın, eğer bu temel problemi çözmezseniz yaptığınız hiçbir yardım, hiçbir çaba işe yaramayacaktır ya da geçici çözümler olarak kalacaktır. Oysaki bu temel sorunu çözdüğünüzde, bu çözümle beraber gelen diğer değişimler Afrika insanın hayatını kökten ve kalıcı olarak değiştirip, dönüştürüyor. Suya kavuşan bir topluluk öncelikle sağlık problemlerinden kurtulur, sonrasında tarım yapma şansı elde eder ve gıdaya erişim probleminden kurtulur, su bulabilmek için harcadıkları (güneşin altında minimum günde 4-5 km yürüyorlar su kaynağına erişebilmek için) zamanı ve enerjiyi onlara geri kazandırırsınız. Bu yüzden IDEA Universal’in temiz su projeleri hayati bir öneme sahiptir ve ben de bu vesileyle bu projelerin içinde yer almaktan her zaman onur duydum.


ree

Özellikle sahada çalışırken ne gibi zorluklarla karşılaştınız?

Büyük sabır ve adanmışlık gerektiren bir iş yapıyorum. Güçlü bir bedene ve sağlıklı bir ruh hâline sahip olmanız gerekiyor. Evinizden, ailenizden, dostlarınızdan çok uzakta ve size tamamen yabancı, unutulmuş coğrafyalarda daha adaletli bir dünya için çalışıyorsunuz. Biyolojik olarak ağır iklim koşullarına ve yeme alışkanlıklarına adapte olmanız gerekiyor. Dinlerine, dillerine, yaşam biçimlerine saygı duymanız gerekiyor. Çalışma sisteminize sadık ve disiplinli olmanız gerekiyor. Çalıştığınız kurumun manifestosundan ve prensiplerinden ödün vermemeniz gerekiyor. Derneğe yapılan bağışların doğru zamanda, doğru yerlere ve doğru şekilde ulaşmasını sağlamak başlı başına en büyük sorumluluğunuz. Beraber çalışmak zorunda olduğumuz devlet kurumlarının ya da tedarikçilerin hantallığı ve yetersizliği en büyük sorunlardan biri. “Beyaz bir kadın” olarak Afrika’da varlık göstermenin problemlerini de göreceli olarak ister ilk sıraya isterseniz son sıraya koyabilirsiniz.


ree

Hiç korktuğunuz ya da boşa kürek çektiğinizi düşündüğünüz oldu mu?

Yollar! Afrika’da tır ve kamyon şoförleri hiçbir kurala uymuyorlar ve çılgınca araç kullanıyorlar. Araba tamirleri ve hatta hiçbir şeyin tamiri doğru düzgün yapılmıyor bu ülkede. Siz ne kadar dikkat ederseniz edin, karşı tarafın dikkatsizliği ve umursamazlığı yüzünden trafik kazaları beni en çok korkutan şeylerden biri. Bunun dışında korktuğum bir şey olmadı. Boşa kürek çektiğimi ise hiçbir zaman düşünmedim. Elbette bazen enerjimin düştüğü ve yorgun hissettiğim zamanlar oluyor, özellikle devlet kurumlarının umursamazlığını ve gelir adaletsizliğinin en büyük yaşandığı bölgelerdeki sefaleti görünce çaresiz gibi hissediyorum fakat ne zaman ki bir köyü suya kavuşturup hep beraber danslar edip şarkılar söylüyoruz ve sonraki süreçlerde toplulukların nasıl iyileştiğini ve yaptığımız işlerin topluluklara ne büyük faydalar getirdiğini görüyorum o zaman tüm zorlukları unutuyorum. Böyle günlerde enerjimi ve umudumu geri topluyorum.


ree

En büyük motivasyon kaynağınız ne oldu?

En büyük motivasyonum “çocuklar”. Çok masum ve çok saflar. Bu coğrafyalarda onlarla iletişim kurabileceğim hiçbir dili bilmiyorum. Genellikle kendi kabile dillerini konuşuyorlar fakat sevgi dili tüm engelleri kaldırıyor. Çocukları kandıramazsınız, onlara rol kesemezsiniz. Çünkü onlar her şeyi tüm saflığıyla görür ve hissederler. Sizi sever ve ilginç bulurlarsa hiçbir çıkar ve beklentileri olmadan sizinle bağ kurarlar. Onlarla beraberken çok mutlu oluyorum. Bir de temiz suya kavuştukları “o ilk an” benim en büyük motivasyonum. Çoluk çocuk, kadın erkek, genç yaşlı hepsinin gözlerinde aynı ışıltıyı ve dayanışmayı görüyorum.


ree

Duygusal tatmini en çok ne zaman hissettiniz?

Daha önceki yıllarda gönüllü olduğum dönemde, Tanzanya’da bir köyü ziyaret etmiştim ve oradaki temiz su projesini oranın devlet politikaları yüzünden hayata geçirememiştik. İlk ziyaretimde Anotolia isimli yaşlı bir teyze yaşadıkları su sıkıntısı yüzünden çok sitem etmişti ve “Siz de politikacılar gibi gelip bize söz verip hiçbir şey yapmadan gideceksiniz değil mi?” diye haykırmıştı. Ben ne dediğini öğrendiğimde onu sakinleştirmek için ama aslında kendimi sakinleştirip ağlamamak için ona sımsıkı sarılmıştım. Ona hiçbir söz vermedim o gün ama kendime bir söz verdim; gücüm yettiğince ihtiyacı olan herkese elimden geleni yapacağım ve asla pes etmeyeceğim dedim. Bu sabrın sonucunda Anatolia ile geçen yıl yollarımız tekrar kesişti ve sonunda onun da köyüne temiz su ulaştırabildik. O zaman duygusal bir rahatlama ve tatmin yaşamıştım. Anatolia teyzeyi ve bana yaşattığı bu hissi hiç unutmuyorum bu yüzden.


Pandemiyi Afrika’da geçirmek nasıldı?

Pandemi başladığında İstanbul’daydım fakat pandemi başladıktan 6 ay sonra Hayri, Tanzanya’da bir saha görevlisine ihtiyacı olduğunu söyledi ve benim de koşullarım o an tam olarak bu göreve uygun olduğu için işi kabul ettim. Çalıştığım tasarım ofisi pandemi sürecinden dolayı kapanmak üzereydi ve ben de bu bunaltıcı süreci Türkiye’de geçirmek istemiyordum. Riskliydi ve zordu elbette bu kararı almak fakat Tanzanya ile ilgili birçok deneyimim vardı ve orayı çok seviyordum. Tanzanya hiçbir zaman sınır kapılarını kapatmadı. Pandemi ile ilgili izlediği politika tüm dünyanın tersine idi fakat her şeye rağmen pandemi süreci orada çok hafif geçti. Ve tam tersine ben kendimi orada dünyanın herhangi bir yerinde hissedebileceğimden çok daha güvende ve mutlu hissettim.


Tüm bu süreç size neler öğretti ve nasıl bir kadına dönüştürdü?

Çok güçlendim. Ama maskülen bir güçten bahsetmiyorum. Kırılgan ve savunmasız olmayı kabul etmenin getirdiği bir güç bu. Birbirimize ne kadar ihtiyacımız olduğunu kabul etmenin getirdiği bir güç. Çünkü birlikte çok güçlüyüz. Benim sahadaki faaliyetlerimin başarıya ulaşması için arka planda da muhteşem bir ekip çalışıyor. Bu birlikteliğin kuvveti dünyayı değiştirmeye yetiyor. Fakat bu değişimin her şeyden önce kendimizden başlaması gerektiğini öğretti bana bu süreç. Kendine ve başkalarına karşı çok daha şefkatli olmayı öğrendim. Esnemeyi, toleranslı olmayı fakat öz-değerimden ödün vermemeyi öğrendim. Sadeleştim, özgürleştim. Tam anlamıyla; ruhuyla, fikriyle, bedeniyle özgür ve korkusuz bir kadına dönüştüm. Daha doğrusu korkularıma rağmen, korkularımla beraber özgürleştim. Özgürleşirken yaşadığım hayatı ve bu gezegeni daha çok sevdim. Dünyayı birçok konumdan, birçok farklı rotadan, birçok hâliyle görme şansım oldu. Gezegen senden, benden farklı bir şey değil, benimle beraber nefes alan bir organizma. Bu yüzden göbek bağıyla bağlıyız birbirimize. Bu kadim bilgiyle devam ediyorum artık hayatıma.


ree

Daha iyi bir dünya için hayal kuran fakat nereden başlayacağını bilemeyenler için tavsiyeleriniz neler olur?

Sadece hayal kurmayın! Harekete geçin! Benim hayatın içinde bu kadar çok yol almamın tek nedeni “eylem” insanı olmam. Yola çık, harekete geç arkadaşım! Ne olur en fazla? Denemekten asla korkma! En kötü karar bile kararsızlıktan iyidir bana göre. Bu yüzden arada kalmaktan, fikirler, hayaller, insanlar ve mekânlar arasında sıkışıp kalmaktan hoşlanmıyorum. Bir de dünyayı değiştirmek ne haddimize! Öncelikle memnun olmadığın kendini bir değiş önce, gerisine bakarız. Çünkü sen değişirsen dünya değişiyor. Sen iyi olursan dünya daha iyi bir yer olur. İnan buna! Kendini besle, ruhunu besle, aklını besle. Ama tüketme! Öğren, çok öğren, çok oku, çok gez. Üret ve karşılıksız paylaş elinde olanları. O zaman çoğalıyoruz hayallerimizle beraber.


Bundan sonra ne gibi projelerde yer almayı hedefliyorsunuz?

Hayatı olduğu gibi yaşayıp yolun beni nereye götüreceğini görmek istiyorum. Hayata ve kendime daha çok güveniyorum artık. Beni utandırmayacak ve bıktırmayacak bir noktaya taşıyacağından eminim. Afrika’nın en doğusundan en batısına, Tanzanya, Gambiya, Senegal ve Uganda’da ve Türkiye’de yüzlerce su, tarım ve eğitim projeleri hayata geçirdim. Ömrüm izin verirse bu deneyimi aktarmak ve kalıcı bir şeylere dönüştürmek istiyorum. Elbette yaratmaya, üretmeye devam edeceğim. Belki bir ekolojik çiftlik kurarım, belki bir tarlaya deneyim ekerim, belki bir çocuğun tazecik aklına bir fikir ekerim, belki bir kitap yazarım, belki bir film olurum, belki bir umut… Bilemiyorum. Yaşayıp göreceğiz.

  • Yazarın fotoğrafı: BODRUMDergi
    BODRUMDergi
  • 18 Kas 2023
  • 1 dakikada okunur
Muğla Büyükşehir Belediyesi, Bodrum’da yaşanan su sıkıntısının önüne geçmek için 110 Milyon TL’lik bir bütçe ayırdı. Bu bütçe doğrultusunda MUSKİ Genel Müdürlüğü tarafından ilçenin birçok noktasında ilave içme suyu çalışmaları yapılıyor.

ree

Bodrum’da barajların kuruması ve DSİ tarafından kapatılmak zorunda kalınması nedeniyle Muğla Büyükşehir Belediyesi ilave su çalışmalarına hız verdi. Bu kapsamda, Büyükşehir Belediyesi tarafından MUSKİ’ye 110 Milyon TL’lik yatırım bütçesi aktarılırken bu bütçe ile Bodrum’da su kesintilerinin en aza indirilmesi amacıyla yapılan çalışmalarla ilk etapta günde 1100 m3 su sağlayan kaynak sisteme eklenerek Bodrum’un hizmetine sunuldu. Bunlara ek olarak farklı su kaynaklarından üç ayrı proje kapsamında yürütülen çalışmaların ilkinde 72 bin kişinin ihtiyacını karşılayacak olan ve günde 8 bin 600 m3 ilave su, sisteme kazandırıldı. Bu çalışma kapsamında, 2 bin 700 metre hat imalatı, bir adet su deposu ve terfi merkezi, 5 adet yeni sondaj kuyusunun açılması çalışmaları tamamlanarak 7 Kasım’da hizmete sunuldu.


ree

Diğer bir çalışma ile günde yaklaşık 8 bin 200 m3 sürekli yer altı su kaynağı ve 26 Bin m3/gün yedek yüzeysel su kaynağı temini için yürütülen diğer 2 proje için de çalışmalar sürüyor. Bir başka bölgede de 23 bin 500 m3/gün ilave içme suyu çalışmasına başlandı. Ayrıca yaklaşık 268 bin kişiye hizmet sunacak düzeydeki 32 bin 100 m3/gün su daha kısa sürede sisteme dahil edilecek ve tüm çalışmalar sonucunda yarımadanın temel içme-kullanma suyu ihtiyacı önemli ölçüde sağlanacak. MUSKİ Genel Müdürlüğü tarafından bu dönemde site ve otellere ait depoların dolumu için fazla su tüketimi olmaması adına vatandaşlardan hassas davranmaları istendi.


  • Yazarın fotoğrafı: BODRUMDergi
    BODRUMDergi
  • 17 Kas 2023
  • 2 dakikada okunur
Kurak geçen yaz mevsimi sebebiyle boş kalan barajlar, başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin belirli bölgelerinde su krizi endişelerini beraberinde getirdi. Su tüketim alışkanlıklarına ve su krizine ilişkin kamuoyu görüşlerine ışık tutmak amacıyla yürütülen Türkiye’de Su Krizi Araştırması, 5 kişiden ikisinin su krizi konusunda “çok endişeli” olduğunu ortaya koydu.

ree

Küresel iklim değişikliğinin etkisiyle kurak bir yazı geride bırakan Türkiye’de sonbahar başlasa da mevsim normallerine dönmeyen hava sıcaklıkları, su krizi endişelerini beraberinde getirdi. 13 Eylül tarihinde İSKİ’den alınan veriler, İstanbul’daki ortalama baraj doluluk oranının yüzde 26,57 seviyesinde seyrettiğini gösterirken kuraklığın etkileri mevsim boyunca Türkiye’nin pek çok bölgesinde hissedildi.


ree

Güncel gelişmeler ışığında Türkiye’de su tüketim alışkanlıklarına ve su krizine ilişkin görüşlere ışık tutan pazar araştırması şirketi Adgager, kapsamlı bir çalışmaya imza attı. Türkiye’de Su Krizi Araştırması, ülkemizde 5 kişiden ikisinin su krizi konusunda “çok endişeli” olduğunu ortaya koydu.


ree


Türkiye’de 5 Kişiden 3’ü İklim Değişikliğinden Korkuyor

Türkiye genelinde, 18-55 yaş arası, ABC1C2DE sosyo-ekonomik grubu üzerinde gerçekleştirilen araştırmada, katılımcıların yüzde 36,6’sı, “Su krizi nedir?” sorusuna “İklim değişikliği ve küresel ısınmanın neden olduğu su kıtlığıdır” yanıtını verdi. Su krizi konusunda yüksek endişe duyan kesimin, çoğunlukla 45-55 yaş grubundaki katılımcılar olduğu görüldü. Konuyla ilgili değerlendirmelerini paylaşan Adgager Pazar Araştırma Direktörü Gizem Turhan, “Katılımcıların pek çoğu iklim değişikliği ve su kaynaklarının azalmasının, su krizi algısında önemli bir rol oynadığı konusunda hemfikir olsa da su krizi kavramının tanımı sosyo-ekonomik gruba göre farklılaşabiliyor. Bu durum su krizinin karmaşıklığını vurguluyor. Öte yandan 5 kişiden üçü, iklim değişikliğinden korktuğunu ve bu konuda kişisel tedbirler aldığını söylüyor. Su ve iklim krizine ilişkin endişeler, bu problemlerin her geçen gün kritik hâle geldiğine dikkat çekiyor” dedi.


ree

Katılımcıların Yüzde 67,1’i, Baraj Doluluk Oranlarını Takip Ediyor

Araştırma, Türkiye’de su krizi konusunda yüksek endişeye sahip kesimin bu konudaki gündemi de daima takip ettiğini gösterdi. Özellikle 45-55 yaş grubundaki katılımcıların su krizi konusunda daha endişeli olduğu görülürken katılımcıların yüzde 67,1’inin Türkiye’deki baraj doluluk oranlarını yakından izlediği öğrenildi. 3 kişiden 2’sinin, baraj doluluk oranlarıyla güncel olarak ilgilendiğine dikkat çeken Gizem Turhan, “Bu veri, baraj doluluk oranlarının katılımcılar için su krizinin boyutlarını anlamak açısından önemli olduğunu ortaya koyuyor. Buradan da su kaynaklarına yönelik farkındalığın yüksek olduğu çıkarımına ulaşıyoruz. Baraj doluluk oranlarına ilişkin bilinçli katılım, su krizinin hafifletilmesinde vatandaş desteğinin önemli bir işareti olabilir” dedi.


ree

Türkiye’nin Su Tasarruf Bilinci Yüksek

Araştırmada öne çıkan bulgulardan birinin de su tasarrufu bilincine ilişkin olduğunu kaydeden Adgager Pazar Araştırma Direktörü Gizem Turhan, değerlendirmelerini şu ifadelerle sonlandırdı: “Katılımcıların büyük çoğunluğu (%92,2), günlük hayatlarında su tasarrufu yaptıklarını ifade ediyor, bu grubun yaklaşık yüzde 83’ü ise suyun boşa akıtılmamasına dikkat ettiğini söylüyor. Türkiye genelinde yürütülen araştırma sonuçlarına göre vatandaşların su tasarrufu bilincinin yüksek olduğunu görüyoruz. Bu konudaki farkındalık, su krizinin hafifletilmesinde önemli rol oynuyor. Özellikle yerel yönetimlerin su tasarrufuna ilişkin mesajlarının ve medyada yer alan su krizine ilişkin haberlerin vatandaşları tasarrufa teşvik ettiğini de söyleyebiliriz. Yapay zekânın desteğiyle uçtan uca pazar araştırma çözümleri sunan yeni nesil bir araştırma platformu olarak toplumsal gündemlere ilişkin içgörüler sağlamayı da görev ediniyoruz. Türkiye’de Su Krizi araştırmamızın bu konudaki farkındalığı desteklemesini diliyoruz.”


Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page