top of page
  • Yazarın fotoğrafı: Seda Küçük
    Seda Küçük
  • 2 May 2023
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 22 Ağu 2023


Seda Küçük | Ajans Başkanı
Seda Küçük | Ajans Başkanı

Merhaba,


Türkiye’nin bulunduğu coğrafya, 1500’lü yıllardan itibaren çeşitli zamanlarda 7 ve üstü büyüklüğünde 25 depremle sarsıldı. En son; 10 ili etkileyen ve yaklaşık 50 bin insanımızın hayatını kaybettiği, onbinlerce insanın yaralandığı 7,7 ve 7,6’lık Kahramanmaraş merkezli iki depremle yıkıldık. Âdeta şehirler yerle bir oldu. Milyonlarca insan; evlerini, işini, ailesini, geçmişini ve geleceğini kaybetti. Onlarla birlikte tüm Türkiye derin bir yasa boğuldu. Ölenlere rahmet, yaralılara acil şifa ve yakınlarını kaybedenlere de sabır diliyorum. İstanbul’da depremi yaşamış, günlerce sokakta kalmış birisi olarak onların neler hissettiğini biraz da olsa anlayabiliyorum...


Sismik açıdan oldukça aktif bir ülkede yaşıyoruz. Ülkemiz; Kuzey Anadolu Fay Hattı, Doğu Anadolu Fay Hattı ve Batı Anadolu Fay Hattıyla deprem kuşağında bulunuyor. Uzmanlar, Türkiye nüfusunun yüzde 60’a yakınının, faal olan ve zarar verebilen deprem alanları üzerinde yerleştiğini ve bundan dolayı da Türkiye’deki binaların depreme dayanıklı yapılması gerektiğini yıllardır söylüyor. Depremde yıkılan binalardaki incelemelerin sonucu; mühendislikten uzak, kural tanımaz bu kontrolsüz yapılaşmayı tekrar gün yüzüne çıkardı. Umarım bu yaşadığımız acı tecrübe ülkemiz için bir milat olur da bundan sonra kafasına esen; istediği yerde istediği gibi binalar yapamaz, yapmalarına izin verilmez.


Bodrum Dergi | Mayıs 2023
Bodrum Dergi | Mayıs 2023

Bodrum, özellikle pandemiden sonra başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerden yoğun bir göç aldı. Deprem sonrası ise bu durum tavan yaptı. Bodrum’un 2022 yılında 192 bin 964 olan nüfusu, yazlıkçıların büyük bir bölümünün de yaz-kış burada yaşamaya başlamasıyla 500 binlere ulaştı. Turizm sezonunda ise bu rakam 2 milyonu aşıyor. Alt yapı ve üst yapısıyla en fazla 200 bin kişinin yaşayabileceği kapasiteye sahip olan bu kasaba ne yazık ki bu kadar nüfusu kaldıramıyor. Özellikle yaz aylarında elektrik trafoları patlıyor, internet donuyor, logarlar taşıyor, sular akmıyor, yollar tamamen duruyor ve hastanelerde yer bulunmuyor.


Gelir düzeyi yüksek kesimin akın ettiği Bodrum’da ne yazık ki tersine bir göç durumu da söz konusu. Türkiye’ye göre yaşamın ekstra pahalı olması, emlak ve kira fiyatlarının da uçmasıyla hizmet veren; memur, işçi ve çalışanlar tek tek Bodrum’u terk ediyor. Yakında ne bizi muayene edecek sağlıkçı, ne çocuklarımızı geleceğe hazırlayacak eğitimci ne de güvenliğimizi sağlayacak bir polis bulabileceğiz. Hizmet sektörleri için de durum pek farklı değil.


Son yıllarda Bodrum’un her yanı sanki inşaat alanına döndü. Türkiye’nin Turizm Başkenti olan bu güzelim kentteki hunharca yapılaşma; bir yandan doğayı katlediyor diğer yandan da yaşanmaz hâle getiriyor. Bodrum; bu hızla yapılaşmaya devam ederse ortada ne Bodrum kalacak ne de turizm... Bundan önce pek çok örnekte olduğu gibi altın yumurtlayan tavuğu kesip sonra da herkes birbirini suçlayacak. Sonuç mu? Herkes kaybedecek.


Eğer şu anda radikal bir karar alınıp Bodrum’da yapılaşmaya dur denilmezse çok değil 5 yıla kadar, iş işten geçmiş olacak. Kaybedecek zaman yok! Unutmayalım ki Bodrum’u Bodrum yapan değerleri yok edersek ortada Bodrum diye bir şey kalmaz.


Sevgiler,






  • Yazarın fotoğrafı: Seda Küçük
    Seda Küçük
  • 25 Şub 2023
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 5 Nis 2023

Bu sayımızda Şalva Ailesi’ne yeni katılan Rio ve onun can dostu Başak’ı konuk ediyoruz. Çocukluğundan beri bir patili dostu olmasını istediğini belirten Başak Şalva, geç de olsa bu arzusuna kavuşmuş. Başak, evcil hayvan sahiplenmek isteyenlere ise şunları söyledi: “Bir evcil hayvan sahiplenmeden önce mutlaka ailedeki herkesin buna hazır olup olmadığına karar vermeniz gerekiyor. Bu çok ciddi bir sorumluluk çünkü karşınızda kendi ihtiyaçlarını karşılayamayacak size tamamen bağımlı bir canlı var. Özellikle tüm gün evde yalnız kalmasını gerektirecek bir yaşantınız varsa, onunla sadece akşamları birkaç saat ilgilenebilecekseniz bir kere daha düşünmenizi öneririm. Bir köpek sahiplenmek istiyorsanız çok uzun saatler yalnız bırakamayacağınızın farkında olmanız gerekiyor. Bir evcil hayvanla birlikte yaşamak evet çok keyifli ama bir o kadar da yorucu. İnsanlar gibi onların da birçok ihtiyacı olduğunu unutmamalıyız. Sadece yemeğini ve suyunu verip onlara karşı sorumluluklarımızı yerine getirmiş olmuyoruz. Oyun oynayıp enerjilerini atmak, başka köpeklerle sosyalleşmek ve dışarı çıkmak gibi birçok ihtiyacını gerekiyorsa kendinize ayırdığınız zamandan fedakârlık yaparak karşılayabileceğinizden emin değilseniz, lütfen bir evcil hayvan sahiplenmeyin.”

ree

Sahiplenme hikâyeniz nedir?

Çocukluğumdan beri bir köpek sahiplenmeyi çok istiyordum. Ancak annem ve babamın kabul etmiyor oluşu bu fikri hep ertelememe sebep oluyordu. Annem, titiz ve düzenli bir insan. Bu yüzden evde patili bir dosta sahip olmanın zor olacağını söylüyordu. Babam da özgürlüğümü kısıtlayacak ve bana ciddi sorumluluklar getireceğinden bahsedip bu fikrime karşı çıkıyordu. Tatildeyken, yakın bir arkadaşım bana sahiplendirilmeyi bekleyen patili ilanları gönderdi. Yine reddedeceklerini düşünmeme rağmen konuyu tekrar gündeme getirdim. Bu sefer beklediğimin aksine konuya daha ılımlı bakmaları beni cesaretlendirdi. Anne ve babam fikirlerini değiştirmeden İstanbul’a döner dönmek gidip Rio’yu sahiplendik.


ree

İlk karşılaşmanızda ne hissettiniz?

Sahiplendiğimiz yerde Rio’ya benzer birçok köpek vardı. Seçim yapmamız beklenirken Rio bize doğru gelmek istediğini belli eden hareketler yaptı. Annem de ben de onun bizi seçtiğine inanarak Rio’yu sahiplenmek istediğimize karar verdik. İlk kucağıma verdikleri anda nasıl tutacağımı, nasıl davranacağımı hiç bilmiyordum. Eve dönerken, yol boyu biraz endişeli fazlasıyla da heyecanlıydım. Eve gelip onu yere bıraktığımız anda biraz korku biraz da merakla birlikte kısa sürede eve alıştı ve keşfetmeye başladı.

ree

İsmini nasıl koydunuz, sizin için özel bir anlamı var mı?

Babam köpek sahiplenme konusuna en karşı olan kişiydi. Ben Latte, Cookie gibi biraz daha rengiyle uyumlu isimler koymak istemiştim ama babamın kısa sürede alışması ve sevmesi için onun istediği ismi koymaya karar verdim. Sahiplenmeye karar verdiğimiz andan itibaren babamın söylediği isim sadece Rio olduğu için isminin Rio olmasına karar verdik.


Cinsi nedir, bu cinsin en belirgin özellikleri nedir?

Toy Poodle. Belirgin özellikleri arasında en akıllı ikinci ırk olmaları, asla tüy dökmemeleri ve yalnız kalmayı hiç sevmiyor olmaları var.




Nasıl iletişim kuruyorsunuz, isteklerini size nasıl anlatıyor?

En büyük korkum onu anlayamamak ve isteklerini karşılayamamaktı ama Rio kendini çok rahat ifade edebiliyor. Hareketleri ve çıkardığı farklı seslerle ne yapmak istediğini onu ilk defa gören biri bile kolayca anlayabiliyor. Genelde en çok istediği şeyler bizim yediğimiz yemeklerden yemek ve herkesle birlikte koltukta oturmak.


ree

Neden bir evcil hayvan sahiplenmek istediniz?

Genelde kedi ya da köpek olan evlerin enerjisinin daha yüksek olduğuna inanırım. Eve getireceği pozitif enerji ve mutluluktan her zaman emindim. Kendimden başka bir canlının sorumluluğunu alabileceğime emin olduğum noktada bu kararı verdim.


ree

Karar vermeden önce, evde bir hayvanla yaşamının nasıl bir şey olduğuna dair fikriniz var mıydı?

Karar vermeden önce sık sık daha önce evcil hayvan bakan ve konu hakkında bilgisi olan arkadaşlarımla görüştüğüm için karşılaşabileceğim zorlukların çoğunu öğrendim. Rio evimize geldikten sonra daha önceden bilmediğim bir zorlukla karşılaşmadım. Buna rağmen, benim için yeni bir deneyim olduğundan iyi bir veteriner bulmaktan, uygun mama, şampuan gibi ihtiyaçlarının seçimine kadar birçok konuda araştırma yapmam gerekti.



Rio’nun aileye katılmasından sonra hayatınız nasıl değişti?

Genel olarak olumlu değişikler oldu. Herkesin bir an önce işini bitirip eve erken gelmesi için bir sebep oldu. Zor olan ise onu götüremediğimiz yerlere gidileceği zaman yalnız kalması ve onun tek kalmaktan hiç hoşlanmaması. Hepimiz evde bile olsak aynı odada hatta mümkünse aynı koltukta bizimle birlikte oturup temas hâlinde olmak istiyor.


ree

Bir evcil hayvana sahip olmanın olumlu ve olumsuz yanları nedir?

Çok fazla olumsuz yanlarından bahsedemeyeceğim çünkü aramıza katıldığı günden beri bir defa olsun bunun pişmanlığını yaşamadık. Ne kadar yoğun ve yorucu bir gün geçirmiş olursak olalım eve geldiğimizde onun sevincini görmek hepimize enerji veriyor. Bize duyduğu karşılıksız sevgi ve bağlılık olumsuz yanlarını görmememiz için yeterli.


ree

Evcil hayvan sahiplenmek isteyenlere mesajınız nedir?

Bir evcil hayvan sahiplenmeden önce mutlaka ailedeki herkesin buna hazır olup olmadığına karar vermeniz gerekiyor. Bu çok ciddi bir sorumluluk çünkü karşınızda kendi ihtiyaçlarını karşılayamayacak size tamamen bağımlı bir canlı var. Özellikle tüm gün evde yalnız kalmasını gerektirecek bir yaşantınız varsa, onunla sadece akşamları birkaç saat ilgilenebilecekseniz bir kere daha düşünmenizi öneririm. Ben kendi aile işimizde çalıştığım için işe giderken bile Rio’yu yanımda götürüyorum. Bunun herkes için mümkün olmayan bir durum olması sebebiyle özellikle Toy Poodle cinsi bir köpek sahiplenmek istiyorsanız çok uzun saatler yalnız bırakamayacağınızın farkında olmanız gerekiyor. Bir evcil hayvanla birlikte yaşamak evet çok keyifli ama bir o kadar da yorucu. İnsanlar gibi onların da birçok ihtiyacı olduğunu unutmamalıyız. Sadece yemeğini ve suyunu verip onlara karşı sorumluluklarımızı yerine getirmiş olmuyoruz. Oyun oynayıp enerjilerini atmak, başka köpeklerle sosyalleşmek ve dışarı çıkmak gibi birçok ihtiyacını gerekiyorsa kendinize ayırdığınız zamandan fedâkarlık yaparak karşılayabileceğinizden emin değilseniz, lütfen bir evcil hayvan sahiplenmeyin.


  • Yazarın fotoğrafı: Seda Küçük
    Seda Küçük
  • 15 Şub 2023
  • 4 dakikada okunur
Aynı isme sahip olan ülkenin ve zenginliğin başkenti Lüksemburg, Avrupa’nın en romantik, en masalsı yerleşim yerlerinden biri. Lüksemburg güneyinde Petrusse, kuzeyinde Alzette Nehri ve Orta Çağ’da Franklar tarafından işgal edilen Lüksemburg Kalesi’yle turistler için tam bir masal diyarı.

ree

Doğal bir vadinin içine kurulan şehir, zamanla vadinin içine ve dışına doğru genişlemiştir. Lüksemburg dünyanın en güzel ve bakımlı şehirlerinden birini yansıtır. Şehir yüksek ve alçak olarak iki bölüme ayrılmıştır. Ville Haute denilen bölüm eski kenti, Ville Bass ise nehir kıyısını kapsar. İki şehir arasında ulaşımı sağlayan merdivenler ve asansörler vardır. Şehir aynı zamanda 1995 – 2007 yılları arasında iki kez Avrupa Kültür Başkenti olma özelliğini taşıyan tek şehirdir. Lüksemburg’da Lüksemburgca, Fransızca ve Almanca olmak üzere üç resmi dil vardır. Lüksemburgca günlük hayatta kullanılan bir dil olmasına rağmen yazı dilinde pek kullanılmaz.


Okyanus iklimine sahip olan şehirde her mevsim yağışlı geçmektedir. Nem oranı yüksek, yıllık sıcaklık farkı azdır. Yağışın daha az görüldüğü yaz mevsiminde Lüksemburg’u ziyaret edebilirsiniz fakat her mevsimi ayrı güzel olan Lüksemburg’un ağaçları sonbaharda görülmeye değer. Şehir, ulusal bir mottoya sahip. “Olduğumuz gibi kalmak istiyoruz.” İlk duyduğum zaman ben de siyasi bir şeyler uyandırmıştı. Şimdi ise bu mottoyu çok anlamlı buluyorum. Ne güzel olduğun gibi kalabilmek ya da olduğun gibi görünebilmek.


ree

Tarihçesi

Roma döneminden beri stratejik bir konuma sahip olan şehrin ilk surları 10. yüzyılda inşa edildi. Günümüzde Notre Dame Kilisesi olarak adlandırılan Aziz Nikolas Kilisesi’ne doğru genişleyen şehirde, 12. yüzyılda 5 hektarlık alanı kapsayan duvarların inşasına başlandı. Surların inşası 1340 yılında tamamlandı ve surlar, 1867 yılına dek ayakta kaldı.


ree

Roma yollarının kesiştiği noktada yer alan Lüksemburg’u kuşatmalara karşı güçlü kılmak için Lüksemburg Kalesi inşa edildi. Kale, 16. yüzyıla gelindiğinde, Avrupa’daki en kuvvetli savunma alanlarından biri hâline geldi. 18. yüzyılda savunmalar daha da gelişti ve Lüksemburg’un fethedilemeyeceği düşünülerek “Kuzey’in Cebeli Tarık’ı” olarak anılmaya başlandı. Şehirdeki eski karargâhlar ve surlar hâlâ görülebilir ve bunlar UNESCO Dünya Kültür Mirası Alanıdır.

1443 yılında şehir Burgonya Ordusu tarafından işgal edildi ve 4. Burgonya Krallığı’nın bir parçası hâline geldi. Ardından İspanyol İmparatorluğu ve Avusturya İmparatorluğu da Lüksemburg Şehri’ne ev sahipliği yaptı. Daha sonraki yıllarda şehir birkaç kez daha el değiştirdi. Günümüzde Dükalık ile yönetilen şehir, bu özelliği ile dünyada tektir. Lüksemburg Dükalığı, Benelüks Devletleri’nin çalkantılı geçmişleri boyunca, komşusu olan Belçika, Fransa ve Almanya tarafından işgal edilmekten kurtulabilmiştir.


ree

Aktiviteler

Yüksek kayalıkların ve dik yamaçların üzerine kurulan Lüksemburg’da Notre-Dame Katedrali, Grand Ducal Sarayı, Adolphe Köprüsü ve Bock Casemates mutlaka görülmesi gereken yerler arasında. Şehri daha detaylı keşfetmek isteyenler için güzelliği ile hayranlık uyandıran Büyük Düşes Charlotte Anıtı, büyüleyici bir manzaraya sahip yürüyüş yolu Chemin de la Corniche, diğer güzel alternatifler arasında.


Notre-Dame Cathedral

1613-1621 yılları arasında Belçika’dan gelen din adamları tarafından inşa ettirilen Notre-Dame Cathedral, 20. yüzyılın ilk yarısında genişletilerek günümüzdeki görünümüne kavuşan gotik tarzı, 3 kulesi ve tasarımına eklenen Rönesans mimari ayrıntılarıyla görünümü zenginleştirilen dini yapı alanında ülkenin en büyüğü konumunda. Katedralin en dikkat çekici noktası, tarihi şahsiyetlerin mezarlarının bulunduğu heykeltıraş Lucien Wercollier tarafından yapılan “Politik Mahkûmlar” anıtıdır.


Büyük Dük Sarayı

1572-1795 yılları arasında belediye binası olarak inşa edilen Büyük Dük Sarayı (Grand Ducal Palace), 1817’den sonra Lüksemburg Hükümeti tarafından kullanılmaya başlanmış. 2. Dünya Savaşı’nda Naziler tarafından işgal edilerek, tavernaya dönüştürülmüştür. İkametgâh olması ve devlet işlerinin yürütülmesi dışında, resmi davetlerin de gerçekleştirildiği saray yılın belirli dönemlerinde rehberli turlar ile gezilebiliyor.


ree

ree

Adolphe Köprüsü

Petrus Nehri üzerinden güvenli geçiş sağlamak için 1900-1903 yılları arasında inşa edilen Köprü, tren garı ile kent merkezini birbirine bağlıyor. 153 metre uzunluğundaki tarihi yapı, ülkenin bağımsızlığını simgeliyor.


Bock Casemates

Yarattığı savunma avantajını fark eden Kont Siegfried tarafından üzerine kale inşa edilen kayalık, içine oyulan tünellerle birlikte yıllarca şehri düşman akınlarından korumuş. Tepenin altında bulunan galerileri ve tünelleri gezdikten sonra üst kısmına çıkıp, Petrus Vadisi’nin eşsiz manzarasını seyredebilirsiniz.


Lüksemburg’taki ana meydanda düzenlenen yılbaşı panayırı hem yerel halkın hem de turistlerin oldukça ilgisini çekiyor.


ree

Kaçırılmaması Gerekenler

  • 2. Dünya Savaşı komutanı Amerikalı George S. Patton’un Amerikan Askeri Şehitliği’ndeki mezarı,

  • Eğer yeterince zamanınız varsa modern Avrupa Adalet Sarayı,

  • Haftada iki kez William Meydanı’nda kurulan yiyecek pazarı ve ayın ikinci ve dördüncü cumartesi gününde Place d’Armes’da kurulan bit pazarı,

  • Büyük Glacis Meydanı’nda ağustos ayının sonundan Eylül’ün ortalarına kadar kökeni 4. yüzyıla dayanan geleneksel gezici halk panayırı,

  • Paskalya zamanı,

  • Petrusse Vadisi boyunca uzanan tarihi şehir merkezinin eski yapıları ve tarihi atmosferi,

  • 2200 şarabıyla Guiness rekorlar kitabına giren Chiggeri Restoranı.


ree

Mutfak

Lüksemburg çok uluslu bir kent olduğundan dünyanın bütün mutfaklarına ait restoranları burada bulabilirsiniz. Mutfağında alabalık, turna ve kerevit gibi tatlı su canlıları oldukça fazla kullanılır. Yemeklerin ana malzemesi patates, jambon, fasulye, lahana, soğan ve diğer kök bitkilerdir. Zengin füme et ve sosis çeşitleriyle ünlü olan şehir çikolatalarıyla da çok meşhurdur.


Bouneschlupp | Lüksemburg’un en popüler çorbasıdır. Lüksemburg’da çorbaların içinde bol bol minik sebze parçaları ve etler görebilirsiniz. Bizim alıştığımız tarzda çorbaları Avrupa’da bulmak biraz zor. Ama bu güzel çorbayı gitmişken deneyimleyebilirsiniz.

Paschtéitor bouchée à la reine | Milföy hamurundan yapılıyor. Milföy hamurunun arasına, tavuk eti, mantar ve beşamel sos eklenerek pişiriliyor ve fırına verilerek hamurun kabarması bekleniyor.

Écrevisses à la luxembourgeoise | Lüksemburg mutfağında bolca kerevit görebilirsiniz. Écrevisses à la luxembourgeoise, tatlı su ıstakozundan oluşuyor. Üzerinde domatesli bir sosun gezdirildiği bu yemek özellikle şık restoranlarda tercih edilen yöresel yemeklerden biri.


ree

Ulaşım

Türkiye’den Lüksemburg- Findel Uluslararası Havalimanı’na direkt uçuşlar bulunmakta. Şehir merkezinden yalnızca 6 km. uzakta olan havalimanından şehre otobüs ya da trenle kolayca ulaşabilirsiniz.


Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page