top of page
  • Yazarın fotoğrafı: BODRUMDergi
    BODRUMDergi
  • 4 Mar 2024
  • 2 dakikada okunur
İnsanların yaşadıkları duygu durumu karşısında hislerini paylaşmaması, depresyonu da beraberinde getiriyor. Mental sağlık, fiziki rahatsızlıklar kadar önemli. Duyguların saklanmasıyla birlikte ortaya çıkabilecek depresyon, erken yaşlanma olasılığı ve kilo değişikliklerine yol açabiliyor.

ree

Araştırma şirketi Ipsos’un gerçekleştirdiği ankete göre, katılımcıların yüzde 62’si stres nedeniyle günlük yaşamlarının aksadığını bildiriyor. Buna rağmen yüzde 71’i fiziksel sağlıklarını önceliklendirirken yüzde 58’i de zihinsel sağlıklarını daha çok önemsediğini aktarıyor.


Fiziki rahatsızlıklar kadar ruhsal durum bozukluğunun da gündelik yaşamı olumsuz etkileyen bir sağlık sorunu olduğunu belirten Evlilik ve İlişki Koçu Tülay Erciyas Kaya, duygularını aktarmayan kişilerde stresin yol açtığı durumları şöyle açıkladı:


“İnsanlar, kendilerini tanıdıkça ve duygularını ifade ettikçe mental olarak daha güçlü hisseder. İnsanlar bazen başkalarının iyi hissetmesi için kendilerinin kötü hissetmelerini göze alabiliyor ancak duygu ve düşünceleri paylaşmamak, depresyonu beraberinde getirebiliyor.


Duygu Akışı Doğru Yönetilmezse Kişi Sosyal Hayatından Uzaklaşabilir



Tülay Erciyas Kaya | Evlilik ve İlişki Koçu
Tülay Erciyas Kaya | Evlilik ve İlişki Koçu

İnsani olarak tüm duyguları yaşamak hakkımız. Ağlamak da gülmek de yeri geldiğinde kızmak da bizim en doğal duygularımız. Önemli olan, bu duyguları akışında yaşamak. Duygu akışı doğru yönetilmezse, kişi depresyona girebilir. Depresyona giren insanlarda, sosyal hayattan uzaklaşma, kilo alıp/verme, uyku problemleri, hâlsizlik, değersiz hissetme, suçluluk duyguları, dikkat sorunları, karar vermede güçlük, ölüm düşünceleri gibi semptomlar görülebilir. Dengesiz ve düzensiz yaşam hormonal bozukluklar, erken yaşlanmayı da tetikleyebilir.


Duyguları Gizlemek Maske Takmak Demektir

Duyguları ifade edip sınırları belirlemek ilişkileri geliştirir. Hayatta her şey, her zaman olumlu ilerlemeyebilir. Kişiler bazen duygularını korku ve endişe duyarak saklayabiliyor. Aslında, duyguları doğru iletişim yöntemleriyle karşı tarafa aktarmak gerekiyor. Duyguları saklamak maske takmak demektir. Bu da hem ilişkilerde hem de kişinin kendi mental sağlığında bir süre sonra daha büyük yıkımlara sebep olabiliyor. Önemli olan sorunları algılayarak çözümlemek ve hayata hafiflemiş olarak

devam etmektir.


ree

Hayır Demeyi Öğrenmek, Beklentiyi Azaltır

Gereksiz yere her teklife ya da soruya evet demek, daha iyi fırsatlara hayır demek anlamına gelebilir. Bireyler bazen kaybetmemek veya kazanmak için hayır demeye çekiniyor. Eşle, arkadaşlarla, aile fertleriyle, çocuklarla ne sorun yaşanırsa yaşansın, kişi hayır demesi gereken bir konuda bunu yapmalı. Hayır demek, o an yaşam enerjisine iyi gelmeyebilir fakat bu durum sonrasında kişiyi ruhsal ve bedensel olarak rahatlatacaktır. Hayır demeyi öğrenmek, beklentileri de önemli ölçüde azaltabilir.

  • Yazarın fotoğrafı: BODRUMDergi
    BODRUMDergi
  • 12 Ara 2023
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 12 Ara 2023

Araştırmalar; dünyadaki her iki kişiden birinin 75 yaşına kadar bir akıl ve ruh sağlığı bozukluğu yaşayacağını ortaya koyarken zihinsel ve ruhsal bozuklukların en yaygın görülen global sağlık sorunlarının başında geldiği, majör depresyon ve anksiyete gibi duygudurum bozukluklarının ise ilk sırada yer aldığı tespit edildi.

ree

Son yıllarda globalde yaşanan birçok gelişme, yalnızca toplumsal değil bireysel düzeyde de olumsuz sonuçlar doğururken bunların başında akıl ve ruh sağlığındaki bozulmalar geliyor. 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü vesilesiyle ruh sağlığı konusunda farkındalığın artırılması için harekete geçen B2Press ise konuya farklı açılardan ışık tutuyor. Harvard Tıp Fakültesi ve Queensland Üniversitesi ekiplerinin 29 ülkede 150 binden fazla yetişkinle gerçekleştirdiği araştırmayı inceleyen Online PR Servisi şu tespitlerde bulunuyor:


ree

Birinci Sırada Majör Depresyon ve Anksiyete Geliyor

Ruh sağlığı bozuklukları yaygınlaşıyor. Dünya nüfusunun yüzde 50’si, 75 yaşına kadar en az bir akıl ve ruh sağlığı hastalığıyla karşılaşacak. Zihinsel ve ruhsal bozukluklar en yaygın görülen global sağlık sorunları olarak dikkat çekiyor. İlk sıralarda majör depresyon ve anksiyete gibi duygudurum bozuklukları görülüyor. Akıl ve ruh rahatsızlıkları cinsiyete göre değişiklik ya da benzerlikler içeriyor. Kadınlarda travma sonrası stres bozukluğu, erkeklerde de alkol gibi maddelere bağımlılık öne çıkıyor. Her iki cinsiyette en sık görülen ruh sağlığı problemlerinin başında depresyon ve fobi bulunuyor.


ree

Z Kuşağının Yüzde 85’inin Ruh Sağlığı İyi Durumda Değil

Akıl ve ruh sağlığı problemleri yalnızca cinsiyet değil, yaş gruplarına göre de değişiklik gösterebiliyor. Gallup ve Walton Aile Vakfı’nın 12-26 yaş arası 3 binden fazla kişiyle yaptığı çalışmaya göre, Z’lerin zihinsel ve ruhsal sağlık sorunları da diğer kuşaklara göre farklılık gösteriyor. 18-26 yaşlarındaki bu bireyler stres, kaygı ve yalnızlık gibi olumsuz duygular yaşadıklarını bildirme olasılıkları, eski nesillere göre çok daha yüksek seyir izliyor. Yalnızca yüzde 15’i ruh sağlığının mükemmel olduğunu söylerken bu oranın aynı grupla 10 yıl önce yapılan araştırmada yüzde 52 olması, ruh sağlığı bozukluklarının zaman içinde hızla arttığını kanıtlıyor. Ancak akıl ve ruh sağlığı tedavilerinin global çaptaki yüksek maliyetleri, bu yükselişin durdurulmasını engelliyor.


Maliyetler, Ruh Sağlığı Tedavilerini Engelliyor

Ruh sağlığı hizmetlerine erişim, ihtiyaç duyanların bir kısmı için hâlâ zorlayıcı koşullar içeriyor. Bu da hem küresel hem de ulusal çapta düzenleyici önlemler alınması gerektiğini gösteriyor. Öyle ki akıl ve ruh bozukluklarının en maliyetli sağlık hastalıkları arasında yer aldığını açıklayan Statista da bunların ülkelerin ekonomilerinde her yıl milyarlarca dolar kayba yol açtığını vurguluyor. Buna karşın dünyadaki birçok ülke, bütçelerinin yüzde 2’sinden azını ruh sağlığında yeni tespit ve tedavi seçeneklerinin geliştirilmesine harcıyor. Oysa, ruh sağlığının önemini kabul etmek ve daha iyi bir gelecek için bu alana yatırım yapmak, toplumların genel refahını artırmak için hayati önem taşıyor.

Aile olmanın önemi bireylerin birbirlerine; duygusal, psikolojik ve sosyal açıdan destek vermelerinden kaynaklıyor. Birbirlerinin hislerini paylaşan, zorluklara birlikte göğüs geren aile üyeleri; güven, sevgi, empati bağlarını da kuvvetlendiriyor. Ancak günlük hayatın temposu, iş stresi ve sorumluklar, aile üyelerinin birbirlerine ve kendilerine zaman ayırma dengesini zorlaştırabiliyor ve ebeveynlerin ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratabiliyor. Klinik Psikolog İrem Burcu Kurşun; çalışırken kendine, çocuğuna, eşine, evine ve sosyal hayata vakit ayırma kısmını dengelemenin birçok ebeveyn için zorlayıcı olduğunu belirterek bireylerin psikolojik dayanıklılığını artırmak için önerilerde bulundu.

ree

İnsanlar, duygusal ve sosyal bağlantıları olan canlılardır. Etkileşimde bulunmak, destek almak ve sağlıklı ilişkiler kurmak, aile üyelerinin ruh sağlığı için hayati önem taşıyor. Hayat içerisindeki yoğunluk, bazı durumlarda aile üyelerinin birbirleriyle iletişim kurmasını ve zaman geçirmesini zorlaştırabiliyor. Bu durumda da ebeveynler birbirlerinden uzaklaşabiliyor, iletişim kopukluğu yaşanabiliyor ve duygusal bağlar zayıflayabiliyor.


Hiwell Online Terapi Platformu Klinik Psikoloğu İrem Burcu Kurşun, tüm bu yoğunluğun arasında denge kurabilmenin ve ruh sağlığını koruyabilmenin çalışan anne ve babalar için çok değerli olduğunu ifade etti. Kurşun, çalışan aile üyelerinin bireysel kaygılarını, stres tetikleyicilerini, hangi durumlar veya olaylar karşısında depresif hissettiklerini belirlemelerinin çözümün ilk adımı olduğuna dikkat çekti. Kurşun, çalışan ebeveynlerin yaşadıkları olumsuz duyguları ve zorlandığı konuları öncelikle kendilerinin kabul etmesi gerektiğini belirterek şunları söyledi:


ree

Olumsuz Deneyimleri Kabul Edin

“Olumsuz deneyimler ve hissedilen duygular kabul edilmedikçe başka sorunlar da meydana gelebilir. Çalışan aile üyeleri kendilerinin farkına vardıkça, duygularını keşfettikçe ve ihtiyaçlarını anladıkça zor duygularla baş etmelerinin yolunu da bulacaktır. Anne-babanın ruh sağlığı, çocukla kurduğu ilişkisi açısından oldukça önemli. Ebeveynlerin ruh sağlığı iyi olursa çocuğuyla ilişkisi de çocuğun ruh sağlığı da iyi olacaktır.


Kişilik Özellikleri Psikolojik Sağlamlık Becerilerinin Bir Göstergesi

Çalışırken kendine, çocuğuna, eşine, evine ve kendi sosyal hayatına vakit ayırma kısmını dengelemek birçok birey için zorlayıcıdır. İnsanların ev ve iş hayatını dengelemeye çalışırken yaşadıkları kaygı ve stresle başa çıkmaları, kişilik özellikleriyle de yakından ilişkili. Çalışan ebeveynlerin olumsuz duygularını azaltma ve iyi oluş hâllerini artırma konusundaki kişilik özellikleri, psikolojik sağlamlık becerilerinin de bir göstergesi. Bireylerin stresli bir olaya getirdiği kişilik özellikleri o olayla nasıl başa çıkacağını da etkiliyor.


ree

Sosyal Destek, Çalışan Ebeveynlerin En Büyük Destekçilerinden Biri

Bireyin başına gelen olumsuz olaylarla işlevsel şekilde başa çıkabilmesi ve mevcut durumda kriz öncesi döneme dönebilme becerisine psikolojik sağlamlık denir.”


Klinik Psikolog İrem Burcu Kurşun çalışan ebeveynlerin psikolojik sağlamlıklarını artırmaları için şu önerilerde bulundu:


  • Öz Bakım: Bireyin kendi ihtiyaçlarının farkında olması önemli. Özellikle anneler hormonların ve toplumsal normların getirdiği şekilde çocukları için kendilerini feda edebiliyor. Bebek ağlarken ya da onu beslerken anne kendi ihtiyaçlarını erteleyebiliyor. Bu durum, annenin kendi ihtiyaçlarını görmezden gelmesi olarak anlaşılmalı. Anneler, kendi ihtiyaçlarına da vakit ayırmalı. Bu noktada eş desteği çok önemli.

  • Alternatif Bakış Açısı: Çalışan ebeveynler, yaşadıkları stresli durumların ve stres tetikleyicilerinin farkında olmalı. Kendi kaygılı düşüncelerinden tetiklendikleri ve dengelemekte zorlandıkları kısımları kabul ederek alternatif bir bakış açısı geliştirilmeli. “Yaşadığım bu durumu çözmeme yardımcı olacak başka bir bakış açısı var mı?” sorusunu sormak ve yeni cevaplar bulmaya odaklanmak gerekiyor.

  • Pozitife Odaklanmak: Zor olaylar karşısında olumlu kısmı görmek, psikolojik sağlamlığın bileşenlerinden biridir. Yaşanılan her bir olaydan çıkarılacak ders mutlaka vardır. “Ben niye bunu yaşıyorum?” demek yerine “Bu olaydan kendimle/çocuğumla ilgili ne öğrenebilirim?” sorusunu sormakta fayda var.

  • Aktif Problem Çözmek: Problem odaklı başa çıkma; kişiye zarar veren, tehdit eden ya da meydan okuyan stresli koşullar hakkında yapıcı adım atma girişimlerini içerir. Yaşanan olay, başa çıkma stratejilerini de beraberinde getirir.

  • Anlam ve Amaç Bulmak: Anne ve baba olmanın getirdiği sosyal roller bulunuyor. Bu rollerin birey üzerindeki karşılıklarını keşfetmek, yaşanılan olumsuz duygularla başa çıkma konusunda yardımcı olur.

  • Sosyal Destek: Eşlerin ihtiyaç duyduğu bir başka önemli konu ise sosyal destek. Özellikle eş desteği, çalışan bireylerin olumsuz durum ve duygularla başa çıkmasında çok etkili. Sosyal destek anneden, iş arkadaşlarından, yöneticiden veya aile üyelerinden gelebilir. Terapi de çalışan anne ve babanın yaşadığı stresle başa çıkmalarına yardımcı olacak en büyük sosyal desteklerden birisidir.

Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page