top of page
  • Yazarın fotoğrafı: Prof. Dr. Mete Güngör
    Prof. Dr. Mete Güngör
  • 20 Ara 2023
  • 2 dakikada okunur
2005 yılında jinekoloji alanında kullanılmaya başlanan robotik cerrahi, bazı laparoskopik (kapalı) ameliyatların daha kolay yapılabilmesini sağlayan bilgisayar yardımlı bir sistemdir. Büyük bir kesi yerine, birkaç delikten uygulanan laparoskopik cerrahi, hastanın hızla ayağa kalkmasını sağlar ve estetik olarak iyi sonuçlar verir. Bu sistemde cerrah, aletleri direkt olarak tutup hareket ettirmek yerine, bilgisayar destekli olarak uzaktan, bir konsolda oturduğu yerden robotun kollarına adapte edilen aletleri kullanarak yüksek görüntü kalitesinde ameliyatı yapar. Gerekli alt yapı hazırlanırsa, bu sistemle başka hastanedeki hatta başka ülkedeki veya uzaydaki hastayı dahi uzaktan ameliyat etmek mümkün olur.

ree

Hangi Parçalardan Oluşur?

Robotik cerrahide kullanılan sistemin adı Da Vinci’dir. Sistem 3 parçadan oluşur:

Cerrahın oturup uzaktan kumandayla ameliyatı yaptığı konsol, üzerinde aletlerin ve kameranın bulunduğu 4 kollu robot hasta ünitesi ve yüksek çözünürlüklü 3 boyutlu görüntüleme sistemi.


ree

Nasıl Uygulanır?

Da Vinci Robotu; 4 kollu, kollarının uçları 540 derece dönme ve 6 yöne hareket etme özelliğine sahip büyük bir cihazdır. Laparoskopik bir cerrahi olan robotik operasyonda, göbek üzerinden 12 milimetrelik kesi açılarak trokar ve kamera yerleştirilir. Ardından, operasyonu yapacak olan robotun kolları için vücutta 8 milimetrelik 2 delik daha açılır. İhtiyaç duyulduğu takdirde bu kollara bir tane daha eklenebilir. Operasyonu gerçekleştiren cerrah; ameliyat masasının dışında yer alan bir konsoldan, ameliyat alanını kamera yardımıyla 3 boyutlu olarak görebilir. Cerrah, ardından vücut içine sokulan iki veya üç kumanda kolu ve pedallarla yönlendirerek operasyonu gerçekleştirir. Ayrıca çeşitli enerji modalitelerini ayak pedalları ile kullanabilir. Kamerayı operatör kendisi kullanabilirken,  netlik ayarını da kendisi yapabilir.


Özellikleri Nedir?

Jinekolojide geleneksel açık cerrahi; rahim ve çevre dokulara ulaşabilmek için genis bir ameliyat kesisi gerektirir. Açık cerrahide hastaların dokularında travma olurken hasta şiddetli ağrı yaşayabilir. Açık cerrahide kesi yerinin iyileşme süresi uzun olduğu için hastaların günlük hayatlarına dönme süresi de uzun olur. Da Vinci cerrahi sistemleri ile yapilan robotik cerrahide, ameliyatlar 1 cm’lik küçük kesilerden yapıldığından ağrı daha az olur ve iyileşme süresi kısa olur.


ree

Hastaya Faydaları Nelerdir?

  • Az ağrı: Operasyon 8 mm’lik deliklerden yapıldığı için ağrı az olur ve hastalar daha çabuk ayağa kalkabilir.

  • Üç boyutlu, yüksek kalitede görüntü ve kansız ameliyat: Robotik cerrahi ile doku daha iyi görülerek ayrıntılı ve kansız ameliyat yapılabilir. Sonuç olarak hastalara kan transfüzyonu ihtiyacı azalır.

  • Az komplikasyon: Yüksek kalitede 3 boyutlu görüntü, robot kollarının her yöne dönüş kabiliyeti ve titreme olmaması nedeniyle az komplikasyon oluşur.

  • Ameliyat sonrası kemoterapi veya radyoterapiye kısa süre içinde başlama imkânı: Kanser ameliyatlarından sonra gerektiğinde kemoterapi veya radyoterapiye hemen başlanabilir. Büyük kesilerle gerçekleştirilen ameliyatlarda, ek tedaviye ihtiyaç duyulduğu takdirde yaranın iyileşmesi beklenir. Robotik cerrahi, mini kesilerle yapıldığı için yaranın iyileşmesi için beklemeye ihtiyaç duyulmaz.

  • Kozmetik olarak başarılı sonuçlarla yüksek hasta memnuniyeti: Cerrahi küçük kesilerle gerçekleştiği için hastalar kozmetik açıdan da memnun olur.

  • Cerraha kolaylık: Cerrah açısından oturduğu yerden ameliyat yapması ve daha az yorulması, el titremesinin robot sayesinde hastaya yansımaması, kullanılan aletlerin el-bilek hareketi gibi çok yönlü hareket kabiliyetine sahip olması, bütün aletleri ve kamerayı cerrah kullandığı için eğitimli bir asistana gereksinim duymaması Da Vinci Robotik Cerrahi sisteminin faydaları arasındadır.

  • Tüm bu faydaların yanı sıra Robotik Cerrahi’nin tek dezanatajı diğer yöntemlere göre daha pahalı olmasıdır.


Jinekolojik Cerrahinin Hangi Alanlarında Kullanılır?

Robotik olarak yapılabilen jinekolojik ameliyatlar:

  • Rahim Alma Ameliyatları (Histerektomi)

  • Miyom Ameliyatları (Miyomektomi)


Tüp Cerrahisi

  • Yumurtalık Kistleri ve Çikolata Kistleri

  • Rahim Sarkması, Vajen Sarkması Ameliyatları, Jinekolojik Kanser Ameliyatları (Rahim Ağzı, Rahim ve Yumurtalık Kanseri)

  • Yazarın fotoğrafı: Mustafa Küçük
    Mustafa Küçük
  • 15 Ara 2023
  • 4 dakikada okunur
Gerçek hayat hikâyelerinin izini sürerek romanlarının çatısını kuran; İncir Kuşları, Piruze, Aşk Başka Evde gibi ses getiren romanların yazarı Sinan Akyüz, hayattaki en önemli başarının insan kalabilmek olduğunu belirterek, “Ama öyle zalim insanlardan biri olarak değil, merhamet sahibi insanlardan biri olarak kalabilmek. Galiba bu hayatta yazılması en zor olan hikâyenin adıdır merhamet!” dedi. ‘Ben, Amir / Savaşın Unutulan Çocuğu” Bosna’daki soykırımı anlatan üçlemenin son kitabıyla raflardaki yerini alan Sinan Akyüz, Bodrum Dergi’nin konuğu.

Sinan Akyüz | Yazar
Sinan Akyüz | Yazar

Biraz kendinizden bahseder misiniz, Sinan Akyüz kimdir?

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunuyum. Aynı zamanda eski bir gazeteci ve fotoğrafçıyım. Uzun yıllar çeşitli gazete ve dergilerde çalıştıktan sonra gazetecilik mesleğini bırakıp emekliye ayrıldım.


Peki yazmaya olan ilginiz ne zaman başladı? Sizi yazmaya yönlendiren, esinlendiğiniz isimler oldu mu?

Doğrusu gazetecilik yaptığım dönemde başladı. Yaptığım haberlerden ve yazdığım köşe yazılarından zevk almamaya başlamıştım. Çünkü o günlerde bir şeyi fark ettim. O da şuydu: ‘Yaptığım her haber ve yazdığım her köşe yazısı suyuna tirit yazılardı!’ Yani, bu yazılar ölümsüz değildi. Bugün vardı ama yarın yoktu. Mesleki çıkmaza girdiğim o dönemde baş ucumda duran kitaba birden gözüm takıldı. Kitabın kapağında ‘William Shakespeare, Romeo ve Juliet’ yazıyordu. Galiba o an bir aydınlanma yaşadım ve şunu fark ettim: Aslında Shakespeare’i ölümsüz kılan şey yarattığı bu güçlü karakterlerdi. Romeo ve Juliet. O gün anladım ki Shakespeare ölümsüz biriydi ve bu ölümsüzlüğün kapısını da Romeo ve Juliet’le aralamıştı. Ben o gün bu gerçeği fark eder etmez suyuna tirit yazılar yazmayı bıraktım ve böylece kalıcı eserler üretmeye başladım.


Çoğu sanat dalında olduğu gibi yazarlar için de motivasyon önemli bir nokta. Çalışırken sizi motive eden şeyler nelerdir?

Bu soruya iki kelimeyle cevap verebilirim: Disiplin ve sabır! Bir roman yazarının motivasyonunu bence bu iki şey sağlıyor. Disiplin çünkü roman yazmak maraton koşmaya benzer. Ancak o disiplin içinde zamanı verimli kullanabiliyorsunuz. Sabır çünkü roman yazmak çok sabır gerektiren son derece sıkıcı bir iştir. Bir de şunu belirtmek isterim ki ben bazı yazarların aksine ilhama inanan biri değilim. İlham dediğiniz şey ya şarkı sözü yazarları ya da şairler için geçerli olabilir ancak. Altı yüz sayfa roman yazan bir yazarın herhâlde ilhamdan daha başka şeylere ihtiyacı var.

Ben, Amir / Savaşın Unutulan Çocuğu
Ben, Amir / Savaşın Unutulan Çocuğu

Ben, Amir / Savaşın Unutulan Çocuğu, Bosna’daki soykırımı anlatan üçlemenin son kitabı. Ben, Amir’in hikâyesi okuyucuya ne vadediyor ve sizi bu üçlemeyi yazmaya yönelten şey neydi?

Bosna üçlemesinin ilk kitabı İncir Kuşları, ikincisi de Meyra’ydı. Ve şimdi üçlemenin son kitabı olan Ben, Amir’i okurlarıyla buluşturuyoruz. Böylece Bosna hikâyesi her yönüyle tamamlanmış oluyor. İlk iki kitap Bosna’da yaşanan savaşı gözler önüne seriyordu. Üçlemenin son romanı Ben, Amir ise savaşı değil, aksine savaşın yarattığı ve geride bıraktığı enkazı anlatıyor. Son kitap aslında Bosna Savaşı’nın izlerinin bir insanda nasıl can bulduğu hâli diyebiliriz. Sırplar savaş zamanı o kadar kötülük yaptılar ki kadınlara ve çocuklara… İşte Ben, Amir o kötülüğün can bulmuş hâli. Sorunuzun diğer kısmına gelirsek… Bosna üçlemesini yazdım çünkü birilerinin çıkıp o dönemde yaşanan iğrençlikleri bütün çıplaklığıyla anlatması gerekiyordu. Tabii vicdan ve merhamet sahibi birilerinin.


Yaptığınız araştırmalarda sizi en çok şaşırtan şey ne oldu?

İnsanların nasıl acımasız olabildiklerini görmek beni hem çok şaşırttı hem de çok üzdü. O gün anladım ki meğerse hayvanlar bu insanlardan daha merhametliymiş. Beni şaşırtan diğer bir şey de meğerse savaşların asıl kurbanı kadınlar ve çocuklarmış. Erkekler şanslı çünkü bir kurşunla hayatları son bulabiliyor. Peki ya savaş zamanında tecavüze uğrayan kadınlara ne demeli?


Sinan Akyüz | Yazar
Sinan Akyüz | Yazar

Bilgisayarın başında değilken, zihninizi üzerinde çalıştığınız projeden uzakta tutabiliyor musunuz?

Asla hayır. Nedeni ise yeni bir hikâyeye başladığım zaman tek başıma eve kapanırım ve hikâye bittiğinde o evden dışarı çıkarım. Tabii bu aylar süren bir tren yolculuğu gibi benim için.


Ülkemizde yazar olarak yaşamanın zorlukları nelerdir?

Bu soruya iki şekilde cevap verebilirim. Birincisi, maddi zorluklar! İkincisi de manevi zorluklar! Türkiye’de ne yazık ki yazarların ikinci bir işi olmalı. Hem de gelir getiren iyi bir işi. Kitap yazıp da zengin olan insan sayısı çok azdır ülkemizde. Bu, işin maddi tarafı. Bir de manevi tarafı var. Bence yazarlar ülkemizde hak ettiği değeri görmüyor. Sosyal medya fenomenleri daha kıymetli gibi bu ülkede. Onlara gösterilen ilginin onda biri yazarlara gösterilmiyor.

Sinan Akyüz | Yazar
Sinan Akyüz | Yazar

Diğer yazarlarla arkadaşlık etmenin entelektüel açıdan canlandırıcı bir etkisi olduğu söylenir. Bunun bir yazar için önemli olduğunu düşünüyor musunuz?

Elbette. Bir kere ortaya çok keyifli sohbetler çıkıyor bir araya geldiğimizde. Bir tarih yazarından geçmişi dinlemek, bir şairin ağzından mısraları duymak muhteşem bir duygu. Ayrıca işin şöyle bir güzelliği de var, besleniyor yazar bu sohbetlerde!


Sinan Akyüz’ün bir yanı yazar diğer yanı ise eş, baba, evlat ve kardeş… Bunların hepsine birden nasıl yetişiyorsunuz? Hayatı ıskaladığınızla ilgili zaman zaman kendinizi sorguluyor musunuz?

Bu hayatta ‘keşke’leri az olan bir insanım. Çünkü hayatı olduğu gibi kabullenmiş biriyim. Aslında mükemmel biri olmaya çalıştığınızda ıskalıyorsunuz hayatı ve kendiniz dâhil hiç kimseyi mutlu edemiyorsunuz. Ben mutlu eden değil, mutlu olmaya çalışan biriyim. Böyle olunca da etrafınızdaki herkes mutlu oluyor. Çünkü sizin yüzünüz gülüyor.


Bir evcil hayvanınız var mı? Varsa onunla ilişkiniz nasıl?

Geçen yıla kadar evimizde ‘guinea pig’lerimiz vardı. Ve bütün ev halkı onlarla duygusal bir bağ kurmuştu. Sonra tek tek ölmeye başladılar. O süreç hepimizi çok etkiledi ve üzdü. İnanın günlerce ağladığımızı biliyorum. Sonra evde hayvan beslememeye karar verdik. Çünkü başlarına bir şey geldiğinde insan üzüntüden perişan oluyor. En çok da çocuklar.

Yazmak dışında zamanınızı nasıl geçirmeyi seviyorsunuz?

Yazmak mesleğim, okumak ve gezmek hobim. Bol bol okurum, gezerim. Ayrıca müzikle uğraşıyorum. On yıldır klarnet eğitimi alıyorum ve deyim yerindeyse artık öttürüyorum.


ree

Hayat felsefeniz nedir? Hayatla eğlenen bir yapınız mı var yoksa ciddiye mi alırsınız?

Gençken ciddiye alıyordum ama şimdi eğleniyorum. Çünkü uzun bir süre önce şöyle bir gerçeğin farkına vardım: Artık hiçbir arkadaşıma ‘Allah sana bol kazanç versin’ demediğimi fark ettim. Peki bunun yerine ne mi diyorum? Şunu: ‘Allah sana sağlık versin!’ Şimdilerde böyle dememim nedeni de çevremdeki dostlarımın hastalık ve ölüm haberlerini alıyor olmamdan kaynaklanıyor. Yaş elliyi geçince hayat felsefem şöyle şekillendi: Az ye, çok gez, sağlıklı yaşamaya bak!


Küresel ısınmayla birlikte doğa, doğal hayat ve dolayısıyla dünyanın geleceği oldukça risk altında. Sizin bu konuyla ilgili düşünceleriniz neler?

Bu hayatta bildiğim bir şey var ki insanoğlu zalim ve yıkıcı! Doğa da işte insanoğlunun bu zalimliğini kaldıramıyor artık. Bunca yıl bu zalimliğe göğüs gerdi ama o da ‘yeter artık, ne hâliniz varsa görün,’ dedi. Ama insanoğlu bu… Doğaya karşı gözleri kör, kulakları sağır! Hâlâ görmezden ve duymazdan geliyor. Bakalım bu durum nereye kadar sürecek böyle?


Sizin için hayattaki en önemli başarı nedir?

İnsan kalabilmek! Ama öyle zalim insanlardan biri olarak değil, merhamet sahibi insanlardan biri olarak kalabilmek. Galiba bu hayatta yazılması en zor olan hikâyenin adıdır merhamet!


  • Yazarın fotoğrafı: BODRUMDergi
    BODRUMDergi
  • 12 Ara 2023
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 12 Ara 2023

Araştırmalar; dünyadaki her iki kişiden birinin 75 yaşına kadar bir akıl ve ruh sağlığı bozukluğu yaşayacağını ortaya koyarken zihinsel ve ruhsal bozuklukların en yaygın görülen global sağlık sorunlarının başında geldiği, majör depresyon ve anksiyete gibi duygudurum bozukluklarının ise ilk sırada yer aldığı tespit edildi.

ree

Son yıllarda globalde yaşanan birçok gelişme, yalnızca toplumsal değil bireysel düzeyde de olumsuz sonuçlar doğururken bunların başında akıl ve ruh sağlığındaki bozulmalar geliyor. 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü vesilesiyle ruh sağlığı konusunda farkındalığın artırılması için harekete geçen B2Press ise konuya farklı açılardan ışık tutuyor. Harvard Tıp Fakültesi ve Queensland Üniversitesi ekiplerinin 29 ülkede 150 binden fazla yetişkinle gerçekleştirdiği araştırmayı inceleyen Online PR Servisi şu tespitlerde bulunuyor:


ree

Birinci Sırada Majör Depresyon ve Anksiyete Geliyor

Ruh sağlığı bozuklukları yaygınlaşıyor. Dünya nüfusunun yüzde 50’si, 75 yaşına kadar en az bir akıl ve ruh sağlığı hastalığıyla karşılaşacak. Zihinsel ve ruhsal bozukluklar en yaygın görülen global sağlık sorunları olarak dikkat çekiyor. İlk sıralarda majör depresyon ve anksiyete gibi duygudurum bozuklukları görülüyor. Akıl ve ruh rahatsızlıkları cinsiyete göre değişiklik ya da benzerlikler içeriyor. Kadınlarda travma sonrası stres bozukluğu, erkeklerde de alkol gibi maddelere bağımlılık öne çıkıyor. Her iki cinsiyette en sık görülen ruh sağlığı problemlerinin başında depresyon ve fobi bulunuyor.


ree

Z Kuşağının Yüzde 85’inin Ruh Sağlığı İyi Durumda Değil

Akıl ve ruh sağlığı problemleri yalnızca cinsiyet değil, yaş gruplarına göre de değişiklik gösterebiliyor. Gallup ve Walton Aile Vakfı’nın 12-26 yaş arası 3 binden fazla kişiyle yaptığı çalışmaya göre, Z’lerin zihinsel ve ruhsal sağlık sorunları da diğer kuşaklara göre farklılık gösteriyor. 18-26 yaşlarındaki bu bireyler stres, kaygı ve yalnızlık gibi olumsuz duygular yaşadıklarını bildirme olasılıkları, eski nesillere göre çok daha yüksek seyir izliyor. Yalnızca yüzde 15’i ruh sağlığının mükemmel olduğunu söylerken bu oranın aynı grupla 10 yıl önce yapılan araştırmada yüzde 52 olması, ruh sağlığı bozukluklarının zaman içinde hızla arttığını kanıtlıyor. Ancak akıl ve ruh sağlığı tedavilerinin global çaptaki yüksek maliyetleri, bu yükselişin durdurulmasını engelliyor.


Maliyetler, Ruh Sağlığı Tedavilerini Engelliyor

Ruh sağlığı hizmetlerine erişim, ihtiyaç duyanların bir kısmı için hâlâ zorlayıcı koşullar içeriyor. Bu da hem küresel hem de ulusal çapta düzenleyici önlemler alınması gerektiğini gösteriyor. Öyle ki akıl ve ruh bozukluklarının en maliyetli sağlık hastalıkları arasında yer aldığını açıklayan Statista da bunların ülkelerin ekonomilerinde her yıl milyarlarca dolar kayba yol açtığını vurguluyor. Buna karşın dünyadaki birçok ülke, bütçelerinin yüzde 2’sinden azını ruh sağlığında yeni tespit ve tedavi seçeneklerinin geliştirilmesine harcıyor. Oysa, ruh sağlığının önemini kabul etmek ve daha iyi bir gelecek için bu alana yatırım yapmak, toplumların genel refahını artırmak için hayati önem taşıyor.

Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page