top of page
  • Yazarın fotoğrafı: Prof. Dr. Mete Güngör
    Prof. Dr. Mete Güngör
  • 26 Mar 2024
  • 6 dakikada okunur
Gebelik boyunca pek çok fizyolojik, psikososyal ve duygusal değişiklikler meydana gelir. Bu değişikliklerin birçoğu gebelik esnasında meydana gelen hormonal değişimlere veya doğum ve bebeğin iyilik durumuyla ilişkili kaygılara bağlıdır. Bu değişikliklerin bazıları; diş etlerinde kanama veya gingivit, reflü, konstipasyon, vajinal akıntı, variköz venler, hemoroidler, sırt ağrısı, bilekler, yüz ve ellerin şişmesidir. Tüm gebelerde bu semptomların ortaya çıkacağı kesin değildir ancak gebelerin bu semptomların bir kısmının gebelikte ortaya çıkmasının normal olduğunu bilmesi ve potensiyel olarak daha zararlı olabilecek komplikasyonların semptomlarına karşı dikkatli olmaları sağlanmalıdır. Hamilelikte tehlike işareti olarak görülen belirtiler şöyle:

ree

1- Erken Gebelikte Ağrı:

Erken hamilelikle bağlantılı ağrıya neden olabilecek durumlar: Düşük, dış gebelik, yumurtalık kistinin patlaması olabilir. Ayrıca düşünülmesi gereken gebelik dışı nedenler de var olabilir: Apandisit, pyelonefrit, böbrek taşı, kas iskelet ağrısı, myomların büyümesi veya dejenere olması. Hasta gebe olduğunu düşünüyor ve şiddetli ağrısı varsa doktoruna haber vermelidir. Bu durumda, öncelikle gebelik doğrulanmalıdır. Bunun için B-HCG ve transvajinal ultrasonografi yapılır. USG’de rahim içinde gebelik kesesi sağlam olarak görülür ise normal bir gebelik olduğu, B-HCG pozitif ise ve rahim içinde gebelik kesesi yoksa dış gebelik olduğu, rahim içinde düzensiz bir kese görülürse de düşük yapmakta olduğu düşünülür. Eğer B-HCG negatif ise ve gebelik kesesii izlenmemiş ise gebelik dışı nedenler akla gelir.


2- Gebelikte Kanama

Normalde gebelik süresince hiç kanama olmaz. Kanama olması anormal bir durumdur ve tehlikelidir. Gebeliğin erken haftalarında oluşan kanamaların bir kısmı, sadece rahmin kasılması ve implantasyon kanaması (embriyonun rahme yerleşmesinden dolayı) nedeniyle meydana gelen kanamalardır. Bu kanamalar, genellikle kendiliğinden durur ve gebeliğe zarar vermez. Gebeliğin ilk yarısında görülen ciddi kanamaların çoğunun nedenleri; düşük, dış gebelik ya da serviks (rahim ağzı) ya da vajinadaki yaralardır. Gebeliğin son aylarında görülen kanamalar, plasentayla ilgili bozuklardan kaynaklanır, bazılarının da sebebi bilinmez. Genellikle plasenta previa, plasenta dekolmanı ya da erken doğum gibi ciddi komplikasyonlardan kaynaklanıyor olabilir. Gebelikte son aylarda meydana gelen bu kanamalar, ciddiye alınmalı ve hemen doktora başvurulmalıdır.


A- Erken Gebelikte Kanama:

Gebelikte doktora haber verilmesi gereken en önemli bulgu budur.  Vajinal kanama, gebeliklerin yaklaşık yüzde 20-30’unda görülür ve bunların yüzde 10’u kendiliğinden düşükle sonuçlanır. Gebelik esnasında vajinal kanamaya en sık yol açan bozukluklar:


Dış Gebelik:

Bazen çok fazla kanamaya yol açabilir ve şoka sebep olabilir. Özellikle hareketle artan şiddetli ağrı ile birliktedir. Daha önceden  geçirilmiş dış gebelik ve özellikle tüplerde olmak üzere bu bölgede geçirilmiş ameliyatlar, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve pelvik enfeksiyonlar, dış gebelik olma olasılığını artırır.


Düşük Tehdidi:

Tam veya tam olmayan düşük, bozulmuş atılmamış gebelik; âdet kramplarını andıran ağrı, vajinadan dışarı dokuların atılması ve bol miktarda vajinal kan düşüğü akla getirir.


Üzüm Gebeliği (Trofoblastik Hastalık):

En önemli belirtisi kanamadır. Hastanın âdet gecikmesi vardır ve gebelik testi pozitiftir ancak rahim içinde normal bir gebelik yoktur. Üzüm salkımına benzer parçalar düşürebilir.


Gebe olduğunu düşünen bir kadında kanama olduğunda mutlaka doktora haber verilmelidir. Öncelikle kanama nedeni belirlendikten sonra tedavi nedene göre uygulanır. Eğer düşük yapıyorsa veya üzüm gebeliği varsa rahim içi boşaltılmalıdır (küretaj). Eğer bu yapılmazsa kanama ve ağrı devam eder. Eğer dış gebeliği varsa ve patlamışsa, acil ameliyat yapılması gerekir. Bu nedenle gebe bir kadının kanaması oluyor ve baygınlık, kendinden geçme ve şiddetli ağrı gibi belirtileri var ise hemen hastaneye gitmesi gerekir.


ree

B- Gebeliğin İleri Evresinde Vajinal Kanama:

İleri gebelik evresinde kanamaların en endişe verici nedenleri  plasentanın önde yerleşmesi (plasenta previa) ve plasentanın yerinden ayrılması (abruptio plasenta)’dır. Bu dönemde meydana gelen kanamalar son derece ciddidir ve hem annenin hem de çocuğun hayatını tehlikeye atabilir. Kanamayla birlikte ağrı, rahim kasılması, fetus kalp atımlarında bozulma ve şok tablosu da görülebilir. Bu durumda acilen hastaneye gidilmelidir. Vajinal muayene yapılmadan önce USG ile neden belirlendikten sonra damardan sıvı tedavisi başlanarak doğum da dahil olmak üzere gerekli tedavi yapılmalıdır.


3- Erken Gebelikte Kusma:

Gebelikte bulantı ve kusmaya sık rastlanır, nedeninin hızla yükselen estrojen hormonu olduğu düşünülmektedir. Sabah kusmaları tipik olmakla birlikte, günün her saatinde görülebilir. Bu bulguların en sık ve en şiddetli görüldüğü dönem gebeliğin 8-12 haftaları arasındadır.

Gebelik kusmalarını yatıştırmak için sık sık ve az az yemek gerekir (günde 5-6 küçük öğün). Hafif yiyecekler (krakerler, meyve suları, muz, pirinç pilavı, beyaz peynir vb.) az miktarlarda alınmalıdır. Eğer susuzluk belirtileri varsa damardan sıvı tedavisi yapılabilir, ayrıca bulantı kesici ilaçlar ağızdan veya damar yoluyla verilebilir. Bu ilaçların fetusa olumsuz etkileri görülmemiştir ve güvenle kullanılabilir. Hamileler bu sürecin gebeliğe bağlıysa geçici olduğunu bilmeli ve bulantı-kusmanın şiddetine göre doktoruna başvurmalıdır.


4- Gebeliğin İleri Evresinde Ayakların Şişmesi (Ödem):

Gebelikte alt ektremite ödemine sık rastlanır. Yatar durumdayken büyümüş olan uterusun ara sıra bacaklardan kanı toplayan büyük damarlara bası yapmasıyla kan akımı engellenir ve bacaklarda ödem olur. Eğer ödem yüksek tansiyon veya damar tıkanıklığı nedeniyle değilse olağan kabul edilir. Fizyolojik ödemi gidermek için ara sıra sol tarafa yatarak rahmin büyük damarlara bası yapması engellenebilir, elastik damarları dıştan destekleyecek çorapların giyilmesi, bacakların bir süre yukarı kaldırılması ve egzersiz yapılması önerilir.


5- Kan Uyuşmazlığı (Rh/rh):

RH denilen madde kandaki alyuvarlarda bulunur. Alyuvarların içinde bu maddenin bulunduğu kişiler Rh (+) diye tanımlanır. Bazı insanlarda ise RH faktörü alyuvarların içinde bulunmaz ve Rh (-) diye tanımlanır. Bu iki durumda normaldir.

Erkek (RH +) kadın (RH +)

Erkek (RH -) Kadın(RH -)

Erkek (RH-) kadın (RH+) ise kan uyuşmazlığı olmaz.

Ancak annenin kanı RH (-), babanın kanı RH (+) ve bebeğin kanı RH (+) olduğu durumlarda kan uyuşmazlığı gözlenir. Fetüsün kanının annenin kanı ile temas etmesi sonucu, annenin kanındaki antikorlar fetüsün alyuvarlarını parçalar. Bebekte alyuvarların parçalanması nedeniyle doğumdan sonraki ilk 24 saat içinde (patolojik) sarılık ortaya çıkar. Uyuşmazlık sonucu gerekli tedbirler alınmazsa fetüs  doğumdan önce ya da doğumdan sonra ilk yedi gün içinde ölebilir ya da sakat kalabilir. Böyle durumlarda bebeğin kanı hemen değiştirilmelidir. Rh (-) kadın ve Rh (+) erkek olan eşler için rutin olarak gebeliğin ilk aylarından itibaren gebenin kanı incelenmeli, kanında antikor olup olmadığı saptanmalıdır. Annenin kanında antikorların oluşması için çocuğun kanının annenin kanına karışmış olması gerekir.


Bu bakımdan çok defa ilk gebeliklerde bir kan uyuşmazlığı tehlikesinin mevcut olmadığı bilinir. Günümüzde Rh uyuşmazlığı olan eşlerde, kadını gebeliğinden önce anti D gamaglobin aşısı yapılarak uyuşmazlık ortaya çıkması önlenmektedir. Gebelik sırasında Rh uyuşmazlığı tesbit edilirse anneye doğumdan hemen sonra yapılan iğne ile (Anti D immune globulin) gelecek gebeliklerde problemle karşılaşılmaz. Bu nedenle gebeler, mutlaka kan gruplarını bilmeli ve gebelikte oluşan kanamalarda veya yapılan amniosentez gibi girişimsel uygulamalardan sonra iğne (Anti D immune globilin) olmalılar.


6- Yüksek Kan Basıncı (Hipertansiyon):

Hamile kalmadan önce yüksek kan basıncı olan kadınlar, hamilelikleri süresince kan basınçlarını düzenli olarak kontrol ettirmelidir. Birçok kadın hamilelikte kullanılabilen tansiyon ilaçlarından düşük dozda kullanıp yediklerine dikkat ederek spor yapmaya özen gösterirse hamilelikleri boyunca orta derecedeki yüksek kan basınçlarını kontrol altında tutabilirler. Yüksek kan basınçları kontrol altında olan kadınların büyük çoğunluğu sağlıklı hamilelikler geçirmektedir. Yüksek kan basıncınız varsa doktorunuz böbreklerinizin düzgün çalıştığından ve fetusun normal şekilde geliştiğinden emin olmak için kanınızı ve idrarınızı daha sık şekilde kontrol edecektir.


Hamile kadınlarda bazen eskiden olmayan bir yüksek tansiyon ortaya çıkar ve buna ödem ile idrarda protein artması eşlik eder. Bu duruma preklampsi denir ayrıca bu bulgulara bazen nöbetler eklenir ve buna da eklampsi denir. Belirtileri arasında ani kilo alımı, aşırı baş ağrısı, karın ağrısı, su toplanmasından kaynaklanan bacakların şişmesi ve görüşte bulanıklık sayılabilir. Doktorunuz hamileliğiniz süresince düzenli olarak protein için idrarınızı ve kan basıncınızı test edecektir. Gebeliğe bağlı yüksek tansiyon durumlarında, hastaların tedavisi doğumdur.


ree

7- Bebek Hareketlerinde Azalma:

Normalde bebeğin hareketleri bazen artar, bazen azalır. Bu hareketleri dördüncü veya beşinci aydan itibaren hissedebilirsiniz. Alışılageldiğiniz hareketlerde uzun süre azalma varsa doktorunuzu arayın. Anne karnında bebek 12 saat içinde 10-20 kez hareket etmelidir.


8- Erken Membran Rüptürü (Zarın Erken Yırtılması):

Erken membran rüptürü, doğum başlamadan önce fetusu saran amniyotik keseyi oluşturan zarların açılmasıdır. Belirtileri hafif bir sızıntı ya da vajinadan ani su gelmesidir. Bu durumda hemen doktorunuzla görüşmeniz gerekir.


Bu durum hamileliğin 34. haftasından önce gerçekleşirse, doktorunuz erken doğum ile doğuma kadar bebeğinize büyüme ve gelişme şansı verme durumlarının riskini değerlendirir. Hamileliğin uzatılması, rahmin ve bebeğin enfeksiyon kapması gibi komplikasyonlara neden olabilir. Zarın erken yırtılması, göbek bağının servikse doğru ilerlemesine neden olabilir, fetus aşağı düştüğünde göbek bağına baskı yapar ve oksijen kaynağı azalır. Akciğerlerin olgunlaşabilmesi için fetusu rahimde olabildiğince uzun tutmaya çalışmak üzere yatak istirahati önerilebilir. Enfeksiyonu önlemek için antibiyotik ve erken kasılmaları önlemek için de ilaç almanız gerekebilir. Doğum tarihinize birkaç hafta kaldıysa ve fetusun çok az ya da hiç komplikasyonu olmayacağı düşünülüyorsa doktorunuz doğumu başlatabilir. Eğer enfeksiyon bulguları varsa doğuma daha erken haftalarda

da izin verilir.


9- Erken Doğum (Doğum Ağrılarının Zamanından Önce Başlaması):

Gebeliğin 28-36. haftaları arasında doğum eylemenin başlamasıdır. Ağırlığı genellikle 2 bin 500 gramın altında olanlar prematüre bebek diye adlandırılır.


Bu durumda bebek zamanından önce dış ortamda yaşamasını sağlayacak akciğer gelişimi olmadan doğabilir. Bu nedenle doğumdan sonra yoğun bakım şartları gerekebilir. Erken doğum eylemi tanısı konursa gebe hastaneye yatırılır ve damardan sıvı tedavisi, rahim kasılmasını engelleyen ilaçlar ve akciğer gelişimini hızlandıran ilaçlar verilir. Nedenleri; uterusun (rahimin) şekil bozukluğu, çoğul gebelikler, annenin beslenme bozukluğu, anemi, doğum öncesi kanamalar, aşırı yorgunluk, sigara içme, annenin karnına dıştan travma olmasıdır. Erken doğan bebekler enfeksiyonlara karşı korunmak için birkaç gün kuvöze alınır.


10- Gebelik Süresinin Uzaması (Sürmatürasyon):

Gebeliğin normal süresi 40 haftadır. Bu süreyi bir hafta veya daha fazla geçirerek doğan bebeklere postmatüre bebek denir. Nedenleri arasında, annenin şeker hastası olması, fazla doğum yapması, plasentanın yetersiz çalışması ve bebeğin anne karnında duruş şekli sayılabilir. Beklenen doğum tarihi yedi günü ya da bu süreyi aşan durumlarda plasenta yetmezliğine bağlı uterus içi bebek ölümleri ya da doğumdan sonraki ilk yedi günde bebek ölümleri fazladır. Beklenen doğum tarihi yedi günü aşan gebenin doğum sancıları suni olarak başlatılmalı ya da bebek sezaryenle alınmalıdır.

  • Yazarın fotoğrafı: Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
    Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
  • 25 Mar 2024
  • 3 dakikada okunur
Doktor bey ben bu ilaçları sürekli kullanıyorum, yazar mısınız? Doktor hanım bu ilaçlar bana iyi geliyor, yazmanı rica ediyorum. Doktorum grip olmuşum, bana şu antibiyotiği yazar mısın? En çok da aile hekimlerine sormak gerekiyor bu konuyu. Her gün onlarca talep geliyor kendilerine. Taleplere “evet” demek bir dert, “hayır” demek ayrı dert. Hekimler haklı, hastalar haklı diyemiyorum ama eğitim eksikliği nedeniyle bu taleplere haksız da diyemiyorum. Maalesef böyle eğitilmiş bir toplumda bu talepler normal karşılanıyor. Olumsuz yaklaşan hekim de zaman zaman şiddete maruz kalabiliyor. En azından sevilmiyor.

ree

Bu sorunun sağlık sistemi içerisinde çözülmesi gerekiyor. En azından rapor düzenlenerek sürekli kullanılması önerilen ilaçlar için mutlaka hekim reçetesine ihtiyaç olmamalı. Pandemi döneminde bu denendi ve faydalı da oldu. Ne zararı görüldü de uygulama kaldırıldı bilemiyorum. Ama sağlık sistemi üzerindeki yükü kaldıracağı kesin. İnsanlar sürekli kullandıkları ilaçları rapora bağlı olduğu için rapor süresi bitene kadar eczaneye giderek alabiliyordu. Hiçbir sağlık kuruluşunda kuyruğa girmeye veya zaman kaybetmeye gerek kalmaksızın insanlar ilaçlarını alabildi. Bu bahsedilen konu ilaç talepleri içinde en masum olanıdır. Bunu da yasal sınırlar içerisinde çözebilmek mümkün.


Gelelim diğer ilaç taleplerine. Hekime ulaşabilme imkânı olduğu hâlde insanlar neden böyle taleplerde bulunur anlamak mümkün değil. Hasta muayene etmek için bekleyen hekime ulaşıp kendi teşhisini koyarak ilaç isteyen insanlara, hekimlerin tepki göstermesi veya reddetmesi doğal bir sonuçtur. Sorun bu talepleri doğuran sebeptir. Hekim muayene ve tedavisi olmaksızın ilaç kullanmanın olası zararlı sonuçlarını halka öğretmemiz gerekiyor. Başkasına iyi geldiği için tavsiye edilen ilacı kullanmanın sakıncalarını öğretmemiz gerekiyor. Bir meslek sahibinden bu tür bir talepte bulunmanın anlamsız ve ayıp bir şey olduğunu öğretmemiz gerekiyor.


ree

Akılcı ilaç kullanımı diye bir kavram var. Bunu da halka öğretmemiz gerekiyor. Dünya Sağlık Örgütü tahminlerine göre ilaçların yüzde 50’sinden fazlası uygun olmayan şekilde reçetelenmekte, temin edilmekte veya satılmaktadır. Tüm hastaların yarısı da ilaçlarını doğru şekilde kullanmamaktadır.


Akılcı olmayan ilaç kullanımı hastaların tedaviye uyumunun azalmasına, ilaç etkileşimlerine, bazı ilaçlara karşı direnç gelişmesine, hastalıkların tekrarlamasına veya uzamasına, advers olay görülme sıklığının ve tedavi maliyetlerinin artmasına neden olur. Bir endikasyon için uygun ilaç, etkililik, güvenlik, uygunluk ve maliyet kriterleri dikkate alınmışsa akılcı olarak seçilebilir.


Birçok ilaç türünde, hekim tavsiyesi olmadan ilaç kullanımı veya talebi oluşurken son zamanlarda Sağlık Bakanlığı’nın da mücadele etmeye başladığı gereksiz antibiyotik kullanımı, en önemli ilaç grupları arasındadır. Hastalık belirlenmeden, birbirine benzeyen bulgular oluşturan enfeksiyon hastalıklarına karşı, gerekli gereksiz doğrudan antibiyotik kullanmayı kolay çözüm olarak gören bir toplumda yaşıyoruz. Dünya Sağlık Örgütü’nün belirttiği sakıncaların hepsini lüzumsuz antibiyotik kullanımında görebiliyoruz. Antibiyotiklere karşı direnç gelişmesi, hastalıkların tekrarlaması, tedavi maliyetlerinin artması gibi birçok problem akılcı antibiyotik kullanılmamasının başlıca sonuçlarıdır.


Antibiyotiklerin yanında özellikle sindirim sistemine yönelik ilaçlar, cilt hastalıklarına karşı kullanılan ilaçlar, yeşil reçeteye tabi olmayan antidepresan ilaçlar sıklıkla reçete edilmesi talep edilen ilaçlar olarak karşımıza çıkıyor. Hekimlerimizin bu taleplere olumlu cevap vermeleri kendi mesleklerini bile riske sokabiliyor. Halkımızın bu konuda hekimlerimize karşı anlayışlı olmaları gerekiyor. Devlet ilaçları ücretsiz veriyor diye meslek sahibi kişilere duygusal bile olsa baskı yapmak, talepte bulunmak haksız bir zorlamadır. Bu da hekim tarafında oluşan bir zorluk olarak karşımıza çıkıyor. Hekimler bu yöntemle ilaç kullanmalarının doğru olmadığını anlatırken büyük zorluklar yaşıyor. Çoğunlukla da dertlerini anlatamıyorlar ve hastalar memnuniyetsiz bir tepki veriyorlar. Hekimlerin işlerini severek yapabilmelerinin önündeki en büyük engellerden bir tanesi de ülkemizde oluşan bu haksız ve mantıksız ilaç kullanımına ilişkin taleplerdir. Hekim, hasta muayene etmeye çalışarak sanatını icra etmeye çalışırken raporlu ilaçları reçete tekrarı yapan veya anlamsız ilaç temin etme çabasındaki insanlara cevap yetiştirmeye çalışan bir memur durumuna düşmektedir.


ree

Akılcı olmayan ilaç kullanımı, sebebi ne olursa olsun çok önemli bir halk sağlığı sorunudur. Raporlu ilaç kullanımları, akılcı olmayan ilaç kullanımı kapsamına girmemesine rağmen sağlık sektörünün yükünü artırdığı için yine halk sağlığı açısından önlem alınması gereken bir sorundur. Ancak bilinçsiz, doktor tavsiyesi olmadan kullanılan ilaçlar, önemli bir halk sağlığı sorunudur. Bu sorunun çözümü için Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı’nın başlattığı farkındalık çalışmalarını daha etkili şekilde sürdürmeye çalışmak gerekir. Toplum, zamanla ve eğitildikçe konunun önemini kavrayacak ve olumlu davranışlar kazanacaktır.

  • Yazarın fotoğrafı: BODRUMDergi
    BODRUMDergi
  • 13 Mar 2024
  • 2 dakikada okunur
Bodrum’un yeni kültür ve sanat yaşam alanı Inspera Bodrum, 13 Mart itibariyle Art Space ve Inspera Fuaye alanında özel bir karma sergiye ev sahipliği yapmaya başladı. Türkiye’den 27 duayen ve genç sanatçıyı buluşturan özgün baskı resim ve heykellerin yer aldığı IMOGA - İz Bırakanlar (IMOGA – Trailblaizers) sergisinin küratörlüğünü ise Ender Güzey yapıyor.

ree

Sanatın pek çok farklı kolunu bir araya getirerek Bodrum’a yeni bir soluk kazandıran Inspera Bodrum, Türk sanat dünyasının duayenlerini ve genç sanatçıları bir araya getiren IMOGA - İz Bırakanlar karma sergisine ev sahipliği yapıyor. Özgün baskı resimlerinden ve heykellerden oluşan 27 sanatçının katıldığı karma sergi, 26 Nisan tarihine kadar, Pazartesi günleri hariç, 12.00-20.00 saatleri arasında Inspera Bodrum Art Space ve Fuaye alanında görülebilecek.


ree

12 Mart günü seçkin davetlilerin katılımıyla düzenlenen açılış daveti ile kapılarını açan, Küratörlüğünü Ender Güzey’in yaptığı IMOGA-İz Bırakanlar sergisi, Türk sanat dünyasının önemli isimlerinden Adem Genç, Adnan Çoker, Adnan Turani, Ali Teoman Germaner, Burhan Doğançay, Cihat Burak, Ekrem Kahraman, Elvan Tekcan, Ender Güzey, Ferruh Başağa, Gül Derman, Güngör Taner, Hasan Kıran, Hayati Misman, İmdat Avcı, Maria Sezer-Michels, Mehmet Güleryüz, Mehmet Pesen, Mustafa Ata, Mustafa Pilevneli, Nevzat Akoral, Sayed Waked, Sema Boyancı, Süleyman Saim Tekcan, Şenol Yorozlu, Turhan Selçuk ve Zekai Ormancı’nın eserlerini bir araya getiriyor. Sergide yer alan eserler sadece estetik bir deneyim sunmakla kalmıyor; izleyicilerin duyularına da iz bırakarak onlara ilham veriyor.


ree

Açılışını Ocak 2024’te uluslararası karma bir sergi ile yapan Inspera Bodrum Art Space, Bodrum’da yazlık sanat etkinliklerinin ötesine geçen seçkileriyle yıl boyunca Bodrum’u sanatla buluşturan bir alan olmayı hedefliyor.


ree

 

Bodrum'un Yeni Kültür Sanat Yaşam Alanı: Inspera Bodrum

Inspera, Bodrum, kültür, sanat, gastronomi ve eğlenceyi aynı çatı altında toplayarak keyifli bir yaşam alanı oluşturuyor. Bodrum’un merkezi Ortakent’teki çevre dostu bir binada hizmet veren Inspera Bodrum’da, farklı seyirci kapasiteleriyle teknolojik donanıma sahip üç ayrı sahne ve konser alanı, özel bir seçkiye sahip on binden fazla kitap ve tasarım ürünü barındıran kitabevi, sadece çocukların değil gençlerin ve yetişkinlerin de sanatsal becerilerini geliştirebilecekleri, müzik ve dans eşliğinde eğlenebilecekleri programlar içeren sanat akademisi, yıl boyunca ulusal ve uluslararası sanatçılara ev sahipliği yapacak sanat galerisi, toplantı ve zoom odaları ile donatılmış ortak çalışma ofisi, gün boyu eşsiz lezzetler, keyifli atıştırmalıklar, çok özel kokteyller sunan iki farklı gastronomi alanı bulunuyor.


ree

Türkiye'nin Modern Atölyesi: IMOGA

Türkiye’de pek çok üniversitede baskı resim atölyeleri kuran ve bu alanda eğitimin başlatılmasını sağlayan Süleyman Saim Tekcan 1982 yılında IMOGA’nın temellerini attı. Litografi, serigrafi ve gravür gibi baskı tekniklerinin tümünü içeren modern bir atölyede olması gereken tüm imkanları barındıran IMOGA, zamanla geniş galerileri, büyük bir baskı arşivi, kütüphanesi ve misafirhanesi ile uluslararası boyutlarda örnek bir baskı atölyesi yapısına kavuştu. Prof. Süleyman Saim Tekcan’ın yıllar içinde kurduğu özel atölyelerde üretilen eserler zamanla dünyanın çok az sayıda baskı resim müzelerinden biri olan IMOGA’ya hayat verdi.

Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page