top of page
  • Yazarın fotoğrafı: Oğuz Ateş
    Oğuz Ateş
  • 15 Şub 2023
  • 2 dakikada okunur
Bodrum bölgesinde ev tasarımı yaparken yön belirlemenin önemi büyüktür. İklim koşulları, güneş ışığı ve doğal faktörler göz önünde bulundurularak evin yönü belirlenmelidir. Bunlara ek olarak; denize olan yakınlık, dağlık alanda olması, yamaçta oluşu, rakımı, iklim koşulları, temiz suya ulaşımı, kanalizasyon veya foseptik kullanılacak olması, evin iç mekân sıcaklığı, enerji tasarrufu ve doğal aydınlatma gibi faktörler de önemlidir. Rüzgâr, evin iç mekânının sıcaklığını ve konforunu etkileyebilir.

ree

Bodrum’da rüzgâr, genellikle yaz ve kış olarak güney ve güneybatı yönlerinden esmektedir. Güney yönüne bakan bir ev, güneş ışığını fazla alacağı için yaz aylarında iç mekân sıcaklığı artacaktır. Bu durum sizi yazın biraz bunaltsa da kışın evin ısınma maliyetlerini azaltacak ve enerji tasarrufu sağlayacaktır. Ayrıca, güneş ışığının doğrudan iç mekâna girmesi, doğal aydınlatma sağlayacaktır. Böylece evin iç mekânı daha canlı ve ferah olacaktır.


ree

Güney yönüne bakan bir evin en büyük dezavantajı; yaz aylarında güneş ışığının doğrudan iç mekâna girmesi ve iç mekanın aşırı ısınmasına neden olmasıdır. Bu nedenle, evin camlarına güneş ışığını engelleyen perdeler veya panjurlar yerleştirilmelidir.

Güney yönüne bakan bir ev, kış aylarında ise soğuk rüzgârların etkisini arttırabilir. Bu nedenle, evin yalıtımı iyi yapılmalıdır.

Evin ısıtma maliyetlerini azaltmak için güneş ışığının doğrudan iç mekâna girmesine izin vermek önemlidir. Kış aylarında evin sıcak olması için en önemli kural, ısı kaçırımının engellenmesidir. İzolasyon en güzel ısınma yollarındandır.


ree

Evin yön belirlenmesinde doğru bir tercih yapılması için, evin konumunun ve çevresindeki doğal faktörlerin dikkate alınması gerekir. Örneğin, evin yamaçlar veya tepelerde olduğu durumlarda rüzgâr etkisi daha fazla olabilir. Ayrıca, evin çevresindeki doğal faktörler, yerleşim alanının nerede olduğu, su kaynaklarının varlığı, güneş ışığının etkisi gibi etkenleri de içerebilir.

Bodrum’da yaz aylarında rüzgârın etkisi az olmasına rağmen kış aylarında daha fazla olabilir. Bu nedenle, evin tasarımında rüzgârın etkisini azaltmak için önlemler alınmalıdır. Evin yapısı rüzgârın etkisini azaltacak şekilde tasarlanabilir veya rüzgârın etkisini azaltacak yapı elemanları kullanılabilir. Örneğin, ön cephelerde rüzgârın etkisini azaltmak için özel bir yapı elemanı olarak rüzgar siperleri kullanılabilir.


ree

Ayrıca, evin tasarımında doğal havalandırma sistemleri de kullanılabilir. Evin ön ve arka cephelerinde havalandırma delikleri açılabilir. Bu delikler, rüzgârın etkisini azaltacak şekilde tasarlanmalıdır. Bu sayede evin iç mekânının havalandırılması sağlanır ve rüzgârın etkisi azaltılır. Rüzgar, evin iç mekânının sıcaklığını ve konforunu etkileyebilir.


Bir diğer önemli konu ise yaşam kaynağımız olan sudur. Bodrum’un her bölgesinde ne yazık ki temiz suya ulaşabilmek mümkün değil. Şebeke suyuna ulaşabilirlik veya varsa kuyu seçeneğini göz önünde bulundurmak zorundayız.

Atık su için ise kanalizasyon mu yoksa foseptik mi kullanılacağı konusu, ev tasarımının en başında araştırılıp belirlenmelidir.


ree

Sonuç olarak, Bodrum’da ev tasarımı yaparken kişi öncelikle kendi yaşam standartları ve isteklerini göz önünde bulundurmalıdır. Evin hem yaz hem kış için oturuma hazır olması bile birçok yeniliğe ve detaya sahip olmasına sebep olacaktır.

En önemlisi ev sahibinin istekleri ve genel özellikleridir. Bunların çok iyi belirlenmesi gerekmektedir. Her insanın sıcağa ve soğuğa tahammülleri farklıdır. Bazıları evlerini denize yakın ister bazıları yamaçlarda, tepelerde, bazıları merkezde.

İyi bir tasarımın en önemli kuralı; ne istediğimizi ve ne istemediğimizi bilmektir.


  • Yazarın fotoğrafı: Seda Küçük
    Seda Küçük
  • 15 Şub 2023
  • 4 dakikada okunur
Aynı isme sahip olan ülkenin ve zenginliğin başkenti Lüksemburg, Avrupa’nın en romantik, en masalsı yerleşim yerlerinden biri. Lüksemburg güneyinde Petrusse, kuzeyinde Alzette Nehri ve Orta Çağ’da Franklar tarafından işgal edilen Lüksemburg Kalesi’yle turistler için tam bir masal diyarı.

ree

Doğal bir vadinin içine kurulan şehir, zamanla vadinin içine ve dışına doğru genişlemiştir. Lüksemburg dünyanın en güzel ve bakımlı şehirlerinden birini yansıtır. Şehir yüksek ve alçak olarak iki bölüme ayrılmıştır. Ville Haute denilen bölüm eski kenti, Ville Bass ise nehir kıyısını kapsar. İki şehir arasında ulaşımı sağlayan merdivenler ve asansörler vardır. Şehir aynı zamanda 1995 – 2007 yılları arasında iki kez Avrupa Kültür Başkenti olma özelliğini taşıyan tek şehirdir. Lüksemburg’da Lüksemburgca, Fransızca ve Almanca olmak üzere üç resmi dil vardır. Lüksemburgca günlük hayatta kullanılan bir dil olmasına rağmen yazı dilinde pek kullanılmaz.


Okyanus iklimine sahip olan şehirde her mevsim yağışlı geçmektedir. Nem oranı yüksek, yıllık sıcaklık farkı azdır. Yağışın daha az görüldüğü yaz mevsiminde Lüksemburg’u ziyaret edebilirsiniz fakat her mevsimi ayrı güzel olan Lüksemburg’un ağaçları sonbaharda görülmeye değer. Şehir, ulusal bir mottoya sahip. “Olduğumuz gibi kalmak istiyoruz.” İlk duyduğum zaman ben de siyasi bir şeyler uyandırmıştı. Şimdi ise bu mottoyu çok anlamlı buluyorum. Ne güzel olduğun gibi kalabilmek ya da olduğun gibi görünebilmek.


ree

Tarihçesi

Roma döneminden beri stratejik bir konuma sahip olan şehrin ilk surları 10. yüzyılda inşa edildi. Günümüzde Notre Dame Kilisesi olarak adlandırılan Aziz Nikolas Kilisesi’ne doğru genişleyen şehirde, 12. yüzyılda 5 hektarlık alanı kapsayan duvarların inşasına başlandı. Surların inşası 1340 yılında tamamlandı ve surlar, 1867 yılına dek ayakta kaldı.


ree

Roma yollarının kesiştiği noktada yer alan Lüksemburg’u kuşatmalara karşı güçlü kılmak için Lüksemburg Kalesi inşa edildi. Kale, 16. yüzyıla gelindiğinde, Avrupa’daki en kuvvetli savunma alanlarından biri hâline geldi. 18. yüzyılda savunmalar daha da gelişti ve Lüksemburg’un fethedilemeyeceği düşünülerek “Kuzey’in Cebeli Tarık’ı” olarak anılmaya başlandı. Şehirdeki eski karargâhlar ve surlar hâlâ görülebilir ve bunlar UNESCO Dünya Kültür Mirası Alanıdır.

1443 yılında şehir Burgonya Ordusu tarafından işgal edildi ve 4. Burgonya Krallığı’nın bir parçası hâline geldi. Ardından İspanyol İmparatorluğu ve Avusturya İmparatorluğu da Lüksemburg Şehri’ne ev sahipliği yaptı. Daha sonraki yıllarda şehir birkaç kez daha el değiştirdi. Günümüzde Dükalık ile yönetilen şehir, bu özelliği ile dünyada tektir. Lüksemburg Dükalığı, Benelüks Devletleri’nin çalkantılı geçmişleri boyunca, komşusu olan Belçika, Fransa ve Almanya tarafından işgal edilmekten kurtulabilmiştir.


ree

Aktiviteler

Yüksek kayalıkların ve dik yamaçların üzerine kurulan Lüksemburg’da Notre-Dame Katedrali, Grand Ducal Sarayı, Adolphe Köprüsü ve Bock Casemates mutlaka görülmesi gereken yerler arasında. Şehri daha detaylı keşfetmek isteyenler için güzelliği ile hayranlık uyandıran Büyük Düşes Charlotte Anıtı, büyüleyici bir manzaraya sahip yürüyüş yolu Chemin de la Corniche, diğer güzel alternatifler arasında.


Notre-Dame Cathedral

1613-1621 yılları arasında Belçika’dan gelen din adamları tarafından inşa ettirilen Notre-Dame Cathedral, 20. yüzyılın ilk yarısında genişletilerek günümüzdeki görünümüne kavuşan gotik tarzı, 3 kulesi ve tasarımına eklenen Rönesans mimari ayrıntılarıyla görünümü zenginleştirilen dini yapı alanında ülkenin en büyüğü konumunda. Katedralin en dikkat çekici noktası, tarihi şahsiyetlerin mezarlarının bulunduğu heykeltıraş Lucien Wercollier tarafından yapılan “Politik Mahkûmlar” anıtıdır.


Büyük Dük Sarayı

1572-1795 yılları arasında belediye binası olarak inşa edilen Büyük Dük Sarayı (Grand Ducal Palace), 1817’den sonra Lüksemburg Hükümeti tarafından kullanılmaya başlanmış. 2. Dünya Savaşı’nda Naziler tarafından işgal edilerek, tavernaya dönüştürülmüştür. İkametgâh olması ve devlet işlerinin yürütülmesi dışında, resmi davetlerin de gerçekleştirildiği saray yılın belirli dönemlerinde rehberli turlar ile gezilebiliyor.


ree

ree

Adolphe Köprüsü

Petrus Nehri üzerinden güvenli geçiş sağlamak için 1900-1903 yılları arasında inşa edilen Köprü, tren garı ile kent merkezini birbirine bağlıyor. 153 metre uzunluğundaki tarihi yapı, ülkenin bağımsızlığını simgeliyor.


Bock Casemates

Yarattığı savunma avantajını fark eden Kont Siegfried tarafından üzerine kale inşa edilen kayalık, içine oyulan tünellerle birlikte yıllarca şehri düşman akınlarından korumuş. Tepenin altında bulunan galerileri ve tünelleri gezdikten sonra üst kısmına çıkıp, Petrus Vadisi’nin eşsiz manzarasını seyredebilirsiniz.


Lüksemburg’taki ana meydanda düzenlenen yılbaşı panayırı hem yerel halkın hem de turistlerin oldukça ilgisini çekiyor.


ree

Kaçırılmaması Gerekenler

  • 2. Dünya Savaşı komutanı Amerikalı George S. Patton’un Amerikan Askeri Şehitliği’ndeki mezarı,

  • Eğer yeterince zamanınız varsa modern Avrupa Adalet Sarayı,

  • Haftada iki kez William Meydanı’nda kurulan yiyecek pazarı ve ayın ikinci ve dördüncü cumartesi gününde Place d’Armes’da kurulan bit pazarı,

  • Büyük Glacis Meydanı’nda ağustos ayının sonundan Eylül’ün ortalarına kadar kökeni 4. yüzyıla dayanan geleneksel gezici halk panayırı,

  • Paskalya zamanı,

  • Petrusse Vadisi boyunca uzanan tarihi şehir merkezinin eski yapıları ve tarihi atmosferi,

  • 2200 şarabıyla Guiness rekorlar kitabına giren Chiggeri Restoranı.


ree

Mutfak

Lüksemburg çok uluslu bir kent olduğundan dünyanın bütün mutfaklarına ait restoranları burada bulabilirsiniz. Mutfağında alabalık, turna ve kerevit gibi tatlı su canlıları oldukça fazla kullanılır. Yemeklerin ana malzemesi patates, jambon, fasulye, lahana, soğan ve diğer kök bitkilerdir. Zengin füme et ve sosis çeşitleriyle ünlü olan şehir çikolatalarıyla da çok meşhurdur.


Bouneschlupp | Lüksemburg’un en popüler çorbasıdır. Lüksemburg’da çorbaların içinde bol bol minik sebze parçaları ve etler görebilirsiniz. Bizim alıştığımız tarzda çorbaları Avrupa’da bulmak biraz zor. Ama bu güzel çorbayı gitmişken deneyimleyebilirsiniz.

Paschtéitor bouchée à la reine | Milföy hamurundan yapılıyor. Milföy hamurunun arasına, tavuk eti, mantar ve beşamel sos eklenerek pişiriliyor ve fırına verilerek hamurun kabarması bekleniyor.

Écrevisses à la luxembourgeoise | Lüksemburg mutfağında bolca kerevit görebilirsiniz. Écrevisses à la luxembourgeoise, tatlı su ıstakozundan oluşuyor. Üzerinde domatesli bir sosun gezdirildiği bu yemek özellikle şık restoranlarda tercih edilen yöresel yemeklerden biri.


ree

Ulaşım

Türkiye’den Lüksemburg- Findel Uluslararası Havalimanı’na direkt uçuşlar bulunmakta. Şehir merkezinden yalnızca 6 km. uzakta olan havalimanından şehre otobüs ya da trenle kolayca ulaşabilirsiniz.


  • Yazarın fotoğrafı: Prof. Dr. Mete Güngör
    Prof. Dr. Mete Güngör
  • 14 Şub 2023
  • 6 dakikada okunur
Dünyada 45 yaş altı kadınlarda en sık görülen ikinci, Türkiye’de ise en sık görülen sekizinci kanser türü olan rahim ağzı kanserinden her iki dakikada bir, 1 kadın ölüyor.

ree

Rahim ağzı kanserinin yüzde 99 nedeni ‘Human Papilloma Virüs’tür (HPV). 2005 yılından beri HPV aşısı rahim ağzı kanseri ve diğer HPV ile ilgisi olan kanserlerin ve kanser öncesi lezyonları önlenmesi için kullanılmaktadır. Güncel HPV aşılarında 9 adet yüksek riskli HPV tipine karşı koruyuculuk vardır. Bu aşının koruyuculuğu tüm rahim ağzı kanserinin yüzde 93’ünü kapsamaktadır. Ayrıca siğil oluşumundan da yüzde 90 korumaktadır. Aşının özellikle genç kız veya erkeklere, daha hiç HPV ile karşılaşmadan yapılması önerilir ve böylece aşıdan yüzde 100 yararlanmaları sağlanabilir.

Rahim ağzı kanseri, rahimi vajene bağlayan bölgenin hücrelerinde meydana gelen anormal çoğalma sonucu oluşur. Genellikle 10-15 yılda yavaş yavaş gelişen bir kanserdir. Rahim ağzı, kanser gelişmeden önce, hücresel düzeyde, displazi veya prekanser adı verilen değişikliklere maruz kalır. Rahim ağzındaki bu değişikliklere cinsel yolla bulaşan Human Papilloma Virus (HPV) neden olur. Bu virüsler rahim ağzına yerleştikten sonra yıllarca hiçbir belirti vermeden yaşayabilirler. Sıklıkla, (yüzde 80-90) bağışıklık sistemi tarafından zarar verme fırsatı bulamadan temizlenir.

Tarama amaçlı yapılan Pap-smear (servikal yayma) testi, HPV testi ve sonrasında tanı amaçlı yapılan kolposkopik biopsilerde patolog tarafından tespit edilebilen bu prekanseröz değişiklikler, hafif (CIN1), orta şiddette (CIN2) veya şiddetli (CIN3) displazi olarak isimlendirilir. 10-15 yıl süren bu kanser öncesi formların bir kısmı kendiliğinden normale dönse de bir kısmı tedavi edilmezse kansere dönüşebilir.


ree

RAHİM AĞZI KANSERİ HİSTOLOJİK TİPLERİ

  • 1- Skuamöz hücreli karsinom: En yaygın olanı skuamöz hücreli karsinom olup rahim ağzı kanserlerinin yüzde 85 ile yüzde 90’ından sorumludur. Rahim ağzının dış yüzeyini kaplayan hücrelerden kaynaklanır.

  • 2- Adenokarsinom: Yüzde 10-15’inden sorumludur ve rahim ağzının kanalını döşeyen hücrelerden kaynaklanır.

GÖRÜLME SIKLIĞI

Dünya çapında 45 yaş altı kadınlarda en sık görülen 2. kanser türüdür. Türkiye’de en sık görülen 8. kanser türüdür. Bu kanserlerin yüzde 85’i düşük ya da orta gelirli ülkelerde görülmektedir. En sık görüldüğü ülkelerden olan Haiti’de 94/100.000, Türkiye’de ise 4.5/100.000 oranında görülür. Ülkemizde her yıl 1500 kadına rahim ağzı kanseri tanısı konmaktadır. Dünyada her iki dakikada bir, 1 kadın rahim ağzı kanserinden ölmektedir. Dünya çapında her yıl 528 bin yeni rahim ağzı kanseri vakası tespit edilmekte ve yarısı ölümle sonuçlanmaktadır.


BELİRTİLERİ

Özellikle erken evrelerinde olmak üzere rahim ağzı kanseri genelde belirti vermez. Bu nedenle düzenli tarama için doktora gitmeniz çok önemlidir.


Rahim ağzı kanserinin daha ileri evrelerinde görülen belirtiler ise;

  • Cinsel ilişki sırasında veya sonrasında ağrı veya kanama

  • Pelvik muayeneyi takiben pelvik ağrı ve kanama

  • Vajinadan anormal sulu, kokulu ve kanlı akıntı gelmesi

  • Normal adet dönemi dışında kan lekeleri veya hafif kanama

Bu belirtilere, rahim ağzı kanseri veya diğer bazı ciddi hastalıklar da neden olabilir. Bu sebeple bellirtiler bir doktor tarafından derhal değerlendirilmelidir.


RİSK FAKTÖRLERİ

Rahim ağzı kanserinin en önemli risk faktörü ve nedeni insan papilloma virüsüdür (HPV). Araştırmacılar günümüzde, rahim ağzı kanserlerinin yüzde 99’undan fazlasında nedenin HPV olduğunu düşünmektedir. HPV cinsel anlamda aktif kadınların üçte ikisinden fazlasını yaşamlarının bir döneminde enfekte edecek olan yaygın bir virüstür.


HPV ile enfeksiyon mutlaka rahim ağzı kanseri olunacağı anlamına gelmez. Bağışıklık sistemi bu virüs ile enfekte olunduktan sonra 12-18 ay içinde bu virüsü yüzde 90 vücuttan atar. HPV’nin temizlenemediği yüzde 10’luk bölümde ise, 5-15 yıl içinde rahim ağzında, kanser öncesi ve kanser gibi oluşumlara rastlanabilir.


Rahim ağzı kanserinin diğer risk faktörleri aşağıdakileri içerir:

  • İlk cinsel ilişkiye erken yaşta girme,

  • Birçok seks partnerine sahip olma,

  • Diğer sağlık problemleri nedeniyle bağışıklığın zayıflaması,

  • Sigara kullanımı,

  • Doğum kontrol ilaçları kullanma,

  • HIV enfeksiyonu.


Rahim ağzı kanserinin riskini azaltmak için;

  • HPV aşısı yaptırmak: Rahim ağzı kanseri ve HPV ilişkili diğer kanserlerin riskini azaltır.

  • Rutin pap-smear yaptırmak.

  • Güvenli cinsel ilişki: Prezervatif kullanmasını sağlayarak HIV ve cinsel yolla bulaşan diğer hastalıklardan kendilerini korumaya yardımcı olabilir ancak prezervatifler HPV’ye karşı tam koruma sağlamaz. Prezervatif kullanmak enfeksiyon oranını muhtemelen yaklaşık yüzde 70 azaltır.

  • Sigara içmeyin.

ree

TARAMA

İlk Tarama; Kadınlara ilk cinsel ilişki yaşından bağımsız şekilde 21 yaşındayken ilk rahim ağzı kanseri taramasını yaptırmasını öneriyoruz.


30 Yaşına Kadar;

  • 30 yaşına kadar ki kadınlar için üç yılda bir rahim ağzı sitoloji testi ( pap-smear) yaptırmasını öneriyoruz.

30 Yaşından Sonra;

  • 3 yılda bir rahim ağzı sitoloji testi (Pap smear testi ) yaptırmasını öneriyoruz.

  • Sitoloji ve HPV DNA testi birlikte (Co-test) yapılabilir. Her ikisi de negatif gelirse tarama beş yılda bir yapılabilir.

  • Pap-test: Normal jinekolojik muayene sırasında bir fırça yardımıyla rahim ağzında sürüntü yapılarak hücre örnekleri alınır. Bu hücrelerin patolog tarafından incelenmesi sonrası anormal hücreler varsa rapor edilir.

  • HPV testi: Normal jinekolojik muayene sırasında rahim ağzından yapılan sürüntüde veya smear testi sırasında alınan örnekte HPV DNA bakılır ve yüksek riskli tipler varsa rapor edilir.

  • Pap smear testi ve HPV testleri rahim ağzı kanserleri ve prekanseröz lezyonlar için tarama yapmak amacıyla kullanılır. Erken evrelerinde rahim ağzı kanseri genelde semptomlara neden olmaz. Tarama testlerindeki anormal sonuçlar bize sadece şüpheyi gösterir tanıyı vermez. Bu nedenle tarama test sonuçlarına göre tedavi yapılmaz ve öncelikle tanı koymak gerekir

TANI

  • Kolposkopi: Pap smear testi sonuçları normal değilse, büyütücü bir lens (kolposkopi) kullanılarak rahim ağzı kontrol edilir ve kanser veya kanser öncesi lezyonlar bulunup bulunmadığını belirlemek için doku örnekleri (biyopsi) alınır. Kolposkopi, bize rahim ağzındaki şüpheli bölgelerin belirlenerek doğru yerden biopsi alınmasını sağlar.

  • Punch Biopsi (rahim ağzının dış kısmından)

  • Endoservikal Küretaj (ECC) (Rahim ağzı kanalının içinden)

  • Konizasyon ve LEEP: Eğer biopsi veya endoservikal küretaj tanı koymakta yetersiz olursa koni şeklinde daha büyük bir parça çıkartılır.

KANSER ÖNCESİ LEZYONLARI


(CIN 1, CIN 2, CIN 3) TEDAVİSİ:

Eğer biopsi sonucu CIN 1 olarak rapor edilmiş ise hiçbir şey yapılmadan 2 yıl takip edilir. Bu süre içinde CIN 1 yüzde 60-70 normale kendiliğinden döner.

2 yıl içinde düzelme olmazsa CIN 2 veya 3 gibi kabul edilip tedavi edilir. CIN 2 veya 3 gelirse LEEP konizasyon veya soğuk konizasyon yapılarak lezyon temizlenir. Bu işlemler hafif bir anestezi altında ameliyathanede yapılır. Sonrasında hasta taburcu edilir ve 3 hafta cinsel ilişkiye girmemesi, havuz ve denize girmemesi istenir. 3 hafta boyunca iyileşme sırasında kanlı-kokulu bir akıntı olabileceği hastaya anlatılır.


KONİZASYON

LEEP konizasyon: Düşük voltajlı ince bir tel ile koni şeklinde mevcut lezyonu çıkartmak.

Soğuk Konizasyon: Dokunun elektrik enerjisi kullanmadan koni şeklinde kesilerek çıkartılması.


RAHİM AĞZI KANSERİNİN EVRELENDİRİLMESİ

Eğer biopsi sonucu kanser olarak gelmişse öncelikle tedavi planı belirlemek ve kanserin yayılma durumunu değerlendirmek için klinik evreleme yapılır.


Evreleme için yapılması gerekenler:

  • Fiziksel muayene: Rahim ağzının durumu, tümörün boyutu, vajen ve yumurtalıkların durumu.

  • Görüntüleme tetkikleri: CT, MRI, PET.

  • Mesane ve rektumun değerlendirilmesi: Sistoskopi, Rektosigmoidoskopi.

  • Kan testleri

ree

RAHİMAĞZI KANSERİNİN EVRELERİ:

  • Evre 0 veya in situ karsinom: Evre 0 kanser preinvaziv (yayılmamış) kanserdir ve anormal hücreler rahim ağzı zarı hücrelerinin yalnızca ilk katmanında görülür.

  • Evre I: Evre I kanser yalnızca rahim ağzıyla sınırlıdır. Tümörün boyutuna ve kanserin ne kadar derine yayıldığına göre IA1, IA2, IB1 veya IB2 olarak hastalığınız sınıflandırabilir.

  • Evre II: Evre II kanser rahim dışına yayılmıştır ancak pelvik yan duvarlar veya vajinanın alt üçte birlik bölümünü etkilememiştir. Evre IIA veya IIB olarak sınıflandırılabilir.

  • Evre III: Evre III’te kanser pelvik duvarı veya vajinanın alt üçte birlik bölümüne ulaşır veya tümörün genişlemesine bağlı olarak hidronefroz ve böbrek sorunlarına yol açar. Kanser hücrelerinin pelvisin yan duvarına yayılıp yayılmamasına göre Evre IIIA veya IIIB olarak sınıflandırabilir.

  • Evre IV: Evre IV’te kanser komşu organlara mesane/rektuma veya uzak organlara yayılmıştır. Evre IVA veya IVB olarak sınıflandırabilir.

RAHİM AĞZI KANSERİNİN TEDAVİSİ

Rahim ağzı kanserinin tedavisi kanserin evresine, hastanın yaşına, çocuk sahibi olma isteğine ve diğer sağlık problemlerine göre değişir. Tedavide cerrahi, radyoterapi, kemoterapi veya bunların kombinasyonu kullanılabilir.


1- CERRAHİ

  • Konizasyon: Rahim ağzındaki lezyonun koni şeklinde çıkartılmasıdır. Çok erken evrelerde, genç ve çocuk isteyen hastalarda uygulanabilir.

  • Trakelektomi: Erken evre serviks kanseri, daha çocuk sahibi olmamış genç yaş grubunda da görülebilir. Bu nedenle doğurganlık potansiyelini korumak isteyen hastalarda tercih edilecek cerrahi yöntem Radikal Trakelektomi’dir. Bu yöntemde serviks, üst vajen ve iki taraflı parametrium dokusu çıkartılır, fakat uterus muhafaza edilir ve vajene tekrar birleştirilir. Böylece hastaların gebe kalma şansları korunmuş olur. Radikal trakelektomi yapılan hastalarda tedavi başarısı farklılık gösterse de mutlak doğurganlığını korumak isteyen seçilmiş hasta grubuna, risk ve avantajları iyice tartışıldıktan sonra uygulanmalıdır. Bu yöntemde de radikal histerektomide olduğu gibi birlikte pelvik lenfadenektomi yapılır.

  • Histerektomi: Erken evre serviks kanserinde standart tedavi, uterus, serviks, üst vajen ve iki taraflı parametrium dokusunun çıkartıldığı Radikal Histerektomi’dir. Bu ameliyat, aynı zamanda kanserin yaygınlığını tesbit etmek ve kontrolünü sağlamaya yarayan Pelvik Lenfadenektomi’yi de (pelvik lenf bezlerinin çıkartılması) içerir.

  • Erken evrelerde, ameliyat genellikle çoğu kanser merkezinde açık olarak, minimal invazif cerrahi konusunda eğitimli merkezlerde ise laparoskopik veya robotik cerrahiyle kapalı olarak yapılabilir.

  • Ekzanterasyon: İlerlemiş kanserde veya önceki tedaviyi takiben lokalize tekrarlamış kanser olgularında uzak organlara yayılım olmamış ise oldukça radikal bir ameliyat olan ekzanterasyon önerilebilir. Bu ameliyat eğer daha önce çıkarılmamış ise rahim, rahim ağzı, lenf düğümleri ve olasılıkla mesane, vajina, rektum ve kolonun bir kısmının alınmasını içerir. Genellikle ilk tedavide radyoterapi alıp sonradan bu bölgede tekrarlamış hastalıkta yapılması gereken bağırsakların ve idrar yolunun karın ön duvarına ağızlaştırıldığı bu geniş ameliyattır.


2- RADYOTERAPİ

  • External Radyoterapi: Genellikle rahim ağzı kanseri ilerlemiş ise birincil tedavi olarak radyoterapi tercih edilir. Bazı durumlarda bu tedaviye kemoterapi de eklenir. Radyoterapi 5 hafta kadar süren hastanın kısa sürelerle hastaneye gelip ışın tedavisi alması şeklinde olur. Bazen erken evrelerde de hastanın genel durumu cerrahi tedavi için uygun değilse ilk tercih olarak radyoterapi seçilebilir.

  • Brakiterapi: Brakiterapi, vajinal yolla rahimağzına uygulanan radyoterapidir.


3- KEMOTERAPİ

Kemoterapide kanserli hücreleri yok etmek için damardan veya ağız yoluyla anti-kanser ilaçlar verilir. Kanser uzak organlara yayıldığında veya ilk tedaviden sonra nüksettiğinde yüksek dozlarda kemoterapi uygulanır.


KORUNMA

  • HPV Aşısı: Rahim ağzı kanserinin yüzde 99 nedeni Human papilloma virüstür (HPV). 2005 yılından beri HPV aşısı rahim ağzı kanseri ve diğer HPV ile ilgisi olan kanserlerin ve kanser öncesi lezyonları önlenmesi için kullanılmaktadır. Güncel HPV aşılarında 9 adet yüksek riskli HPV tipine karşı koruyuculuk vardır. Bu aşının koruyuculuğu tüm rahim ağzı kanserinin yüzde 93’ünü kapsamaktadır. Ayrıca siğil oluşumundan da yüzde 90 korumaktadır. Aşının özellikle genç kız veya erkeklere, daha hiç HPV ile karşılaşmadan yapılması önerilir ve böylece aşıdan yüzde 100 yararlanmaları sağlanabilir.

  • Primer Korunma: HPV Aşısı

  • Sekonder korunma: Pap-smear veya HPV testi.

Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page