top of page
  • Yazarın fotoğrafı: Melis Tutan
    Melis Tutan
  • 28 Ağu 2024
  • 1 dakikada okunur
Bu topraklarda kadın olmanın en acı yanını yaşayan, güzeller diye anılıp adları bilinmeyen kadınların hikâyeleri anlatılıyor Servi Nine ve Üç Güzeller’de. İsim isim öğreniyoruz güzelleri… İthaki Yayınlarıdan 2022’de çıkan Servi Nine ve Üç Güzeller, 2023 Duygu Asena Roman Ödülü’nü kazanmış. Seçici kurulun açıklaması şöyle: “Hikâye anlatıcılığında gösterdiği ustalık, Türkçe kullanımındaki yetkinliği, yoğun gerçeklik duygusu, bu topraklarda yüzlerce yıldır kadına ve doğaya uygulanan şiddetin değişmediği gerçeğini İstanbul’daki küçük bir park üzerinden anlatmadaki mahirliği ve kadının adını bulabilmesi, var olabilmesi için sunduğu önermeler gerekçesiyle oy çokluğu ile Arlin Çiçekçi ödüle değer görülmüştür.”

ree

Kendisi ile yapılan bir röportajda şöyle diyor Arlin Çiçekçi: “Servi Nine, tarihi bir vakadan esinlenerek hayal ettiğim bir karakter. Tarihimizde ölümü soruşturulup ‘cinayet’ olarak kayda geçirilen ilk kadından bahsediyorum. Fakat adı maalesef kayıtlarda yok. Yani 1702’de de kadının adı yok. Yöresel efsanelerde de kadının adı önemsenmemiş, ‘güzeller’ denilip geçilmiş. Bu romanda, o kadınlara bir ad verdim.”


ree

Doğumu sırasında annesini yitiren Suna’nın öyküsünü anlatan Servi Nine ve Üç Güzeller kitabı, hikâyesinin yanı sıra sımsıcak bir baba kız sevgisi ile de okuyucuyu sarmalıyor. Sevginin kuşaktan kuşağa aktarılışını görüyoruz kahramanlarında. Kitap bir yandan bu topraklarda adı geçmeyen kadın kahramanların hazin hikâyelerini anlatırken bir yandan da baba sevgisinin ve şefkatinin iyileştirici, yaşama bağlayıcı gücünü gösteriyor.


ree

Suna’nın aşk öyküsü, kendisini hor gören eşi için “imanımı kırdı” diye bahsedecek kadar saf, duru. Sevgisiz büyüyen bir oğlan çocuğunun maalesef sevmeyi bilmediğini, sevemediğini gösteriyor eşi Suna’yı hor görüşlerinde. Sevginin ne demek olduğunu bilen Suna da buna boyun eğmiyor ve kendi ayakları üzerinde duruşu ile başlıyor hikâyesini yazmaya.


Su gibi akıp giden bir kitap Servi Nine ve Üç Güzeller.


İyi okumalar!

  • Yazarın fotoğrafı: Mustafa Küçük
    Mustafa Küçük
  • 20 Ağu 2024
  • 2 dakikada okunur
Türk pop müziğinin son dönemdeki en büyük hitlerine imza atmış olan ve bu şarkıları pop starlara söyleten Ersay Üner, ikinci albümü ‘Taverna’ ile yorumculuktaki iddiasını da kanıtladı. Yedi taverna klasiği ve Ersay Üner’in yeni şarkısı ‘Sevme’den oluşan albüm kısa sürede listelerde üst sıralara tırmandı. Meğerse bu müziği çok özlemişiz…

ree

Dinleyicinin bu tarzı bu kadar çabuk kucaklamasını bekliyor muydunuz?

Hissediyordum ama bu kadar hızlı anlayacaklarını tahmin etmiyordum. Dinleyici samimiyetimi algılamış ve tavernayı özlemiş demek ki...


Bu fikir aklınıza nereden geldi?

Kariyerim boyunca hep farklı olanı aradım. Taverna her zaman aklımda olan bir şeydi. Çünkü ben bu işe taverna ve pavyonlarda başladım. O kültürü çok iyi biliyorum. Vakti bu zamanmış.


ree

Tavernanın popüler olduğu dönemde bu müzikle ilgili deneyiminiz nasıldı?

Nejat Alp, Ferdi Özbeğen, Ümit Besen, Atilla Kaya dinlerdim. Hatta İstanbul’a ilk geldiğim dönemde Udi Sami Çelik’in arkasında çıkar, taverna yapardık. Mercan Restoran’da Arif Susam çıkardı, onu dinlemeye giderdik.


Eski şarkıları modern aranjeleri ile dinlemek çok keyifli. Nasıl bir çalışma sonucu ortaya çıktı?

Orijinal duygusunu kaybetmemesi için hücum kayıt yaptık. Yani parçaları baştan sona canlı kaydettik. Ufak tefek hataları da bıraktık. Zaten benim için taverna ruhu önemliydi.


Şarkı seçimindeki kriteriniz ne oldu?

Ses rengime, duyguma yakışan ve o dönemden en çok hatırımda kalan şarkıları seçtim. 80 şarkı arasından sadece yedi şarkı seçerken oldukça zorlandım.


ree

Perde arkasında olmakla sahneye çıkmak arasındaki fark ne? Sahne daha zor olabilir mi?

Tam tersi, sahne benim için çok kolay ve çok seviyorum. Çünkü çocukluğumdan beri oraya aitim. Bestecilik, söz yazarlığı ve prodüktörlük kısmı başka bir yaşam, başka sorumluluklar tabii. İkisinin dengesini korumaya çalışıyorum.


Yazdığınız her şarkıda “Bu hit olur” hissi yaşıyor musunuz?

Her şarkı kafamın içerisinde hayal dünyamda başlıyor. Bazen bir melodi bazen bir söz. Mutlaka bir hikâye anlatması gerekiyor. Bana kalırsa hepsi güzel ama hit olup olmadığını solistle buluştuktan sonra hissediyorum. Solist de aynı şeyi hissederse “evet” diyorum.




Başkalarına verdiğiniz hit olmuş şarkılarınızdan kendinizin seslendirdiği bir albüm yapmayı düşünür müsünüz?

Büyük ihtimalle yapabilirim.


Hit adayı şarkılar için astronomik bedeller talep edildiği doğru mu?

Rolls Royce’a da binebilirsin, ikinci el bir binek arabaya da. Ama ilkini istiyorsan bedelini ödersin. Her şeyin kendine göre bir pahası var ve bunun astronomik olup olmadığına biz karar veremeyiz.

  • Yazarın fotoğrafı: Seda Küçük
    Seda Küçük
  • 19 Ağu 2024
  • 3 dakikada okunur

Pir-i Lezzet

Nelere kadirdir bir yemek? Hangi baharat kılavuzdur kalbe giden yola? Kamer, Şems, Merih ve Zühre; Hangi yıldızlar saklıdır sıcak bir tencerede? Ve cevza ve mizan ya da kavs; hangi burcun kokusudur bir tutam tarçın? Sarımsak deva mıdır yoksa bela mı? İsmi nedir taze ekmek kokusunun? Bir bardak şerbet unutturur mu acıları? Ya da bir yudum çorba açar mı kapıları? Yıldızlar ve fısıltılarla çevrili, Topkapı Sarayı’nda başlayıp İskenderiye’ye uzanan bir serüven... Yeryüzüne ender gelen bir yeteneğin, tatlara ve kokulara hükmederek zihinleri ve duyguları etkisi altına aldığı, aşk dolu bir destan... Dünya çapında ilgi gören, 14 dile çevrilen Pir-i Lezzet… Gastronomi ile harmanlanmış, aşkla tatlandırılmış bir tarih yolculuğuna çıkıyoruz!


Gökten Gelenler

“Güneş sistemimizdeki gezegenleri Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jupiter, Satürn diye sayıyorsanız, bizlere pek bahsedilmeyen bazı konuların var olduğunu kabul etmeniz gerekir. Bu kitapta, dünya tarihimizdeki ilk medeniyet olan Sümerlilerin çivi yazısı ile kil tabletler üzerine kayıt ettiği çok ilginç konulardan bahsetmek istedim. Çoğu müzelerde duran ve günümüzden altı bin yıl önce yazılmış bu tabletlerde o devirde inanılmayacak kadar gelişmiş bir medeniyetin, üstün birilerinden yardım alınarak kurulduğu yazıyor. Ayrıca Sümerliler yazılarında Mars ile Jüpiter arasındaki şimdiki asteroid kuşağının olduğu yerde, beşinci sırada başka bir gezegenin varlığına işaret ediyor. Sümerlilerin Tiamat (Yaşam Veren Kız) dedikleri, çok eskiden parçalanmış bu gezegenden günümüze ise o bölgede asteroid kuşağını oluşturan taş parçaları ve ufak bir araştırmayla sizin de görebileceğiniz Ceres gezegeni kalmış. Başlangıcımızla ilgili bu kitaptan zevk almanız ümidiyle...”

Dr. Cenk Kallemoğlu



ree

Ebeveynin Sihirli Yolculuğu

Hayatta her şeyde olduğu gibi ebeveynlikte de mevcut olanın ötesine geçmeyi, kalıpları kırabilmeyi merkeze alan bu kitap, ebeveynlik kavramındaki dönüşüme yepyeni bir yaklaşım getirerek dönüşümün esasında ebeveynden başlayarak çocuğa doğru aktığını anlatan bir ebeveynlik rehberi. Her şeyin esasında bakış açısı değiştirmekle ve bugüne kadar göz ardı edilen doğru teknikleri uygulamakla başlayıp tüm aileye yayılan bir değişim sürecinin habercisi. A. Ebru Tarım Dilekcan ve Öznur Karaeloğlu’nun yıllar boyu edindikleri deneyimlerle hayat bulan bu eser, tüm olasılıklara açık olma, sıradanlıktan içsel bir dönüşüm aracılığıyla kurtulma ve hem farklı hem de özgün bir ebeveynliği deneyimleme kapılarını tüm anne babalar için açıyor. Çeşitli içsel dönüşüm araçlarıyla ebeveynler ve çocukları arasındaki bağı güçlendirip mutlu bir yaşantıyı amaçlarken en önemli aracı da okurların huzuruna sunuyor: Zihin...


Hayatta Kalanlar

Hayatta Kalanlar, büyürken birbirine yabancılaşan üç kardeşin; Nils, Benjamin ve Pierre’in annelerinin ölümü üzerine bir araya gelmelerini anlatıyor. Kardeşler, annelerinin vasiyeti üzerine çocukluk yıllarının odağındaki eski yazlık evlerine dönüyorlar. Hikâye katman katman açıldıkça ve kardeşlerin çocukluklarına daldıkça gerçekler anlaşılıyor: Bu evde yaşananlar hepsinin karakterini, hayatını ve birbirleriyle ilişkilerini geri dönülemez şekilde etkilemiş, aileyi dağıtmış, herkeste ayrı bir yara açmış... Alex Schulman, travma ve trajedinin ardından çözülen bir zihnin anılar sarayında gezerken en derin bağlarımızın, bizi en büyük darbelere karşı nasıl savunmasız bıraktığını ustalıkla ortaya koyuyor.



ree


Hikâye Hırsızı

Hikâyeler bize kim olduğumuzu söyler, peki ya biri o hikâyeyi çaldıysa? Jake ilk kitabıyla dikkate değer bir çıkış yapmış ancak ikinci kitabının fiyaskosunun ardından yazar tıkanıklığına girmiştir. Üçüncü ve dördüncü romanının taslağı ise tam bir hayal kırıklığıdır. Bir yandan da geçimini sağlamak için bir yaratıcı yazarlık atölyesinde ders vermektedir. Ancak Jake için asla umut vaat etmeyen yeni ders döneminde onu bir sürpriz beklemektedir: iddialı yeni öğrencisi Evan Parker’ın muhteşem roman fikri. Yıllar sonra Evan’ın bu olağanüstü hikâyesinin hâlâ bir romana dönüşüp raflarda yerini almadığını gören Jake, merak edip biraz araştırınca bu parlak öğrencisinin öldüğünü öğrenir. Ve her yazarın yapacağı gibi hikâyenin ziyan olmasından korkarak (!) onu kendi yazmaya karar verir. Zira T.S. Eliot’ın da dediği ya da daha doğrusu büyük olasılıkla Oscar Wilde’dan “alıntıladığı” gibi: İyi yazarlar ödünç alır, büyük yazarlar çalar.


Kökten İyileşme

Erdoğan Şemsiyeci’nin hayata geçirdiği kendi tekniği olan Sistemik Arınma Tekniği, aile dizimi ile Tanıklık ve Duygusal Özgürleşme tekniklerinin harmanlanmasıyla bireye geçmişinin yüklerinden kurtulma fırsatı sunuyor. Sistemik Arınma Tekniği’nin adım adım işlendiği bu kitap, bu üç farklı tekniğin ahengi sayesinde bireyin, geçmişten gelip bugününü etkileyen sorunlarını fark etmesini, yaşanmışlıklarını kabul etme konusunda adım atabilmesini ve nihayetinde kendi kendine aile dizimi uygulayabilmesini sağlayarak geçmişin düğümlerini çözme yolunda benzeri bulunmayan bir kapı aralıyor. Sistemik Arınma Tekniği, aile dizimi ışığında, herkes için içsel özgürleşme ve arınma yolunda bir destekçi ve yol gösterici rolü üstlenerek hakkında çokça yazıp çizilen tekniklerin özüne inip doğru bir şekilde kullanılmalarını vadediyor.

Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page