top of page
  • Yazarın fotoğrafı: BODRUMDergi
    BODRUMDergi
  • 28 Kas 2022
  • 3 dakikada okunur
Türkiye’nin zengin yer altı kaynaklarını tanıtmayı ve toplumu maden suyunun kullanım alanları hakkında bilinçlendirmeyi amaçlayan Madensuyu.org’da yayınlanan “Maden Suyuyla İlgili Doğru Bilinen Yanlışlar” isimli makale, maden sularıyla ilgili bilgi eksiklerine açıklık getiriyor.

ree

Maden sularında zengin bir şekilde bulunan magnezyum, potasyum, sodyum, kalsiyum ve daha pek çok faydalı mineral insan yaşamı için vazgeçilmez önem taşıyor. Zengin içeriğiyle sağlıklı bir yaşamın en büyük destekleyicilerinden biri olan maden suları hakkında pek çok insan yeterli bilgiye sahip değil. Maden sularının faydaları hakkında toplum genelinde farkındalığı artırmak ve bilimsel gerçekleri kitlelerle buluşturmak amacıyla Kızılay Maden Sularının sponsorluğunda hizmete giren Madensuyu.org’da merak edilen sorulara ışık tutan makaleler yayımlanıyor. Uzm. Dr. Dilek Çoban’ın kaleme aldığı “Madensuyuyla İlgili Doğru Bilinen Yanlışlar” isimli makalede, toplumda yaygın olarak karşılaşılan yanlış bilgiler karşısında, bilimsel bir çerçeve sunuluyor. Dilek Çoban’ın Avrupa’da kişi başı tüketimin 100-150 litre civarındayken Türkiye’de bu miktarın 5-10 litreyi geçmediğini vurguladığı yazısında, öne çıkan başlıklar şu şekilde:


Maden suyu ile soda aynı şeydir | Yanlış

Doğrusu: Maden suyu yer kabuğunun çeşitli derinliklerinde, uygun jeolojik şartlarda doğal olarak oluşan, en az 1000 mg/l çözünmüş mineraller ve/veya eser elementler bulunduran, doğal yapısında karbondioksit içeren, yeryüzüne kendiliğinden çıkan veya teknik usuller ile çıkartılan sıcak veya soğuk yeraltı suyudur. Çıkarıldığı yerde doğal yapısını koruyarak şişelenir. Soda ise tamamen yapay olarak tesislerde üretilen; işlenmiş suya karbondioksit gazı ilave edilerek elde edilen bir içecektir, doğal değildir. İçeriğinde sadece sodyum bikarbonat vardır.


Maden suyu asitli içecektir | Yanlış

Doğrusu: Aksine maden suyu midede asit oluşumunu engelleyen bikarbonat içeriğine sahiptir. Özellikle mide yanması ve ekşimesi problemlerinde, mideyi rahatlatmak için maden suyu tercih edilmelidir. Diğer içeceklerin içerisinde yer alan asitten farklı olarak maden suyu sadece şişelenirken karbondioksit gazı eklenir. Bunun temel nedeni içim sırasında mineral tadının algılanmasını baskılayarak içimi kolaylaştırmaktır.


Maden suyu fazla tüketilmez | Yanlış

Doğrusu: Maden suyu, sağlık için vazgeçilmez bir içecek olarak Batı ve Uzakdoğu ülkelerinde fonksiyonel bir ürün olarak tüketilmekteyken, Türkiye’de sadece yemek sonrası hazım kolaylaştırıcı bir içecek olarak algılanmaktadır. Maden suyu içeriğindeki mineraller, mide ve bağırsaklardan kolay emilir. İçerisindeki magnezyum, florür, ve kalsiyum gibi çok değerli minerallerin olduğu maden suyu, vücudunda bu maddelerin eksikliğini yaşayan bireyler için ciddi bir destek kaynağıdır. Özellikle hamilelik döneminde sık karşılaşılan krampların azaltılmasında magnezyum, çocuklar, gençler ve menopoz dönemindeki kadınlarda kemik sağlığını korumaya yönelik kalsiyum takviyeleri günlük hayatımızın vazgeçilmez destekçileridir. Bu maddeler açısından çok zengin ve tamamen doğal olan maden suyunun günlük sıvı ihtiyacınızı karşılamadaki rolü göz ardı edilemez.

Çocuklar maden suyu içmemeli | Yanlış

Doğrusu: Maden suyu denilince akla soda geldiği, bu da gazlı bir içecek olması nedeniyle çocuklar için sağlığa zararlı olduğu gibi yanlış bir kanı yaygındır. Aksine, büyüme ve gelişme çağında olan çocukların ihtiyacı olan çinko, florür, kalsiyum gibi birçok faydalı mineral ve eser element içeren doğal kaynaklı maden suyunun tüketilmesi sağlıklı gelişim için çok önemlidir. Maden suyu içerdiği kalsiyumla kemik sağlığı; içerdiği florürle ağız ve diş sağlığı için destek alınabilecek doğal bir kaynaktır. Ayrıca çocuklara gazlı içecekler yerine doğal maden suyu içme alışkanlığı kazandırılırsa kemik sağlıklarını korumanın yanı sıra diş çürükleriyle karşılaşma riskleri de düşürülebilir.

Hamilelikte maden suyu tüketilmez | Yanlış

Doğrusu: Aksine, hamilelik döneminde anne ve bebeğin ihtiyaç duyduğu minerallerin karşılanması için maden suyu iyi bir takviyedir. Özellikle magnezyum eksikliğinden kaynaklanan krampların tedavisinde dışarıdan alınan magnezyum takviyelerinin yanı sıra, doğal minerallerden biri olan magnezyum içeren maden suyu içilmesi de önerilir.

Maden suyu cilde zarar verir | Yanlış

Doğrusu: Vücudumuzun en büyük organı olan cildimizin ihtiyacı olan mineralleri doğal maden suları içerir. Sağlıklı ve parlak bir cilde sahip olmanın yolu vücudunuzun ihtiyacı olan ve doğal minerallerden zengin içerikli sıvılar tüketmenizdir. Özellikle son yıllarda doğala eğilimin artmasıyla birlikte birçok kozmetik ve güzellik ürünün içerisinde doğal maden suyu kullanılmaya başlanmıştır.


ree

II. Maden Suyu Kongresi İstanbul’da

Maden sularının üretiminden tüketiciye erişimine kadar geçen her süreçteki yansımalarının disiplinler arası bir yaklaşımla ele alınacağı “II. Uluslararası Maden Suyu Kongresi” 17-18 Kasım 2022 tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenecek. Kongreye maden suyu hakkında çalışma yürüten tıp, beslenme, işletme ve gıda mühendisliği başta olmak üzere ilgili tüm alanlardan ulusal ve uluslararası paydaşlar, araştırmacılar ve akademisyenler katılacak.


  • Yazarın fotoğrafı: BODRUMDergi
    BODRUMDergi
  • 30 May 2022
  • 2 dakikada okunur

Düşüşe geçen bağışıklık, mevsimsel gripten Koronavirüs’e kadar pek çok hastalığa kapı aralıyor. Uygun beslenme modeliyle birçok rahatsızlığın seyrinin yavaşlatılmasının yanında önüne de geçilebilir. Süper gıdalara dikkat!




ree

Formda kalırken bağışıklığı güçlendirmenin önemini belirten Beslenme Uzmanı ve Diyetisyen Pınar Demirkaya, diyet yaparken kalori hesabı yapmaya gerek olmadığını söylüyor.


Beslenme Uzmanı ve Diyetisyen Pınar Demirkaya
Beslenme Uzmanı ve Diyetisyen Pınar Demirkaya

Özellikle kış mevsiminde bünyeyi tehdit eden virüslere karşı metabolizmayı güçlendiren besinlerin tüketilmesi gerektiğinin altını çizen Demirkaya, obeziteden hipertansiyona, Haşimato Hastalığı’ndan kalp-damar sorunlarına ve insülin direncinden diyabete varıncaya kadar birçok rahatsızlığın önüne geçilebildiğini ifade ediyor. Demirkaya’ya göre kalori hesabı yapmadan hem zayıflamak hem de bağışıklığı güçlendirmek önemli. Ancak yapılacak diyetler kişiye özel olmalı çünkü her diyet herkese uymuyor. Dahası, kalori hesabı yapılan diyetler yanlış sonuçlar verebiliyor. Beslenme Uzmanı ve Diyetisyen Pınar Demirkaya’nın önerileri şöyle:

ree

Vücut Kitlesi, Yaş, Cinsiyet, Stres

Kişinin tüketebileceği gıdaların detaylı incelemelerden sonra belirlenmesi gerekiyor. Bu konuda vücut kitlesi, hareket sıklığı ve uyku düzeni iyi saptanmalı. Ayrıca genetik faktörler, cinsiyet ve yaş aralığının yanında stres ölçüsü de yine önemli bir etken. Mikrobiyom analizi sonrası ise gerekli diyet programına başlanabiliyor. Unutmamak gerekiyor ki diyet kişiye özel hazırlanmalı. Ancak genel programlara yumurtayla birlikte lif ve mineral bakımından zengin domates, karalahana, şalgam ve turp gibi süper gıda adı verilen besinler dahil edilebiliyor.


ree

Tahin, Brokoli, Zencefil

Güçsüz bir bedene sahip olduktan sonra zayıflamak önemli değil çünkü hastalıklar soğuk havanın, hareketsizliğin ve düzensiz beslenme gibi birçok faktörün etkisiyle bünyeyi tehdit ediyor. Bağışıklığı güçlendirmek için zencefil, kırmızı pancar, avokadonun yanında çinko değerleri yüksek kabak çekirdeği ve tahin tüketilebiliyor. Ayrıca C vitamini açısından yüksek değerlere sahip besinler de beslenme planına eklenmeli. Brokoli ve maydanoz bol miktarda C vitamini içeren gıdalar arasında yer alıyor.


ree

Fırınlayın veya Haşlayın

Düşük glisemik indeksli ve lif içeriği bakımından zengin besinler hem tok tutuyor hem de dengeli beslenme için hassas öneme sahip. Bu doğrultuda kabak, patlıcan ve karnabahar tercih edilebiliyor. Ancak kızartmak yerine fırınlama ile haşlama, sağlıklı yaşam için denge köprüsü görüyor. Ayrıca yoğurt ile armut, kivi, elma, kuru kayısı gibi meyve ve sebzelerden hazırlanan zeytinyağlı ve limonlu salatalar yine dengeli beslenme için tüketilebiliyor. Ceviz, fındık, badem, kabak çekirdeği gibi yağlı tohumlar ise beslenme modellerine kolaylıkla dahil edilebiliyor.


  • Yazarın fotoğrafı: BODRUMDergi
    BODRUMDergi
  • 8 Nis 2022
  • 5 dakikada okunur

Vücudunuzun yepyeni bir beslenme düzenine geçtiği Ramazan ayında beslenmeye yeterli önem verilmediği takdirde bazı sağlık sorunları ortaya çıkabiliyor. Oysaki kabızlık, baş ağrısı, kan şekeri dengesizlikleri, susuzluk, hazımsızlık, şişkinlik gibi sorunların hiçbirini yaşamadan Ramazan ayını keyifle, sağlıkla ve huzurla geçirmek mümkün.


ree

Diyetisyen Sıla Saraç, Ramazan ayında daha sağlıklı ve enerjik hissetmek için önemli püf noktalarını şöyle sıraladı:


Diyetisyen Sıla Saraç

Sahura kalkmayı ihmal etmeyin

Çoğu insan oruç tutarken sahura kalkmayı ihmal etse de Ramazan ayını sorunsuz geçirmek isteyenler için aslında sahur büyük önem taşıyor. Sahurda öğün yapmadan tüm günü aç geçirmek sizi pek zorlamıyor olsa bile uzun saatler boyunca aç kalmak metabolik faaliyetlerde sorun yaşanmasına neden olabiliyor. Sahura kalkmak bu anlamda günlük tüketilmesi gereken sıvı miktarını tamamlayabilmek, metabolizmayı yavaşlatmamak ve bağışıklığı düşürmemek için kritik derecede önemli.

ree

Sahurda uzun süre tok tutacak yiyecekleri tercih edin

Sahura kalkmak kadar nasıl beslenildiğine de dikkat etmek gerekiyor. Oruçlu olunan süre boyunca acıkmadan ve susamadan günü geçirebilmek için sahur öğününü iyi dengeleyebilmek bir hayli önem taşıyor. Sahuru kahvaltı ile benzer örüntüde geçirmek hem pratik hem de sağlıklı bir seçenek olarak öne çıkıyor. Uzun süre tokluk için yumurta ve peynir doğru seçenekler arasında. Fazla susamamak için tuzlu peynir ve zeytinden kaçınmak ise dikkat edilmesi gereken noktalar arasında bulunuyor. Kuruyemişler kavrulmamış ve tuzsuz olarak tercih edildiğinde sahur için doğru bir tercih oluyor. Yine hamur işi türündeki besinlerden kaçınmak, bunlar yerine tokluğu uzatacak ve susamaya sebebiyet vermeyecek tam tahıl ve hatta mümkünse ekşi maya ile yapılan ekmekleri tercih etmek önemli. Bu noktada ekşi mayanın tokluk süresinin iyice uzamasını sağlayan bir mucize olduğunu unutmamak gerekiyor.


Ramazan pidesine sahurda değil iftarda yer verin

Ramazan boyunca hiç Ramazan pidesi tüketmemek elbette haksızlık olur. Ancak beyaz undan yapılan ve kan şekerinde hızlı yükselme ve düşmeye sebep olabilecek bu besine sofralarda sahur yerine iftarda yer vermek çok daha doğru bir tercih olacaktır. Çünkü sahur sonrası uzun süre tok kalabilmek önemliyken iftarda böyle bir kaygınız olmaz. Bu nedenle ölçüyü aşmamak kaydıyla iftarda pide tüketebilirsiniz. Tabii ki bir avuç içi kadar pidenin bir dilim ekmeğe eş değer kaloride olduğunu hatırlatmakta fayda var.


ree


İftar sonrası sindirim sorunu yaşamamak için bunlara dikkat!

Uzun süren açlık sonrası iftarda bir anda her şeyi yemek isteyebiliyor, besinleri alelacele tüketebiliyoruz ancak iftarda yavaş beslenmek daha sonra hazımsızlık sorunu yaşamamak ve baş ağrısı çekmemek için oldukça önemli. Orucu yüksek şekerli besinlerle veya hamur işiyle açmak yerine su, küçük bir hurma ve cevizle açmak, öğüne çorbayla başlayıp mümkünse 5-10 dakika kadar bekledikten sonra bir sonraki yemeğe geçmek bütün gün boş kalmış sindirim sistemi için daha sağlıklı bir başlangıç olacaktır. Aynı zamanda bu şekilde iftarda aşırıya kaçmanın ve mideye gereksiz yük bindirmenin de önüne geçilebilir. İftar sonrası hafif tempolu yürüyüş yapmak da yine sindirim sistemi ve metabolizmamız için bir hayli faydalı.


Kabızlık korkulu rüyanız olmasın

Ramazan ayında tüm beslenme düzeninin değişmesi sindirim sisteminde de birtakım sorunlara yol açabiliyor. Bunun önüne geçebilmek için sahurda da iftarda da salata ve zeytinyağlı sebzelere yer vermek, ara öğünde veya sahurda kuru meyve tüketmeyi tercih etmek, iftardan sahur bitimine kadar aralıklarla 2 litre su içmeye özen göstermek önem taşıyor. Yine iftar sonrasında çıkacağınız yürüyüş de bağırsaklarınızın hareketliliğine iyi gelecektir. Bu dönemde sofralarda probiyotik besinlere yer vermenin kabızlığın önüne geçmek için bir diğer püf noktası olduğunu unutmamak gerekiyor. Bunun için öğünlerde yoğurt, ayran ve kefir tüketilmesi önem taşıyor.


Ramazan sofralarına özel börekler ve tatlılar canınızı sıkmasın

İftar ve sahur için yapılan börekleri, tatlıları ve güllaç gibi ramazan spesiyallerini tamamen yasak sınıfına koymak, tüketince suçluluk duymak veya yalnızca o döneme özel ve başka zaman ulaşılamazmış gibi hissetmek… Bu duygular size de çok tanıdık geliyor mu? Oysaki bu tip düşünceler o besinden fazlaca tüketmeye sebep olabiliyor. Bu besinleri yasakmış ve o seferden sonra bir daha yiyemeyecekmişsiniz gibi düşünmek yerine, kendinize her istediğinizde tüketebileceğiniz telkininde bulunmak; yediğiniz zaman suçluluk duymak yerine miktarını doğru ayarlayıp keyif almak besinlerle aranızdaki ilişkiyi de düzeltecektir.

Son zamanlarda pek çok geleneksel tarifin fit versiyonları da oldukça rağbet görüyor ancak fit güllaç gibi tadına tam varamayacağınız tarifler uygulamanıza aslında hiç de gerek yok. Çünkü fit adı altında yapılan tarifler yerken daha masum hissettirdiği için aslında daha fazla tüketime de sebebiyet verebiliyor. Tekrar hatırlatmakta fayda var, suçluluk duymadan uygun miktarda orijinal tariften yemek, çoğu zaman çok daha sağlıklı bir yaklaşım olabilir.

Doğru beslenmeyle Ramazan ayında kilo vermek aslında çok kolay

Ramazan ayının maneviyatını göz önünde bulundurduğumuzda, öğünlerde aşırıya kaçmadan beslenmek, bedenen de ruhen de en sağlıklı yaklaşım olacaktır. Porsiyon kontrolü sağlandığı müddetçe, Ramazan ayını kilo kaybıyla sonlandırmak aslında çok kolay. Oruçlu kalınan süre boyunca deneyimlenen uzun süreli ve zorunlu açlık aralığı, acıkmadan beslenme veya atıştırma alışkanlığı olan kişiler için güzel bir disiplin sağlıyor. Bu aralar çokça popülerleşen ve zayıflama yöntemi olarak da kullanılan aralıklı oruçların sistemi de zaten Ramazan ayında tutulan oruca oldukça benziyor. Bu düzen beslenmeye ayrılan kısıtlı zaman aralığında sürekli yüksek kalorili yiyecek ve içecekler tüketilmediği sürece, kalori alımının da otomatik olarak kısıtlanmasına imkân tanıyor. Bu sayede kilo verimi kolaylaşabiliyor.


ree

İşte Ramazan ayında zayıflayabilmek için 5 püf noktası:


1. Yemekleri iyi çiğneyin ve yavaş yiyin

Çok uzun süren açlık, tokluğu algılamada gecikmeye sebebiyet veriyor. Ne kadar uzun aç kalırsak o kadar zor ve geç doyuyoruz. Buna engel olmanın en güzel yolu yemek süresini uzatarak yavaş yemek yemek. Her yeni tabağa geçerken 5 dakika beklemek ve yemekleri iyi çiğnemek, bu süreyi uzatacaktır. Tatlıya evet demeden önce de 15 dakika beklemeyi deneyin, doyduğunuzu ve artık o kadar da istemediğinizi fark edeceksiniz.


2- Uykusuz kalmayın

Yapılan araştırmalar yetersiz uyku sürelerinin artan beslenmeyle ilişkili olduğunu gösteriyor. Uykusuz kalındığında vücut, alması gereken enerjiyi besinlerden karşılamaya çalışıyor. Bu nedenle sahura kadar uyanık kalıp sonunda çok az uyku süreleriyle günlük rutine dönmek, beden ağırlığı kontrolünde de tehlikeli.


3- Hareket etmeyi ihmal etmeyin!

Gün boyu aç ve susuz kalmak enerjinizi düşürse de siz metabolizmanızın yavaşlamasına izin vermeyin. Kendinizi iyi hissettiğiniz bir saatte mutlaka hafif ya da orta tempolu egzersiz yapın.


4- Bol su içmeyi unutmayın!

Beynimizin susuzlukla açlığı karıştırdığını biliyor muydunuz? Susuzluğunuzu gidermedikçe doygunluğu da tam hissedemiyor olabilirsiniz. İftardan sahura kadar geçen sürede aralıklarla bol su tüketmek bu nedenle de çok önemli. Ve unutmayın: çay, kahve gibi içecekler asla su yerine geçmiyor.


5- İftarda da sahurda da sebzelere yer verin

Sebzeler tokluğu sağlamada şüphesiz en iyi yardımcılarımızdan. Diğer yemeklerde aşırıya kaçmak istemiyorsanız her öğününüzde bol yeşillikli salata tüketmeyi deneyebilirsiniz.


ree

Oruç tutarken bağışıklığınız düşmesin

Gün boyu aç ve susuz kalındıktan sonra bir de doğru beslenilmezse bağışıklık düşebilir. Bunun önüne geçmek içinse besleyici değeri olmayan yüksek kalorili, şekerli besinler ve hamur işi yerine dengeli öğünler planlayıp tüketmek çok kıymetli. Meyve ve özellikle sebzeleri beslenmenizde eksik etmeyin. Burada çeşitliliğin önemli olduğunu unutmayın. Ne kadar çok renkli sebzeleri ve meyveleri tercih ederseniz size o kadar yararı dokunacaktır. Özellikle kırmızı, mor, turuncu sebze ve meyvelerin antioksidan kapasiteleri de çok daha yüksektir. Çiğ kuruyemişleri ve tam tahılları beslenme planınıza eklemek bağışıklığınızı sağlamlaştıracaktır. Yoğurt gibi probiyotik besinleri ve baharatları da sofralarınızda bulundurmayı ihmal etmeyin.


Diyetisyen Sıla Saraç’tan sağlıklı örnek iftar menüsü

  • 1 bardak su & 1 adet hurma & 1 adet ceviz ile oruç açılıp 5 dakika beklenir.

  • 1 kase ezogelin çorba & 1 dilim ramazan pidesi tüketildikten sonra 5 dakika daha beklenir.

  • 1 porsiyon tavuk sote & 2-3 kaşık patates püresi

  • 1 bardak ayran veya 1 kâse yoğurt/cacık

  • Bol yeşillikli salata


Diyetisyen Sıla Saraç’tan bağışıklığınızı güçlendirecek iki baharat kürü

  • Sahurda: 2 kaşık yoğurt & 1 çay kaşığı çörek otu

  • İftardan sonra ara öğünde: 2 kaşık yoğurt & 1 çay kaşığı zencefil ve zerdeçal & 1 tutam karabiber



Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page