top of page
  • Yazarın fotoğrafı: Seda Küçük
    Seda Küçük
  • 5 Eyl 2024
  • 6 dakikada okunur
Son zamanlarda kitaplardan, dizilerden, filmlerden ve bazen de sosyal medyadan aşina olmaya başladığımız bir kavramın kuvvetli adımlarının sesini gitgide artan bir şekilde duymaya başlar olduk. Aile dizimi... Yaklaşık 15 yıldır kişisel gelişim konularında çalışmalar yürüten Aile Dizimi Uzman Uygulayıcı ve Danışmanı Eshwari Ayşe Tuğba Dedeoğlu ile aile dizimini konuştuk. İşte uzmanından çok merak edilen aile dizimi hakkındaki bilinmesi gerekenler.

ree

Tuğba Hanım nedir bu aile dizimi?

Asıl adı sistem dizimi olan bu çalışma, sesini daha çok aile dizimi çalışmaları olarak duyurdu. Yani bu şu demektir ki içinde bir sistem bulunan her yapıya dizim açılabilir; iş, aile ve ilişki gibi. Bizler birey olarak her zaman birtakım ilişkilerin içindeyiz ve bu ilişkiler hiçbir zaman sadece iki kişiyle sınırlı kalmaz. Aile, iş ya da arkadaş ortamlarımızda kurduğumuz ilişkilerimiz her daim çok daha kapsamlı bir bağ örüntüsüne sahip. Aile dizimi de aslında en basit hâliyle, bu bağ alanımızda yaşanmış olaylar ve sonuçları arasındaki ilişkileri nesnel olarak inceleyen, gözümüzle göremediğimiz ama farkındalıksız bir şekilde etkisini hayatımızda hissettiğimiz şeyleri görünür kılan bir yöntem.


ree
Eshwari Ayşe Tuğba Dedeoğlu | Aile Dizimi Uzman Uygulayıcı ve Danışmanı

Aile dizimiyle ilgili ilk çalışma ne zaman ve kim tarafından yapıldı?

Kökleri 1980’lere kadar dayanan bu yöntem, ilk olarak Alman Psikoterapist Bert Hellinger tarafından ortaya konmuştur. Afrika’daki görevi sırasında yerli Zulu kabilesinin aile yapılarını ve ritüellerini gözlemleme şansı bulan Hellinger, Zulu kültüründe bireylerin ailelerine ve atalarına olan derin bağlarından etkilenmiş ve bu gözlemlerini psikoterapi alanına uyarlamıştır. Aile Dizimi, bireylerin aile içindeki dinamikleri ve bilinçaltı bağlarını keşfetmelerine olanak tanırken bireylerin sadece kendi kişisel geçmişleriyle değil aynı zamanda ailelerinin ve atalarının yaşantılarıyla da derinden bağlantılı oldukları fikrini

merkeze alır.


Aile dizimi uygulaması nasıl oluyor, bu uygulamayı kimler yapabiliyor?

Uygulama konusunda belli başlı aşamalar vardır ama şunu belirtmek gerekir ki her çalışma kendi içinde biricik ve özeldir. Hazırlık aşamasında, kolaylaştırıcı (uygulayıcı, danışman) ve danışan hangi konuda çalışacaklarını belirler, sonrasında temsilciler seçilerek dizim başlatılır.


Farklı ekoller olmakla birlikte en önemli ve dikkat edilmesi gereken nokta, danışanın dizim esnasında verdiği tepkiler, enerjisi ve elbette temsilcilerin enerjileridir. Temsilciler, birbirleriyle olan ilişkilerini ve duygularını ifade ederek danışanın ait olduğu sistemi canlandırır. Dizimin açıldığı alanın enerjisi bize her şeyi anlatır. Uygulayıcı, dizim sırasında ortaya çıkan dinamikleri yorumlar ve çözüm önerileri sunar. Gerekirse temsilcileri farklı konumlandırarak yeni çözümler de üretebilir. Sonuç olarak dizim çalışması bittikten sonra uygulayıcıyla birlikte deneyiminizi gözden geçirirsiniz ve günlük hayatınıza bu deneyimleri nasıl aktarabileceğinizi değerlendirirsiniz.


ree

Aile dizimi bir nevi atalarımızla yüzleşme, hesaplaşma ve sonrasında da onlardan kaynaklı sorunları çözmek için gerçekleştirilen alternatif bir yöntem. Bu yöntemle ataların karmalarını temizlemek mümkün mü?

Aile dizimi konusunda uzun zamandır aklıma takılan ve çoğu insanın yanlış anladığını düşündüğüm bir durum var. Atalardan kurtulmak, geçmiş ataların karmalarını temizlemek, atalarla bağlarını kesmek, soy ağacı temizliği gibi pek çok başlıkta aile dizimi ve bağ kesme üzerine onlarca çalışmayla karşılaştım. Uzun yıllardır bu konuda okuyan, araştıran, eğitimler alan, aile dizimi konusunda sayısız çalışmaya katılan, farklı farklı eğitmenler ve uygulayıcılar ile çalışan biri olarak şunu açıkça söyleyebilirim ki bu başlıkların hepsi ne yazık ki hatalı. Bunların hepsi insanı yanlış yönlendirmekten, insanlara yanlış vaatlerde bulunmaktan öteye geçmeyen hatalı başlıklar ve çalışmalar.


“Atalardan kurtulmak” diye bir şey söz konusu değildir, hiçbir zaman da olmadı. Çünkü özünü reddetmek ya da ondan kurtulmak, kendini reddetmekle eş değerdir. Hiçbir sorumluluk almadan zavallı kurban torun rolünü oynamaya başlamaktır. “Kanadın taşıdığı yük” ya da “obadan kurtulmak” kavramları da aynı şekilde çok hatalıdır. Gereken sorumluluğu almadan tüm sorunların kaynağını atalara yükleyip hayatımıza devam etmek bizi kahraman değil, sadece bir kurban yapar.


Son dönemde öne çıkan pek çok aile dizimi çalışması ve uygulayıcısı olsa da aile dizimi uygulamasını gerçekten hem beden hem enerji hem de farklı çalışmalarla destekleyen tecrübeli bir uygulayıcıyla gerçekleştirmenizi öneririm.


Çünkü göreceksiniz ki aile dizimi, özünde bir farkındalık çalışmasıdır. İşinin ehli kişilerin gerçekleştirdiği uygulamalarda; ailenizden gelen bağları, aktarılan enerjileri yani esasında orada olanı fark edersiniz. Olanı kendi döneminde, kendi şartlarında ve kendi imkânlarında görürsünüz. Konunun aslında sizinle bir ilgisi yoktur. Sadece atada olan bir enerji vardır ve insanı asıl şifalandıran da (illaki bu deyişi kullanmak durumunda değiliz, “iyileştiren” de diyebiliriz) bu enerjiyi görebilmektir.


ree

Ailelerimiz ve atalarımız özünde kötü, bozuk ya da temizlenmesi gereken olgular değildir. Bu konuda önemli olan ise onları kendi dönemlerinde, kendi şartlarında ve kendi koşullarında yargısızca görebilmek, anlayabilmek ve fark edebilmektir. Olanı olduğu gibi görmek, esasında bize ait olmadığını fark edebilmek önemlidir. Yanlış anlaşılmasın; bu durum, hiçbir şey yapmadan oturduğumuz yerden hayatımıza devam edebileceğimiz anlamına gelmiyor. Yaşamımızı değiştirmek, iş yapış şeklimizi değiştirmek, ilişkilere bakış açımızı değiştirmek için edindiğimiz tüm bu farkındalıkları kullanmalıyız. Farkındalıklarımız, esasında söz konusu yoldaki taşları bir bir kaldırabilmemiz için elimizdeki en büyük güçtür.


“Atalarımdan kurtuldum!” dediğimizde, aslında yapmaya çalıştığımız şey kendi soy ağacımızdan kurtulmaya çalışmaktır. Bunu yapmaya çalışmak ise aldatmacadan başka bir şey değildir ve doğrusunu söylemek gerekirse mümkün de değildir. Naçizane tavsiyem, bu tarz konular altında verilen eğitimlerden ya da yapılan uygulamalardan uzak durmanızdır. Aile dizimi, son dönemin en popüler çalışmalarından biri olduğu için gösterilen ilginin bir sonucu olarak, alanında çok deneyimli hocaların yanında sadece çok kısa sürelerde eğitimler alarak ortaya çıkan ve “seanslar” vermeye başlayan maalesef çok sayıda “eğitmen” var. Bu noktada dikkatli olmalı, doğru eğitmeni bulabilmek için ince eleyip sık dokumalıyız. İşini bilen kişiyi bulmak, buradaki en büyük amacımız olmalı.


Farklı ekoller olmakla birlikte en önemli ve dikkat edilmesi gereken nokta, danışanın dizim esnasında verdiği tepkiler, enerjisi ve elbette temsilcilerin enerjileridir. Temsilciler, birbirleriyle olan ilişkilerini ve duygularını ifade ederek danışanın ait olduğu sistemi canlandırır. Dizimin açıldığı alanın enerjisi bize her şeyi anlatır. Uygulayıcı, dizim sırasında ortaya çıkan dinamikleri yorumlar ve çözüm önerileri sunar. Gerekirse temsilcileri farklı konumlandırarak yeni çözümler de üretebilir. Sonuç olarak dizim çalışması bittikten sonra uygulayıcıyla birlikte deneyiminizi gözden geçirirsiniz ve günlük hayatınıza bu deneyimleri nasıl aktarabileceğinizi değerlendirirsiniz.


ree

Aile dizimi bir nevi atalarımızla yüzleşme, hesaplaşma ve sonrasında da onlardan kaynaklı sorunları çözmek için gerçekleştirilen alternatif bir yöntem. Bu yöntemle ataların karmalarını temizlemek mümkün mü?

Aile dizimi konusunda uzun zamandır aklıma takılan ve çoğu insanın yanlış anladığını düşündüğüm bir durum var. Atalardan kurtulmak, geçmiş ataların karmalarını temizlemek, atalarla bağlarını kesmek, soy ağacı temizliği gibi pek çok başlıkta aile dizimi ve bağ kesme üzerine onlarca çalışmayla karşılaştım. Uzun yıllardır bu konuda okuyan, araştıran, eğitimler alan, aile dizimi konusunda sayısız çalışmaya katılan, farklı farklı eğitmenler ve uygulayıcılar ile çalışan biri olarak şunu açıkça söyleyebilirim ki bu başlıkların hepsi ne yazık ki hatalı. Bunların hepsi insanı yanlış yönlendirmekten, insanlara yanlış vaatlerde bulunmaktan öteye geçmeyen hatalı başlıklar ve çalışmalar.


“Atalardan kurtulmak” diye bir şey söz konusu değildir, hiçbir zaman da olmadı. Çünkü özünü reddetmek ya da ondan kurtulmak, kendini reddetmekle eş değerdir. Hiçbir sorumluluk almadan zavallı kurban torun rolünü oynamaya başlamaktır. “Kanadın taşıdığı yük” ya da “obadan kurtulmak” kavramları da aynı şekilde çok hatalıdır. Gereken sorumluluğu almadan tüm sorunların kaynağını atalara yükleyip hayatımıza devam etmek bizi kahraman değil, sadece bir kurban yapar.


Son dönemde öne çıkan pek çok aile dizimi çalışması ve uygulayıcısı olsa da aile dizimi uygulamasını gerçekten hem beden hem enerji hem de farklı çalışmalarla destekleyen tecrübeli bir uygulayıcıyla gerçekleştirmenizi öneririm.


Çünkü göreceksiniz ki aile dizimi, özünde bir farkındalık çalışmasıdır. İşinin ehli kişilerin gerçekleştirdiği uygulamalarda; ailenizden gelen bağları, aktarılan enerjileri yani esasında orada olanı fark edersiniz. Olanı kendi döneminde, kendi şartlarında ve kendi imkânlarında görürsünüz. Konunun aslında sizinle bir ilgisi yoktur. Sadece atada olan bir enerji vardır ve insanı asıl şifalandıran da (illaki bu deyişi kullanmak durumunda değiliz, “iyileştiren” de diyebiliriz) bu enerjiyi görebilmektir.


Ailelerimiz ve atalarımız özünde kötü, bozuk ya da temizlenmesi gereken olgular değildir. Bu konuda önemli olan ise onları kendi dönemlerinde, kendi şartlarında ve kendi koşullarında yargısızca görebilmek, anlayabilmek ve fark edebilmektir. Olanı olduğu gibi görmek, esasında bize ait olmadığını fark edebilmek önemlidir. Yanlış anlaşılmasın; bu durum, hiçbir şey yapmadan oturduğumuz yerden hayatımıza devam edebileceğimiz anlamına gelmiyor. Yaşamımızı değiştirmek, iş yapış şeklimizi değiştirmek, ilişkilere bakış açımızı değiştirmek için edindiğimiz tüm bu farkındalıkları kullanmalıyız. Farkındalıklarımız, esasında söz konusu yoldaki taşları bir bir kaldırabilmemiz için elimizdeki en büyük güçtür.


ree

“Atalarımdan kurtuldum!” dediğimizde, aslında yapmaya çalıştığımız şey kendi soy ağacımızdan kurtulmaya çalışmaktır. Bunu yapmaya çalışmak ise aldatmacadan başka bir şey değildir ve doğrusunu söylemek gerekirse mümkün de değildir. Naçizane tavsiyem, bu tarz konular altında verilen eğitimlerden ya da yapılan uygulamalardan uzak durmanızdır.


“Aile dizimi, son dönemin en popüler çalışmalarından biri olduğu için gösterilen ilginin bir sonucu olarak, alanında çok deneyimli hocaların yanında sadece çok kısa sürelerde eğitimler alarak ortaya çıkan ve “seanslar” vermeye başlayan maalesef çok sayıda “eğitmen” var. Bu noktada dikkatli olmalı, doğru eğitmeni bulabilmek için ince eleyip sık dokumalıyız. İşini bilen kişiyi bulmak, buradaki en büyük amacımız olmalı.”

Her şeyde olduğu gibi, ne yazık ki popüler olmak adına yanlış uygulamalar yapan uygulayıcılar karşınıza çıkabilir. Bunları göz ardı edip doğru uygulayıcıyı ve doğru alanı seçmek ise tamamen bizim elimizdedir. Şöyle dönüp bir kendimize bakmamız lazım. Kurtulmaya çalıştığımız şey ne? Sorumluluk almaktan neden kaçıyoruz? Kendi sorumluluğumuzu neden almıyoruz? Hayatımızda ters giden ne varsa tüm sorumluluk bize aittir. Akan enerjiyi görmek bize iyi gelebilir çünkü kök sebebi anlarız ama yolu yürümek nihayetinde yine bize kalır. Atalarımız yıllar yıllar önce birine haksızlık yapmış, birini öldürmüş, hakkı olmayan bir toprağa veya eve sahip olmuş olabilir. Başına tam tersi mağduriyetler de gelmiş olabilir. Yine de şöyle bir düşününce anlarız ki bunları yaşayan kişi biz değiliz; hiçbiri bizim başımıza gelmedi.


Sadece ortada bize aktarılan bir enerji var ve bu enerjiyi değiştirecek olan da yine bizleriz. Bu değişim ise kurban psikolojisinde kalarak sağlanabilecek bir şey değildir. Atalarımızdan kurtulmak yerine onların şartlarını, dönemlerini ve yaşadıklarını anlamak çok önemlidir. Değişimi ancak böyle bir farkındalık seviyesinde gerçekleştirebiliriz.


ree

Aile dizimi çalışması kişiye ne kazandır?

Farkındalık dediğimiz şey esasında yaşamın ve gelişimin temelini oluşturan unsurdur. Bizi her daim ileriye taşıyacak araçtır. Aile dizimi çalışmaları da bu farkındalığı güçlendiren, pekiştiren ve yaşamımızda kendi sorumluluğumuzu alarak ilerlememizi destekleyen çalışmalardan sadece biridir. Doğru aile dizimi çalışmaları, geçmişle barışarak bugünü ve geleceği daha sağlıklı ve dengeli yaşamamıza yardımcı olmanın yanı sıra atalarımızdan miras aldığımız enerjiler ve deneyimleri fark etmemizi sağlayarak bizi tanımlar ve güçlendirir. Bu nedenle, onları anlamak ve kabul etmek, kişisel gelişimimizin ve ruhsal iyiliğimizin vazgeçilmez bir parçası olarak hayatımızda var olur. Alanında yetkin kişilerle çalıştıktan sonra doğru uygulamalarla köklerimize inebilmek, olan enerjiyi fark edebilmek, gerekli farkındalığa ulaşabilmek ve gözümüzü daha ileriye dikebilmek işten bile değil…



  • Yazarın fotoğrafı: Oğuz Ateş
    Oğuz Ateş
  • 1 Eyl 2024
  • 4 dakikada okunur
Feng Shui, binlerce yıllık bir geçmişe sahip olan Çin geleneğinde kökleri bulunan bir sanattır. Bu sanat, bir mekânın enerji akışını optimize ederek insanların yaşam kalitesini artırmayı amaçlar. Ancak Feng Shui’nin etkileri sadece fiziksel düzenleme ile sınırlı değildir. Aynı zamanda mekânın ruhsal ve duygusal atmosferini de derinden etkiler. Bu sayıda sizlere Feng Shui’nin mimariye olan derin etkilerini anlatacağım.

ree

Feng Shui kökeni Çin’e dayanan ve binlerce yıllık bir geçmişi olan bir çevre düzenleme ve yerleşim sanatıdır. Feng Shui’nin temel amacı; yaşadığımız ve çalıştığımız mekânlarda enerjiyi, yani “chi”yi dengeleyerek uyum, huzur ve refah sağlamaktır. Feng Shui, kelime anlamı olarak “rüzgâr” ve “su” demektir. Bu terimler doğadaki enerjiyi temsil eder ve Feng Shui bu enerjiyi mekânlarda nasıl yönlendireceğimizi gösteren kurallar bütünüdür. Feng Shui’nin temel prensipleri enerjinin mekânlarda nasıl dolaştığını ve bu enerjinin nasıl optimize edileceğini açıklar. Yin ve Yang, Feng Shui’nin temel taşlarından biridir. Bu iki zıt fakat tamamlayıcı enerji dengeyi ve uyumu temsil eder. Yin ve Yang geleneksel Çin felsefesinde çok önemli bir yere sahiptir. Yin; dişil, soğuk, pasif, sakin ve karanlık enerjiyi, Yang ise eril, pozitif, aktif, canlı ve aydınlık enerjiyi ifade eder. Bir mekânda bu iki enerjinin dengeli bir şekilde bulunması uyum ve huzuru sağlar. Yin ve Yang birbirlerini tamamlama ve dengeleme prensibi üzerine dayanır. Bu prensibe göre evrende her şey Yin ve Yang’ın birleşimiyle var olur.


Feng Shui’nin iç mimariye olan etkisi mekânların hem estetik hem de işlevsel olarak daha dengeli ve huzurlu hâle getirilmesidir. Feng Shui doğal ışığın ve hava akışının önemini vurgular. Pencere ve kapıların yerleşimi, doğal ışığın mekâna girmesini ve temiz hava akışının sağlanmasını maksimize edecek şekilde düzenlenir. Bu mekânın daha aydınlık ve ferah olmasını sağlar. Bir evin giriş kapısının doğru konumlandırılması, karşılandığı alanın geniş ve açık olması, misafirleri içeriye davet eden bir atmosfer oluşturur. Bu düzenleme insanların ilk izlenimlerini olumlu yönde etkiler ve mekânın enerji dengesini güçlendirir. Aynı zamanda detaylı bir mekân düzeni içinde bulunan insanların zihinsel olarak daha net ve odaklanmış hissetmelerine yardımcı olabilir. Mobilyaların yerleşimi de enerji akışını etkiler. Feng Shui’ye göre mobilyalar kapılardan gelen enerji akışını engellemeyecek şekilde yerleştirilmelidir. Bu hem enerji akışını düzenler hem de mekânın daha düzenli ve ferah görünmesini sağlar. Renklerin Feng Shui’de oldukça önemli rolü vardır. Her renk farklı bir enerjiye sahiptir ve bu enerjiler mekânda belirli bir dengeyi sağlamak için kullanılır.



ree


Örneğin mavi ve yeşil renkler sakinlik ve huzur getirirken kırmızı ve turuncu renkler enerjiyi ve canlılığı arttırır. Bir odada kullanılan renkler ve malzemeler belirli enerji türlerini teşvik edebilir veya sakinleştirebilir. Birçok iç mimar bu prensipleri kullanarak odaklanma için yeşil, huzur için mavi tonları tercih ederken canlılık için kırmızı veya turuncu gibi renkleri seçebilir.


Feng Shui, beş element teorisine dayanır ateş, toprak, metal, su ve ağaç. Her elementin ve yönün kendine özgü bir enerjisi ve anlamı vardır. Bu elementler doğru kullanıldığında, mekânlarda denge ve huzur oluşturur. Her elementin mekânda temsil edilmesi enerjinin dengelenmesini sağlar. Su elementi akıcılığı ve berraklığı temsil eder, ağaç elementi ise büyümeyi ve canlılığı. Binaların yönlendirilmesi Feng Shui’de önemlidir. Binaların çevresel faktörlere ve doğal enerji akışına uygun şekilde yerleştirilmesi, olumlu enerjiyi maksimize eder. Giriş kapısının konumu binanın yönü ve çevresel ögelerle uyumu dikkate alınır. Feng Shui’ye göre mekânların açık ve akıcı olması enerjinin serbestçe dolaşmasını sağlar. Bu nedenle, iç mekân tasarımında açık planlı yaşam alanları tercih edilir.


Duvarlar ve bölmeler minimumda tutulur böylece enerji akışı kesintiye uğramaz. Feng Shui doğayla uyumlu malzemelerin kullanılmasını teşvik eder. Ahşap, taş, bambu gibi doğal malzemeler, mekânda denge ve huzur sağlar. Ayrıca bitkiler mekâna canlılık ve tazelik katarken aynı zamanda pozitif enerjiyi de arttırır. Su unsurlarının yani çeşmeler veya akvaryumların mekâna entegre edilmesi pozitif enerjiyi çekmek, zenginlik, bolluk gibi olumlu etkiler oluşturmak için kullanılır. Feng Shui her zaman simetri ve dengeyi vurgular.


Bu mobilyaların düzenlenmesi, dekoratif ögelerin yerleştirilmesi ve renk uyumunda da geçerlidir. Bagua haritası Feng Shui’de mekânları değerlendirmek ve düzenlemek için kullanılan bir araçtır.


Sekiz bölgeden oluşan bu harita, her bir bölgenin belirli bir yaşam alanını temsil ettiğini gösterir. Örneğin kariyer, aşk, sağlık gibi yaşam alanları Bagua haritasında yer alır. Mekânın her bir bölgesi bu haritaya göre düzenlendiğinde o alanda pozitif enerji artar. Bir iç mimarın yeni bir evi tasarlarken Feng Shui prensiplerini nasıl kullandığını düşünelim. Ev sahipleri yaşam alanlarında huzur ve denge aradıklarını belirttiğinde iç mimar Feng Shui’nin rehberliğini kullanarak şu adımları atmalıdır.


ree

  • Giriş ve Karşılama Alanı: Ev girişi güneydoğuya bakıyor. Feng Shui’ye göre bu yönlendirme yang enerjisini artırır ve ev sahiplerine canlılık katar. Girişte; geniş bir alan ve aydınlık bir ortam sağlandığında misafirler sıcak bir karşılama hisseder.

  • Renk Seçimi: Oturma odası için huzur ve sakinlik veren mavi tonlar seçilir. Duvarlarda ve dekoratif ögelerde kullanılan mavi, odanın atmosferini sakinleştirir ve içinde bulunanların rahatlamasına yardımcı olur.

  • Mobilya Düzenlemesi: Yatak odası için simetri ve denge önemlidir. Yatağın başı kuzeye bakar ve her iki tarafında eşit büyüklükte gece komodinleri bulunur. Bu düzenleme uyku kalitesini artırır ve enerji dengesini destekler.

  • Simetri ve Denge: Feng Shui’nin temel prensiplerinden biri olan simetri ve denge mimari tasarımda da belirleyici bir rol oynar. Örneğin bir salonun düzenlemesinde simetrik olarak yerleştirilmiş mobilyalar ve dekoratif ögeler mekânın enerji akışını güçlendirir ve içinde bulunanların kendilerini daha dengeli ve güvende hissetmelerini sağlar.

  • Doğal ve Suni Aydınlatmanın Etkisi: Feng Shui aydınlatmanın mekân üzerindeki etkisini de vurgular. Doğal ışık mekânı canlandırır ve enerjiyi yükseltirken doğru seçilmiş yapay aydınlatma da mekânın atmosferini büyük ölçüde etkiler. Oturma odasında kullanılan aydınlatma armatürleri odanın enerji seviyesini artırabilir veya sakinleştirebilir.

  • Yönler ve Elementlerin Rolü: Feng Shui’nin doğa ve evrenle olan bağlantısını yansıtan önemli bir unsur da mekânın yönleridir. Güneybatıya bakan bir pencere; yang enerjisini (ateş elementi) çekerken kuzeydoğuya bakan bir pencere yin enerjisini (su elementi) teşvik edebilir. Bu yönlendirme iç mekânın hangi tür enerjilerle dolduğunu ve insanların bu enerjilerden nasıl etkilendiğini belirleyebilir.


Feng Shui, mimarlık ve iç mekân tasarımında sadece estetik bir yaklaşım değil aynı zamanda mekânın işlevselliği, enerji dengesi ve ruhsal atmosferi üzerinde derin bir etkiye sahiptir. Bu eski sanatın prensiplerini anlamak ve uygulamak modern yaşamın getirdiği stres ve karmaşıklığı azaltarak insanların daha dengeli ve mutlu bir yaşam sürmelerine yardımcı olabilir. Feng Shui’nin mimari tasarımdaki derin etkilerini anlamak, mekânlarımızın sadece nasıl göründüğünden daha fazlasını anlamamıza ve içinde yaşayan ruhları şekillendirmemize olanak tanır. Feng Shui, mekânların enerjisini dengeleyerek insanların yaşam kalitesini arttırmayı hedefleyen bir disiplindir. İç mimarlık ve mimari tasarımda Feng Shui prensiplerinin uygulanması mekânların daha huzurlu, dengeli ve estetik olarak çekici olmasını sağlar. Feng Shui’nin temel prensipleri olan Yin ve Yang dengesi, beş element teorisi, Bagua haritası ve chi enerji akışı, iç mekân tasarımında rehberlik edici rol oynar. Bu prensiplerin doğru uygulanması yaşam alanlarında uyum ve huzurun sağlanmasına yardımcı olur.

  • Yazarın fotoğrafı: Melis Tutan
    Melis Tutan
  • 28 Ağu 2024
  • 1 dakikada okunur
Bu topraklarda kadın olmanın en acı yanını yaşayan, güzeller diye anılıp adları bilinmeyen kadınların hikâyeleri anlatılıyor Servi Nine ve Üç Güzeller’de. İsim isim öğreniyoruz güzelleri… İthaki Yayınlarıdan 2022’de çıkan Servi Nine ve Üç Güzeller, 2023 Duygu Asena Roman Ödülü’nü kazanmış. Seçici kurulun açıklaması şöyle: “Hikâye anlatıcılığında gösterdiği ustalık, Türkçe kullanımındaki yetkinliği, yoğun gerçeklik duygusu, bu topraklarda yüzlerce yıldır kadına ve doğaya uygulanan şiddetin değişmediği gerçeğini İstanbul’daki küçük bir park üzerinden anlatmadaki mahirliği ve kadının adını bulabilmesi, var olabilmesi için sunduğu önermeler gerekçesiyle oy çokluğu ile Arlin Çiçekçi ödüle değer görülmüştür.”

ree

Kendisi ile yapılan bir röportajda şöyle diyor Arlin Çiçekçi: “Servi Nine, tarihi bir vakadan esinlenerek hayal ettiğim bir karakter. Tarihimizde ölümü soruşturulup ‘cinayet’ olarak kayda geçirilen ilk kadından bahsediyorum. Fakat adı maalesef kayıtlarda yok. Yani 1702’de de kadının adı yok. Yöresel efsanelerde de kadının adı önemsenmemiş, ‘güzeller’ denilip geçilmiş. Bu romanda, o kadınlara bir ad verdim.”


ree

Doğumu sırasında annesini yitiren Suna’nın öyküsünü anlatan Servi Nine ve Üç Güzeller kitabı, hikâyesinin yanı sıra sımsıcak bir baba kız sevgisi ile de okuyucuyu sarmalıyor. Sevginin kuşaktan kuşağa aktarılışını görüyoruz kahramanlarında. Kitap bir yandan bu topraklarda adı geçmeyen kadın kahramanların hazin hikâyelerini anlatırken bir yandan da baba sevgisinin ve şefkatinin iyileştirici, yaşama bağlayıcı gücünü gösteriyor.


ree

Suna’nın aşk öyküsü, kendisini hor gören eşi için “imanımı kırdı” diye bahsedecek kadar saf, duru. Sevgisiz büyüyen bir oğlan çocuğunun maalesef sevmeyi bilmediğini, sevemediğini gösteriyor eşi Suna’yı hor görüşlerinde. Sevginin ne demek olduğunu bilen Suna da buna boyun eğmiyor ve kendi ayakları üzerinde duruşu ile başlıyor hikâyesini yazmaya.


Su gibi akıp giden bir kitap Servi Nine ve Üç Güzeller.


İyi okumalar!

Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page