Güneşin, Denizin ve Fado’nun Ülkesi: Portekiz
- Seda Küçük

- 10 saat önce
- 4 dakikada okunur
Atlantik’in serin rüzgârlarıyla kucaklaşan Portekiz, ilk adımda kalbinize dokunan bir sıcaklıkla karşılar sizi. Lizbon’un yokuşlu sokaklarında yankılanan Fado ezgileri, taş duvarlara sinmiş hüzünle umut arasında salınırken; pastel tonlara boyanmış evler, güneşin her vuruşunda bambaşka hikâyeler anlatır. Porto’nun köprülerinden Douro Nehri’ne bakan bir fincan kahve, deniz tuzu ve kavrulmuş çekirdeklerin kokusuyla hafızanızda iz bırakır.

Bu ülke, yalnızca bir coğrafya değil; denizcilerin cesaretiyle, şairlerin melankolisiyle, sofraların cömertliğiyle yoğrulmuş bir ruhtur. Tarihi sokakların taşlarında keşfin heyecanı, her limanda başka bir zamanın yankısı gizlidir. Güneşi batarken turuncuya boyanan Atlantik kıyısında, Portekiz size bir şeyi hatırlatır: Yaşam; bazen bir melodi, bazen bir rüzgâr, bazen de sadece bir gülümsemedir.

Tarihçesi
Portekiz’in tarihi, cesaretle yazılmış bir yolculuk gibidir. 12. yüzyılda bağımsızlığını kazanan bu küçük ülke, 15. ve 16. yüzyıllarda dünyayı keşfetmeye koyuldu. Vasco da Gama, Bartolomeu Dias gibi denizcilerle yeni kıtalar buldu, ticaret yolları açtı ve bir dönem dünyanın dört bir yanında sömürgeler kurdu. 1755’teki büyük Lizbon depremi ülkeyi yıkıma uğratsa da Portekiz her defasında küllerinden doğmayı başardı. 20. yüzyılda uzun süren Salazar döneminden sonra gelen Karanfil Devrimi, ülkenin yeniden özgürlükle tanıştığı an olarak hafızalara kazındı. Bugün Portekiz, geçmişin izlerini taşırken geleceğe umutla bakan bir Avrupa ülkesidir.

AKTİVİTELER
Küçük yüzölçümüne rağmen çeşitliliğiyle büyüleyen Portekiz’i gezmek, aslında bir ülke görmekten fazlasıdır; her şehirde farklı bir ruhla tanışır, her köşede hayatın başka bir ritmini duyarsınız.
Portekiz’de yapılacak aktiviteler bitmez; çünkü burada her gün biraz başka geçer. Akşamları Lizbon’un Alfama semtinde bir Fado dinlerken müziğin hüznüyle karışan sıcaklığı hissedersiniz. Gündüz ise Douro Vadisi’nde bir şarap tadımı yapabilir, dünyaca ünlü Porto şarabının ardındaki emeği görebilirsiniz. Sörf tutkunları için Nazaré dev dalgalarıyla bir efsanedir. Daha sakin bir gün isteyenlerse 28 numaralı tramvayla Lizbon’un yokuşlarında nostaljik bir tur atabilir. Madeira Adası’nın yürüyüş rotaları ve Azorlar’ın volkanik doğası da doğaseverler için birer cennet.

Lizbon
Portekiz’in başkenti Lizbon; pastel renkli binaları, nostaljik sarı tramvayları ve her köşesinden deniz görünen tepeleriyle bir film sahnesi gibidir. Belém Kulesi, Jerónimos Manastırı ve Alfama semti kentin tarihini anlatırken, Tagus Nehri kıyısında yürüyüş yapmak ya da bir Fado gecesine katılmak şehri hissetmenin en güzel yollarındandır. Lizbon hem hareketli hem duygusal; tıpkı Portekiz’in kendisi gibi.
Porto
Douro Nehri kıyısına kurulu Porto, adını verdiği ünlü şarabıyla tanınır ama sadece bununla sınırlı değildir. Ribeira bölgesindeki renkli evler, I. Luis Köprüsü’nden görülen manzara ve nehir üzerindeki Rabelo tekneleri kente eşsiz bir karakter kazandırır. Dar sokaklarda gezerken, taş duvarların arasında müzik sesleri duyulur. Bu şehir hem romantik hem de canlı bir ruha sahiptir.
Sintra
Lizbon’a sadece yarım saat uzaklıktaki Sintra, masalsı sarayları ve gizemli atmosferiyle büyüler. Rengârenk Pena Sarayı, bulutların arasında bir peri kalesi gibi durur. Quinta da Regaleira’nın tünelleri ve kuyuları ise mistik hikâyelere ilham verir. UNESCO Dünya Mirası listesindeki bu kasaba, sanki zamanı unutmak için yaratılmıştır.
Evora
Alentejo bölgesindeki Evora, Roma döneminden kalma kalıntıları, beyaz badanalı evleri ve taş sokaklarıyla geçmişin izlerini taşır. Diana Tapınağı ve Kemik Şapeli şehrin tarihi dokusunun parçalarıdır. Evora’da zaman yavaş akar; burada bir kafede oturmak bile tarihle baş başa kalmak gibidir.
Madeira & Azorlar
Anakaradan uzakta, Atlantik’in ortasında yer alan bu iki takımada doğaseverlerin hayalini süsler. Madeira, çiçekleri ve sarp dağlarıyla ‘yüzen bahçe’ olarak anılırken Azorlar volkanik gölleri ve yemyeşil vadileriyle bambaşka bir dünya sunar. Burada yürüyüş yapmak, balinaları izlemek ya da sadece doğanın sessizliğini dinlemek bile başlı başına bir deneyimdir.
MUTFAK
Portekiz mutfağı, denizle dost bir halkın samimi lezzetlerini taşır. Portekiz mutfağı sadece karın doyurmaz; insanı evindeymiş gibi hissettirir.
Caldo Verde: Portekiz’in “kale” adı verilen bir tür lahana çeşidi ile hazırlanır. Bu yeşillik, ince ince doğranarak patates, soğan ve zeytinyağıyla birleşir ve ortaya ipeksi bir kıvamda bir çorba çıkar.
Bacalhau: Tuzlanmış morina balığı, neredeyse ulusal gururdur. Bu geleneksel yemek, tuzlanmış morina balığının ince ince didiklenip yumuşacık patates kızartması ve çırpılmış yumurtayla buluşmasıyla hazırlanır. Zeytinyağı, soğan ve sarımsak gibi malzemeler yemeğe ekstra bir derinlik katarken üzerine serpilen siyah zeytinler ve ince doğranmış maydanoz bu yemeği tam anlamıyla tamamlar.
Francesinh: Porto’nun bol soslu efsane sandviçidir. Tost ekmeğinin arasına genellikle biftek, sosis, jambon ve diğer şarküteri etleri yerleştirilir. Üzeri, eritilmiş peynirle tamamen kaplanır ve baharatlı, domates bazlı özel bir sos ile servis edilir. Sandviç genellikle yanında patates kızartması ile sunulur ve lezzeti artırmak için bir adet kızarmış yumurta ile tamamlanabilir.
Sardinhas Assadas: Sardalyalar, Portekiz mutfağında özel bir yere sahip. Sardinhas Assadas, genellikle az miktarda zeytinyağı, deniz tuzu ve limonla marine edildikten sonra mangalda pişirilir. Bu yöntem, sardalyaların doğal lezzetini ön plana çıkarır. Pişirme esnasında sardalyaların çıtır çıtır derisi, dumanın hafif is kokusuyla birleşerek unutulmaz bir aroma yaratır. Bu yemek, genellikle yanında haşlanmış patates, ızgara sebzeler veya sadece taze ekmekle servis edilir.
Pastel de Nata: Dışı çıtır çıtır ve kat kat milföy hamurundan yapılır. İçi ise krema kıvamında, yumurta sarısı ve şekerle hazırlanan ipeksi bir dolgu ile doldurulur. Pişerken üzerinde hafif bir karamelize tabaka oluşur ve bu tatlıya benzersiz bir lezzet ve aroma katar. Kahvenin yanında Pastel de Nata yemeden dönmek olmaz.

Ulaşım
Portekiz’e gitmek de içinde dolaşmak da oldukça kolaydır. Lizbon, Porto ve Faro havaalanlarına Avrupa’nın pek çok şehrinden direkt uçuş bulunur. Ülke içindeyse tren ve otobüs ağları gelişmiştir; manzaralı rotalar sayesinde yolculuklar bile keyfe dönüşür. Lizbon’un sarı tramvayları ve Porto’nun nehir kıyısı metrosuyla ya da Algarve’de araç kiralayarak kıyı kasabalarını gezmek, seyahatinizin en keyifli anlarını yaratacaktır.












