top of page

Sanal Gerçeklik, Gerçek Yalnızlık

  • Yazarın fotoğrafı: Seda Küçük
    Seda Küçük
  • 13 dakika önce
  • 2 dakikada okunur
Sosyal medya… Başlangıçta bir iletişim aracı olarak hayatımıza girdi. Eski dostları bulmak, haberleşmek, fikir paylaşmak için bir köprüydü. Ancak zamanla bu köprü, bizi gerçek hayattan koparan dijital bir labirente dönüştü. Bugün birçok insan saatlerini ekran karşısında, başkalarının hayatlarına tanıklık ederek geçiriyor. Herkes mutlu görünüyor. Gülümseyen yüzler, filtrelenmiş anlar, mükemmel tatiller… Ama gerçekten öyle mi? Gerçek mutluluğun yerini gösterme çabası mı aldı?

ree

Araştırmalar; sosyal medyada sıklıkla kendini ve mutluluğunu sergileme eğiliminde olan kişilerin, özel hayatlarında daha fazla eksiklik hissettiklerini ortaya koyuyor. Beğenilme arzusu, onaylanma isteği ve takdir edilme çabası dijital çağın görünmeyen bağımlılığı hâline geldi. Öyle ki, takipçi sayısı artmadığında moral bozuluyor, paylaşımlar az beğeni alınca değersizlik hissi yaşanıyor. Sosyal medya, adı “sanal” olsa da birçok insanın psikolojik gerçeği hâline geldi.


ree

İletişim çağında olmamıza rağmen, yüz yüze iletişim yetimizi yavaş yavaş kaybettik. Dijital bir gerçekliğin içinde, samimi bir sohbetin yerini emojiler, göz göze bakmanın yerini ekranlar aldı. Kalabalıklar içinde yalnızlaşan bir toplum hâline geliyoruz.


Geçmişi hatırlatması gereken sosyal medya, çoğu zaman yük haline geliyor. Eski arkadaşları, eski ilişkileri “merakla” arayıp buluyor, ardından geçmişin duygusal yükünü yeniden sırtlanıyoruz.


Sosyal medya sadece hayatımızı değil, hafızamızı da karıştırıyor. Her yeni paylaşımda bir karşılaştırma, her yorumda bir beklenti…


Beğenmedin, paylaşmadın, yorum yapmadın diye ilişkiler zedeleniyor. Dijital jestler, gerçek ilişkilerin yerini alıyor. Dostluklar, akrabalık bağları, hatta evlilikler bile bu sanal zeminde yıpranabiliyor. Üstelik sosyal medyada paylaşılan “özlü sözler” artık insanlara rehberlik etmek yerine, dijital savaşların silahı hâline geldi.


Bir paylaşım, bir yorum ya da bir “story” ile insanlar birbirine karşı cephe alabiliyor. Nice dostluklar, bu dijital arenada sessizce son buluyor.


ree

Geldiğimiz noktada bir sosyal medya zehirlenmesi yaşadığımız çok açık. Ama panzehir de yine elimizde. Sosyal medyayı doğru ve bilinçli kullanmayı öğrenmek, bu platformları bizi besleyen birer araç hâline dönüştürebilir. Teknolojiden kaçmak değil, onunla sağlıklı bir ilişki kurmak gerekiyor. Bu noktada en büyük sorumluluk da biz yetişkinlere düşüyor. Çünkü sadece kendimizi değil, çocuklarımızı da bu dünyanın içine doğurduk. Onlara dijital okuryazarlık, duygusal farkındalık ve ekran disiplini kazandırmak zorundayız. Aksi takdirde, mutsuz, bağımlı ve kırılgan bir nesil yetiştiriyoruz. Sosyal medya gerçeği görmezden gelinemez. Ancak onu nasıl kullandığımız, hayatımızı nasıl şekillendireceğini belirler. Gerçek mutluluğun filtresiz yaşandığını unutmadan, dijital dünyayı daha sağlıklı bir yer hâline getirmek elimizde.


ree

Sosyal Medyaya Dair Veriler (2024)

  • Türkiye’de bireylerin yüzde 83’ü sosyal medya kullanıcısı.

  • Günlük ortalama sosyal medya kullanım süresi: 3 saat 11 dakika.

  • Gençlerin yüzde 62’si, sosyal medya etkileşimlerinden doğrudan ruh hâli etkilenmesi yaşadığını belirtiyor.

  • 18-24 yaş aralığındaki kullanıcıların yüzde 39’u, “beğeni” sayısı nedeniyle stres yaşadığını ifade ediyor.

  • Yüz yüze iletişim kurmakta zorlanan gençlerin oranı son 5 yılda yüzde 35 artış gösterdi.

Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page